Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2017/1015 E. 2017/498 K. 28.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1015
KARAR NO : 2017/498
KARAR TARİHİ : 28.11.2017

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 19.06.2015
Sayısı : 228-464

İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçundan sanıklar …, … ve …’un TCK’nun 117/1, 119/1-c, 62 ve 52. maddeleri uyarınca 10.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.04.2013 gün ve 1357-751 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 14.10.2014 gün ve 13106-28603 sayı ile onanmasına oyçokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyeleri M. A. Coş ve A. Kiriş; “1-) Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığının bir iştiraki olan Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. (EKGYO) ile ‘Tulip-FMS-Mertkan-İlci Ortaklığı’ arasında, tapusu EKGYO’na ait taşınmaz hakkında, 03.08.2006 tarihinde ‘Ispartakule 3. Bölge Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylaşımı Sözleşmesi’nin imzalandığı, belirlenen tarihte inşaatın tamamlanması gerekirken, verilen ek süreye rağmen inşaatın yalnızca çok az bir kısmının bitirilebilmesi üzerine, 18.05.2010 tarihinde EKGYO tarafından, sözleşmenin 31. maddesinin verdiği hak ve yetkiyle tek taraflı olarak sözleşmenin feshedildiği ve en geç 7 gün içinde çalışma alanının boşaltılarak, kendilerine teslim edilmesi hususu 24.05.2010 tarihinde karşı tarafa tebliğ edildiği, ancak bu durumun kabul edilmemesi üzerine de, 24.06.2010 tarihinde EKGYO yetkilisi olan sanıklar … ve … ile Taç Güvenlik Şirketinin sahibi olan sanık …, beraberlerinde özel güvenlik görevlileri ve Emniyet Müdürlüğünün sağladığı güvenlik güçleri refakatinde inşaat sahasına gelerek, durum tespiti yapıp, şantiyeye vaziyet etmek istedikleri.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 6. maddesinde ‘inşaat işlerinin yer teslimi tarihinden itibaren 900 gün içinde bitirileceği, işin toplam süresinin ise 1265 gün olacağı, zorunlu sebepler dışında sürenin uzatılamayacağı’ sözleşmenin feshi ve işin tasfiyesini düzenleyen 31. maddesinde de ‘sözleşme ve eklerinde tayin ve tespit edilen vecibelerin zorlayıcı sebepler olmaksızın kısmen veya tamamen yerine getirilememesi durumunda, yapılacak ihtara rağmen aynı durumun devam etmesi halinde, ayrıca bir ihbara ve hüküm almaya gerek kalmaksızın sözleşmenin feshedilerek, yüklenicinin kesin teminatının gelir kaydedileceği, çıkabilecek zararlara karşılık olmak üzere, yüklenicinin fesih tarihindeki tüm alacaklarının bloke edileceği, işin ikmali için zorunlu görüldüğü takdirde, yüklenicinin şantiyedeki mevcut alet, makine ve diğer tesislerine, mukabilinde herhangi bir bedel ödemeden vaziyet edilebileceği, fesihden itibaren 10 gün içinde tespit çalışmalarına başlanacağının yükleniciye bildirileceği, o tarihten itibaren 30 gün içinde oluşturulan tespit komisyonu marifetiyle, halihazır durum tespit tutanağının tanzim edileceği’ ve yapılacak diğer işlemlerin tüm tafsilatıyla kayıt altına alındığı; 07/06/2010 tarihli dilekçe ile ….A.Ş. tarafından Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne 2010/788 Esas sayılı ihtiyati tedbir talepli olarak ‘sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespitine ve tazminata ilişkin’ dava açıldığı ve 16/06/2011 tarihinde de aktif husumet nedeniyle açılan davanın reddine karar verildiği, buna göre de, EKGYO’nın sözleşmeyi feshetmesinin geçerli olduğu,
26.06.2010 ve 30.06.2010 tarihli olay yeri tespit tutanaklarında ‘…arazi içinde çeşitli katlara çıkılmış binalar olduğu, içlerinde 25 işçinin çalıştığı, bunlara sorulduğunda çalışmalarını engelleyici bir müdahale olmadıklarını söyledikleri… satış ofisinin içinde ve çevresinde ….Şirketi personelinin rutin halinde çalıştığı…şantiye içerisindeki ofis ile müştemilatlara bir zarar verilmediğinin tespit edildiği’ nin belirtildiği,
Yukarıda açıklandığı şekilde; müteahhit firma olan ….A.Ş.’nin iş ve çalışma hakkının akdedilen sözleşmeye bağlı olduğu, bu sözleşmenin hukuka uygun olarak feshedilmesiyle işin sona erdiği, ortada yapılacak geçerli bir işin kalmadığı ve feshi hükümsüz kılacak herhangi bir mahkeme kararının da bulunmadığı ve ayrıca olay yeri tespit tutanaklarına göre de, ….Şirketi elemanlarının faaliyetlerinin devam ettiği, çalışmalarına engelleyici bir müdahalenin bulunmadığının da açıklanması sebebiyle, sanıkların sözleşmenin feshi hükümleri uyarınca, inşaat sahasına gelerek durum tespiti yapıp, şantiyeye vaziyet etmek istemeleri şeklindeki sözleşmenin icrası kapsamındaki eylemleri ‘iş ve çalışma hürriyetini tahdit’ suçunu oluşturmayacağından, sanıklar hakkında atılı suçtan verilen hükümlülük kararının yerinde olmadığı,
2- Sanıkların atılı suçu işledikleri kabul edildiği takdirde ise; ….Şirketinin yetkilileri olan katılanların, sözleşmenin feshinden sonra, akdedilen sözleşme hükümlerine aykırı davranıp, şantiye sahasını EKGYO’na teslim etmeyerek, sanıkların isnat edilen suçu işlemelerine sebebiyet vermeleri nedeniyle, sanıklar hakkında TCK’nın 29. maddesi uyarınca haksız tahrik hükmünün uygulanması gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.11.2014 gün ve 380312 sayı ile;
“Mülkiyeti Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’ye ait olan arazi üzerine 03.06.2006 tarihinde ‘Arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı sözleşmesi’ yapılarak arazi, yüklenici müteahhit firmalar olan ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş., FMS Mim. Danş. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., Mertkan İnş. San. ve Ltd. Şti., İlci İnş. San. ve Tic. A.Ş.’nin oluşturduğu adi ortaklığa teslim edilmiştir.
Kadıköy 29. Noterliğinden gönderilen 24.05.2010 tarihli ihtarname ile arsa sahibi Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. sözleşme hükümlerine uyulmadığı gerekçesi ile ‘fesih ihtarnamesi’ göndermiş, yine 15.06.2010 tarihinde noterden çektiği ihtarname ile sözleşmenin fesh edilmesine rağmen yüklenici müteahhit firmaların araziden çekilmediklerinin görülmesi üzerine ‘7 iş günü içinde iş yerinin boşaltılması’ ihtar edilmiştir.
24.06.2010 tarihinde Avcılar Kaymakamlığının oluru ile görevlendirilen önleyici çevik kuvvet refakatinde şantiyeye giren sanıkların şantiyeyi teslim alma, araç-gereç tespiti yapma ve şantiyeye vaziyet etme işlemlerini yapmaya çalıştıkları, ancak şikâyet edilmeleri nedeniyle başlatılan soruşturma sırasında emniyet görevlilerince tutulan 26.06.2010, 28.06.2010 ve 30.06.2010 tarihli olay yeri tespit tutanakları ile sanıklar ve beraberindeki kişiler tarafından iş ve çalışma hürriyetinin engellenmediği hususu imza altına alınmıştır.
Soruşturma sırasında ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş.’nin davacı, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin davalı olduğu tazminat istemli dava, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 788-377 sayılı ilamı ile aktif husumet yokluğundan reddedilmiştir.
İnşaat sürecinde sanıkların bağlı olduğu Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin dayanak sözleşmenin 30. maddesine aykırı şekilde izin almaksızın yüklenici şirketlerin 3.100.000 Lira hak ve alacaklarına karşılık Denizbank A.Ş. Maslak Ticaret Merkezi ve Kamu Finansmanı Şubesi lehine verdikleri temlik nedeniyle gönderdiği 23.10.2010 tarih ve 15272 yevmiye nolu ihtar,
Adi ortaklık hissedarlarından İlci İnş. San. ve Tic. A.Ş.’nin sözleşmenin 30. maddesine aykırı şekilde hisselerini Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’den izinsiz Mertkan İnş. San. ve Ltd. Şti.’ye devrettiğine dair ihtar, sanık savunmalarına ekli olarak dosya arasındadır.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 30. maddesi, arsa sahibinden izinsiz olarak şirket hisselerinin devir ya da temlik edilmesinin, ‘hiçbir ihtara gerek’ olmaksızın, sözleşmenin kendiliğinden feshi sonucunu doğuracağını düzenlemektedir.
Yüklenici firmaların aldığı 571 günlük süre uzatımına rağmen nihai işin bitiş tarihi olan 18.05.2010’da işin yalnızca % 10,17 kısmının bitirilmiş olduğu tespit edilerek sözleşmenin 31. maddesi gereği ihtar gönderilerek sözleşmenin fesih edildiği taraflara bildirilmiştir.
Akdedilen sözleşmenin 31. maddesinde taraflar arasındaki sözleşmenin feshinden sonra tespit komisyonu oluşturularak ‘hali hazır durum tespit tutanağının’ düzenleneceği ve buna göre yapılacak işlemlerin ayrıntısı ile kayıt altına alınacağı belirtilmiştir.
Sanıkların sözleşme gereği suç tarihinde yapmak istedikleri, hali hazır inşaatın durumuna vaziyet ederek durum tespiti yapmaya yönelik ‘Kaymakamlık oluru’ ile görevlendirilen yeterli sayıdaki kamu gücünü de yanlarına alıp inşaat sahasına girebilmek ve tespit yapabilmektir. Yukarıda ayrıntılı şekilde ifade edildiği gibi sanıklar aleyhine devam eden soruşturma kapsamında tutulan üç ayrı tarihli olay yeri tutanaklarında da inşaatta yüklenici firma işçileri tarafından çalışmanın devam ettiği ve herhangi bir engellemenin bulunmadığı yönündedir.
Sanıkların iş ve çalışma hürriyetini engellemek kastıyla hareket ettiklerine dair dosya içerisinde hiçbir delil bulunmadığı gibi dosya kapsamındaki delillere göre sanıkların kendi mülkleri olan kurumlarına ait yere vaziyet etmek ve durum tespiti yapmaya çalışmak biçimindeki eylemleri gerçekleştirirken başka bir suç kastıyla hareket ettiklerine dair delil bulunmadığı” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 22.01.2015 gün ve 46929-1908 sayı ile;
“Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca itirazın kabulüne,
Dairemizce verilen 14.10.2014 tarih ve 2014/13106 Esas 2014/28603 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına,
Küçükçekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 24.04.2013 tarih ve 2010/18 Esas 2013/108 Karar sayılı hükmün yeniden incelenmesi sonucu;
Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. ile Tulip-FMS-Mertkan-İlci Ortaklığı arasında, tapusu EKGYO’na ait taşınmaz hakkında, 03.08.2006 tarihinde Ispartakule 3. Bölge Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylaşımı Sözleşmesi’nin imzalandığı, belirlenen tarihte inşaatın tamamlanması gerekirken, verilen ek süreye rağmen inşaatın yalnızca çok az bir kısmının bitirilebilmesi ile sözleşmeye aykırı temlik üzerine, 18.05.2010 tarihinde EKGYO tarafından, sözleşmenin 31. maddesine dayanılarak tek taraflı olarak sözleşmenin feshedildiği ve en geç 7 gün içinde çalışma alanının boşaltılarak, kendilerine teslim edilmesi hususunun 24.05.2010 tarihinde karşı tarafa tebliğ edildiği, ancak bu durumun kabul edilmemesi üzerine de, 24.06.2010 tarihinde EKGYO yetkilisi olan sanıklar … ve … ile Taç Güvenlik Şirketinin sahibi olan sanık …, beraberlerinde özel güvenlik görevlileri ve Emniyet Müdürlüğünün sağladığı güvenlik güçleri refakatinde inşaat sahasına gelerek, durum tespiti yapıp, şantiyeye vaziyet etmek istedikleri,
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 6. maddesinde ‘inşaat işlerinin yer teslimi tarihinden itibaren 900 gün içinde bitirileceği, işin toplam süresinin ise 1265 gün olacağı, zorunlu sebepler dışında sürenin uzatılamayacağı’ sözleşmenin feshi ve işin tasfiyesini düzenleyen 31. maddesinde de ‘sözleşme ve eklerinde tayin ve tespit edilen vecibelerin zorlayıcı sebepler olmaksızın kısmen veya tamamen yerine getirilememesi durumunda, yapılacak ihtara rağmen aynı durumun devam etmesi halinde, ayrıca bir ihbara ve hüküm almaya gerek kalmaksızın sözleşmenin feshedilerek, yüklenicinin kesin teminatının gelir kaydedileceği, çıkabilecek zararlara karşılık olmak üzere, yüklenicinin fesih tarihindeki tüm alacaklarının bloke edileceği, işin ikmali için zorunlu görüldüğü takdirde, yüklenicinin şantiyedeki mevcut alet, makine ve diğer tesislerine, mukabilinde herhangi bir bedel ödemeden vaziyet edilebileceği, fesihten itibaren 10 gün içinde tespit çalışmalarına başlanacağının yükleniciye bildirileceği, o tarihten itibaren 30 gün içinde oluşturulan tespit komisyonu marifetiyle halihazır durum tespit tutanağının tanzim edileceği’ ve yapılacak diğer işlemlerin tüm tafsilatıyla kayıt altına alındığı, arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı niteliğindeki sözleşmelerde, feshin karşı tarafa ulaşmasıyla geçerlilik kazandığı ve feshin geçersiz olduğuna dair bir mahkeme kararı da bulunmaması nedeniyle, EKGYO’nun sözleşmeyi feshetmesinin hukuka uygun olduğu;
26.06.2010 ve 30.06.2010 tarihli olay yeri tespit tutanaklarında ‘…arazi içinde çeşitli katlara çıkılmış binalar olduğu, içlerinde 25 işçinin çalıştığı, bunlara sorulduğunda çalışmalarını engelleyici bir müdahale olmadıklarını söyledikleri… satış ofisinin içinde ve çevresinde ….şirketi personelinin rutin halinde çalıştığı…şantiye içerisindeki ofis ile müştemilatlara bir zarar verilmediğinin tespit edildiği’ nin belirtildiği;
Müteahhit firma olan ….A.Ş.’nin iş ve çalışma hakkının akdedilen sözleşmeye bağlı olduğu, bu sözleşmenin hukuka uygun olarak feshedilmesiyle, işin sona erdiği, ortada yapılacak geçerli bir işin kalmadığı ve feshi hükümsüz kılacak herhangi bir mahkeme kararının da bulunmadığı, sanıkların sözleşmeye dayalı olarak sözleşmeden kaynaklanan haklarını kullanmak ve şantiyeye vaziyet etmek amacıyla şantiyeye girdikleri, ayrıca olay yeri tespit tutanaklarına göre de, ….Şirketi elemanlarının faaliyetlerinin devam ettiği, çalışmalarını engelleyici bir müdahalenin bulunmadığının da açıklanması sebebiyle, sanıkların sözleşmenin feshi hükümleri uyarınca, inşaat sahasına gelerek, durum tespiti yapıp, şantiyeye vaziyet etmek istemeleri şeklindeki sözleşmenin icrası kapsamındaki eylemlerinin ‘iş ve çalışma hürriyetini tahdit’ suçunu oluşturmayacağı anlaşıldığından, sanıkların bu suçtan beraati yerine hükümlülük kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyeleri N. Dere ve N. Meran; “Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığının bir iştiraki olan Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. (EKGYO) ile ‘Tulip-FMS-Mertkan-İlci Ortaklığı’ arasında, tapusu EKGYO’na ait taşınmaz hakkında, 03.08.2006 tarihinde Ispartakule 3. Bölge Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylaşımı Sözleşmesi’nin imzalandığı, belirlenen tarihte inşaatın tamamlanması gerekirken, verilen ek süreye rağmen inşaatın yalnızca çok az bir kısmının bitirilebilmesi ile sözleşmeye aykırı temlik üzerine, 18.05.2010 tarihinde EKGYO tarafından, sözleşmenin 31. maddesine dayanılarak tek taraflı olarak sözleşmenin feshedildiği ve en geç 7 gün içinde çalışma alanının boşaltılarak, kendilerine teslim edilmesi hususunun 24.05.2010 tarihinde karşı tarafa tebliğ edildiği, çalışma alanının boşaltılması ve şantiye alanının kendilerine teslimi ihtarının kabul edilmemesi üzerine, 24.06.2010 tarihinde EKGYO yetkilisi olan sanıklar … ve … ile Taç Güvenlik Şirketinin sahibi olan sanık …’ın, beraberlerinde özel güvenlik görevlileri ve Emniyet Müdürlüğünün sağladığı güvenlik güçleri refakatinde inşaat sahasına gelerek, şantiyeye el koymak istedikleri, ancak yüklenici firma yetkilerinin Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesine 2010/788 Esas sayılı ihtiyati tedbir talepli olarak ‘sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespitine ve tazminata ilişkin’ dava açtıklarını ve yargı sonucunun beklenmesi gerektiğini söyleyerek EKGYO’dan gelenleri içeri almak istememelerine rağmen, sanıklar ve beraberlerindeki özel güvenlik görevlilerinin oradaki görevlileri itekleyerek ve şantiye bariyerine zarar vererek şantiyeye girdikleri, şantiye giriş çıkışlarına müdahalede bulundukları, uyarılara rağmen çıkmayıp bir süre orada kaldıkları ve bu suretle mağdurların iş ve çalışma özgürlüklerini cebir ve hukuka aykırı davranışlarla engelledikleri anlaşılmıştır.
İş ve çalışma hürriyeti, bireyin gelir elde etmek amacıyla, mal ve hizmet üreterek serbestçe çalışma, sözleşme yapma ve teşebbüs kurma hakkı olarak tanımlanmaktadır. TCK’nın 117/1-4. maddelerinde düzenlenen iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçu ile korunan hukuki yarar, bireyin her türlü baskıdan uzak, üçüncü kişilerin olumsuz müdahalelerine uğramadan serbestçe çalışma hakkıdır.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçunun oluşabilmesi için, mağdura karşı cebir veya tehdit kullanılması ya da, bir başka hukuka aykırı davranışta bulunularak mağdurun iş ve çalışma hürriyetinin ihlal edilmesi gerekir.
Hukuka aykırı nitelik taşıyan davranışların, suç ya da kabahat niteliğinde bulunmasının bir önemi bulunmamaktadır. Hukuka aykırı nitelikteki eylemlerin haksız fiil, emniyet tedbiri gerektiren eylemler, disiplin cezaları, zabıta tedbirleri ve idari yaptırımı gerektiren tüm eylemler ile hukuk mevzuatına aykırılık oluşturan her türlü davranış hukuka aykırı bir başka davranış olarak kabul edilmektedir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı sözleşmesinin, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi olmaması ve kapsamında tapu devri yükümlülüğü içermemesi nedeniyle sözleşmenin EKGYO tarafından tek taraflı feshinin hukuken geçerli olduğu ve feshin geçersizliğine ilişkin mahkeme kararı olmadığı anlaşılsa da, ihtara rağmen sözleşmeye konu inşaatın yapıldığı alanın ….A.Ş. tarafından açılan ‘sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespiti ve tazminat’ davasının henüz sonuçlanmaması nedeniyle boşaltılmaması üzerine EKGYO tarafından el atmanın önlenmesi davası açılarak müteahhidin fesih tarihine kadar hak kazandığı alacağı varsa bu alacağın da mahkemece depo edilmesi suretiyle verilecek mahkeme kararı ile arsanın müteahhit tarafından tahliyesinin sağlanması gerekirken, bu hukuki süreç beklenmeden sözleşmeye konu inşaat alanına el koymaya çalışmak şeklindeki eylemlerinin TCK’nın 117. maddesinde düzenlenen iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçunun hukuka aykırı davranış öğesini oluşturacağı açıktır. Zira, bir sözleşme ilişkisi kurulduktan sonra, taraflardan birinin fesih ihbarının karşı tarafa ulaştırılmasıyla sözleşmenin sona ereceği açık ise de, aradaki ihtilaf ve uyuşmazlıkların, fesheden ya da muhatabı tarafından işgal, el koyma vb. hareketlerle çözümlenmeye çalışılması, eylemlerin türüne göre içinde hukuka aykırılıklar barındırabilecektir. Bu hukuka aykırılıklar suç oluşturabileceği gibi, sadece Medeni Hukuk ya da Borçlar Hukuku ilkelerine aykırılık vasfı da taşıyabilecektir. Bir eylemin sadece suç vasfı taşımaması o hareketi hukuka aykırı olmaktan çıkarmayacaktır. Örneğin, bir kiralayanın kirasını ödemeyen kiracıya gönderdiği sözleşmeyi fesih ve kiralananın boşaltılması bildirimi, kiracının orayı boşaltmaması halinde kiraya verene eve ya da iş yeri olan kiralanana girip orasını boşaltma hakkı vermeyecektir. Kiralananın hak sahibi tarafından boşaltılması, bu eylemi gerçekleştireni suç işlemekten ya da hukuka aykırı davranış sergilemiş olmaktan kurtarmayacaktır.
Nitekim Dairemizin ‘Katılanın kiracı olarak ikamet ettiği konutun, ihtiyaç sebebiyle tahliyesine ilişkin mahkeme kararının icra yoluyla infazı yöntemini tercih etmeyen ev sahibi sanığın, katılanın bilgisi ve rızası dışında konuta girerek, katılanın bir kısım eşyalarını boşalttığı ve katılanın eşi Murat Şahin’in de ifadesinde, sanığa evin anahtarını göndermediğini beyan ettiğinin anlaşılması karşısında, unsurları itibariyle oluşan atılı suçtan sanığın mahkûmiyeti yerine, yerinde olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi’ biçimindeki kararı da bu düşünceyi doğrulamaktadır.
Yukarıda açıkladığımız nedenlerle sanıkların sözleşmeyi feshettikleri gerekçesiyle, müteahhit firmanın inşaat alanını terk etmemesi nedenine dayalı olarak hukuki süreç başlatmadan zorla şantiye alanına girmeleri ve inşaat alanına müdahale ederek çalışmaları zorlaştırmaları ya da bir sözleşme bulunsa ve fesih bildirimi ile sözleşme son bulsa bile tarafların hakları ve alacaklarının iddia yeri mahkemeler olduğundan, kendiliğinden hak alma niteliğindeki el koyma veya işgal eylemleri, TCK’nın 117. maddesindeki suçun hukuka aykırı davranış unsurunu oluşturacak ve suçun oluşmasını sonuçlayacaktır” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Küçükçekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesi ise 19.06.2015 gün ve 228-464 sayı ile;
“…Sanıklar … ve Hasan Hacıhasanoğlunun sözleşmenin diğer tarafı olan Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin genel müdür yardımcıları oldukları, olay tarihinde anılan bu sanıklar ile Taç Güvenlik Şirketinin sahibi olan sanık … Çolakın, bu şirkette güvenlik elemanı olan diğer sanıkları yanlarına alıp beraberlerinde çevik kuvvet ekipleri de olduğu halde ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş.’nin faaliyet gösterdiği inşaat sahasına geldikleri, burada halen çalışmakta olan ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş. yetkililerinin kendilerini içeri almak istememelerine, mahkeme kararı sormalarına ve sözleşmenin devam ettiğinin tespitine ilişkin davanın duruşmasının henüz yapılmadığını bildirmelerine ve karşı koymalarına rağmen, mahkeme kararına ihtiyaç olmadığı ve sözleşmede açık hüküm bulunduğu gerekçesi ile inşaat alanına zorla girdikleri ve bu şekildeki hukuka aykırı davranış ile ….şirketinin faliyetini sonlandırıp inşaat alanını sözleşme hükümlerine dayanarak teslim almak amacı ve kastı ile hareket ederek atılı suçu işledikleri anlaşılmakla önceki hükümle ulaşılan kanaatte bir değişiklik bulunmayıp sanıklar …, … ve güvenlik şirketinin sahibi …’ın cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Her ne kadar sanıklar … ve … ve müdafileri savunmalarında; bu eylemin bir suç teşkil etmeyeceğini, zira aradaki sözleşme hükümlerine göre ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş.’nin zaten inşaat alanını boşaltıp Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’ye teslim etmek zorunda olduğunu, bunun için bir mahkeme kararına da ihtiyaç olmadığını savunmuş iseler de, hukuk düzeninin herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın bu şekilde genel hukuk kurallarına aykırı ve bizzat ihkak-ı hak teşkil edecek hareketleri korumasının düşünülemeyeceği, sözleşmeye buna aykırı bir hüküm konulamayacağı, zira herhangi bir eylemin suç teşkil edip etmeyeceğinin sözleşme hükümlerine göre değil TCK ve Özel Ceza Kanunlarındaki hükümlere göre belirleneceği; TCK’da ihkak-ı hak suçu ayrı bir başlık altında düzenlenmemiş ise de, bunun genel suç tipleri içerisinde düzenlendiği ve sanıkların eyleminin yukarıda bildirildiği üzere TCK’nun 117/1. maddesine uygun bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Sözleşme ancak hukuki yollara başvurulduğunda kullanılabilecek bir delil niteliğindedir.
Sözleşme ile kimseye hakkını bizzat alması konusunda yetki verilemez. Böyle bir yetkinin verilmesinin sözleşme serbestisi ile açıklanamayacağı, hukuk düzeninin, bu tür bir yargı kararı olmadan ihkak-ı hak teşkil edecek eylemleri koruyacağının tasavvur edilemeyeceği, hiç kimsenin sözleşme hükümlerine dayanarak veya sözleşmeden böyle bir yetki aldığını bildirerek hakkına bizzat kavuşmayı talep edemeyeceği, bunun için yargı kararı gerektiği, hatta böyle bir yargı kararı olsa bile bunun icrasının sözleşmenin taraflarınca yapılamayacağı, dosyada açılmış ve sonuçlanmış bir men’i müdahale davası veya başka bir dava bulunmadığı, bu amaç ile kurulmuş icra daireleri bulunduğu, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmekte olan davanın suç tarihinde halen derdest olduğu, mahkeme kararı olsa bile bu kararın yerine getirilmesinin sözleşmenin taraflarınca yapılamayacağı, değerlendirilmiş ve bu nedenle savunmalara itibar edilmemiştir.
Taraflar arasında aktedilen sözleşme örneği dosyada mevcut olup sözleşmenin fesih koşulları ve fesih sonrası işlemler ile ilgili olarak sanıklar ve müdafiilerinin savunmalarında bildirdiği hükümleri kapsadığı sözleşmenin incelenmesinden görülmektedir.
Yine Kadıköy 29. Noterliğinden gönderilen ihtarname örneği dosyada mevcuttur.
Sözleşme hükümlerinin ve noterden gönderilen ihtarnamelerin incelenmesi sonucu Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin sözleşme hükümlerine uyulmadığı gerekçesi ile sözleşmeyi fesih ettiği, buna rağmen ihtarname ile, fesih sonrası araziden çekilmesi hususu hüküm altına alındığı halde, bunu yerine getirmeyen yüklenicinin yedi iş günü içinde iş yerini boşaltmasının ihtar edildiği anlaşılmaktadır.
Sözleşmenin 30. maddesinde Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’den izinsiz olarak yükleniciye ait şirket hisse veya paylarının devir ya da temlik edilmesinin ayrı bir ihtara gerek kalmaksızın sözleşmenin feshi sonucunu doğuracağı hüküm altına alınmıştır.
Yine dosyada mevcut evraklardan yüklenici firmanın kendisine verilen ek süreye rağmen işi bitiremediği gibi yapılması gereken işin çok az bir kısmını tamamlayabildiği görülmektedir.
Sözleşmenin 31. maddesinde ise fesih sonrası tespit komisyonu oluşturularak yapılacak işlemler düzenlenmiştir.
Savunmada bildirildiği gibi yüklenici şirketin üzerine aldığı işi sözleşmede bildirilen sürede ve ardından verilen ek sürede yerine getirmediği ve verilen ek süreye rağmen işin çok az bir kısmını yerine getirdiği, izinsiz hisse devri yaptığı, bu gelişmeler üzerine Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından sözleşmenin feshedildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ancak durum ve sözleşme hükümleri böyle olmasına karşın mahkememizce yapılan yargılama, feshin haklı olup olmadığına veya bunun tespitine yönelik bir yargılama olmayıp ceza kovuşturmasına ilişkin bir yargılamadır.
Ceza yargılamasında; hukuk mahkemesi tarafından ve buna ilişkin mevzuat uygulanarak sonuca ulaşılmasını gerekli kılan, sözleşmenin feshinin hukuka uygun olup olmadığı veya hukuka uygun şekilde sözleşmenin bir tarafça feshedilmesinin sözleşmeyi fesheden tarafa hangi hakları vereceği tespit edilmek sureti ile suçun oluşup oluşmadığı bu tespite göre belirlenemez. Burada mahkememizce değerlendirilen husus; sözleşmenin, taraflardan Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından feshedilmesinin haklı ve hukuka uygun olup olmadığı veya haklı şekilde feshedilmesinin Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’ne hangi hakları sağlayacağı, bu hakların sözleşme hükümlerine uygun şekilde kullanılıp kullanılmadığı, sözleşme hükümlerinin buna cevaz verip vermediği veya yüklenici tarafın sözleşme hükümleri ile bunu baştan kabul etmiş olup olmadığı değil; bir tarafın sözleşmeyi tamamen haklı olarak feshetmesi hâlinde bile sözleşme hükümleri ile taraflarca belirlenen bu feshin sağladığı yetkilerin icrai hareketlerle herhangi bir yargı kararı olmadan ve yargı kararı olsa bile bizzat sözleşmenin tarafı olan şirketlerden birinin yetkilileri veya onlar adına yahut onların talebi ile bu işle görevlendirilmek üzere kanun hükümleri ile kurulmuş resmi merciler tarafından mı kullanılıp kullanılmadığı, bir taraf sözleşme hükümlerini yerine getirmekten kaçındığında bunun yerine getirilmesinin, hukuk devletinin bir gereği olarak kanun ile oluşturulmuş resmi mercilerin katılımı olmaksızın taraflardan biri veya yetkililerince bizzat yerine getirmesinin ceza kanunlarında düzenlenmiş bulunan suç tipine uygun olup olmadığıdır. Mahkememizce bir tarafın tamamen haklı nedenlerle sözleşmeyi feshetmesi durumunda bile sözleşmenin kendisine verdiği yetkileri icra kurumlarının yerine geçerek bizzat kullanamayacağı, aksinin kabulünün denetim ve kontrolden tamamen uzak sonuçlara yol açabileceği, böyle bir uygulamanın bunu yapan taraf haklı bile olsa hukuk düzeni tarafından korunamayacağı, sözleşmenin tarafının yapması gerekenin sözleşme ile kendisine sağlanan hakların yerine getirilmesini yargılama ve icra mercilerinden talep etmekten ibaret olduğu, kendisine gereken hukuki korumayı bu yolla sağlamasının zorunlu olduğu, anılan mercilerin katılımı olmaksızın, sırf sözleşme ile diğer tarafın bu hükümlerin yerine getirilmesini kabul etmiş olduğu gerekçesine dayanarak, bizzat kurumlar yerine geçip sözleşme hükümlerinin icrasının sağlanamayacağı, aksi halde hakkı bizzat almasına cevaz verilmiş sayılacağı, böyle bir yaklaşımın hukuk devleti tarafından korunmasının düşünülemeyeceği değerlendirilmiştir.
Somut olayın özelliklerine bakıldığında sözleşmenin taraflarından biri işin zamanında bitirilmemesi, verilen ek süreye rağmen çok az kısmının tamamlanmış olması ve izinsiz hisse devrinde bulunulması nedeniyle sözleşme hükümlerine göre sözleşmeyi feshetmiş, sözleşmenin diğer tarafı ise bu feshin haklı olmadığını ileri sürüp Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinde sözleşmenin halen yürürlükte bulunduğunun tespiti konusunda dava açmıştır. Mahkeme tarafından işin mürafaalı olarak görüşülmesi uygun bulunmuş ve bunun için gün belirlenerek davanın, yani sözleşmenin taraflarına bildirilmiş, dosyaya ve iddianameye konu olaylar ise belirlenen bu mürafaa gününden bir kaç gün önce gerçekleşmiştir. Sözleşmeyi fesheden Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. sözleşme hükümlerine dayanarak feshin haklı olduğunu ileri sürmekte, fesih sonrası sözleşme ile kendisine verilmiş hakları kullanmak istemekte, diğer taraf ise sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespitine ilişkin dava açtığı ve bununla ilgili henüz verilmiş bir mahkeme kararı olmadığı gerekçesiyle fesih sonrası işlemlerin yapılmasına razı olmamaktadır. Burada mahkememizce suçun oluşup oluşmadığı konusunda değerlendirme yapılmış ve sözleşmenin taraflarından birinin sözleşme ile belirlenen tespit, yer teslimi gibi sözleşmede belirlenen işlemlerin yapılmasına yanaşmaması ve rıza göstermemesi halinde diğer tarafın kendiliğinden, bizzat yargı ve icra mercilerinin katılımı olmaksızın sözleşme hükümlerinin icrasını sağlayamayacağı, aksi davranışın hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmayacağı, denetim ve kontrolden uzak davranışlara yol açabileceği, hukuk düzeninin bunun bizzat sözleşmenin bir tarafınca yerine getirilmesini korumayacağı ve kanunda yazılı bir suç tipine uygun davranış gerçekleştiğinde saike veya eylemi gerçekleştirenin haklı olup olmadığına bakılmaksızın suçun oluşacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Mahkememizce dosyada mevcut 26.06.2010, 28.06.2010 ve 30.06.2010 tarihli olay yeri tespit tutanakları bozma sonrası yeniden değerlendirilmiş, ancak iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçunun oluşabilmesi için iş ve faaliyet alanına hukuka aykırı herhangi bir müdahalenin, faaliyet alanının daraltılması veya normal sınırları içinde sürdürülmesinin engellenmesi sonucunu doğuran hareketlerin suçun oluşumu için yeterli olacağı kanaatine ulaşılmıştır.
Mahkememizce ayrıca sözleşmenin feshi sonrası işin sona erdiği, ortada geçerli bir işin kalmadığı, feshi hükümsüz kılacak bir mahkeme kararı da bulunmadığı yönündeki bozma ilamındaki gerekçe de değerlendirilmiştir. Ancak mahkememiz bu yöndeki gerekçeye katılmamaktadır. Sözleşmeyi fesheden taraf, bunu haklı gerekçelerle gerçekleştirmiş olsa dahi sözleşmenin diğer tarafının hiç bir yargısal karara ihtiyaç duyulmadan artık TCK’nun 117. maddesindeki korumadan faydalanmayacağı yönünde bir yaklaşım mahkememizce ceza hükümlerinin amacına genel ceza ve hukuk prensiplerine uygun bulunmamıştır…” şeklindeki gerekçeyle direnerek, ilk hükümde olduğu gibi sanıklar …, … ve …’un mahkûmiyetlerine karar vermiştir.
Bu hükümlerin de sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.11.2015 gün ve 362896 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 118-578 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmiş, Yargıtay 4. Ceza Dairesince Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 19.01.2015 gün ve 8 sayılı iş bölümü kararı uyarınca görevsizlik kararı verilmesi üzerine inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince direnme kararının yerinde görülmemesi nedeniyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar …, Ali Kemal Karasu, Ali Demir, Yaşar Kirazlı, Kenan Erdoğan, Hacı Nazlım, Mustafa Gül, …, İzeddin Gül, Cengiz Cebbar, Ramazan Topuz, …, Özgür Duramanoğlu, Mustafa Eroğlu, Mehmet Çelik, Mehmet Doğan, Nurullah Can, Erol Kaçar, Cengiz Narman, Halil Türkmen, İdris Gündüz, Ayhan Cesur, Sercan Gör ve Hüseyin Pınarbaşı hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hüküm kurulmasına yer olmadığına, hakkı olmayan yere tecavüz suçundan kurulan beraat, sanık Kenan Erdoğan hakkında kasten yaralama suçundan kurulan beraat ve sanıklar …, Hacı Hasanoğlu ve … dışındaki diğer sanıklar hakkında iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçundan kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup, direnmenin kapsamına göre inceleme sanıklar …, Hacı Hasanoğlu ve … hakkında iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçundan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. ile yüklenici firmalar olan ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş., FMS Mim. Danş. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti., Mertkan İnş. San. ve Ltd. Şti. ve İlci İnş. San. ve Tic. A.Ş. ortak girişimi arasında, 03.08.2006 tarihinde İstanbul Bahçeşehir Ispartakule 3. Bölge arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı işi sözleşmesi yapıldığı ve sözleşmeye konu Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. adına kayıtlı arazinin anılan şirketlerce oluşturulan adi ortaklığa teslim edildiği,
Taraflar arasındaki sözleşmenin 6. maddesinde; inşaat işlerinin, yer teslimi tarihinden itibaren 900 gün içinde bitirileceğinin, işin toplam süresinin ise 1265 gün olacağının ve zorunlu sebepler dışında sürenin uzatılamayacağının düzenlendiği,
Sözleşmenin 30. maddesinde, yüklenicinin, sözleşmede öngörülen her türlü hak ve menfaatlerini şirketin yazılı izni olmadan üçüncü kişilere kısmen veya tamamen devir ve temlik edemeyeceği, izinsiz temlik halinde ayrıca bir hüküm almaya, ihbar ve ihtara gerek kalmaksızın sözleşmenin kendiliğinden fesholunacağı, sözleşme konusu işin 31. maddeye göre tasfiye edilerek yüklenicinin kesin teminatının gelir kaydedileceği ve yüklenicinin her ne ad altında olursa olsun hiçbir hak ve talepte bulunamayacağının belirtildiği,
Sözleşmenin 31. maddesinde sözleşmenin feshi ve işin tasfiyesinin düzenlendiği ve; yüklenicinin, sözleşme ve eklerinde tayin ve tespit edilen vecibeleri zorlayıcı sebepler olmaksızın kısmen veya tamamen yerine getirmemesi durumunda, şirketin en az 30 gün süreli ve nedenleri açıkça belirtilen ihtarına rağmen aynı durumun devam etmesi hâlinde, ayrıca bir ihbara, ihtara ve hüküm almaya gerek kalmaksızın şirketin sözleşmeyi feshederek bu durumu yükleniciye tebliğ edeceği, yüklenicinin kesin teminatının gelir kaydedileceği, çıkabilecek zararlara karşılık olmak üzere, yüklenicinin fesih tarihindeki tüm haklarının bloke edileceği, işin ikmali için zorunlu görüldüğü takdirde, yüklenicinin şantiyedeki mevcut alet, makine ve diğer tesislerine, mukabilinde herhangi bir bedel ödemeden vaziyet edilebileceği, fesihden itibaren 10 gün içinde tespit çalışmalarına başlanacağının yükleniciye yazılı olarak bildirileceği, tespit çalışmalarının başladığı tarihten itibaren 30 gün içinde oluşturulan tespit komisyonu marifetiyle, halihazır durum tespit tutanağının tanzim edileceği hükümlerine yer verildiği,
Sözleşmenin eki olan yapım işleri genel şartnamesinin 48. maddesinde sözleşmenin feshi ve tasfiye durumunun, 49. maddesinde ise idarenin gerekli gördüğü takdirde iş yerine elkoyarak yüklenicinin teşkilatını işbaşından uzaklaştırabileceğinin düzenlendiği,
Yüklenici ortaklık ile Denizbank A.Ş. Maslak Ticari Merkez ve İstanbul Kamu Finansmanı Şubesi arasında İstanbul 39. Noterliğinde düzenlenen 14.05.2010 gün ve 5444 sayılı temliknameye göre; yüklenici ortaklığın, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş ile akdettiği sözleşmeler kapsamında şirket nezdinde doğmuş ve ileride doğacak olan alacakları ile diğer her türlü hak ve alacaklarının 3.100.000 Liralık kısmının, Denizbank A.Ş. Maslak Ticari Merkez ve İstanbul Kamu Finansmanı Şubesine devir ve temlik edildiği,
Kararlaştırılan tarihte inşaatın tamamlanması gerekirken, yüklenici firmaların aldığı ek süreye rağmen sözleşmenin bitiş tarihi olan 18.05.2010 itibarıyla işin ancak % 10,17 oranında tamamlandığının tespit edilmesi üzerine aynı tarihte Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından sözleşmenin feshedildiği,

Kadıköy 29. Noterliği aracılığıyla yükleniciye gönderilen 24.05.2010 gün ve 12507 yevmiye nolu ihtarname ile; işin kararlaştırılan sürede tamamlanamaması ve sözleşme hükümlerine uyulmaması nedenleriyle sözleşmenin 18.05.2010 tarihi itibarıyla feshedildiğinin, ayrıca, 07.06.2010 günü saat 10.00’dan itibaren Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tasfiye komisyon heyetinin durum tespit tutanağı düzenlemek için inşaat alanında hazır bulunacağının, adi ortaklık adına tespit çalışmalarına katılacak temsilcilerin de belirtilen gün ve saatte inşaat alanında hazır bulundurulmasının, aksi takdirde durum tespit tutanağının tek taraflı olarak düzenleneceğinin bildirildiği,
Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından Kadıköy 29. Noterliği aracılığıyla yüklenici firmaya gönderilen 14.06.2010 tarih ve 14522 yevmiye nolu ihtarname ile; sözleşmenin 31. maddesi uyarınca tespit çalışmalarının yapılmış olmasına rağmen işyerinin şirkete teslim edilmediği, ihtarnamenin tebliğinden itibaren yedi gün içinde iş yerinin (şantiyenin) Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’ne boş olarak teslim edilmesi aksi takdirde sözleşme hükümleri uyarınca iş yerine şirket tarafından vaziyet edileceğinin ihtar edildiği,
Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından Kadıköy 29. Noterliği aracılığıyla Denizbank A.Ş. Maslak Ticari Merkez ve İstanbul Kamu Finansmanı Şubesine gönderilen 23.06.2010 tarih ve 15272 yevmiye nolu ihbarname ile; yüklenici ile yapılan sözleşmenin 30. maddesine göre yüklenicinin, sözleşmede öngörülen her türlü hak ve menfaatlerini şirketin yazılı izni olmadan üçüncü kişilere kısmen veya tamamen devir ve temlik edemeyeceği, bu nedenle yüklenici ile yapılan 3.100.000 Liranın temlikine ilişkin sözleşmenin, şirket tarafından yükleniciye bu konuda verilmiş bir izin bulunmadığından şirket kayıtlarına alınmadığının ihbar edildiği,
….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş.’nin davacı, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin davalı olduğu Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/788 Esas sayılı dosyasında; “sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespitine ve tazminata” ilişkin davanın ihtiyati tedbir talepli olarak 07.06.2010 tarihinde açıldığı, mahkemece davacının ihtiyati tedbir isteminin murafaalı olarak incelenmesine ve murafaanın 30.06.2010 tarihinde yapılmasına karar verildiği, 16.06.2011 gün ve 788-377 sayı ile davacının davasının aktif husumet yokluğundan reddedildiği,
26.06.2010 tarihli olay yeri tespit tutanağında; katılan Atilla Tunçkale’nin Cumhuriyet savcılığına başvurarak şikâyetçi olması üzerine savcılık talimatıyla olay yerine gelindiği, burada çok sayıda çevik kuvvet polisi ile sivil vatandaşın giriş kapısına yatay bir şekilde durdukları, açılır kapanır bariyerle kapalı olan giriş kapısının bariyer çubuğunun dip kısmından kırılmış olduğu ve ekleme yapılarak çalıştığı, bariyerden içeri girildiğinde sanık … ile yanında kalabalık bir grubun görüldüğü, arazi içinde farklı katlarda binalar olduğu, binalarda çalışan yirmi beş işçiye sorulduğunda, çalışmalarını engelleyici bir müdahale olmadığını söyledikleri, satış ofisinin içinde ve çevresinde ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş. personelinin rutin olarak çalıştığı, şantiye içerisindeki ofis ile müştemilatta bir zarar bulunmadığı bilgilerine yer verildiği,
30.06.2010 tarihli olay yeri tespit tutanağında; olay yerinde iki adet çevik kuvvet otobüsü ile sivil vatandaşların olduğunun, ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş. personelinin rutin çalışmalarına devam ettiğinin, şantiye içerisindeki ofis ile müştemilata bir zarar verilmediğinin belirtildiği,
27.06.2010 tarihli teşhis tutanağına göre; katılan Atilli Tunçkale’nin, ceketini yırtan ve gömleğinin düğmelerini kopartan kişinin, inceleme dışı sanık Kenan Erdoğan olduğunu belirttiği,
26.06.2010 tarihli adli muayene raporunda; katılan Atilla Tunçkale’de darp ve cebir izine rastlanmadığının ifade edildiği,
Polis kamerası ile çekilen görüntüleri içeren adli emanete kayıtlı CD’ler ile USB bellekin bilirkişi tarafından yapılan çözümünde;
Sanık …’un: “burası bizim yerimiz teslim alacağız, sözleşme gereği hakkımız”, ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş. personelinin “mahkeme kararınız”, Murat’ın “sizin var mı mahkeme kararınız”, karşı tarafın “sözleşmemiz var”, Murat’ın “sözleşmeniz fesih oldu, bir ay önce”, karşı tarafın “otuzunda muraafa var, buyurun gelin, ellerinde mahkeme kararı varsa buyurun”, sanığın “arsa bizim olduğundan dolayı resmi olarak hakkımız olan yere giriyoruz, arkadaşlar buyurun” şeklinde konuştuklarının, ardından sivil giyimli çok sayıda şahsın kapı bariyerini açarak iş yerine girdiklerinin ve tartışmaların devam ettiğinin belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … aşamalarda; ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş.’de yönetim kurulu başkan vekili olduğunu, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş. dışında İlci A.Ş, Mertkan İnş. San. ve Ltd. Şti. ve FMS Mim. Danş. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile sözleşme ilişkisi içinde olduğunu, ancak Mertkan İnş. San. ve Ltd. Şti. iflas edince ortaklığın bozulduğunu, tüm masrafların firmaları tarafından karşılandığını, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıklarını, inşaata başladıktan bir süre sonra karşı tarafın sözleşmeyi feshettiğini, sanık … ile beraberindeki 30-40 kişinin iş yerine gelip inşaatı terk etmelerini istediğini, iş yerinin girişindeki bariyeri kırıp inşaat sahasına girdiklerini, kendilerini dışarı çıkmaları konusunda uyarmalarına rağmen giriş ve çıkışı engellediklerini, sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespitine ve tazminat istemine ilişkin açtıkları dava sonuçlanmadan sanıkların, zilyetliği kendilerine devredilmiş olan iş yerine mahkeme kararı olmaksızın zorla girdiklerini, çalışmalarını engellediklerini, mallarına zarar verdiklerini ve gün boyunca avukatları dahil tüm elemanlarını sözlü olarak taciz ettiklerini,
Katılan … aşamalarda; ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş.’nin ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğunu, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. ile yaptıkları kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca 1600 adet konutun yapımına ilişkin proje devam ederken sözleşmenin Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından feshedildiğini, bunun üzerine sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespitine ilişkin dava açtıklarını, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. yetkililerinin bu davanın sonucunu beklemeden iş yerlerine girdiklerini, 24.06.2010 günü kimliğini bilmediği şahısların kendisini iş yerine almak istemediklerini, iş yerine ısrar sonucu girebildiğini, bir gün sonra iş yerine gittiğinde Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. adına hareket eden tanımadığı kişilerin iş yerindeki işgalini devam ettirdiğini, şirket avukatlarının tartaklandığını, iş yeri bariyerinin kırıldığını gördüğünü, bu şahısların sanık … tarafından yönlendirildiğini ve şikâyetçi olduğunu,
İnceleme kapsamı dışındaki olayın katılanı Atilla Tunçkale aşamalarda; ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş.’nin vekili olduğunu, olay günü sanık … ve üzerlerinde Taç Güvenlik Firmasının kıyafetleri olan kalabalık bir grubun, kendilerinin şantiyeye girmelerine engel olduklarını, bir gün sonra şantiyeye gittiğinde de Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. elemanlarının kendisini yine içeri almak istemediklerini, içeri zorla girebildiğini, avukat arkadaşlarının şantiyeye araçlarıyla girmek istemelerine rağmen Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. personelinin buna izin vermediğini ve kendilerini itekleyerek kapıdan uzaklaştırmaya çalıştıklarını, inceleme dışı sanık Kenan Erdoğan’ın kendisine saldırarak ceketinin ön cebini yırttığını ve gömleğinin düğmelerinin kopardığını, şikâyetçi olduğunu,
Tanıklar Ahmet Erol, Deniz Tezcan ve İbrahim Arpacı; polis memuru olduklarını, olay günü önleyici kollluk kapsamında görevlendirildiklerini ve nöbetleri boyunca olumsuz bir durumla karşılaşmadıklarını,
İfade etmişlerdir.
İnceleme dışı sanık Kenan Erdoğan aşamalarda; Taç Güvenlik firmasında özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, şirketin görevlendirmesi ile polis nezaretinde Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin arazisine gittiklerini, orada bulundukları sırada bir erkek ve bir bayan şahsın araçla olay yerine geldiklerini, içeri girmek istediklerini ancak sanık …’un başka araçların içeri girmemesi yönünde talimat vermesi nedeniyle, gelen bu şahıslarla diğer güvenlik elemanlarının muhatap olduğunu, gelen kişinin yüklenici şirketin avukatı olduğunu söylediğini, kendilerine saldırarak “ben avukatım, açın bize karışamazsınız” dediğini, kendilerinin kimseye saldırmadıklarını, katılan Atilla Tunçkale’nin ceketini yırtmadığını, iş yerine zarar vermediklerini,
İnceleme dışı sanıklar Yaşar Kirazlı, Ali Karasu, Halil Türkmen, Cengiz Narman, Cengiz Cebbar, Mehmet Çelik, Sercan Gör, Erol Kaçar, Özgür Duramaoğlu, Nurullah Can, Mustafa Eroğlu, İdris Gündüz, Mehmet Doğan, Mustafa Gül, İzeddin Gül, Ayhan Cesur ve Hacı Nazlım aşamalarda; Taç Güvenlik firmasında güvenlik görevlisi olarak çalıştıklarını, işverenin talimatıyla kolluk görevlileri nezaretinde inşaat sahasına gittiklerini, yanlarında polislerin de bulunmasına rağmen yüklenici firma personelinin kendilerini şantiyeden çıkarmaya çalıştıklarını, suçlamaları kabul etmediklerini,
İnceleme dışı sanık Ali Kemal aşamalarda; Taç Güvenlik firmasında güvenlik görevlisi olduğunu, olay günü Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin arazisinde bulunan arkadaşlarının yanına uğradığını, olumsuz bir durumla karşılaşmadığını,
İnceleme dışı sanık … Pınarbaşı aşamalarda; Taç Güvenlik firmasında güvenlik görevlisi olduğunu, olay günü Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’ye ait araziye gittiklerinde ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş. yetkililerinin kendilerini şantiyeye almadıklarını, sanık …’un içeriye girebileceklerini söylemesi üzerine, polis memurlarının huzurunda kendilerinin içeri alındığını, bir gün sonra içerisinde bir avukatın da bulunduğu araçla şantiyeye girilmek istendiğini, aracın bariyerlere doğru hareket ettiğini, ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş. görevlilerinden birinin bu sırada bariyeri kırıp kenara attığını,
İnceleme dışı sanık Ramazan Topuz ve Ali Demir aşamalarda; şantiyeye arabayla gelen avukatın aracını kendilerinin üzerine sürdüğünü ve araçtan inip, bariyeri kırarak kenara attığını,
Sanık … aşamalarda; Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’de inşaat kontrol müdürü olduğunu, yüklenici ortaklığın sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle yaptıkları sözleşmeyi feshettiklerini, sözleşme hükümlerine göre tespit komisyonunca yapılan işin tespitinden sonra karşı tarafa ihtar çekip araziyi boşaltmaları ve kendilerine teslim etmeleri için süre verdiklerini, sürenin bitmesine rağmen arazinin boşaltılmaması üzerine şantiyeye gittiklerinde karşı tarafça engellendiklerini, sonradan giriş kapısının bariyer çubuğunun kırıldığını fark ettiğini, ancak nasıl kırıldığını bilmediğini,
Sanık … aşamalarda; Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin genel müdür vekili olduğunu, yüklenici firmanın inşaatı öngörülen sürede bitirememesi nedeniyle sözleşmenin Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından feshedildiğini, yüklenici ile yapılan sözleşmenin 31. maddesinde, şirketin tespit raporu düzenlendikten ve bunu yüklenici firmaya tebliğ ettikten sonra gerekirse malzemelere el koymak için şantiyeye vaziyet edebileceğinin belirtildiğini, sözleşmede bu işlemlerin ancak mahkeme yoluyla yapılabileceğine dair bir hüküm bulunmadığından İstanbul Valiliği ve Avcılar Kaymakamlığına başvuruda bulunup 24.06.2010 günü kolluk görevlileri ve özel güvenlik elemanları eşliğinde şantiyeye girmek istediklerini ancak yüklenici firma ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş.’nin elemanlarının kendilerinin içeri girmelerini engellediklerini, sözleşmeden doğan haklarını kullandıklarını, pazarlama ofisi dahil olmak üzere yüklenici firmanın malzemelerinin olduğu alanlara girmediklerini, katılan Atilla Tunçkale’ye saldırıda bulunulmadığını,
Sanık … aşamalarda; Taç Güvenlik Şirketinin sahibi olduğunu, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin gayrimenkullerinin korunması konusunda adı geçen şirketle sözleşme yaptıklarını, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından kendilerinden talepte bulunulması üzerine İstanbul Valiliğinden gerekli izni alıp sanık … ve kolluk görevlileri eşliğinde, şirketin güvenlik personelleriyle birlikte bariyerli kapıdan girmek istediklerini, ancak yüklenici firmanın çalışanlarının buna müsaade etmediklerini, kendilerine fiilen müdahalede bulunduklarından bariyerli kapıda arıza oluştuğunu, bariyerin yukarı kalkması üzerine içeri girdiklerini, çevik kuvvet ekibi eşliğinde akşam saatlerine kadar beklediklerini, suçlamaları kabul etmediğini,
Savunmuşlardır.
Anayasanın 48. maddesinde yer alan,
“Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır” şeklindeki düzenleme ile koruma altına alınan sözleşme özgürlüğü, sözleşme yapma serbestisinin yanı sıra yapılan sözleşmelere dışarıdan müdahale yasağını da içerir.
Anayasanın 49. maddesinin birinci fıkrasındaki “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir” hükmü ile de çalışma hakkı güvence altına alınmıştır.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçu TCK’nun 117. maddesinde;
“(1) Cebir veya tehdit kullanarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla, iş ve çalışma hürriyetini ihlâl eden kişiye, mağdurun şikâyeti hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.
İş ve çalışma hürriyeti, bireyin gelir elde etmek amacıyla mal ve hizmet üreterek serbestçe çalışma, sözleşme yapma ve teşebbüs kurma hakkı olarak tanımlanmaktadır. İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçu ile korunan hukuki yarar, bireyin her türlü baskıdan uzak, üçüncü kişilerin olumsuz müdahalelerine uğramadan serbestçe çalışma hakkıdır.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçunun oluşabilmesi için, mağdura karşı cebir veya tehdit kullanılması ya da hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması suretiyle iş ve çalışma hürriyetinin ihlâl edilmesi gerekir.
Bu suç, neticeli bir suçtur. Bu nedenle, söz konusu suçun tamamlanabilmesi için yalnızca hareketin gerçekleştirilmesi yeterli olmayıp, aynı zamanda neticenin de gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Bu suçun netice kısmını, iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli oluşturmaktadır. (Uğur Ersoy, İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlâli Suçu, TAAD, Yıl:7, Sayı:24. s.357)
Madde metninde yer alan “hukuka aykırı başka bir davranış” ifadesinden, hukuk düzeninin belirlemiş olduğu emir veya yasak biçiminde bir içeriğe sahip olan her türlü hukuk kuralına aykırı fiiller anlaşılmalıdır. Maddede, sadece hukuka aykırılıktan bahsedildiği için bu davranışın aynı zamanda suç teşkil etmesi gerekmez. Bu bağlamda; haksız fiiller, emniyet tedbirlerini gerektiren fiiller ve idari yaptırım gerektiren fiiller de suçun hareket unsurunu oluşturan hukuka aykırı davranış olarak kabul edilmelidir.
İş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçunun işlenebilmesi için, herhangi bir şekilde iş ve çalışmanın engellenmesi gerekir. Burada mağdurun hakkı olan iş ve çalışmanın engellenmesi suç olarak düzenlenmiştir. Örneğin, bir taşıma işinde taşıma sözleşmesinin süresi dolan taşıyıcı, sözleşmeyi devam ettirmek amacıyla harekette bulunur fakat fail tarafından engellenirse bu suç oluşmaz. Hukuka aykırı başka bir davranıştan anlaşılması gereken, hukuka uygun olmayan bir davranıştır. Bir örnek daha verecek olursak, bir kimsenin özel arazisinde duvar ören kimseye, arazi sahibinin engel olması hâlinde de bu suç oluşmayacaktır. Çünkü arazi sahibinin eylemi hukuka uygundur. Haksız fesih işlemi de nihayetinde hukuksal sonuçlar doğuran bir fesihtir ve iş sözleşmesi, haksız olarak yapılmış olsa da feshedilmiştir. Bu durumda da artık eylem hukuki nitelik kazanmıştır. Bu nedenle hukukça haklı olan, haksız fiil oluşturmayan sözleşmeye aykırılık veya sözleşmenin feshi durumlarının ortaya çıktığı hallerde, yapılan davranışın hukuka aykırı başka bir davranış olduğu ileri sürülemez. Bunlar, hukuksal çerçevede halli gereken başka sorunlardır. (Mustafa Artuç, Kişilere Karşı Suçlar, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2008, s.1004)
Uyuşmazlık konusu olayda tespit edilen eylemin iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçunu oluşturup oluşturmadığının belirlenebilmesi için, manevi unsurun, bir başka deyişle suç kastının açıkça ortaya çıkartılması gerekmektedir.
TCK’nun 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan kast, kişinin iç dünyası ile ilgili bir kavram olduğundan, kastın açıkça ifade edilmediği durumlarda, iç dünyaya ait bu olgu dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak belirlenmelidir. Kişinin eyleminin, bir suçu oluşturup oluşturmadığının, oluşturuyorsa da hangi suçu oluşturduğunun saptanması için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş. ile Tulip-FMS-Mertkan-İlci Ortaklığı arasında, 03.08.2006 tarihinde Ispartakule 3. Bölge arsa satışı karşılığı gelir paylaşımı sözleşmesinin imzalandığı, işin bitmesi için öngörülen sürede ancak %10,17’sinin tamamlanması ve yüklenicinin sözleşme hükümlerine aykırı şekilde sözleşme kapsamında doğmuş ve ileride doğacak alacaklarının bir kısmını temlik etmesi nedenleriyle, 18.05.2010 tarihinde Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından sözleşmenin 30 ve 31. maddeleri uyarınca sözleşmenin feshedildiği ve 07.06.2010 tarihinde tasfiye komisyon heyetinin durum tespit tutanağı düzenlemek için inşaat alanında hazır bulunacağına ilişkin ihtarnamenin 24.05.2010 tarihinde karşı tarafa tebliğ edildiği, 14.06.2010 tarihli ihtarname ile de sözleşmenin 31. maddesi uyarınca tespit çalışması yapılmasına rağmen yüklenici tarafından boşaltılmayan şantiyenin yedi gün içinde tahliye edilmesinin, aksi takdirde sözleşme hükümleri uyarınca iş yerine şirket tarafından vaziyet edileceğinin ihtar edildiği, ihtara rağmen yüklenici ortaklığın iş yerini boşaltmayıp yüklenici ortaklardan ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş.’nce, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. aleyhine “sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespiti ve tazminat” davası açıldığı, 24.06.2010 tarihinde Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. genel müdür vekili sanık … ve adı geçen şirkette inşaat kontrol müdürü olan sanık …, Emlak Konut G.Y.O.A.Ş.’nin özel güvenlik anlaşması yaptığı Taç Güvenlik firmasının sahibi sanık … ve özel güvenlik görevlileri olan inceleme dışı yirmi bir sanık Emniyet Müdürlüğünce görevlendirilen polis memurları refakatinde inşaat sahasına gidip, inşaat alanına girmek isterken yüklenici firma elemanları tarafından engellendikleri sırada şantiye giriş kapısının bariyer çubuğunun dip kısmından kırıldığı ve içeri giren sanıklar ile inceleme dışı sanıkların 24.06.2010 ile 30.06.2010 tarihleri arasında şantiye sahasında bekledikleri olayda; polis memurları tarafından tutulan 26.06.2010 ve 30.06.2010 tarihli olay yeri tespit tutanaklarında; şantiyede bulunan yirmi beş işçinin çalışmalarına devam ettiğinin ve sorulduğunda da çalışmalarını engelleyici bir müdahale olmadığını söylediklerinin, satış ofisinin içinde ve çevresinde ….Gayrimenkul Geliştirme ve Yatırım San. ve Tic. A.Ş. şirketi personelinin çalışmalarına devam ettiğinin ve şantiye içerisindeki ofisler ile müştemilata bir zarar verilmediğinin belirtilmesi, sanıkların ve inceleme dışı sanıklardan bir kısmının şantiyedeki bariyer çubuğunu kendilerinin kırmadığını savunmaları, inceleme dışı sanıklar Ramazan ve Ali’nin yüklenici şirket avukatının aracıyla içeri girmek isterken bariyer çubuğunu kırdığını ifade etmeleri, polis memuru olan tanıklar Ahmet, Deniz ve İbrahim’in de bariyerin nasıl kırıldığı konusunda bilgilerinin olmadığını belirtmeleri ve olay tutanaklarında bu hususa ilişkin bir bilgiye yer verilmemesi karşısında; taraflar arasındaki sözleşmenin yüklenicinin sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle Emlak Konut G.Y.O.A.Ş. tarafından feshedilmesiyle işin sona erdiği, feshin geçersiz olduğuna dair herhangi bir karar bulunmadığı gibi yüklenici şirket tarafından açılan “sözleşmenin yürürlükte olduğunun tespiti ve tazminat” davasında da ihtiyati tedbir kararı verilmediği ve bu davanın daha sonra husumet yokluğu nedeniyle reddedildiği, sanıkların sözleşmenin tanıdığı hak ve yetkileri kullanarak şantiyeye gelip durum tespiti yaparak şantiyeye vaziyet etmekten ibaret eylemleri dışında burada çalışan işçilerin serbestçe çalışmalarını engellemeye yönelik bir davranışlarının bulunmadığı, işçiler üzerinde baskı kurma, müdahalede bulunarak çalışmalarını engelleme imkan ve koşullarına sahip olmalarına rağmen polis memurları eşliğinde şantiyede sadece beklemekten ibaret eylemlerine kendiliğinden son verdikleri anlaşıldığından, sanıklara atılı suçun maddi unsurlarının oluşmadığı ve sanıkların iş ve çalışma hürriyetini ihlâl etme kastıyla hareket etmedikleri kabul edilmelidir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanıklar …, … ve …’ın atılı iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçundan beraatleri yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Küçükçekmece 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.06.2015 gün ve 228-464 sayılı direnme hükmünün, sanıklar …, … ve …’ın atılı iş ve çalışma hürriyetinin ihlâli suçundan beraatleri yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.11.2017 günü yapılan ilk müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 28.11.2017 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oybirliğiyle karar verildi.