Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/129 E. 2019/21 K. 17.01.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/129
KARAR NO : 2019/21
KARAR TARİHİ : 17.01.2019

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 216-257

Mühür bozma suçundan sanık …’in beraatine ilişkin Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.03.2012 tarihli ve 441-133 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 21.02.2014 tarih ve 19019-3164 sayı ile;
“Sanığın elektrik borcu nedeniyle 27.04.2010 tarihinde sayacı mühürlenerek kesilen elektriğinin 22.05.2010 tarihinde mührün konuluş amacına aykırı davranılarak kullanıma açıldığının dosyada bulunan mühürleme ve kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanakları, tutanak düzenleyicisi tanık beyanı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile sabit olup yüklenen suçun tüm unsurlarıyla sübuta erdiği gözetilmeden mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine hükmolunması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 29.04.2014 tarih ve 216-257 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.04.2016 tarihli ve 281367 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 682-1036 sayı ile; 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 16.02.2017 tarih ve 121-1067 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı mühür bozma suçunun sabit olup olmadığı, bu kapsamda sanığın mühürleme işlemini bilip bilmediği hususunda eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın, evinde kullandığı elektrik bedeline ilişkin borcunu ödememesi nedeniyle katılan şirket görevlilerince 27.04.2010 tarihinde elektrik sayacının mühürlendiği ve buna ilişkin mühürleme tutanağının düzenlendiği,
Sanığın evinde 22.05.2010 tarihinde katılan şirket görevlilerince yapılan kontrolde, sayaçta bulunan mührü kopartmadan elektriği bağlayıp kullandığı tespit edilerek kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı tanzim edildiği,
Mühürleme ve tespit tutanaklarında yalnızca tutanak düzenleyicilerinin imzalarının yer aldığı,
26.09.2011 tarihli bilirkişi raporunda özetle; sanığın Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin koyduğu mührü kopartmadan elektriği kullanması nedeniyle usulsüz elektrik kullandığı tespitlerine yer verildiği,
Katılan …Ş.’nin suç tarihinden sonra 31.08.2010 tarihinde özelleştirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık …; 22.05.2010 tarihli tutanağın kendilerince düzenlendiğini, yaptıkları kontrolde henüz elektrik borcu ödenmediği ve mühür kaldırılmadığı hâlde sanık tarafından elektriğin kullanıldığını tespit ettiklerini, tutanağın düzenlendiği sırada evde kimse olmaması nedeniyle tutanağa “muhatap bulunamadı” yazdıklarını, normal şartlarda mühürleme yaptıklarında mühür bozulmaksızın veya devre dışı bırakılmaksızın tekrar elektrik bağlanmasının mümkün olmadığını, elektriğin bağlanması sırasında mührün zarar göreceğini, ancak dava konusu olayda mührün herhangi bir şekilde zarar görmediğini, mühürleme işlemini klemens kapağını çıkararak ve daha sonra elektrik veren kabloyu çıkartıp sonrasında klemens kapağını mühürleyerek yaptıklarını, ancak bazen klemens kapağının alt tarafının açık olduğunu, bu durumda alt taraftan açıkta olan kablo çıkarttıkları yere tekrar sokularak elektriğin kullanılmasının mümkün olduğunu ve yine ayrıca bu işlemi yaparken binde bir ihtimal kabloyu çıkarmayı unutmuş olabileceklerini, bu şekilde de mühürleme yapılabileceğini, ancak bu olayda böyle bir şey olabileceğini düşünmediğini ifade etmiştir.
Sanık; 21 yıldır aynı yerde ikamet ettiğini, ikametinde kullandığı elektriğin belki toplamda üç kez kesilerek sayacının mühürlendiğini, ancak hiçbir zaman sayaca müdahale etmediğini, mühürlü iken elektriği kullanmadığını, borcunu ödeyip görevlilerin elektriği açmasından sonra kullandığını, elektrik işlerinden anlamadığını, bazen uzun süreli olarak evinden uzaklaştığını, bu dönemlerde ihmalinden veya bilmediğinden dolayı elektrik borcunu yatırmadığı için elektriğinin kesilmiş olabileceğini, ancak elektrik kesilmiş olsa bile hiçbir zaman sayaca müdahale etmediğini savunmuştur.
Mühür bozma suçu, 5237 sayılı TCK’nın “Topluma Karşı Suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Kamu Güvenine Karşı Suçlar” başlıklı dördüncü bölümünde “Mühür bozma” başlıklı 203. maddesinde; “Kanun veya yetkili makamların emri uyarınca bir şeyin saklanmasını veya varlığının aynen korunmasını sağlamak için konulan mührü kaldıran veya konuluş amacına aykırı hareket eden kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın sistematiğinde “Mühür Bozma” suçu kamu güvenine karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlemiştir. Nitekim mevzuat gereği konulan mührün kaldırılmasının kamu güvenini sarsacağı hususunda şüphe bulunmamaktadır.
Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, esasta bir şeyin saklanmasını veya varlığının olduğu gibi muhafazasını sağlamak üzere, kanunun veya yetkili makamların emrine uyularak konulmuş mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi cezalandırılmaktadır. Mührün konulmasının esas nedeni, durumun aynen muhafazasını sağlamaktır.
Mühür, kanunun verdiği yetkiye dayanılarak ya da yetkili makamın emri gereğince konulmalıdır. Ancak yetkili makama mühürleme emri verme yetkisinin de yine kanunla verilmiş olması gerekmektedir.
Mühür koyma gerekliliği doğrudan kanundan kaynaklansa bile mührü koyma işlemi buna yetkili olan kişilerce yerine getirilmelidir.
Mühür bozma suçu, mührün kaldırılması veya konuluş amacına aykırı hareket edilmesi ile oluşmaktadır. Seçimlik hareketlerden birinin yapılması ile suç oluştuğundan, ayrıca bir zarar veya somut bir tehlikenin doğması gerekli görülmemiştir.
Suçun seçimlik hareketlerinden ilki, kanun veya yetkili makamın emri ile konulan mührün kaldırılmasıdır. Mührün kaldırılması fiili, mührün konulduğu eşya üzerinden sökülmesi ya da bozulması şeklinde işlenebilir.
Suçun oluşumu açısından diğer seçimlik hareket ise mührün konuluş amacına aykırı davranılması olarak düzenlenmiştir. Bu seçimlik hareketin gerçekleştirilmesinde, konulan mührün fiziken kaldırılması suçun oluşması açısından şart değildir. Örneğin, mührün bir faaliyetin engellenmesi için konulması hâlinde, mühür sökülmese bile faaliyete devam edilmesi durumunda suç oluşabilecektir.
Mühür bozma suçu yalnızca kasten işlenebilir; genel kast yeterli olup saik önemli değildir. Failin, mührün yetkili merci tarafından konulduğunu, bu mührün eşyanın varlığını koruma veya varlığını sürdürme amacını güttüğünü, yaptığı hareketin mührü kaldırmaya yönelik olduğunu veya mührün konuluş amacına aykırılık oluşturduğunu bilmesi ve bu hareketi istemesi gerekir.
Mühür bozma suçunun kasıt unsurunun varlığından söz edilebilmesi için sanığın mühürleme işleminden haberdar olması yeterli olup ayrıca mühürlüme tutanağının tebliğine ilişkin yasal bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkânı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle, adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, evinde kullandığı elektriğe ilişkin borcunu ödememesi nedeniyle 27.04.2010 tarihinde katılan şirket görevlilerince elektrik sayacının mühürlendiği, 22.05.2010 tarihinde sanığın evinde yapılan kontrolde ise, sayaçta bulunan mühür bozulmadan elektrik kullanıldığının tespit edildiği olayda;
Yerel Mahkemece, 22.05.2010 tarihli kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağı düzenleyicilerinden tanık …’ın, mühürleme işlemi sırasında elektriğin kesilmemiş olabileceğine ilişkin beyanına dayanılarak sanık hakkında beraat hükmü kurulmuş ise de mühürleme işleminden haberdar olunmasına rağmen, mühür bozulmadan elektrik kullanımına devam edilmesi hâlinde mührün konuluş amacına aykırı davranılmış olacağı ve bu nedenle mühür bozma suçunun oluşacağı gözetilerek dosya kapsamındaki mühürleme işlemine konu mühürleme tutanağında ve mühür kopartılmadan elektrik kullanıldığını tespit eden kaçak/usulsüz elektrik tespit tutanağında sanığın yapılan mühürleme işlemini bilmesi hususunun kuşkulu kaldığı ve sanığın da aşamalarda, sayaç mühürlü iken hiçbir zaman elektrik kullanmadığını, elektrik işlerinden anlamadığını, herhangi bir şekilde sayaca müdahalede bulunmadığını savunduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın, mühürleme işleminden haberdar olup olmadığının dosya kapsamından açıkça anlaşılamaması karşısında, sanığa yapılan mühürleme işlemini bilip bilmediğinin sorulması, 27.04.2010 tarihli mühürleme tutanağını düzenleyen görevli duruşmaya çağrılarak mühürleme işleminin, tanık …’ın ifadesinde belirttiği gibi hiçbir müdahalede bulunulmadan elektrik kullanımına imkan verilebilecek şekilde yapılıp yapılmadığının ve mührün dışarıdan görünüp görünmediğinin sorulması, gerekirse sanığın mühürleme işleminden haberdar olup olmadığının belirlenebilmesi için mühürleme işlemine konu sayacın sanık tarafından rahatlıkla görülebilecek bir yerde bulunup bulunmadığının olay yerinde keşif yapılarak tespitinden sonra, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırmayla hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün, eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.04.2014 tarihli ve 216-257 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında eksik araştırmayla hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.01.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.