Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/321 E. 2019/505 K. 27.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/321
KARAR NO : 2019/505
KARAR TARİHİ : 27.06.2019

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 56-164
Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, değişen suç vasfına göre karşılıksız yararlanma suçundan sanık …’in beraatine ilişkin İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2012 tarihli ve 69-2454 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 03.09.2013 tarih ve 20283-22780 sayı ile;
“02.07.2012 tarihinde kabul edilerek, 28344 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikâyetçi kurumun zararını tazmin etmesi hâlinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanığa bu konuda ihtar yapıldığı hâlde Kanun’da öngörülen 6 aylık süre beklenmeden yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamı sonrasında devam olunan yargılama sonucunda, İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesince 12.12.2013 tarih ve 353-656 sayı ile; önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar verilmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 19.12.2014 tarih ve 30534-943 sayı ile;
“Sanık hakkında tutulan kaçak elektrik tespit tutanağında sayacın ters döndüğünün belirtilmesi, sayacın laboratuvar incelemesinde, bobin uçlarının kısa devre yaptırılması sağlanarak eksik kayıt yapar hâle getirildiğinin belirtilmesi, dosyada mevcut kira kontratı sureti ve sanığın kovuşturmadaki beyanından, suça konu yere 01.01.2009 tarihinde taşınmış olduğu ve tutanak tarihine kadar 7 aylık bir süreyle suça konu yerde sayacı mevcut hâliyle kullandığının anlaşılması karşısında, sanığın karşılıksız yararlanma kastıyla hareket ettiği gözetilmeden suça konu yere yeni taşındığı ve eylemi kendisinden önceki kiracının yapmış olabileceği şeklindeki suçtan kurtulmaya yönelik savunmasına itibar edilerek yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 28.04.2015 tarih ve 56-164 sayı ile;
“…Yargıtay bozma ilamında sanığın tutanak tarihine kadar 7 aylık süreyle suça konu yerde oturduğu ve sayacı bu hâliyle kullandığı belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiş ise de, dosyadaki abonelik sözleşmesi içeriğinde söz konusu sayacın abonelik başlangıç tarihinin 01.01.1920 yılına dayandığı, dosyadaki fotoğraflardan da görüleceği üzere sayacın son derece eski bir sayaç olduğu, öncesinde başkaca herhangi bir tutanak düzenlenmediği, aynı taşınmazda sanıktan önce başka şahısların bulundukları, dolayısıyla ‘şönt’ tabir edilen, sayacın eksik değer kaydetmesine yönelik işlemin doğrudan sanık tarafından yapıldığına ilişkin mahkûmiyeti gerektirir kesin herhangi bir delil bulunmadığı,” şeklindeki gerekçe ile bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.06.2015 tarihli ve 223486 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 612-1307 sayı ile; 5320 sayılı Kanun’un geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 13. Ceza Dairesince 15.03.2017 tarih ve 274-2587 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığa atılı karşılıksız yararlanma suçunun sabit olup olmadığı,
2- Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan dava açılan sanığa, sonradan yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un geçici 2/2. maddesi gereğince katılan kurum zararının giderilmesi durumunda ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunulmadan beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığı,
Hususlarının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
01.08.2009 tarihli tutanakta; katılan kurum görevlilerince sanığın iş yeri adresi olan Katip Kasım Mahallesi Hayriye Tüccarı Caddesi No: 38 Daire: 3 sayılı yerde yapılan denetimde idareye kayıtlı olan ancak alt kapağında mühür bulunmayan sayacın bağlantılarının normal olduğunun görüldüğü, bununla birlikte sayacın ters döndüğünün tespit edilmesi üzerine laboratuvarda incelenmek amacıyla sayacın söküldüğünün bildirilerek sayaca ait fotoğrafların tutanağa eklendiği,
Sayaç değiştirme tutanağında; 01.08.2009 tarihli tutanağa istinaden sökülen sayacın yerine, sanığın iş yerinde 05.08.2009 tarihinde kurum malı sayaç takıldığının belirtildiği,
Sayaç muayene talep ve sonuç formunda; sanığın iş yerinde takılı olup inceleme amacıyla sökülerek laboratuvara gönderilen sayacın ölçü mühürlerinin sökük olduğu, sayaç içindeki akım bobin uçlarının kısa devre (şönt) yaptırılarak 1/1 YÜK (COSQ0=1) parametresinde %79; 1/2 YÜK (COSQ=1) parametresinde % 80; 1/2 YÜK (COSQ=0,5) parametresinde % 79; 1/20 YÜK (COSQ=1) parametresinde % 81 oranında eksik kayıt yapar hâle getirildiğinin tespit edildiği,
Kaçak elektrik tüketim tahakkuk belgesine göre; iş yeri olarak faaliyet gösterilen bahse konu yerde 02.08.2008 ile 01.08.2009 tarihleri arasında kaçak elektrik kullanıldığı, 1.245 TL ceza enerji bedeli, 274 TL dağıtım bedeli, 107 TL belediye tüketim vergisi, 50 TL iletim bedeli ve diğer giderler olmak üzere toplamda 4.612, 99 TL borç tahakkuk ettirildiği,
Katılan kurum tarafından gönderilen 20.06.2012 tarihli cevabi yazıda; suça konu 313590 numaralı tesisata 01.01.1920 tarihinde Konstantino Biçof isimli şahıs adına abone sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin, suç tarihinden sonra 21.10.2010 tarihinde iptal edildiği, kurum kayıtlarında sanık adına abonelik sözleşmesi olmadığı gibi sanığın sözleşme için herhangi bir başvuruda bulunmadığının bildirildiği,
Anlaşılmıştır.
Katılan kurum vekili; suç nedeniyle meydana gelen zararın sanık tarafından giderilmediğini,
Tutanak tanıkları Mustafa Tuncer ve … yargılama aşamasında aynı yöndeki beyanlarında; tutanak içeriğinin doğru olduğunu, suça konu sayacın eski bir sayaç olduğunu, bobin uçlarının birbirine bağlanmak suretiyle sayacın eksik değer kaydetmesine yol açıldığını tespit ettiklerini, mühürleme yaparak sayacı tamir bakım laboratuvarına gönderdiklerini, bobin uçlarının hangi tarihte birbirine bağlandığını tespit etmelerinin mümkün olmadığını, sanığın tutanak düzenlendiği sırada burada kiracı olup gelen faturaları düzenli bir şekilde ödemekte olduğunu söylediğini,
Beyan etmişlerdir.
Sanık soruşturma aşamasında; bahse konu yerde 20 aydır kiracı olarak bulunduğunu, çalıştığı süre boyunca kendisine elektrik faturası gelmediğini, belgeleri ile birlikte kuruma başvurduğunu, görevlilerin iş yerine gelerek inceleme yaptıklarını, sayacı sökerek götürdüklerini ve yerine yeni bir sayaç taktıklarını, ancak yine kendisine elektrik faturası gelmediğini, bunun üzerine tekrar kuruma başvurduğunu, toplu olarak kendisine 157 TL’lik bir fatura çıkardıklarını, bu bedeli ödediğini, bu tarihten sonra gelen faturalarını düzenli bir şekilde ödemiş olduğunu, sökülen sayaçla bir ilgisinin bulunmadığını,
Yargılama aşamasında önceki beyanlarından farklı olarak; daha önceden söz konusu binanın bodrum katında beş yıl boyunca kiracı olarak kaldığını, tekstil işi ile uğraştığını, 01.01.2009 tarihinde de tutanağın düzenlendiği iş yerini kiralayarak faaliyetlerine burada devam ettiğini, kendisinden önce burada Turan Şener isimli şahsın kalmış olduğunu, iş yerine taşındıktan sonra gelen faturaları düzenli olarak ödediğini, iş yerine taşındığını kuruma bildirmek için gittiğinde kendisini kovduklarını, derdini anlatamadığını,
Bozma sonrası devam olunan yargılama sırasında dinlenmesinde; borcun kendisiyle ilgisinin olmadığını, bu nedenle kuruma herhangi bir ödeme yapmadığını,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
I- Sanığa atılı karşılıksız yararlanma suçunun sabit olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığı;
TCK’nın “Karşılıksız yararlanma” başlığını taşıyan 163. maddesi;
“1- Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanan kişi, iki aydan altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.
2- Telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde iken 6352 sayılı Kanun’un 83. maddesi ile TCK’nın 163. maddesine;
“Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi hâlinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklindeki üçüncü fıkra eklenerek abonelik esasına göre yararlanılan su ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemlerin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
TCK’nın karşılıksız yararlanma suçunun düzenlendiği 163. maddesinin gerekçesinde;
“Madde metninde karşılıksız yararlanma suçu tanımlanmıştır. Otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanmak, karşılıksız yararlanma suçunu oluşturmaktadır. Otomatlar aracılığı ile satışa sunulan hizmetlerden, otomatın teknik işleyişini devre dışı bırakan müdahalelerle, bedeli ödenmeksizin yararlanılması durumunda, ortada bir taşınabilir mal bulunmadığı için, hırsızlık suçu oluşmayacaktır. Örneğin, toplu taşıma sistemlerinde yolcuların geçişlerini kontrol eden otomatlara müdahale edilmek suretiyle ücret ödenmeksizin yolculuk yapılması durumunda, karşılıksız yararlanma suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Burada, bir hilenin varlığından söz edilemez. Çünkü bu durumda herhangi bir kişi aldatılmamaktadır. Yapılan müdahale ile bir otomatın teknik işleyişinin devre dışı bırakılması durumunda da, bir hilenin varlığından söz edilemez. Çünkü, dolandırıcılık suçu açısından hilenin varlığı için muhatabın mutlaka insan olması gerekir.
Keza, başkasına ya da kamuya ait telefon şebekesinden bedeli ödenmeksizin ve hukuk dışı yollarla yararlanılması durumunda, hırsızlık suçu oluşmaz. Çünkü, ortada taşınabilir bir mal yoktur. Başkasına ya da kamuya ait telefon şebekesinden bedeli ödenmeksizin ve hukuk dışı yollarla yararlanılması fiili, karşılıksız yararlanmanın tipik bir örneğini oluşturmaktadır.
Kamu veya özel kuruluşlarca kurulmuş bulunan telli ve telsiz telefon hatları ile sistemlerinden veya elektromanyetik dalgalar yolu ile şifreli veya şifresiz yayın yapan televizyon yayınlarından sahiplerinin veya zilyetlerinin rızası olmadan yararlanılması durumunda da bu suç oluşur. Bu durumlarda bir mal söz konusu olmadığı için hırsızlık suçunun oluştuğundan söz edilemez.”,
6352 sayılı Kanun’un 83. maddesi ile TCK’nın 163. maddesine üçüncü fıkranın eklenmesine ilişkin gerekçede ise;
“5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Karşılıksız Yararlanma’ başlıklı 163 üncü maddesinde; otomatlar aracılığı ile sunulan ve bedeli ödendiği takdirde yararlanılabilen bir hizmetten ödeme yapmadan yararlanan kişiler ile telefon hatları ile frekanslarından veya elektromanyetik dalgalarla yapılan şifreli veya şifresiz yayınlardan sahibinin veya zilyedinin rızası olmadan yararlanan kişilerin cezalandırılması hüküm altına alınmıştır. Maddenin gerekçesinde ise, bu durumlarda, ortada taşınabilir bir mal olmadığından hırsızlık suçunun oluştuğundan söz edilemeyeceği ve karşılıksız yararlanmanın tipik bir örneğinin düzenlendiği ifade edilmiştir.
Maddeyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ‘Karşılıksız yararlanma’ başlıklı 163. maddesine yeni bir fıkra eklenmek suretiyle esas itibarıyla karşılıksız yararlanma kapsamında değerlendirilmesi gereken ve abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğalgazın sahibinin rızası olmaksızın tüketilmesi eylemleri de karşılıksız yararlanma olarak düzenlenmektedir. Yapılan düzenlemeyle, söz konusu eylemlerin cezası, bu suçlarla mücadelede etkinliğin sağlanabilmesi amacıyla iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak öngörülmektedir.” açıklamalarına yer verilmiştir.
TCK’nın 163. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenen fiilin konusu, abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik, su veya doğal gazdır. Bu fıkra ile elektrik, su veya doğal gazdan bedel ödeyerek yararlanan kişilerin daha fazla ödemede bulunmaması amacıyla sayılan enerjiler üzerindeki kullanım hakları korunmaktadır. Bu kapsamda suçun mağduru, kendi hattından hukuka aykırı olarak enerji nakli yapılan gerçek veya tüzel kişi olabileceği gibi bu hizmeti sağlayan şirket de olabilir. Başka bir ifade ile mağdur; elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın “sahibi” olmalıdır.
Abonelik esasına göre yararlanılabilme enerjinin bir niteliği olup bu suçun hizmeti sağlayan kurum veya kuruluşlar yanında geçerli bir abonelik sözleşmesi kurarak enerjinin sahibi hâline gelen ve kendi hattından hukuka aykırı olarak enerji nakli yapılan gerçek veya tüzel kişilere karşı işlenmesi mümkündür.
Elektrik enerjisi, doğal gaz veya sudan sahibinin rızası olmadan yararlanma fiilinin oluşması için, gerçek tüketim miktarının tespitinin engellenmiş olması da gerekir. Bu durum, abonelik esasına göre kurulması gereken tesisatın abonelik ilişkisi kurulmaksızın enerjiden yararlanma şeklinde ortaya çıkabileceği gibi geçerli bir abonelik ilişkisi bulunmakla birlikte enerjinin tüketim miktarını gösteren tesisata müdahale edilmesi sonucu tesisatın tüketim miktarını hiç göstermemesi veya daha az göstermesi şeklinde de gerçekleşebilir. Karşılıksız yararlanma suçunun oluşabilmesi için, failin, sadece kendi sayacına müdahale etmesi şart olmayıp abone olan başka bir kişiye ait sayaçtan geçtikten sonra ayrı bir hat çekerek ve ayrı bir sayaçtan geçirmeksizin kaçak elektrik kullanması hâlinde de kullandığı elektrik miktarının belirlenmesini engellemesi söz konusu olacaktır. Mühim olan kullanılan kaçak elektrik miktarının belli olmamasıdır. Kaçak kullanılan elektriğin başkasına ait sayaçtan geçmesinin önemi yoktur.
Öte yandan, ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektedir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir değişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, kiracı olarak faaliyet gösterdiği iş yerinde, katılan kuruma kaydı bulunmakla birlikte bobin uçları birbirine bağlanıp kısa devre yaptırılarak eksik kayıt ölçer hâle getirilen sayaçtan geçirmek suretiyle kaçak elektrik tükettiği olayda;
Sanığın, soruşturma aşamasında, bahse konu yerde 20 aydır kiracı olarak bulunduğunu, çalıştığı süre boyunca kendisine elektrik faturası gelmediğini, belgeleri ile birlikte kuruma başvurduğunu beyan etmesi, katılan kurum tarafından sanığın herhangi bir başvurusunun bulunmadığının belirtilmesi üzerine yargılama aşamasında ise, iş yerini 01.01.2009 tarihinde kiraladığını ve iş yerine taşındıktan sonra gelen faturalarını düzenli olarak ödediğini savunarak kira sözleşmesini dosyaya ibraz etmesi, yine katılan kurum tarafından suça konu 313590 numaralı tesisata 01.01.1920 tarihinde Konstantino Biçof isimli şahıs adına abone sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin, suç tarihinden sonra 21.10.2010 tarihinde iptal edildiği ve iş yeri olarak faaliyet gösterilen bahse konu yerde 02.08.2008 ile 01.08.2009 tarihleri arasında kaçak elektrik kullanıldığının bildirilmesi, tutanak tanıkları Mustafa Tuncer ve …’ün; suça konu sayacın eski bir sayaç olduğunu, bobin uçlarının birbirine bağlanmak suretiyle sayacın eksik değer kaydetmesine yol açıldığını tespit ettiklerini, mühürleme yaparak sayacı tamir bakım laboratuvarına gönderdiklerini, bobin uçlarının hangi tarihte birbirine bağlandığını tespit etmelerinin mümkün olmadığını, sanığın tutanak düzenlendiği sırada burada kiracı olup gelen faturaları düzenli bir şekilde ödemekte olduğunu söylediğini beyan etmeleri karşısında;
Karşılıksız yararlanma suçunun oluşabilmesi için sahibinin rızası olmaksızın, abonelik esasına göre kurulması gereken tesisattan abonelik ilişkisi kurulmadan yararlanılması ya da geçerli bir abonelik ilişkisi bulunmakla birlikte enerjinin tüketim miktarını gösteren tesisata müdahale edilmesi sonucu tesisatın tüketim miktarını hiç göstermemesi veya daha az göstermesi koşullarının yanında ayrıca sanık tarafından gerçek tüketim miktarının tespitinin engellenmiş olması gerektiği de dikkate alınarak, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm delillerin toplanması ve tartışılmasının zorunlu olduğu cihetle, sanığın iş yerinde bulunan elektrik sayacına gerçek tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde müdahale edip etmediği ya da müdahaleden bilgisinin bulunarak sayacı bu hâliyle kullanıp kullanmadığının tespiti bakımından, öncelikle, sanığın tutanağın düzenlendiği adrese ne zaman taşındığının araştırılması, bu yere taşınmadan önce faaliyette bulunduğunu beyan ettiği aynı binanın bodrum katında yer alan iş yerine ait son bir yıllık tüketim ekstreleri ile kaçak kullanım tespitinin yapıldığı iş yerine ait 02.08.2008 ile 01.08.2009 tarihleri arasındaki tüketim ekstrelerinin getirtilerek sanığın tekstil işine suça konu yerde devam ettiği hususu gözetilip, bodrum katında yer alan önceki iş yerine ait tüketim ile tespit edilecek olan sanığın suça konu iş yerini kullandığı döneme ilişkin mevcut tüketimler ve bedelleri arasında bir oransızlık bulunup bulunmadığının araştırılması, bahse konu yerde daha önceden kaçak kullanım işlemi yapılıp yapılmadığının ilgili kurumdan sorulması, tespit tutanağında belirtilen kurulu güce göre sanığın bahse konu yere taşındığını söylediği ve kira sözleşmesini sunduğu 01.01.2009 tarihinden veya sanığın fiilen burayı kullandığı tarihten itibaren ya da varsa sözü edilen oransızlığın ortaya çıktığı tarihten itibaren normal kullanıma göre tüketilebilecek ortalama elektrik miktarının bilirkişiye hesaplattırılarak sanığın ödediğini iddia ettiği fatura bedellerinin karşılaştırılıp sonucuna göre sanığın karşılıksız yararlanma kastı ile hareket edip etmediğinin değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
II- Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan dava açılan sanığa, sonradan yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un geçici 2/2. maddesi gereğince katılan kurum zararının giderilmesi durumunda ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunulmadan beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığına ilişkin uyuşmazlık konusu ele alındığında;
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında kuruma kayıtlı olan ancak bobin uçları birbirine bağlanıp kısa devre yaptırılarak eksik kayıt ölçer hâle getirilen sayaçtan geçirmek suretiyle kaçak elektrik tükettiği iddiasıyla elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sırasında 10.07.2012 tarihli oturumda, 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile TCK’nın 142/1-f maddesinin yürürlükten kaldırılarak eylemin karşılıksız yararlanma suçu kapsamına alındığı ve aynı Kanun’un geçici 2/2. maddesi uyarınca Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verileceği hususunun hazır bulunan sanığa ihtar edilerek TCK’nın 163/3. maddesinin uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı verildiği, bununla birlikte sanığa ödemesi gereken vergiler dahil ve cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin gerçek zarar miktarının yöntemine uygun şekilde bildirilmeden değişen suç vasfına göre karşılıksız yararlanma suçundan beraat kararı verildiği, katılan vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece, suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesi uyarınca şikâyetçi kurumun zararını tazmin etmesi hâlinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanığa bu konuda ihtar yapıldığı hâlde yasada öngörülen 6 aylık süre beklenmeden yazılı şekilde beraat kararı verildiğinden bahisle hükmün bozulduğu, Yerel Mahkemece bozma sonrası devam olunan yargılama sonunda sanığa suçtan kaynaklanan zararın ödenmesi hâlinde ceza verilmeyeceğine ilişkin yöntemine uygun şekilde bildirim yapılmadan önceki hüküm gibi beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Abonelik esasına göre yararlanılan su ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemler TCK’nın 141. maddesinde;
“1- Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
2- Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal sayılır.”,
Aynı Kanun’un 142. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde;
“1- Hırsızlık suçunun;

f) Elektrik enerjisi hakkında,

İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklinde hırsızlık suçu olarak düzenlenmişken 05.07.2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 105. maddesi ile TCK’nın 141. maddesinin ikinci fıkrası; 82. maddesi ile de 142. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi yürürlükten kaldırılmış, yerine, aynı Kanun’un 83. maddesi ile karşılıksız yararlanma suçunun düzenlendiği TCK’nın 163. maddesine;
“Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi halinde kişi hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” şeklindeki üçüncü fıkra eklenerek, abonelik esasına göre yararlanılan su, doğal gaz ve elektrik enerjisine karşı gerçekleştirilen eylemlerin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığı belirtilmiştir.
6352 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ise;
“(1) Bu Kanunda yapılan değişiklikler karşısında; ilgili suçlardan dolayı açılan ve temyiz aşamasında bulunan dava dosyalarından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında bulunanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca; Yargıtay ilgili dairesinde bulunan dosyalar ise bu dairece, hükmü veren mahkemeye gönderilir.
(2) Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya kesinleşmiş olup olmadığına bakılmaksızın hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmaz, verilen ceza tüm sonuçlarıyla ortadan kalkar.” biçiminde düzenlenmiştir.
6352 sayılı Kanun’un geçici 2. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları birlikte değerlendirildiğinde, 05.07.2012 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden öncelikle kurum zararının giderilmesi hâlinde işin esasına girilmeden ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilerek bu dosyaların bir an önce sonuçlandırılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Kanun’un genel gerekçesindeki “İş yükü açısından önemli yer tutan bazı davaların daha hızlı sonuçlandırılması amacıyla yeni düzenlemeler yapılmakta ve ceza yargılamasına ilişkin süreci hızlandıracak değişiklikler öngörülmektedir.” şeklindeki açıklama da bu düşünceyi doğrulamaktadır.
Her ne kadar Kanun’da “yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde” ibaresine yer verilmiş ise de, suç nedeniyle meydana gelen zararın tespitinin, bilirkişi marifetiyle mümkün olduğu dikkate alınarak, tespit edilen zararın tazmin edilmesi hâlinde ceza verilmeyeceğine ilişkin bildirim yapıldıktan sonra sanığın durumunun değerlendirilmesi gerekmekte olup bu görüş af niteliğinde bir düzenlemeyle sanığa ikinci bir şans veren kanun koyucunun amacına daha uygun olacaktır.
Bu nedenle 05.07.2012 tarihinden önce işlenen karşılıksız yararlanma suçlarından dolayı sanığa kurum borcunu ödediği takdirde hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verileceğine dair ihtarat yapılıp, kurum zararının ödenmesi için makul bir süre verilerek, ödemede bulunulması hâlinde hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmeli, ödemede bulunulmaması hâlinde hukuki durumu değerlendirilmelidir. Hüküm tarihi itibarıyla kanunun öngördüğü 6 aylık sürenin dolduğu gerekçesi ile ödeme ihtaratında bulunulmayacağının kabulü, lehe olan bir düzenlemeden sanığın bir kusuru olmadan yararlanamaması sonucunu doğuracaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında kuruma kayıtlı olan ancak bobin uçları birbirine bağlanıp kısa devre yaptırılarak eksik kayıt ölçer hâle getirilen sayaçtan geçirmek suretiyle kaçak elektrik tükettiği iddiasıyla elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile eylemin karşılıksız yararlanma suçu kapsamında kaldığına ve anılan Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde suçtan kaynaklanan zarar ödendiği takdirde cezaya hükmolunamayacağına ilişkin düzenleme yapıldığı, ancak sanığa ödemesi gereken vergiler dahil ve cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin gerçek zarar miktarının yöntemine uygun şekilde ihtar edilmeksizin söz konusu 6 aylık sürenin yargılama sırasında dolduğu olayda; dosya içindeki belgelerden kurulu güce göre kullanım tarihleri arasında tüketilebilecek ortalama elektrik miktarının hesaplattırılmasından sonra sanığa, bilirkişi tarafından tespit edilecek vergiler dahil ve cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin gerçek zararı mahkemece belirlenecek makul bir süre içerisinde ödediği takdirde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin bildirimde bulunulması ve sonucuna göre hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, sanığa usulünce bir tebligat yapılmadan eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde beraat kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç olarak, sanığın iş yerinde bulunan elektrik sayacına gerçek tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde müdahale edip etmediği ya da müdahaleden bilgisinin bulunarak sayacı bu hâliyle kullanıp kullanmadığının tespiti bakımından, öncelikle, sanığın tutanağın düzenlendiği adrese ne zaman taşındığı hususunun araştırılması, bu yere taşınmadan önce faaliyette bulunduğunu beyan ettiği aynı binanın bodrum katında yer alan iş yerine ait son bir yıllık tüketim ekstreleri ile kaçak kullanım tespitinin yapıldığı iş yerine ait 02.08.2008 ile 01.08.2009 tarihleri arasındaki tüketim ekstrelerinin getirtilerek sanığın tekstil işine suça konu yerde devam ettiği hususu gözetilip, bodrum katında yer alan önceki iş yerine ait tüketim ile tespit edilecek olan sanığın suça konu iş yerini kullandığı döneme ilişkin mevcut tüketimler ve bedelleri arasında bir oransızlık bulunup bulunmadığının araştırılması, tespit tutanağında belirtilen kurulu güce göre sanığın bahse konu yere taşındığı 01.01.2009 tarihinden veya fiilen burayı kullandığı tarihten itibaren normal kullanıma göre tüketilebilecek ortalama elektrik miktarının bilirkişiye hesaplattırılarak vergiler dahil ve cezasız kaçak kullanım bedeline ilişkin bilirkişiden rapor alınması; sanığın karşılıksız yararlanma kastı ile hareket ettiğinin tespiti hâlinde bilirkişi tarafından bildirilen gerçek zarar miktarını mahkemece belirlenecek makul bir süre içerisinde ödenmesi hâlinde hakkında cezaya hükmolunmayacağına ilişkin yasal sonuçları da hatırlatılmak suretiyle sanığa bildirimde bulunulması ve sonuca göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması nedenleriyle yerel mahkemenin direnme kararına konu hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.04.2015 tarihli ve 56-164 sayılı direnme kararına konu hükmünün,
a- Sanığa atılı karşılıksız yararlanma suçunun sabit olup olmadığı,
b- Elektrik enerjisi hakkında hırsızlık suçundan dava açılan sanığa, sonradan yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un geçici 2/2. maddesi gereğince katılan kurum zararının giderilmesi durumunda ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine dair bildirimde bulunulmadan beraat kararı verilmesinin isabetli olup olmadığı,
Hususlarının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulması,
İsabetsizliklerinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.06.2019 tarihinde yapılan müzakerede, her iki uyuşmazlık bakımından oy birliğiyle karar verildi.

.