Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/386 E. 2019/451 K. 21.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/386
KARAR NO : 2019/451
KARAR TARİHİ : 21.05.2019

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi : BAKIRKÖY 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza
Sayısı : 78-269

Katılanlar : 1-Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği (MÜ-YAP), 2- Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği’nin (MSG)
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na muhalefet suçundan sanık …’ün aynı Kanun’un 5728 sayılı Kanun ile değişik 71/1, 81/13, TCK’nın 62, 53/1, 54/4 maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin Bakırköy 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesince verilen 26.04.2011 tarihli ve 141-348 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesince 17.12.2014 tarih ve 9376-21467 sayı ile;
“İncelemeye konu mahkemenin 2011/141 E. – 2011/348 K. sayılı dosyası ile aynı gün incelemesi yapılan Dairemizin 2014/14137 E. sayılı dosyasında sanık hakkında aynı neviden 5846 sayılı Kanun’a muhalefetten kamu davalarının açılmış olup, her iki suç arasında iddianame ile kesinti bulunmadığı gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.04.2014 tarihli ve 2013/7-591 esas – 2014/171 karar sayılı kararında belirtildiği şekilde, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme tarih aralıkları, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluş ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler birlikte değerlendirildiğinde sanık hakkında TCK’nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinden, söz konusu dava dosyalarının birleştirilerek delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 09.04.2015 tarih ve 78-269 sayı ile;
“Mahkememizin 26.04.2011 tarih 2011/141 esas 2011/348 karar sayılı ilamında; sanığın olay günü iş yerinde yapılan aramada usulsüz çoğaltılmış ve bandrolsüz 4.566 adet CD/DVD’nin ele geçirildiği, suça konu materyaller üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, yakalanan ürünlerin eser niteliğinde olup bandrollerinin bulunmadığı ve böylece sanığın, 5728 sayılı Kanun ile değişik 5846 sayılı FSEK’nın 81. maddesi uyarınca bandrole tabi ve usulsüz çoğaltılmış eserleri yayarak üzerine atılı bandrol yükümlülüğüne aykırılık suretiyle mali ve manevî hakların ihlâli suçunu işlediği iddia, sanığın açık kabulü, 27.10.2010 tarihli tutanak, arama-elkoyma kararı, keşif tutanağı, bilirkişi raporu, hak sahipliği belgeleri ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaati ile sanığın cezalandırılmasına karar verildiği, somut olayda, sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, her ne kadar iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası olduğu anlaşılmakla birlikte, sanığın Mahkememizin 2008/945 ve 2008/1217 esas sayılı dosyalarında bandrolsüz yayma suçundan dolayı yargılandığı ve cezalandırılmasına karar verildiği, ilgili dosyaların temyiz incelemesi için Yargıtay da olduğu, yine sanığın Bakırköy 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesinin 2011/40 esas sayılı dosyasında bandrolsüz yayma suçundan dolayı yargılandığı ve dosyanın hâlen derdest olduğu, ilk işlediği suçun sanık üzerinde uyarıcı bir etki yaratmadığı gibi etkin bir pişmanlık duymasını da sağlamadığı, Mahkememizce, sanığın, aynı suçu işleme ısrarı göz önüne alındığında,olumsuz kişiliği göz önünde bulundurulduğunda yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmamasından dolayı CMK’nın 231/6. maddesinin ( b ) bendinde belirtilen subjektif koşulun gerçekleşmemesi nedeniyle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmemesi gerektiği sonucuna varıldığı görülmüş, Yargıtay bozma ilamında adı geçen ilam örneği UYAP sisteminden alınarak dosyamız arasına konulmuş, sanığın Bakırköy 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesinin 26.06.2012 tarih 2011/140 Esas 2012/701 Karar sayılı ilamı ile 11.12.2010 tarihinde Şirinevler Mah. Fevzi Çakmak Cad. 3. Sokak No:5 Bahçelievler/İstanbul adresindeki iş yerinde sattığı korsan ürünler nedeniyle 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 71/1 ve 81/4-13. maddeleri uyarınca 8.100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve bu ilamın da temyizi üzerine Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 17.12.2014 tarih 2014/14137 Esas 2014/21466 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verildiği görülmekle 27.10.2010 ve 11.12.2010 tarihinde işlenen mali hakların ihlali suretiyle bandrol yükümlülüğüne aykırılık suçlarından tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde;
Sanığın cezalandırılmasının talep edildiği 5728 sayılı Kanun ile değişik 81. maddesinin 4. fıkrası;
‘Bandrol yükümlülüğüne aykırı ya da bandrolsüz olarak bir eseri çoğaltıp satışa arz eden, satan, dağıtan veya ticarî amaçla satın alan ya da kabul eden kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.’ hükmünü haizdir.
Bu maddenin bu fıkrası ile korunan hukuki yarar bandrol yükümlülüğüne aykırılık olmakla devletin bandrol uygulamasına uyulmaması cezalandırılmaktadır. Daha doğrusu bu fıkra uyarınca suçun mağduru devlettir. Aynı maddenin özel bir içtima uygulaması içeren 13. fıkrası ise;
‘Bandrol yükümlülüğüne aykırılığın aynı eserle ilgili olarak 71 inci maddenin birinci fıkrasının ( 1 ) numaralı bendinde tanımlanan suçla birlikte işlenmesi hâlinde, fail hakkında sadece 71 inci maddeye göre cezaya hükmolunur. Ancak, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.’ düzenlemesini getirmekte burada bandrol yükümlülüğüne aykırılık suretiyle devleti zarara uğratmanın yanı sıra korsan eser basıp çoğaltan yayan nedeniyle hakkı zayi olan eser sahibini de koruma altına almaktadır. Nitekim dosyamızda ve Bakırköy 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesinin 26.06.2012 tarih, 20011/140 esas, 2012/701 karar sayılı ilamının yargılamasında soruşturma aşamasında Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 14.05.2009 tarih 2009/1767 esas ve 2009/6608 karar sayılı ve 24.02.2010 tarih, 2007/4167 esas 2010/2964 karar sayılı ilamlarında belirtildiği şekilde bilirkişiden alınan raporlarla 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 75 ve 5271 sayılı CMK’nın 234. maddesi uyarınca hak sahipleri ve mağdurları tespit edilerek usulüne uygun olarak davadan haberdar edilmişler, yasal şikâyet süresi içerisinde dosyamızda müzik eserleri açısından MSG ve … isimli meslek kuruluşları, Bakırköy 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesinin 26.06.2012 tarih, 20011/140 esas, 2012/701 karar sayılı dosyasında ise sinema eseri yönünden FİYAB isimli meslek kuruluşu süresinde şikâyet dilekçesi vermişler ve iddianamede şikâyetçi olarak yer almışlardır.
Yukarıdaki yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere sanığın cezalandırılmasının talep edildiği kanun hükmü kasıtlı bir suç olup yasal unsurları itibarıyla ceza genel hukukunda ani suç olarak tanımladığımız bandrolsüz ve korsan ürünün satışa arz edilmesi, satılması dağıtılması veya ticarî amaçla satın alınması ya da kabul edilmesi ile oluşan bir suçtur. Bu fiilleri ortaya koyan, tespit eden tutanakların tutulması ile oluşmaktadır. Hareketin neticesi tutanak olup tutulduğunda sonuç gerçekleşmiş olmaktadır. Zaten sanık bozmadan sonraki savunmasında da hakkında tutanak tutulup ürünlere el konulduktan sora çantacı tabir edilen şahıslarlardan tekrar korsan CD temin ettiğini beyan etmiş olmakla bu kapsamda ilk tutanak tutulduğu tarih olan 27.10.2010 tarihinden sonra iş yerindeki bütün ürünlere el konulmuş olup daha sonra yeni korsan ve bandrolsüz ürünler alarak yine aynı iş yerinde satışa koymuş ve bunları satarken tekrar yakalanmıştır. Suç kastı görüldüğü üzere yenilenmekte aynı suç işleme kararı ile davranmış değildir. Yani her tutanak tutulduktan sonra sanık yeni korsan ürünler alarak satmaktadır ki bu nedenle Mahkememizin ilk ilamında ilk işlediği suçun sanık üzerinde uyarıcı bir etki yaratmadığı gibi etkin bir pişmanlık duymasını da sağlamadığı, Mahkememizce, sanığın, aynı suçu işleme ısrarı gözönüne alındığında olumsuz kişiliği göz önünde bulundurulduğunda yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmamasından dolayı 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin uygulanmadığı gerekçelendirilmiştir.
Yargıtay bozma ilamında Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.04.2014 tarih, 2013/591 esas, 2014/171 karar sayılı kararı uyarınca sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması istenen 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesi;
‘Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır.’ demektedir.
Ayrıca suç tarihleri itibarıyla yukarıdaki zincirleme suçun uygulanması yönünden değerlendirme yapmak gerekir ise; her suç tarihi yönünden ele geçirilen eser nüshalarındaki hak sahipleri belirlenmekte ve ihbar yapılmakta olup suçun mağdurları da farklı olacaktır ve nitekim bu dosya ile birlikte değerlendirilmesi istenen Bakırköy 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesinin 26.06.2012 tarih 2011/140 esas 2012/701 karar sayılı ilamında katılan sinema eseri yönünden FİYAP dosyamız da ise müzik eserleri yönünden MSG ve … olup ele geçirilen eser türleri ve mağdurları farklıdır, zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığının bir göstergesi de bu husustur.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.04.2014 tarih 2013/591 esas 2014/171 karar sayılı ilamında da belirtildiği şekilde aksi yönde bir içtihat alınmadıkça bağlayıcılık hususunda en üst sırada olan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Umumi Heyetinin 26 Esas numaralı zimmet suçunda eski yasadaki ifadesi ile teselsülün yani zincirleme suç hükümlerin uygulanmasına ilişkin kararında;
‘Kanun da ceza mesuliyetinin derecesini tayin için bazı ahvalde failin kastını ve bazı ahvalde de kast ile beraber failin istihdaf ettiği gayeyi arar. Müteselsil suçlarda, Kanunu Ceza, Kanunun ayrı hükmünün müteaddit defa ihlal edilmesini ve bu ihlal keyfiyetinin de bir kastı cürminin birliği mutlak ve umumi bir surette suç işlemeye karşı olmayarak muayyen bir suçun işlenmesi niyet edilerek bu niyet tahtında işlenmeye başlanan ve bu niyetin teceddüt ve tebeddül ettiği hakkında esbab mevcut olmayan hadisatta kabul edilmek lazımdır. Bir veznedarın kasadan muhtelif zamanlarda para çalması, bir kastı cürmi tahtında işlenmiş müteselsil suçu teşkil ettiği gibi, muhtelif zamanlarda yaptığı tahsilattan zimmetine para geçiren tahsildarın kastı cürmisinin teceddüt ve tebeddül ettiğine dair hiçbir delil ve emmare yoktur. Müteaddit kimselerden aldığı parayı zimnetine geçirmek suretiyle müteaddit efali ika etmiş olan tahsildarın her şahıstan para tahsil ettikçe ayrı kasıt ve karar vermiş olduğu kabul edilemez . Zira, zimmetine para geçirmeyi kast eden tahsildarın ilk defa tahsil ettiği şahıstan aldığı parayı zimmetine geçirdikten sonra tekrar olarak diğer muayyen kimselerden vuku bulan tahsilat miktarını alması, içerisine girmiş olduğu vaziyetin devamıdır. Bu hâlin devamı failin gayri Kanuni vaziyetinin tebeddülüne değil, olsa olsa işlenmekte olan fiiller dolayısıyla zararın artmasını müeddi olmuştur. Muayyen bir kastı cürmide birleşmek itibarıyla bir cürüm addolunan efalden, herbiri muayyen bir kastın mabadıdır. Teaddüt eden hareketler, bir kastın neticeleridir.’ denilmek suretiyle her olayın özelliğine, suçun yasal unsurlarına göre değerlendirme yapılacağı bağlayıcı biçimde karar altına alınmış, hukuki kesinti failin kastının devam edip etmediğinin göstergesi olarak düşünülmemiş, teceddüt yani yenilik ve tebeddül yani bir durumdan başka bir duruma geçiş var ise kastın yenilendiği kabul edilmiştir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun hükümleri özünde telif haklarının korunması ve korsanla mücadele yönünden emek hırsızlığının önlenmesine ilişkindir. Bu açıdan bakıldığında her korsan bandrolsüz eser nüshasındaki hak sahibi yani eser sahibi dolayısıyla mağduru sayısınca suç olduğunun ülkemizce kabul edilerek iç hukuk kuralı hâline gelen uluslararası sözleşmeler doğrultusunda tartışılması gerekir iken birbirine yakın tarihlerde işlenen ve iddianame düzenlenmediğinden yani hukuki kesinti bulunmadığından tek suç olarak kabulü ile zincirleme suç hükümlerinin uygulanması istenen eylemlerde faile hakkında iddianame düzenleninceye kadar her gün aynı suçu işleme imkânı verilmekte ve ülkemiz için bağlayıcılığı bulunan uluslararası sözleşmelere aykırılık sureti ile zaten zayıf olduğumuz korsanla mücadele ve telif hakları konusunda ülkemiz aleyhine durum oluşturulmaktadır.
Tüm bu açıklamalar, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Umumi Heyetinin 26 esas numaralı kararının aksi ile muhalifi ve yukarıdaki gerekçeler ışığında; Yüksek Mahkemenin bozma ilamına uymak hususunda Mahkememizde vicdani kanaat oluşmamış, sanığın bu dosyadaki suç tarihi olan 27.10.2010 tarihinde iş yerinde 4.566 adet korsan ve bandrolsüz film, müzik ve oyun CD’si ile yakalandıktan sonra yani kesintiye uğrayan kastından sonra bu dosya ile birlikte değerlendirilmesi istenen Bakırköy 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesi’nin 26.06.2012 tarih, 2011/140 esas, 2012/701 karar sayılı ilamındaki yakalandığı suç tarihi olan 11.12.2010 tarihinde de yine aynı iş yerinde yeni temin ettiği 2.100 adet film ve oyun CD’si satarken yakalandığı, mahkememizin 2008/945 esas sayılı dosyasında 01.04.2008 ve 18.08.2008 tarihlerinde yine aynı iş yerinde sattığı korsan ve bandrolsüz ürünler nedeniyle cezalandırılmasına karar verildiği, bu mahkûmiyetin Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 04.07.2013 tarih, 2011/2247 esas, 2013/16021 karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği tespit edilmekle bu şekilde her bir eyleminde yeni korsan materyaller temin edilmiş, yenilenmiş ve bir durumdan diğerine geçiş yapılmış olduğundan her bir eylemi nedeniyle ayrı ayrı cezalandırılması yoluna gidilmesi gerektiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 08.04.2014 tarih ve 2013/7-591 esas – 2014/171 karar sayılı kararında belirtildiği şekilde, suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme tarih aralıkları, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluş ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler birlikte değerlendirildiğinde 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinin dosyalar birlikte değerlendirilerek uygulanma imkânının bulunmadığı kanaatine ulaşılmış, sanığın arada iddianame ile kesinti olmasına rağmen aynı iş yerinde satış yapmaya devam etmesi karşısında cezaların caydırıcı olmasının gerektiği kanaatine de ulaşılmış, zaten 11.12.2010 tarihinde işlediği suç yönünden mağduru farklı olup bu hâli ile Mahkememizce bu dosya ile birlikte değerlendirilmesi mümkün olmadığından Mahkememizin 26.04.2011 tarihli kararında da ayrı bir gerekçe ile belirtildiği şekilde sanığın aynı suç türünden eylemini devam ettiriyor olması, bu uğraşıyı meslek hâline getirmesi ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca korunan hukuki yarar göz önünde bulundurulduğunda yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmamasından dolayı 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinin uygulanması yoluna gidilmemiş ayrıca gerek olay sırasındaki gerekse soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki iyi hâli göz önüne alınarak hakkında takdiri indirim maddesi uygulanarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçeyle direnerek ilk hükümde olduğu gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.09.2015 tarihli ve 305125 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 778-1870 sayı ile 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 16.03.2017 tarih ve 106-1889 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın farklı tarihlerde işlediği iddia edilen benzer nitelikteki eylemleri nedeniyle farklı mahkemede görülmekte olan dava ile incelemeye konu davanın birleştirilerek, hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yerel Mahkeme kararının “yeni hüküm” niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçelerle veya sonradan yürürlüğe girip lehe hükümler içermekle uygulanması gereken yeni kanun normlarına dayanarak hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Bakırköy 10. Sulh Ceza Mahkemesinin 27.10.2010 tarihli ve 2168 d. iş numaralı kararına istinaden Şirinevler Mahallesi, M. Fevzi Çakmak Caddesi, 3. Sokak No:5 Bahçelievler/İstanbul adresinde bulunan Müzik Market isimli iş yerinde 27.10.2010 tarihinde yapılan aramada; 60 adet VCD müzik, 380 adet yerli DVD film, 95 adet VCD film, 270 adet VCD program, 3166 adet yabancı DVD film, 595 adet VCD oyun olmak üzere toplamda 4566 adet bandrolsüz CD/DVD’nin ele geçirildiği, 07.12.2010 tarihinde yapılan bildirim üzerine Musiki Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği’nin (MSG) 15.12.2010 tarihinde “Süslü Tuzak” isimli müzik eseri, Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği’nin (MÜ-YAP) 07.02.2011 tarihinde “Eski Yazlar” isimli müzik eseri için şikâyetçi olup hak sahipliğini gösterir belgeleri ibraz ettikleri,
Anlaşılmaktadır.
Sanık kollukta; iş yerini Atilla Taşdemir isimli şahıstan 1.5 yıl önce devraldığını, bu iş yerinin hâlen Atilla adına kayıtlı olduğunu ancak iş yerini kendisinin işlettiğini, iş yerinde yapılan aramada bulunan 4566 adet bandrolsüz CD/DVD’yi Tahtakale’deki tanımadığı seyyar satıcılardan satın aldıktan sonra üzerine kâr ekleyip sattığını, üzerine atılı suçu kabul ettiğini ve pişman olduğunu, mahkemede; üzerine atılı suçu kabul ettiğini, iş yerinde yakalanan suça konu ürünleri Tahtakale’den tanımadığı şahıslardan alıp, üzerine kâr ekleyip sattığını, pişman olduğunu ancak müzik CD’lerini satmak amacıyla iş yerinde bulundurmadığını, dinlemek amacıyla bulundurduğunu, bozma sonrası Mahkemede ise; bozma ilamına uyulmasını talep ettiğini, hakkında tutanak tutulup, ürünlere el konulduktan sonra çantacı tabir edilen şahıslardan korsan CD’leri tekrar temin ettiğini, artık bu işi yapmadığını, engelli kızıyla ilgilendiğini, lehine hükümlerin uygulanmasını talep ettiğini savunmuştur.
Yerel Mahkemece bozma öncesi verilen 26.04.2011 tarihli kararda, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükmünün uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı, sanığın bozma öncesinde hakkında tutanak tutulup, ürünlere el konulduktan sonra çantacı tabir edilen şahıslardan korsan CD’leri tekrar temin ettiği yönünde bir beyanının olmadığı, ilk hükümde zincirleme suç hükümlerine ilişkin değerlendirme yapılmaması ile sanığın ilk kez bozma sonrası alınan savunmasında hakkında tutanak tutulduktan sonra yeniden mal tedarik ederek satışa arz ettiği yönünde bir beyanda bulunması sebebiyle direnme kararına konu hükümde “…Zaten sanık bozmadan sonraki savunmasında da hakkında tutanak tutulup ürünlere el konulduktan sonra çantacı tabir edilen şahıslardan tekrar korsan CD temin ettiğini beyan etmiş olmakla bu kapsamda ilk tutanak tutulduğu tarih olan 27.10.2010 tarihinden sonra iş yerindeki bütün ürünlere el konulmuş olup daha sonra yeni korsan ve bandrolsüz ürünler alarak yine aynı iş yerinde satışa koymuş ve bunları satarken tekrar yakalanmıştır. Suç kastı görüldüğü üzere yenilenmekte aynı suç işleme kararı ile davranmış değildir…” şeklindeki ilk hükümden önce dosyada mevcut olmayan sanığın bozma sonrası beyanına dayanarak aynı suç işleme kararı ile davranılmadığı için zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağı yönündeki önceki mahkûmiyet hükmünde yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçelerle mahkûmiyet hükmü kurulduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmayıp, yeni hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca ele alınması mümkün olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Bakırköy 1. Fikrî ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesince verilen 09.04.2015 tarihli ve 78-269 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 21.05.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.