Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/328 E. 2018/575 K. 27.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/328
KARAR NO : 2018/575
KARAR TARİHİ : 27.11.2018

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 17. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 124-214

İş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan sanık …’ün TCK’nın 116/2, 119/1-c, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.07.2011 tarihli ve 363-554 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 22. Ceza Dairesince 14.01.2016 tarih ve 9581-337 sayı ile;
“…İş yeri dokunulmazlığını bozma eylemi ile ilgili olarak sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gibi, ek iddianame de düzenlenmediğinin anlaşılması karşısında; hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemle sınırlı olduğu gözetilmeden, sanığa ek savunma hakkı tanınarak bu suçtan da cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle, dava konusu dışına çıkılarak 5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesi ise 12.04.2016 tarih ve 124-214 sayı ile;
“…İddianame içeriğinde, şüphelilerin suç tarihinde Sivas Demir Çelik fabrikası ısı merkezinde bulunan tesisat ile makinalar arasında döşeli olan antikiron olarak tabir edilen elektrik kablolarındaki bakırları para eder düşüncesi ile çalmaya karar verdikleri, bu amaçla diğer arkadaşlarından emanet aldıkları….. plaka sayılı araç ile suç tarihinde saat 14.00 sıralarında Sivas Demir Çelik fabrikasına ısı merkezine geldikleri, kapının kilitli olmaması nedeniyle içeriye rahatça girdikleri ve elektrik panosundan elektriği keserek tesisat ile makinalar arasında döşeli olan antikiron tabir edilen elektrik kablolarını keserek çektikleri, hususlarının açıkça belirtildiği, böylelikle sanıkların hırsızlık amacıyla iş yerine birlikte girdikleri yönünde iş yeri dokunulmazlığı eyleminin iddianamede tarif edilmiş olduğu mahkememizce değerlendirilmiş olup, sanık hakkında iş yeri dokunulmazlığı suçundan açılmış davanın olduğundan, mahkememizin 07.07.2011 gün 2008/363 esas, 2011/554 karar sayılı ilamında CMK’nın 307/3. maddesi uyarınca direnilmesine karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.09.2016 tarihli ve 221768 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1195-1504 sayı ile; 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 26.07.2016 tarihli ve 263 sayılı kararı ile kararına direnilen Yargıtay 22. Ceza Dairesinin kapatılması nedeniyle aynı karar uyarınca bu Daireye ait işlerin devredildiği Yargıtay 17. Ceza Dairesine gönderilmiş, aynı madde uyarıca inceleme yapan Yargıtay 17. Ceza Dairesince 21.02.2017 tarih ve 181-1945 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık Yusuf Çiftçi hakkında hırsızlık, iş yeri dokunulmazlığının ihlâli ve mala zarar verme suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri temyiz edilmeksizin; sanık … hakkında mala zarar verme suçundan verilen mahkûmiyet hükmü temyiz edilmeksizin, hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları itiraz edilmeksizin; sanık … hakkında mala zarar verme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece temyiz isteminin reddine dair karar verilmek, hırsızlık suçundan verilen mahkûmiyet kararı ise Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca 02.04.2008 tarihinde sanık hakkında; “Yukarıda açık kimliği yazılı şüphelilerin suç tarihinde Sivas Demirçelik Fabrikası ısı merkezinde bulunan tesisat ile makinalar arasında döşeli olan antikron tabir edilen elektrik kablolarındaki bakırları para eder düşüncesi ile çalmaya karar verdikleri, bu amaçla diğer arkadaşlarından emanet aldıkları….. plaka sayılı araçla suç tarihinde saat 14.00 sıralarında Sivas Demir Çelik Fabrikası ısı merkezine geldikleri, kapının kilitli olmaması nedeni ile içeriye rahatça girdikleri ve elektrik panosundan elektriği keserek tesisat ile makineler arasında döşeli olan antikron tabir edilen elektrik kablolarını keserek çektikleri, epey biriktirdikten sonra aracın bagajına alarak tenha bir yerde dışındaki plastik aksamdan kurtulmak için bu kabloları yaktıkları, geriye kalan bakır kısmını araçlarına attıkları daha sonra yapılan asayiş uygulaması sırasında şüphelilerin bu hal üzere yakalandıkları, araçta ayrıca emanetin 2008/319 sırasında kayıtlı suçta kullanılan 2 adet bahçe budama makası ile 1 adet bıçağın da ele geçirildiği, bakır kabloların yaklaşık 66 kg. civarında oldukları, şüphelilerin bu suretle üzerlerine atılı suçu işledikleri tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, şüphelilerin üzerlerine atılı suçtan yargılamalarının yapılarak eylemlerine uyan yukarıda yazılı sevk maddeleri gereğince ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmesi iddia ve talep olunur.” açıklamasına yer verilen iddianame ile kamu davası açılırken, sevk maddelerinin “TCK’nın 142/1-b ve 151/1” olarak gösterildiği ve suçların hırsızlık ve mala zarar verme olarak adlandırıldığı,
Yerel Mahkemece ek savunma hakkı verilerek sanığın, iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan mahkûmiyetine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanun’un 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
CMK’nın 225. maddesi uyarınca ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.
Diğer taraftan CMK’nın 226. maddesinde ise; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır.” hükmü getirilmiştir.
Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nın 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK’nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını “yargılamanın sınırlılığı” ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması hâlinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamaya yer vermeyen kararlarına göre, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;
Yerel Mahkemece iddianamede tarif edilen ve cezalandırılması istenen eylemin iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçunu da oluşturduğu değerlendirilerek ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de, hırsızlık suçunu oluşturduğu iddia olunan fiile ilişkin açıklamalar ve anlatım içeren iddianamede iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçunu oluşturduğu düşünülen eylemin açıkça tarif edilmediği görülmektedir. Yargılamaya konu edilen ve hüküm kurulan iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmadığından, öncelikle mahkemesince Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerekirken, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulması kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Sivas 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.04.2016 tarihli ve 124-214 sayılı direnme kararına konu hükmünün, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.