Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/226 E. 2018/248 K. 29.05.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/226
KARAR NO : 2018/248
KARAR TARİHİ : 29.05.2018

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 01.07.2015
Sayısı : 217-254

Sanık …’ın görevi kötüye kullanma suçundan beraatine ilişkin Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.12.2010 gün ve 414-374 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 23.03.2015 gün ve 7188-8568 sayı ile;
“Bursa Barosuna kayıtlı avukat olan sanığa …., Mücahit Demir ve diğer üç kişinin 21/03/2005 tarihinde vekâletname verdiği, ancak ….’in 08/06/2005’de sanığı azlettiği ve durumun sanığa 13/06/2005 tarihinde tebliğ edildiği; sanığın kendisine azilname öncesi verilen vekâletnameye dayanarak Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine Vedat ve Mücahit’in vekili sıfatıyla dava açtığı ve davanın kabul edilmesi sonrasında 11/04/2006 tarihinde icra takibi başlatarak tahsil ettiği paraları alacaklılara teslim ettiği, sanığın azledilmesine rağmen Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine dava açarak icra takibi yaptığından bahisle görevini kötüye kullandığının iddia edildiği olayda; azilnameden sonra ve dava açılmadan önce …. tarafından sanığa verilen 22/06/2005 tarihli belgede sanığın dava açmak ve icra takibi yapmak için yetkilendirildiğinin belirtildiği, tanık Vedat’ın ise belgeyi sanığa dava açıldıktan yaklaşık 1 yıl sonra verdiğini beyan ettiği anlaşılmakla; sanığın geçerli olmayan vekâletname ile dava açtığı ve tanıktan aldığı 22/06/2005 tarihli belgeyi dava dosyasına yansıtmadığı ve katılan kurum aleyhine vekâlet ücreti hükmedilmesine neden olarak kurumun zararına neden olduğu ve sonradan düzenlenen 22/06/2005 tarihli belgenin, azilnameyle hükümsüz kalan vekâletnameyi geçerli kılmayacağı ve oluşan suçu ortadan kaldırmayacağı tüm dosya içeriğinden anlaşıldığı halde yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesi ise 01.07.2015 gün ve 217-254 sayı ile;
“Sanığın adına işlem yaptığı ….’e karşı sorumluluğunun bulunduğu, ….’in ise yapılan işlemlere karşı onayının bulunmadığına ilişkin şikâyetine rastlanmadığı, aksine sonradan sanığa vekâletname verdiği gibi, öncesinde de yetkili olduğuna dair belge verdiği, bu itibarla sanık avukat tarafından yapılan işlemler hususunda iradenin, kabulün ve onayın mevcut olduğunun kabulünün gerektiği, sanık avukatın fiilinin Borçlar Kanununda hüküm altına alınan vekâletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde değerlendirilebileceği, vekâletsiz iş gören kişinin tıpkı vekâletli kişiye göre iş sahibine karşı sorumluluk taşıdığı, doğacak zararlardan sorumlu olacağı, iş sahibinin haklarını gözetmekle yükümlü olduğu, yine Borçlar Kanununa göre, iş sahibi yapılan işi uygun bulduğunda vekâletname hükümlerinin uygulanacağı, burada şikâyet hakkı olanın vekâletsiz işi yapılan kişi olacağı, katılan kurumun müdahale edebileceği bir husus olmadığı, nitekim sanığın müvekkili olan ….’in baştan vekâletsiz de olsa sanık avukat tarafından yapılan işe sonradan icazet verdiği, hakkını aldığını, yapılan işten şikâyetinin de bulunmadığını açıkça ifade ettiği, dolayısıyla sanığın iş sahibine karşı yükümlülüğünü yerine getirdiği ve vekâlet hükümlerinin uygulanacağı,
Öte yandan vekâletname ibrazının, işlemi kabul eden mahkeme tarafından mahallinde tamamlattırılabilecek usuli bir eksiklik olduğu, bu nedenle eylemin muahezeyi gerektirmediği, kaldı ki olay tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 67. maddesinde yer alan ‘Vekâletnamenin aslını veya örneğini vermeyen vekil dava açamaz ve yargılama ile ilgili hiçbir görev yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkeme, vereceği kesin bir süre içinde vekâletnamesini getirmek şartıyla vekilin dava açmasına veya usul işlemleri yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya aynı süre içinde asil, yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse dava açılmamış sayılır ve yapılan işlemler hükümsüz kalır’ şeklindeki hükümde de bu hususların açıkça belirtildiği” gerekçesiyle önceki hükümdeki gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.11.2015 gün ve 352700 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 1124-1574 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 16.02.2017 gün ve 123-549 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı görevi kötüye kullanma suçunun oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, yerel mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gerektiği belirtilen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece “…Sanığın, müvekkili Vedat’ın kendisini azlettikten sonra kararından dönüp kendisine dava açması için yetki verdiğini belirttiği, bahse konu taşınmaz için Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine ‘dava açmaya, açılan davayı sonlandırmaya, ilgili kararı icraya koymaya, ahzu kabza yetkili olarak sizi tekrar vekil tayin ediyorum, gereğini yapınız’ şeklinde 22.06.2005 tarihli yazılı talimat verdiği, tanık ….’in soruşturma aşamasında; avukata davaya devam etmesini söylediğini, sanığın kendisine ve Mücahit’e tahsil ettiği paraları verdiğini ve hakkını aldığını beyan ettiği, buna göre sanığın üzerine atılı görevi kötüye kullanma suçunu işlediği hususunun sabit olmadığı” gerekçesiyle sanığın görevi kötüye kullanma suçundan beraatine ilişkin verilen ilk hükmün Özel Dairece, sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmasından sonra, önceki hükümde yer almayan; “…Sanık avukatın fiilinin Borçlar Kanununda hüküm altına alınan vekâletsiz iş görme hükümleri çerçevesinde değerlendirilebileceği, vekâletsiz iş gören kişinin tıpkı vekâletli kişiye göre iş sahibine karşı sorumluluk taşıdığı, doğacak zararlardan sorumlu olacağı, iş sahibinin haklarını gözetmekle yükümlü olduğu, yine Borçlar Kanununa göre, iş sahibi yapılan işi uygun bulduğunda vekâletname hükümlerinin uygulanacağı, burada şikâyet hakkı olanın vekâletsiz işi yapılan kişi olacağı, katılan kurumun müdahale edebileceği bir husus olmadığı, nitekim sanığın müvekkili olan ….’in baştan vekâletsiz de olsa sanık avukat tarafından yapılan işe sonradan icazet verdiği, hakkını aldığını, yapılan işten şikâyetinin de bulunmadığını açıkça ifade ettiği, dolayısıyla sanığın iş sahibine karşı yükümlülüğünü yerine getirdiği ve vekâlet hükümlerinin uygulanacağı,
Öte yandan vekâletname ibrazının, işlemi kabul eden mahkeme tarafından mahallinde tamamlattırılabilecek usuli bir eksiklik olduğu, bu nedenle eylemin muahezeyi gerektirmediği, kaldı ki olay tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 67. maddesinde yer alan ‘Vekâletnamenin aslını veya örneğini vermeyen vekil dava açamaz ve yargılama ile ilgili hiçbir görev yapamaz. Şu kadar ki, gecikmesinde zarar umulan hallerde mahkeme, vereceği kesin bir süre içinde vekâletnamesini getirmek şartıyla vekilin dava açmasına veya usul işlemleri yapmasına izin verebilir. Bu süre içinde vekâletname verilmez veya aynı süre içinde asil, yapılan işlemleri kabul ettiğini dilekçe ile mahkemeye bildirmezse dava açılmamış sayılır ve yapılan işlemler hükümsüz kalır’ şeklindeki hükümde de bu hususların açıkça belirtildiği” biçimindeki yeni ve değişik gerekçeyle sanığın ilk hükümdeki gibi beraatine karar verildiği anlaşılmıştır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmayıp, ilk hükümde yer almayan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurulmuş olması nedeniyle yeni hüküm niteliğindedir. Bu yeni hükmün doğrudan Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün görülmediğinden, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.07.2015 gün ve 217-254 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 29.05.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.