Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2016/540 E. 2017/480 K. 14.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2016/540
KARAR NO : 2017/480
KARAR TARİHİ : 14.11.2017

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 24.06.2014
Sayısı : 376-211
Maktul : Sarai Sierra

Sanık …’nın nitelikli öldürme suçundan 5237 sayılı TCK’nun 82/1-i ve 62/1. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası; nitelikli cinsel saldırı suçundan aynı Kanunun 102/2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 5 yıl 10 ay hapis cezası; nitelikli hırsızlık suçundan aynı Kanunun 142/2-a ve 62/1. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, tüm suçlar yönünden TCK’nun 53 ve 63. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.06.2014 gün ve 376-211 sayılı, nitelikli öldürme suçu yönünden resen temyize tabi hükümlerin, sanık müdafii ve katılan T.C. … vekilince temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.01.2016 gün ve 4014-160 sayı ile;
“5271 sayılı CMK’nun 237 ve 238. maddeleri uyarınca davaya katılma talebinde bulunan ancak bu istemi reddedilen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği vekilinin yokluğunda verilen 24.06.2014 günlü gerekçeli kararın 1412 sayılı CMUK’nun 310. maddesi uyarınca ‘hükmün tebliğinden itibaren yedi gün içerisinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak bir beyanla hükmü temyiz edebileceğini gösterir açıklamalı tebligat ile birlikte tebliği, tebligatı gösteren belge ve verilirse temyiz dilekçesi ile bu durumda düzenlenecek ek tebiğname ile birlikte Dairemize iadesi için dosyanın incelenmeksizin mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” şeklinde karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 24.02.2016 gün ve 283343 sayı ile;
“…Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği adına vekili tarafından 03.09.2013 tarihli oturumda katılma isteğini bildirir dilekçe ile Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği tarafından vekil tayin edildiğine ilişkin vekaletname ve ekinde başka mahkemelerce verilmiş duruşma tutanakları fotokopilerinin mahkemeye sunulduğu ancak, mahkemece de aynı tarihli ara karar ile ‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği vekili olduğunu bildiren Avukat… tarafından ibraz edilen dilekçe ve ekindeki vekaletname gereği müdahale talebinde bulunulmuş ise de, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin niteliği ve suçtan doğrudan doğruya zarar görmemesi durumu nazara alınarak, müdahale talebinin reddine’ oybirliğiyle karar verilerek yargılamaya devam olunduğu,
Mahkemece müdahale isteminin reddine dair verilen ara kararın gerekçesinde belirtildiği üzere, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği, suçtan doğrudan doğruya zarar gören bir taraf olmaması ve herhangi bir yasa ile de davaya müdahale hakkı tanınmamış bulunması nedeniyle bu dava ilgisi bulunmayan bir taraf konumundadır.
5271 sayılı CMK’nun 35. maddesi; ‘(1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.
(2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, (…) (1) hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.’ şeklinde olup maddede açıkça ifade edildiği üzere yoklukta verilen kararlar ancak hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği bu davada ilgili konumunda sayılmayacağından yokluğunda verilen kararın da tebliğ edilmesine gerek kalmayacaktır.
Her ne kadar 5271 sayılı CMK’nun 260. maddesi, ‘(1) Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık … bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.
(2) Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcıları, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.
(3) Cumhuriyet savcısı, sanık lehine olarak da kanun yollarına başvurabilir.’ şeklinde olduğundan, bu maddedeki düzenleme uyarınca Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin katılma isteği reddedilmiş bulunduğundan, lehine kanun yollarının açık olduğu ve bu nedenle kararın tebliği gerektiği ileri sürülebilir ise de, herhangi bir hükmün hem ilgili taraflarca hem de temyize hakkı olmayan taraflarca temyiz edilmesinin önünde yasal bir engel yoktur. Nitekim dava ile ilgisi bulunmadığından temyize hakkı olmayan bir tarafın hükmü temyiz etmesi halinde halen yürürlükte bulunan 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 315. maddesinin 1. fıkrası ‘Temyiz isteği kanuni sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmişse veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan mahkeme bir karar ile temyiz dilekçesini reddeder.’ şeklinde olduğundan temyize hakkı olmayan tarafın temyiz isteminin reddedilmesine karar verileceği kuşkusuzdur. Dolayısıyla kanun yollarının açık olması ifadesinden gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerektiği zorunluluğunun çıkarılması mümkün değildir. 5271 sayılı CMK’nun 35. maddesindeki yasal düzenleme ancak yoklukta verilen hükmün ilgilisine tebliğ edilmesi zorunluluğunu getirmektedir.
Kanun koyucunun 5271 sayılı CMK’nun 260. maddesinde katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yollarının açık olduğu yönündeki düzenlemedeki amacının, suçtan zarar görüp mahkemece hatalı bir karar sonucu müdahale talebinin reddine karar verilen mağdurlar yönünden hak kaybını önlemeye yönelik bir amaç taşıdığı kanısında olduğumuzdan; düzenlemenin davanın tarafı olmayanlara veya kötü niyetle hareket eden üçüncü kişilere yokluklarında verilen kararın tebliğ edilmesi zorunluluğunu doğurmadığını düşünmekteyiz. Yine mahkemenin, davanın ilgilisi olmayan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ni duruşma öncesi haberdar etme yükümlülüğü bulunduğu ileri sürülemeyeceğinden, duruşmadan sonra verilen kararın tebliği yükümlülüğü olduğundan da söz edilemeceği aşikârdır.
Aksi düşünce kabul edilse, kamuya mal olmuş herhangi bir tutuklu veya tutuksuz davada, ilgilisi olmayan yüzlerce veya binlerce kişi tarafından dilekçe verilerek müdahale talebinde bulunulması ve müdahale taleplerinin mahkemece reddedilmesi durumunda yokluklarında verilen gerekçeli kararların bu kişilere tebliğ edilmesi halinde, tebligat işlemlerin yıllarca sürmesine, tutuklu dosyalarda uzun tutukluluk sürelerinin oluşmasına, dava zamanaşımı ihtimallerinin artmasına ve tutuklu dosyaların karara bağlanma sürelerinin uzamasına ve makul sürede adil yargılama ilkesinin ihlaline neden olacağı tartışma götürmez bir gerçektir. Bu durumun da kanun koyucunun arzu ettiği bir durum olduğunu ve iradesi ile çelişmediğini kabul etmek mümkün değildir.
Kaldı ki Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 19.10.2015 gün ve 2015/741 esas, 2015/4954 karar ile 25.02.2015 gün ve 2014/4879 esas, 2015/949 karar sayılı kararları ile daha birçok kararında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin kamu davasına katılma hakkı bulunmadığından 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca vekilinin temyiz isteğinin reddine karar vermiştir. Bu kararlar çerçevesinde tutuklu bulunan dosyada yokluğunda verilen kararın Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin vekiline tebliğ edilip vekili tarafından temyiz edilmesi halinde Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesince temyiz talebinin reddedileceği muhakkak olan bir durumun yargılamaya herhangi bir katkıda bulunmadığı, kararın tebliğ için eksikliğe gönderilmesinin yargılamayı uzatmaktan öteye gitmediği ve usul ekonomisine de aykırı bulunduğu gözetildiğinde, Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin anılan kararının usul ve yasaya aykırı olduğu kanısına varılmış olduğundan… Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 20.01.2016 gün ve 2015/4014 esas, 2016/160 karar sayılı kararının kaldırılarak, hükmün esas yönünden incelenmesi gerektiği” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.03.2016 gün ve 1562-1128 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; katılma talebi reddedilen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin yokluğunda verilen yerel mahkeme kararının, dernek vekiline tebliğ edilebilmesi için Özel Dairece tevdi kararı verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Uzun süredir kendisinden haber alınamayan, ABD vatandaşı, maktul Sarai Sierra’nın cesedinin 02.02.2013 günü İstanbul ili, Cankurtaran Mahallesi, Sahil Kennedy Caddesi üzerindeki tarihi surlar içerisinde, bir mahzende bulunması üzerine yapılan teknik araştırmalar sonucu sanık …’ya ulaşıldığı, sanık hakkında nitelikli öldürme, nitelikli cinsel saldırı ve nitelikli hırsızlık suçlarından iddianame düzenlenerek, İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesinde sanığın yargılanmasına başlanıldığı,
03.09.2013 tarihli oturuma gelen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği vekilinin mahkemeye, davaya katılma isteğini bildiren dilekçe sunduğu,
Talebi değerlendiren yerel mahkemece, “…Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’nin niteliği ve suçtan doğrudan doğruya zarar görmemesi durumu nazara alınarak, müdahale talebinin reddine oybirliği ile karar verildi, açıklandı, açık yargılanmaya devam edildi” şeklinde ara karar verildiği,
Katılma talebi reddedilen dernek vekilinin hazır bulunmadığı 24.06.2014 günlü oturumda hükmün açıklandığı, gerekçeli kararın Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği vekiline tebliğ edilmediği,
Nitelikli öldürme suçu yönünden resen temyize tabi olan hükümlerin, sanık müdafii ve katılan T.C. … vekili tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince; gerekçeli kararın davaya katılma talebinde bulunan ancak bu istemi reddedilen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği’ne tebliğ edilmesi için dosyanın yerel mahkemeye tevdiine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Temyiz mahkemesince temyiz davasının görülebilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı olanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmelerinin sağlanması kanuni bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CMK’nun “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesinin 2. fıkrasında; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur” hükmü yer almaktadır.
5271 sayılı CMK’nun “Kanun yollarına başvurma hakkı” başlıklı 260. maddesinin ilk fıkrasında ise;
“ Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık … bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır” denilmek suretiyle davaya katılma isteği reddedilenlerin de kanun yoluna başvuru haklarının bulunduğu açıkça kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneğinin 03.09.2013 günlü oturumda vekili aracılığı ile yaptığı katılma talebinin yerel mahkemece aynı oturumda reddedilmesi karşısında; 5271 sayılı CMK’nun 260. maddesi uyarınca kanun yollarına başvurma hakkının bulunduğu hususunda kuşku bulunmayan dernek vekiline, aynı Kanunun 35. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerektiğinden, yerel mahkeme hükmünün katılma istemi reddedilen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Derneği vekiline tebliği için Özel Daire tarafından tevdi kararı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.11.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.