Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/26 E. 2018/589 K. 29.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/26
KARAR NO : 2018/589
KARAR TARİHİ : 29.11.2018

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 85-607

Mühür bozma suçundan sanık … Özgültekin’in beraatine ilişkin Antalya 14. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.11.2012 tarihli ve 751-1028 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 17.12.2014 tarih ve 3751-21909 sayı ile;
“…İddia konusu mühürleme ve kaçak elektrik tespit tutanaklarını düzenleyen görevlilerin tanık olarak dinlenmeleri ve fiilen mühürleme yapılıp yapılmadığının tespitiyle sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdiri yerine, sanığa tebliği zorunlu olmayan mühürleme tutanağının usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğinden bahisle yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 19.10.2015 tarih ve 85-607 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de katılan vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.12.2015 tarih ve 406719 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 15-1015 sayı ile; 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 18.01.2017 tarih ve 126-384 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanığa atılı mühür bozma suçunda mühürleme tutanağının sanığa tebliğ edilmesinin zorunlu olup olmadığının, buna bağlı olarak tebliğ edilmemesinin suç işleme kastını ortadan kaldırıp kaldırmadığının,
2- Mühürleme tutanağının tebliğinin zorunlu olmadığının kabulü hâlinde ise; sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının,
Belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın evinde kullandığı elektriğin borcunu ödemediği gerekçesiyle katılan şirket görevlilerince 07.02.2011 tarihinde kesilerek elektrik sayacının mühürlendiği ve buna ilişkin olarak elektrik kesme ve mühürleme belgesinin düzenlendiği,
07.02.2011 tarihli elektrik kesme ve mühürleme belgesinde tebellüğ eden kısmında “SP” yazısının yer aldığı,
Sanığın evinde 24.03.2011 tarihinde katılan şirket görevlilerince yapılan kontrolde, borcundan dolayı kesilen elektriğin kullanıldığı tespit edilerek kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı tanzim edildiği,
Sanığın kaçak elektrik bedelini 04.05.2011 tarihinde ödediği,
Katılan … Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin suç tarihinden sonra 28.05.2013 tarihinde özelleştirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık … Özgültekin; işten eve geldiğinde elektriklerin kesilmiş olduğunu gördüğünü, ancak elektriğin görevliler tarafından kesilip mühürlendiğine dair herhangi bir işaret olmadığını, kendisinin de elektriği açıp kullanmaya devam ettiğini, ertesi gün de elektrik borcunu ödediğini, atılı suçlamayı kabul etmediğini, kendisine herhangi bir şekilde mühürleme belgesi tebliğ edilmediğini savunmuştur.
Mühür bozma suçu 765 sayılı TCK’nın “Devlet İdaresi Aleyhinde İşlenen Cürümler” başlıklı üçüncü babının “Mühür Fekki ve Hükümetin Muhafazasında Bulunan Eşyayı Çalmak” başlıklı onuncu faslındaki 274. maddesinde düzenlenmişken, 5237 sayılı TCK’nın “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlıklı dördüncü bölümünde “Mühür bozma” başlıklı 203. maddesinde; “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Millete ve Devlete Karşı Suçlar 5237 sayılı Kanun’un dördüncü kısmında, 247 ila 343. maddeleri arasında sekiz bölüm hâlinde düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere kanun koyucu 5237 sayılı TCK’nın sistematiğinde “Mühür Bozma” suçunu Devlet otoritesine karşı işlenen suçlar bölümünde değil kamu güvenine karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlemiştir. Nitekim mevzuat gereği konulan mührün kaldırılmasının kamu güvenini sarsacağı hususunda da şüphe bulunmamaktadır.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, madde, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılmasını veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesini cezalandırmaktadır. Mührün konulmasının esas nedeni, durumun aynen muhafazasını sağlamaktır.
Mühür, kanunun verdiği yetkiye dayanılarak ya da yetkili makamın emri gereğince konulmalıdır. Ancak yetkili makama mühürleme emri verme yetkisinin de yine kanunla verilmiş olması gerekmektedir.
Mühür koyma gerekliliği doğrudan kanundan kaynaklansa bile mührü koyma işlemi buna yetkili olan kişilerce yerine getirilmelidir.
Mühür bozma suçu, mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile oluşmaktadır. Seçimlik hareketlerden birinin yapılması ile suç oluştuğundan, ayrıca bir zarar veya somut bir tehlikenin doğması gerekli görülmemiştir.
Suçun seçimlik hareketlerinden ilki, kanun veya yetkili makamın emri ile konulan mührün kaldırılmasıdır. Mührün kaldırılması fiili, mührün konulduğu eşya üzerinden sökülmesi ya da bozulması şeklinde işlenebilir.
Suçun oluşumu açısından diğer seçimlik hareket ise; mührün konuluş amacına aykırı davranılması olarak düzenlenmiştir. Bu seçimlik hareketin gerçekleştirilmesinde, konulan mührün fiziken kaldırılması suçun oluşması açısından şart değildir. Örneğin, mührün bir faaliyetin engellenmesi için konulması hâlinde, mühür sökülmese bile faaliyete devam edilmesi durumunda suç oluşabilecektir.
Mühür bozma suçu yalnızca kasten işlenebilir. Genel kast yeterli olup saik önemli değildir. Failin, mührün yetkili merci tarafından konulduğunu, bu mührün eşyanın varlığını koruma veya varlığını sürdürme amacını güttüğünü, yaptığı hareketin mührü kaldırmaya yönelik olduğunu veya mührün konuluş amacına aykırılık oluşturduğunu bilmesi ve bu hareketi istemesi gerekir.
Mühür bozma suçunun kasıt unsurunun varlığından söz edilebilmesi için sanığın mühürleme işleminden haberdar olması yeterli olup, ayrıca mühürlüme tutanağının tebliğine ilişkin yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Diğer yandan ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları değerlendirildiğinde;
Sanığın, borcunu ödemediği gerekçesiyle evinde kullandığı elektriğin katılan şirket görevlilerince 07.02.2011 tarihinde kesilerek elektrik sayacının mühürlendiği, 24.03.2011 tarihinde sanığın evinde yapılan kontrolde ise, borcundan dolayı kesilen elektriğin kullanıldığının tespit edildiği olayda; sanığın işten eve geldiğinde elektriklerin kesilmiş olduğunu gördüğünü, ancak elektriğin görevliler tarafından kesilip mühürlendiğine dair herhangi bir işaret olmadığını ve kendisinin de elektriği açıp kullanmaya devam ettiğini savunması karşısında, iddia konusu mühürleme ve kaçak elektrik tespit tutanaklarını düzenleyen görevliler tanık olarak dinlenerek fiilen mühürleme yapılıp yapılmadığı tespit edildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırmayla ve sanığa tebliği zorunlu olmayan mühürleme tutanağının tebliğ edilmediği gerekçesiyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme kararına konu hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Antalya 14. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.10.2015 tarihli ve 85-607 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında eksik araştırma ile beraat hükmü kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 29.11.2018 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.