Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/189 E. 2018/44 K. 13.02.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/189
KARAR NO : 2018/44
KARAR TARİHİ : 13.02.2018

Mahkemesi :Ağır Ceza

Görevi kötüye kullanma suçundan sanık …’nin beraatine ilişkin Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.11.2012 gün ve 193-334 sayılı hükümlerin, Cumhuriyet savcısı ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 25.01.2016 gün ve 16369-830 sayı ile;
“Ankara Barosuna kayıtlı avukat olan sanığın, katılanın inşaat şirketiyle yaptığı gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan ihtilaflara ilişkin dava açmak ve iki adet senet bedelinin tahsilini sağlamak amacıyla katılanın vekilliğini üstlenmesine ve vekalet ücreti almasına rağmen sözleşmeye ilişkin davayı açmayarak ve senetlerin tahsilini gecikmeli olarak yapmak suretiyle katılanın mağduriyetine neden olduğu iddia edilen olayda; vekalet ilişkisinin tesbiti ve suçun sübutu bakımından katılan olarak belirtilen … ile …’in beyanlarının tesbit edilmesi ve vekalet ilişkisine konu icra takip dosyaları getirtilerek onaylı örneklerinin dosya arasına alınıp incelenmesinden sonra, hasıl olacak sonuca göre hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik incelemesiyle yazılı şekilde hüküm kurulması…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 06.04.2016 gün ve 144-88 sayı ile önceki hükümlerinde direnmiştir.
Bu hükümlerin de Cumhuriyet savcısı ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.09.2016 gün ve 280953 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 gün ve 1198-1626 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 14.12.2017 gün ve 128-486 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan açılan kamu davasında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, ilk hükümde direnilmesine karar veren yerel mahkemenin hüküm fıkrasını yeniden kurma zorunluluğunun bulunup bulunmadığının ve direnme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama sonucunda, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan, bozulmakla ortadan kalkan önceki hükümlerin gerekçe kısmının tırnak işareti içerisinde aynen alıntılanarak, direnme kararının “Kabul ve gerekçe” başlığı altında yer verildiği, hüküm fıkrasına ise bozulan hükümlerin, hüküm fıkrasının tırnak işareti içerisinde aynen taşındığı ve bu hükümlere atıf yapılarak “…ilişkin mahkeme kararımızda CMK nun 307/3. maddesi gereğince direnilmesine…” ifadesinin kullanılması ile yetinildiği anlaşılmaktadır.
Anayasamızın 141 ve 5271 sayılı CMK’nun 34. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının gerekçeli olması zorunludur. Yasal, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi bu durumun uygulamada da keyfiliğe yol açacağında kuşku yoktur.
Öte yandan; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış uygulamalarına göre, bir hüküm bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, mahkemelerce direnme kararı verilirken, 5271 sayılı CMK’nun 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması ve direnmeye ilişkin gerekçenin de gösterilmesi zorunlu olup, aksi hâl 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308. maddesi uyarınca mutlak hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
Ceza Muhakemesi Kanununun 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı Kanunun 223. maddesine göre hükmün ne olduğu herhangi bir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm kurulmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında önsorunlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, direnme nedenleri gösterilmeden ve bozmaya niçin uyulmadığı açıklanmadan bozulmakla tamamen ortadan kalkan önceki hükümlerde direnilmesine karar verildikten sonra, CMK’nun 223, 230 ve 232. maddeleri uyarınca verilen kararın ne olduğu da belirtilmemiş ve kararda bulunması zorunlu olan “hüküm” kısmı eksik bırakılmıştır.
Bu itibarla, diğer yönleri incelenmeyen direnme hükümlerinin belirtilen nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 06.04.2016 gün ve 144-88 sayılı direnme hükümlerinin, yasal ve yeterli direnme gerekçesi içermemesi ile usul ve kanuna uygun olarak hüküm kurulmaması isabetsizliklerinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.02.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.