Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2016/1259 E. 2020/405 K. 08.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2016/1259
KARAR NO : 2020/405
KARAR TARİHİ : 08.10.2020

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 83-226

Nitelikli dolandırıcılık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanıklar …, …, …, …, … ve …’ün, TCK’nın 37/1. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 158/1-f, 62, 52, 53 ve 63. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 3 yıl 4 ay hapis ve 1.166.660 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, taksitlendirmeye, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.06.2013 tarihli ve 83-226 sayılı hükümlerin sanıklar …, …, …, … ve … müdafileri ile sanık … tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 25.05.2016 tarih ve 7485-5342 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.06.2016 tarih ve 54122 sayı ile;
“…Somut olayda bankanın yalnızca paranın çekilmesi işleminde ödeme aracı olarak kullanıldığı, daha doğrusu ödeme aracı olarak kullanıldığı için TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen nitelikli hâlin oluşmadığı, TCK’nın 157/1. maddesinde hükme bağlanan basit dolandırıcılık suçunun oluştuğu,
Kabule göre de; sanıkların eyleme katılma ağırlıkları aynı olmadığı hâlde tüm sanıklara aynı oranda ceza verilmesinin de adalete uygun olmadığı,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 22.09.2016 tarih ve 2833-7026 sayı ile itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanıkların eylemlerinin “bankanın araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık” suçunu mu yoksa “basit dolandırıcılık” suçunu mu oluşturacağının,
2- Eyleme katkıları dikkate alındığında sanıklar hakkında aynı miktarda ceza verilmesinin isabetli olup olmadığının,
Belirlenmesine ilişkin olup eylemlerin basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi uyarınca uzlaştırma kapsamında kalıp kalmadığı hususunun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Ziraat Bankası A.Ş. tarafından düzenlenen “J2015531” seri numaralı hesap cüzdanına göre; hesap numarasının “59077515-5001”, hesap sahibinin “…”, hesap türünün “Vadesiz Hesap”, hesap açılış tarihinin “07.02.2012”, şubenin “13-Adana” olduğu ve açılış tarihinde söz konusu hesaba 20 TL yatırıldığı,
Üzerinde “… İnşaat Mobilya İmalat T……/Adana” şeklinde kaşe bulunan “8/2/2012 İŞLENDİ” ibareli belgede; distribütör adının “Onur Ticaret”, distribütör ve satış yetkilisinin “…”, hizmet verilecek jandarma birliklerinin “Adana/Seyhan İl/İlçe Jandarma Birlikleri” olarak gösterildiği, belgenin üzerinde ayrıca “08.02.2012 17.50”, “…”, “…”, “… 0536 …” ve “Ümraniye Şb 0534 …” şeklinde el yazısı notların bulunduğu,
Katılan şirketin 21.03.2012 tarihli cari hesap ekstresine göre; “… Mad. Paz. Ltd. Şti. …” hesabına 01.01.2012 tarihli ve “00000028” numaralı açılış fişi ile iki kalemde toplam 2.731,19 TL, aynı tarihli ve “00000039” numaralı açılış fişi ile ise 25 kalemde toplam 700.555,72 TL alacak kaydedildiği, 04.01.2012 tarihinde “000003” numaralı havale fişi ile 2.731,14 TL’nin, 08.02.2012 tarihinde ise “000056” numaralı havale fişi ile 700.555,72 TL’nin gönderildiği,
Katılan şirketin genel müdürü ve muhasebe müdür yardımcısı tarafından imzalanan 08.02.2012 tarihli yazıya göre; Ziraat Bankası Bakanlıklar Şubesine hitaben katılan şirkete ait 3672333-5003 numaralı vadesiz hesaptan ekli listede sıralanan firmaların banka hesaplarına karşılarında gösterilen miktarlarda havale işlemi yapılması talimatı verildiği, ekli listede “59077515” müşteri numaralı sanık …’e 150.000 TL, 150.000 TL, 150.000 TL, 150.000 TL ve 100.555,72 TL olmak üzere toplam 700.555,72 TL’nin ödenmesi gerektiği,
Ziraat Bankası Bakanlıklar Şubesinin 17.09.2012 tarihli ve 230 sayılı yazısı ekinde ibraz edilen 08.02.2012 tarihli ve sırasıyla F01914, F01916, F01918, F01919 ve F01921 numaralı 5 adet hesaptan hesaba havale dekontlarına göre; katılan şirketin Bakanlıklar/Ankara Şubesi nezdindeki hesabından sanık …’e ait Adana Şubesi nezdindeki hesaba sırasıyla 150.000 TL, 150.000 TL, 150.000 TL, 150.000 TL ve 100.555,72 TL havale edildiği,
Ziraat Bankası A.Ş’ye ait 08.02.2012 tarihli “Başka Şubedeki Mevduat Hesabından Yapılacak Ödemeye Ait Onay Formu”na göre; onay alan şubenin Ümraniye, onay istenen miktarın 5.000 TL olduğu, “hesap müsait” şeklindeki açıklama ile Adana Şubesince onay verildiği,
Ziraat Bankası Ümraniye Şubesine ait F02387 numaralı para çekme dekontuna göre; sanık …’e 08.02.2012 tarihinde saat 17.55’te 5.000 TL ödeme yapıldığı,
Ziraat Bankası A.Ş’ye ait 09.02.2012 tarihli “Başka Şubedeki Mevduat Hesabından Yapılacak Ödemeye Ait Onay Formu”na göre; onay alan şubenin Ümraniye, onay istenen miktarın 695.000 TL olduğu, “ödeyebilirsiniz” şeklindeki açıklama ile Adana Şubesince onay verildiği,
Ziraat Bankası Ümraniye Şubesine ait 09.02.2012 tarihli ve F01728 numaralı para çekme dekontuna göre; sanık …’e 694.500 TL ödeme yapıldığı,
Ziraat Bankası Ostim Şubesine ait 20.02.2012 tarihli ve F00322 numaralı para çekme dekontuna göre; sanık …’e 535 TL ödeme yapıldığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan şirket genel müdürü, denetim müdürü ve muhasebe müdürü tarafından düzenlenip imzalanan 21.03.2012 tarihli tutanakta; katılan şirketin muhasebe kayıtlarının tutulduğu ve izlendiği “Logo Muhasebe” programındaki müşteriler hesabında (320 nolu hesap) yer alan cari hesaplar arasına daha önce kullanılarak kapatılmış “59077515” numaralı müşteri hesabına yeni bir isim açılarak sanık … adına fiktif bir alacak kaydedildiği, muhasebe bölümünde yer alan bir bilgisayardan “Logo Muhasebe” giriş şifresi kullanılarak bu kaydın yapıldığı, birden fazla yevmiye işlemi işlenip toplamda 700.555,79 TL tutarında fiktif bir alacak oluşturularak Şubat ayı ödeme listesinde yer almasının sağlandığı,
Katılan şirketin Genel Müdürü … tarafından imzalanan 06.04.2012 tarihli bilgi notunda; 2011 yılı Aralık ayı sonunda muhasebe müdürü …’ün görevinden ayrıldığı, bunun üzerine muhasebe müdür yardımcısı tanık …’ın tedviren muhasebe müdürü olarak görevlendirildiği, yıl sonu kapanış ve açılış işlemleri, raporların hazırlanması, firmalarla sözleşmelerin düzenlenmesi gibi iş ve evrak akışının yoğun olduğu bir dönemde tanık …’in görev yaptığı, …’ün 31.12.2011 tarihine kadar tüm muhasebe işlemlerini yaptığı, belgeleri ve aylık faaliyet raporlarını hazırladığı, 01.02.2012 tarihinde de…’ın muhasebe müdürü olarak atandığı, 2012 yılı Şubat ayının iş ve işlemlerinin kontrolü sırasında 21.03.2012 tarihinde hesaplarda 700.555,72 TL eksik olduğunun muhasebe müdürü tarafından bildirilmesi üzerine araştırmaya başlanıldığı,
21.03.2012 tarihli sistem inceleme raporunda; “320.02.34.18.01” kodlu ve “… Mad. Paz. Ltd. Şti. …” unvanlı cari kayda ilişkin açılış fişlerinin incelendiği, “00000039” numaralı açılış fişi değişiklik kaydının 08.02.2012 tarihinde saat 17.18’de “…” kullanıcı adı ile yapıldığı, cari hesapta yanlış görünen açılış kaydı tutarlarına bağlı başka bir kaydın olmadığı, kullanıcı izleme raporuna göre sadece 08.02.2012 tarihinde “…” kullanıcı adı kullanılarak değiştirme işleminin yapıldığı,
26.03.2012 tarihli sistem inceleme ek-1 raporunda; kayıtların “00000039” numaralı açılış fişine sonradan manuel olarak bir defada eklendiği ve devir işlem tarihinin de bulunmadığı, söz konusu açılış fişinde “… Mad. Paz. Ltd. Şti. …” cari unvanına ait tutarların başka bir cari kayıt ile örtüşmediği ve alacak tutarlarının başka bir caride yer almadığı, kayıtların herhangi bir ilave uygulama kullanılmadan program içerisinden yapıldığı, ayrıntılı ödeme listesinin excele aktarılarak bankanın istediği formatta düzenlendiği, programın sistemde kayıtlı cari unvanları da aktarmasına rağmen bankaya gönderilen tabloya müdahale edilerek unvanın sadece “…” olarak değiştirildiği, “320.02.34.18.01” kodlu cari hesabın unvanı “… Mad. Paz. Ltd. Şti.” iken “… Mad. Paz. Ltd. Şti. …” olarak telefon, banka hesap ve IBAN numaraları ile birlikte değiştirildiği, kullanıcı izleme raporlarına göre 07.02.2012 ve 08.02.2012 tarihlerinde “DERYA” kullanıcı adı ile ilgili kayıtlarda inceleme, değiştirme ve iptal işlemlerinin yapıldığı, açılış fişine ait kayıtların 08.02.2012 tarihinden önce düzenlenmiş olduğu,
Ankara Emniyet Müdürlüğü Bilişim Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü Adli Bilişim Büro Amirliğince düzenlenen 13.12.2012 tarihli inceleme raporunda; katılan şirkete ait Dell marka, Power Edge T410 model, 1H8KM4J seri numaralı sunucu bilgisayar ve içerisinde takılı bulunan 3 adet harddiskin incelenmesinde, bilgisayarda “Logo Tiger Enterprise” isimli muhasebe kayıtlarını içeren programın kayıtlı olduğu, veritabanı içerisinde yer alan ve 2011 yılında unvanı “… Mad. Paz. Ltd. Şti.” olan şirkete ait cari hesap bilgileri ile ilgili kayıtlarda yapılan değişiklik ile 2012 yılında şirketin unvanının “… Mad. Paz. Ltd. Şti. …” olduğu, ayrıca banka şube, hesap ve IBAN numaraları ve telefon numarasının da değiştirildiği, “… Mad. Paz. Ltd. Şti.”nin hesap özetine göre 2011 yılı bakiyesinin Ocak 2012 itibarıyla 2.731,19 TL olmasına rağmen “… Mad. Paz. Ltd. Şti. …”ün hesap özetine göre Ocak 2012 itibarıyla bakiye alacağının 700.555,77 TL olduğu, “… Mad. Paz. Ltd. Şti. …” isimli şirkete ait cari hesap ekstresinde 05.02.2012 vadeli, açıklama kısımlarında bir önceki yıldan devir ile oluşturulduğu belirtilen ve toplam 700.555,72 TL tutarında 25 adet kayıt girişinin olduğu ve bu tutarın 08.02.2012 tarihinde 56 numaralı fiş ile havale edildiği, 56 numaralı fişe ait işlemlerle ilgili olduğu değerlendirilen kullanıcı hareketlerinde havale işleminin yapıldığı 08.02.2012 tarihine ait “DERYA” isimli kullanıcıya ait kayıt bilgilerine rastlanıldığı,
20.11.2012 tarihli kolluk tutanağında; Ziraat Bankası Ümraniye Şubesine ait güvenlik kamera görüntülerine göre sanıklar … ile …’in 08.02.2012 tarihinde saat 15.43’te birlikte söz konusu banka şubesine girdikleri, saat 17.30 sıralarında şube içerisinde görevli ile görüşme yaptıkları, 09.02.2012 tarihinde saat 14.05’te yine sanıklar …ile …’nin birlikte aynı banka şubesine girdikleri, saat 14.10 sıralarında şube içerisinde görevli ile görüşme yaptıkları, yanlarında iki adet çanta olduğu,
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının 28.05.2012 tarihli ve 266532 sayılı yazısında; sanık …’nin 531…numaralı GSM hattına ait HTS kayıtlarının gönderildiği ve kolluk tarafından düzenlenen 21.11.2012 tarihli analiz tutanağına göre de sanık …’nin 01.02.2012-15.02.2012 tarihleri arasında sanık …’e ait 532…numaralı GSM hattı ile 74, yine sanık …’a ait 532 … numaralı GSM hattı ile 74, sanık …’e ait 534 … numaralı GSM hattı ile 31, sanık …’a ait 532 …… numaralı GSM hattı ile ise 7 defa görüşme yaptığı,
Bilgilerine yer verilmiştir.
Sanık …’nın iş sözleşmesinin 15.05.2012 tarihinde feshedildiği, sanığın feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesi isteminin Ankara 2. İş Mahkemesince 09.10.2013 tarih ve 636-1237 sayı ile reddine ilişkin kararın Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 28.01.2015 tarihli ve 34509-1391 sayılı kararı ile onandığı,
Ticaret Sicil Gazetesinin 10.05.2012 tarihli ve 8065 sayılı nüshasında; … Maddeleri İmalat İthalat İhracat Pazarlama Ltd. Şti’nin ticaret merkezinin …, Ataşehir İstanbul, ortaklarının … ve … olduğu,
Üsküdar 7. Noterliğinin 02.09.2008 tarihli ve 38910 yevmiye numaralı imza sirkülerinde; … Maddeleri İmalat İthalat İhracat Pazarlama Ltd. Şti’yi münferiden temsile …’nin yetkili olduğu,
Dosya kapsamında katılan şirketin zararının giderildiğine dair bir bilgi ve belge bulunmadığı,
Anlaşılmıştır.
Şikâyetçi …; … Maddeleri İml. İth. İhr. Paz. Ltd. Şti’nin ortağı ve imza yetkilisi olduğunu, 2008 yılından 2011 yılına kadar katılan şirkete Eti ürünlerinin pazarlamasını yaptıklarını, 2011 yılında Eti firması kendisi satış yapmaya başlayınca katılan şirket ile bir bağlantılarının kalmadığını, … isimli bir çalışanlarının olmadığını,
Tanık… katılan şirkete verdiği 22.03.2012 tarihli yazılı savunmasında; olayın ortaya çıktığı tarihte muhasebe müdürü olduğunu, olayı incelediklerinde “… Maddeleri Paz. Ltd. Şti. … 320.02.34.18.01” kod numaralı cari hesaba 26 adet alacak kaydı oluşturularak 700.555,77 TL borçlanılmasının sağlandığını, ödeme vadesinin 05.02.2012 olarak gösterildiğini, finansman ve muhasebe bölümlerinde 2011 yılından devir olan bir alacak gibi ayrı ayrı kayıt oluşturulduğunu, bu kayıtların ödeme sistemine otomatik olarak düştüğünü, ödeme görevlisi olan sanık … tarafından 07.02.2012 tarihinde hazırlanan ödeme listesinin 08.02.2012 tarihinde ilgililer tarafından paraflanıp imzalanarak bankaya gönderildiğini, Ziraat Bankası Bakanlıklar Şubesinin parayı hesabın bulunduğu Adana Şubesine havale ettiğini, Adana Şubesi Müdür Yardımcısı …’dan aldığı bilgiye göre sanık …’in, Ümraniye Şubesine müracaat ederek parayı çekmek istediğini, bankanın provizyon istemesi üzerine Adana Şubesinin olaydan kuşkulandığını, sanık … ile telefon irtibatı kurduklarını, sanık …’in katılan şirkete diş dolgu malzemesi satışı yapıldığını, satışın … adına yapıldığını, …’ın oğlu …’ın arkadaşı olduğunu, banka hesaplarında problem olduğu için kendi hesabını kullandığını söylediğini, adresi sorulduğunda Adana’da bir adres verdiğini, ayrıca Adana Şubesinin Bakanlıklar Şubesini arayarak bilgi aldığını, Bakanlıklar Şubesi görevlisi …’ın tüm bu kuşkulu işlemlere rağmen katılan şirketin yetkilisi yerine sanık …’dan teyit aldığını,
Tanık …; 2008 yılı Aralık ayından itibaren katılan şirkette muhasebe elemanı olarak çalıştığını, muhasebe müdürlüğünde kendisi ile birlikte 10 kişinin görev yaptığını, muhasebe müdürlüğünün kendi arasında “Arşiv”, “Fatura Kesme”, “Kasa” ve “Finans” bölümlerine ayrıldığını, daha önce sanık …’nın görevli olduğu finans bölümünde kendisinin 9 aydır çalıştığını, bu bölümde alım satım faturalarının günlük olarak işlendiğini ve takip edildiğini, toplu ödemelerin Çarşamba günü yapıldığını, bu toplu ödemelerde bazen 150-200 firmaya ödeme yapıldığından dolayı miktarın çok yüksek olabildiğini, alınan ve satılan mallarda vadeli olarak çalışıldığını, alınan ürünlerin anlaşma sağlanan askeri birliklere distribütör firmalar tarafından tesliminin sağlandığını ve faturaların tamamının katılan şirkete geldiğini, ticaret müdürlüğü tarafından kontrolleri yapıldıktan sonra muhasebe bölümüne gönderildiğini, toplu ödemeler ile ilgili olarak hazırlanan evrakı önce muhasebe görevlisinin, sonra da muhasebe şefi ve müdürü ile genel müdürün kontrol ettiğini, bankaya giden evrakı muhasebe müdürü ve genel müdürün imzalamaya yetkili olduğunu, veri girişleri ile çıkışlarının muhasebe bölümünde çalışanlar ile ticaret müdürlüğünde çalışan herkese açık durumda olduğunu, muhasebe programını kullanmaya yetkili olan herkesin ayrı ayrı kendi şifrelerinin bulunduğunu, kullanıcı adı olarak çalışanın ismi, şifre olarak da “LOGO” yazılması hâlinde programın kullanmaya başlanabildiğini, yani herkesin birbirinin şifresini kullanmasının basit olduğunu, yapılması gerekli ödemelerin vadesi geldiğinde ekrandan ödeme yapılacak firmaların vade tarihini tespit edip liste hazırlandığını, fatura ve alacak kayıtlarının muhasebe bölümünde girildiğini, sanık …’nın finans bölümünde olduğunu, suça konu paranın katılan şirketten gönderilmesine esas fatura girişinin olmadığını, bilgileri değiştirme yetkisinin sanık …’da olduğunu, sanık …’nın banka hesap bilgilerini de işlediğini ve cari hesapları oluşturduğunu, cari hesabın alacak kaydını ise fatura bölümünden …, …, Aynur Doğan ve …’ın girdiğini,
Tanık …; Jandarma Asayiş Vakfının kuruluş tarihi olan 1997 yılından itibaren, vakıf adına kurulan Jandarma Asayiş Vakfı Destekleme Anonim Şirketinin ise yaklaşık 3 yıldır denetçiliğini yaptığını, katılan şirketin akaryakıt istasyonu, su üretimi ve pazarlaması, gıda, sigorta, temizlik alanlarında ticari faaliyette bulunduğunu, gıda sektörüne ilişkin olarak meşrubat, dondurma, bisküvi ve kuru gıda alanlarında faaliyet gösteren firmalarla yapılan sözleşmeler kapsamında belirli oranda kâr alındığını, katılan şirketin, askeri birliklerin kantin ihalelerine katıldığını ve fiyat teklifinde bulunarak ihaleyi kazanması durumunda sözleşme yaptığı firmalar aracılığı ile malları kantinlere irsaliye ile teslim ettiğini, malı teslim eden firma tarafından katılan şirkete fatura kesildiğini, muhasebe elemanları tarafından muhasebe programına giriş yapıldığını, sözleşmedeki vadelere göre faturanın ödeneceği tarihin otomatik olarak muhasebe programında belli olduğunu, aynı gün katılan şirketin malın teslim edildiği askeri birlik kantin başkanlığına fatura düzenlediğini, vade geldiğinde ödemelerden sorumlu personel tarafından programa girildiğini ve o gün itibarıyla ödenecek miktarlar ve firmaların listesinin programdan otomatik olarak alındığını, bu listeye göre ödeme emrini düzenlenerek muhasebe müdürü ve genel müdüre imzalatıldıktan sonra ödeme yapılmak üzere Ziraat Bankasına ödeme talimatı gönderildiğini, sözleşme yapılan firmalarla ilgili bilgilerin muhasebe programına muhasebe elemanları tarafından girilerek firmaların cari hesap kartlarının açıldığını, ancak banka bilgilerinin sanık … tarafından programa işlendiğini, banka bilgilerinde bir değişiklik olması hâlinde bu değişikliğe ilişkin yani ödeme yapılacak hesap numarasının yer aldığı belgelerin gıda koordinatörüne veya muhasebe elamanlarına geldiğini, sanık … tarafından bilgisayar üzerinde değişiklikler yapıldığını, olay ile ilgili yaptığı idari soruşturmada petrol ofisine ait 25 adet faturanın kopyalanıp … firmasına ait alacak olarak 01.02.2012 tarihinde işlem yapıldığını, gerçekte var olmayan “Onur Ticaret” adına bir belgenin tanzim edildiğini ve sanık … tarafından bu değişiklik talebinin sorgulanmadan ve kontrol edilmeden doğrudan “…” şirketinin cari hesap kartına “…” isminin eklenip banka ve IBAN numarası değişikliğinin yapıldığını, sanık …’nın 06.02.2012, 07.02.2012 ve 08.02.2012 tarihlerinde muhasebe programında … firmasındaki hesaplar üzerinde inceleme, değişiklik, iptal, hesap kapama ve geri alma gibi işlemleri yaptığının tespit edildiğini, 08.02.2012 tarihinde sanık … tarafından bilgisayardan firma ödemelerine esas listelerin alındığını, ödeme talimatının düzenlendiğini ancak listelerde imzasının olmadığını, katılan şirket yetkilileri tarafından imzalanan talimatı ödeme yapılmak üzere Ziraat Bankasına gönderdiğini, katılan şirketin bisküvi üzerine piyasada çalıştığı firmaların hiçbirinin aylık alacağının 50.000 TL üzerine çıkmadığını, sanığın bu kadar yüksek meblağın bir bisküvi firmasına ödenemeyeceğini bilmesi gerektiğini,
Tanık …; olayın ortaya çıktığı tarihte denetleme müdürü olduğunu, olaydan sonra Genel Müdür …’ın görevden alındığını ve 15.05.2012 tarihinde kendisinin genel müdür olarak görevlendirildiğini, öğrendiğine göre bilgilerin 02.02.2012 tarihinde sisteme girilmeye denendiğini, 07.02.2012 ve 08.02.2012 tarihlerinde de… Ticaret adına bilgilerin sisteme girildiğini, sanık …’nın 08.02.2012 tarihinde masasında bulduğu belge ile hesap bilgisinde değişiklik yaptığını, 19.11.2012 tarihinde yanına gelen katılan şirketin Javsu müdürü Ufuk Soyluoğlu’nun daha önce İstanbul’da su deposunda çalışan emekli astsubay …’ın kendisini aradığını, daha önce görevde olduğu dönemde haber elemanı olarak çalışan bir şahsın katılan şirketi dolandıran şahısları tanıdığını ve bilgi verdiğini söylediğini, kendisinin de katılan şirket avukatına şahsın yanına gitmesini söylediğini, daha sonra Avukat …’den şahsın sanık … olduğunu öğrendiğini, bu sanığın paranın 80.000 TL’sinin sanık … ile ortak oldukları şirkete sermaye olarak kattıklarını avukata söylediğini, verdiği bilgileri kolluğa da anlatması için sanık …’ı yönlendirdiklerini,
Tanık… katılan şirkete verdiği tarihsiz yazılı savunmasında; katılan şirkette gıda ve dondurma koordinatörü olarak çalıştığını, Hatay ilindeki Algida distribütörü olan Petek Gıdanın İskenderun’da açtığı depo için ayrı bir cari hesap açılmasını talep ettiğini, Petek Gıdanın şirket unvan ve adres bilgileri ile banka bilgilerini içeren talep yazısı, şirket yetkilisinin imza sirküleri ve ticaret sicil kaydının noter onaylı suretlerini isteyip aldıktan sonra dondurma faturalarını düzenleyen muhasebe memuruna teslim ettiğini ve cari kayıt açılmasını sağladığını,
Tanık …; katılan şirkette bisküvi alım koordinatörü olarak görev yaptığını, irtibat kurduğu ve satışına aracılık yaptığı askeri birliklere distribütör tarafından ürün verildikten sonra distribütörün katılan şirket adına fatura düzenlediğini, internet ortamında veya faks yoluyla faturayı gönderdiğini, bir hafta içerisinde de faturanın aslının kargo ile geldiğini, fatura e-mail veya faks yolu ile geldiğinde hemen ürünün verilip verilmediğini kontrol etmek için ilgili askeri birliğin kantin sorumlusu ile irtibata geçtiğini, teslim edilen ürüne ait faturayı koordineli çalıştığı muhasebe görevlisi …’a elden teslim ettiğini, … verileri girdiğinde bilgisayarın otomatik olarak ödeme gününü vadeli olarak belirlediğini, muhasebe bölümünde çalışan sanık …’nın da haftada bir Çarşamba günleri vadesi gelmiş olan ödemelerin listesini hazırladığını, bu ödeme listelerine göre de katılan şirketin aylık bilançosunun tutulduğunu, sanık …’nın hazırladığı ödeme listesinin bilgisayar çıktısını önce kendisinin, daha sonra muhasebe şefi ve müdürünün, son olarak da genel müdürün imzaladığını, bu listelere göre bankaya ödeme talimatının gönderildiğini, çalışılan distribütörün adresi, banka hesap numarası, unvanı gibi hususlarda bir değişiklik olduğunda ürünün alım koordinatörünün ilgili şirket genel müdürlüğü tarafından bilgilendirildiğini, koordinatörün değişikliği teyit ettiğini ve evrakı imzalayarak koordineli çalıştığı muhasebe görevlisine ve sanık …’ya bizzat teslim ettiğini, değişiklik ile ilgili düzeltmeyi sanık …’nın yaptığını, katılan şirketin kural olarak şahıslara ödeme yapmadığını, haftalık yapılan en yüksek ödemelerin Ankara’da Ersil Gıda, İstanbul’da Atanom Gıda ve Erzurum’da Dalpa Gıda isimli şirketlere yapıldığını, bunlar dışındaki şirketlere en fazla 80.000-100.000 TL ödeme yapıldığını, 21.03.2012 tarihinde muhasebe müdür vekili tanık …’ın bilanço çıkarmak için çalıştığı sırada 08.02.2012 tarihinde “… …” isimli şahsa toplam 700.000 TL civarında ödeme yapıldığını tespit ettiğini duyduğunu,
Tanık … katılan şirkete verdiği 24.03.2012 tarihli yazılı savunmasında; 21.03.2012 tarihinde Şubat ayı faaliyet dosyası için bilgisayardan mizan aldığını, borç ve alacağın tutmadığını gördüğünü, alacak kısmının 700.555,79 TL bakiye verdiğini, hesapları incelemeye başladığını, açılış fişi ile 2011 kapanış fişini kontrol ettiğinde… Gıdanın 2011 yılında 800 TL alacak bakiyesi varken 2012 yılı açılış fişinde 700.555,79 TL alacak bakiyesi verdiğini fark ettiğini, firma yetkilileri ile görüştüğünü, … isimli bir çalışanlarının olmadığını söylediklerini, sonra paranın nereye gittiğini bulmak için banka bilgilerine baktıklarını, firmadan gelen banka bilgilerine ilişkin bilgi yazısını bulduklarını, yazıdaki telefonları aradıklarını, 0532… numaralı GSM hattını açan bir kadının Erksen Firması olduklarını, telefonun da bu firmaya ait olduğunu, … isimli bir çalışanlarının olmadığını söylediğini, 0322…numaralı GSM hattını aradığında meşgul olduğunu ve açan olmadığını, bunun üzerine Bakanlıklar Şubesinden …’ı aradığını, Adana Şubesinden …’ın telefonunu aldığını, … ile görüştüğünde paranın Ümraniye Şubesinden provizyon istenerek çekildiğini, kendisinin de durumdan şüphelenip parayı çeken kişiyi 0534 … numaralı GSM hattından aradığını, “Gelin parayı buradan çekin niye bu kadar masrafa katlanıyorsunuz” dediğini, parayı çekenin nüfus cüzdan fotokopisi ve telefon numarasını kayıt edip ayrıca işlemin de şüpheli olduğuna dair kayıt koyduğunu, parayı çeken sanık …’in yanında … ve oğlu …isimli kişilerin olduğunu, …’ın şirket yetkilisi olduğunu söylediğini, … ile yaptığı bu görüşme üzerine kayıtlara baktıklarını, finans kısmında ilgili fişte en son değişiklik yapanın saat 17.18 itibarıyla “…” diye kendi adının çıktığını, ancak ödemenin gündüz saatlerinde yapılmış olduğunu, katılan şirket yetkilileri ile birlikte toplantı odasında iken saat 21.00 sıralarında sanık … adına kayıtlı telefonu aradığını, açan kişiye kim olduğunu sorduğunda isminin “…”, nerede olduğunu sorduğunda “Ostim”de olduğunu söylediğini, bankadan para çekip çekmediğini sorduğunda ise “Ben 2-3 hafta önce kimliğimi kaybettim” dediğini, bu sırada telefonu bir başka kişinin alarak hatırlamadığı bir isim söyleyip “Ben memur… sizi internetten tespit edip şikayet edeceğim” diyerek telefonu kapattığını, üzerinde “… İnşaat Mobilya İmalat … Seyhan/Adana” şeklinde kaşe bulunan “8/2/2012 İŞLENDİ” ibareli belgede yer alan “08.02.2012 17.50”, “…”, “…”, … 0536 …” ve “Ümraniye Şb 0534 …” şeklindeki notları olayın ortaya çıktığı gün yaptığı telefon görüşmeleri sırasında kendisinin yazdığını,
Kovuşturma evresinde ek olarak; bankadan … ile görüştüğünü, “Bu para yanlış bir yere mi gitti” diye sorduğunu, …’ın “Bu karışık bir şeydi Derya ile görüş ben Derya ile görüştüm” dediğini,
Sanık … tarafından Ankara 2. İş Mahkemesinin 2012/636 esas sayılı dosyasında açılan işe iade davasının 15.11.2012 tarihli duruşmasında ek olarak; normalde ödeme belgelerini ilk önce sanık …’nın hazırladığını, muhasebe şefinin kontrol ettiğini, sonra kendisinin imzaladığını, daha sonra da ödeme belgesini onay için genel müdüre gönderdiğini, dava konusu açığın meydana gelmesine sebebiyet veren ödeme belgesinin de aynen bu şekilde hazırlandığını ve onaya sunulduğunu,
Tanık … soruşturma evresinde; yaklaşık 3 yıldır Ziraat Bankası Ümraniye Şubesinde müdür yardımcısı olarak çalıştığını, 08.02.2012 tarihinde sanık …’in yanında sanık … ile birlikte bankaya geldiklerini, sanık …’in Adana Şubesi hesabında bulunan 700.000 TL parayı çekmek istemesi üzerine sanık …’den hesap cüzdanı ve kimlik fotokopisini istediğini, hesabın bir gün önce Adana’da açıldığını görünce Adana Şubesi müdür yardımcısı … ile iletişime geçtiğini, konuyu anlatıp durumun şüpheli olduğunu belirttiğini, bu paranın hangi hesaptan ne şekilde sanık …’in hesabına geçtiğinin araştırılmasını ve bilgi verilmesini istediğini, almış olduğu cevapta sanık …’in hesabındaki paranın Ziraat Bankası Bakanlıklar Şubesinden 4 adet 150.000 TL ve 1 adet 100.555 TL olmak üzere toplam 700.555 TL’nin Javdes Savunma tarafından havale olarak aktarılmış olduğunu öğrendiğini, durumu bildirdiği uyum müdürlüğü yetkilisinin kimlik tespitinin doğru yapılmasını ve şüphelendiği bir durum olursa yazılı olarak bildirilmesini istediğini, bunun üzerine sanık …’i yanına çağırdığını, paranın kendisine nereden geldiğini ve bu kadar fazla nakdi ne yapacağını sorduğunu, kendisi cevap vereceği esnada yanında bulunan sanık …’in lafa karışarak babasının bir şirketi olduğunu, bu şirketle alakalı ödemelerinin olduğunu, ayrıca sanık … ile ortak olduklarını, kendisinin para işleri ile uğraştığını, ancak sanık …’in bu konulardan fazla anlamadığını söylediğini, durumdan şüphelendiği için sanık …’e bazı sorular daha sorduğunu, ancak sorduğu sorulara sürekli sanık …’in cevap verdiğini ve sanık …’i konuşturmadığını, kendilerine bankada 700.000 TL nakit bulunmadığını belirtip “Herhangi bir kişiye ya da kuruma borcunuz varsa havale yapalım gerisini nakit olarak ödemeye çalışalım” dediğini, sanık …’in acil nakde ihtiyaçlarının olduğunu söylediğini, 700.000 TL’yi Merkez Bankasından talep edip kendilerine ileteceğini söylediğini ve irtibat numarası bırakmalarını istediğini, ayrıca kabul ederlerse 5.000 TL ödeyebileceğini söylediğini, kabul etmeleri üzerine 5.000 TL’yi Adana Şubesinden yazılı onay alarak sanık …’e ödediklerini, sanık …’in kendisinin kullandığını söylediği 0531…numaralı GSM hattını irtibat kurmak için bıraktığını, uyum müdürlüğü ile tekrar görüşüp durumun şüpheli olduğunu bildirdiğini, ancak yapılan kimlik tespiti doğru ise şahısların talebi doğrultusunda ödeme yapılması yanıtını aldığını, ertesi gün yani 09.02.2012 tarihinde saat 09.00 sıralarında sanık …’in iş yeri telefonundan kendisini aradığını ve paranın hazır olup olmadığını sorduğunu, öğleden önce ödeme yapamayacağını söylediğini, aynı gün saat 13.30 sıralarında sanıklar …ve…’in geldiklerini, Adana Şubesinden yazılı onay aldıktan sonra saat 15.00 sıralarında ana vezneden masraf kesildikten sonra 694.500 TL’yi sanık …’e ödediklerini, parayı teslim ettikleri sırada saymasını istediklerini, ancak parayı saymadıklarını ve bir çantaya doldurduklarını,
Kovuşturma evresinde ek olarak; meblağ yüksek olduğundan dolayı Adana Şubesiyle irtibata geçerek böyle bir hesabın olup olmadığını teyit etrmek istediklerini, Adana Şubesindeki yetkililerin Ankara Bakanlıklar Şubesinden havalenin geldiğini, miktarın yeterli olduğunu, ödeme talimatı istendiği takdirde onaylayacaklarını söylediklerini,
Tanık …; sanıklar… ile …’in ortak oldukları şirkette çay ve temizlik işlerini yaptığını, sanık …’in sanık …’i daha önce tanımadığını, sanık …’i sanık … ile sanık …’in tanıştırdığını, sanıklar…, … ve …’in bir gün “Yola gidiyoruz” diyerek gittiklerini, bir hafta sonra önce sanık … sonra sanık …’ın elinde bavulla geldiklerini, bavulun içinde para olduğunu, sanık …’ın kendisine “… hanım bunun içinde para var, odanın kapısını kilitle, gerektiğinde kilidi senden ben alırım” dediğini, bavulda ne kadar para olduğunu bilmediğini, daha önce ödenmemiş ücretleri bavulla geldikleri gün sanık …’ın ödediğini, 0554… numaralı GSM hattının kendisine ait olduğunu, 09.02.2012 tarihinde sanık … tarafından hesabına 3.245 TL yatırıldığını, kendisinin da bu parayı senet alacaklılarına verdiğini, sanık …’dan 1.800 TL alacağını evine gidip annesinden istediği için sanık …’ın eşinin arayıp eşini rahatsız etmemesini istediğini,
Tanık Nusrettin Çiğerli; sanıklar … ve…’ın yanında ustabaşı olarak 2 yıl çalıştığını, patronun sanık … olduğunu, daha sonra sanık …’in ortak olduğunu, 3.500 TL civarında alacağı olduğunu, 2012 yılı Şubat ayında sanıklar … ve… aynı odada oldukları sırada sanık …’dan 3.400 TL’yi aldığını, şirketin daha önce ödeme güçlüğü içerisinde olduğunu, parayı o gün nasıl ödediklerini bilmediğini, ancak bir ara yani 3-4 gün önce ortadan kaybolduklarını, nereye gittiklerini bilmediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık … katılan şirkete verdiği tarihsiz yazılı savunmasında; 01.04.1999 tarihinden itibaren katılan şirketin muhasebe bölümünde ödemeleri hazırlayıp bankaya gönderdiğini, fiilen 13 yıldır bu işi yaptığını, ödeme listesini firma isimleri ve vade tarihlerini girerek programdan otomatik çekip banka listesine attığını ve mail olarak gönderdiğini, 08.02.2012 tarihinde de aynı işlemi yaptığını,
Katılan şirkete verdiği 24.03.2012 ve 25.03.2012 tarihli savunmalarında ek olarak; hesap, adres, telefon ya da vergi numarası değişikliği için gelen belgelerde kendisinin sadece hesap numarası değişikliği yaptığını, belgenin bazen bir görevli tarafından getirildiğini, bazen de masasına bırakıldığını, Onur Ticarete ilişkin hesap numarası değişiklik kâğıdını kendisinin 08.02.2012 tarihinde işlediğini, kâğıt üzerindeki “firma yetkilisiymiş” yazısını kendisinin yazdığını, bu yazıyı ya arandığı için, ya kâğıt üzerindeki numaraları aradığı için ya da kâğıdı bırakan görevlinin söylemesi nedeniyle yazmış olabileceğini, kâğıdın masasına nasıl bırakıldığını bilmediğini, bankaya gönderilen ödeme listelerinde havaleye ilişkin hesap numarasının ait olduğu firma veya kişi adının yazılması gerektiğini bankanın istediğini, Bakanlıklar Şubesi görevlisi …’ın kendisini arayarak “Derya ödeme listende 700.000 TL’lik bir ödeme var bunu 150.000 TL’lik tutarlara bölüp göndermen lazım” dediğini, kendisinin de ikinci bir liste hazırlayıp ödemeyi 150.000 TL’lik tutarlara böldüğünü ve listeyi …’a faksladığını, ayrıca aslını da bankaya gönderip fotokopisini dosyaya koyduğunu, daha sonra …’ın kendisini tekrar arayarak “Derya bu ödemenin tutarı büyük, firma hesabı 07.02.2012 tarihinde Adana’dan açmış, parası da yüklü, bu rakamda bir yanlışlık olmasın” dediğini, telefonu hiç kapatmadan bilgisayardan firmanın cari kartına baktığını, “Adamın bir sürü alacağı gözüküyor carisinde, bu yeni firma, alacağı böyle büyük oluyor, alacağı kartında gözüküyor” dediğini, …’ın da “Senin ekrandan baktığın doğrudur” dediğini ve telefonu kapattığını, …’ın sorularını muhasebe şefi veya müdürüne sorma gereği duymadan firmanın ekrandaki kartına bakarak yanıtladığını, bankaya gönderilen ödemeleri aynı gün veya bir gün sonra firmaların cari hesaplarına girip alacağı ile borcunu kapattığını, Onur Gıdaya ilişkin kapatmayı da bu şekilde yaptığını,
Soruşturma evresinde; katılan şirketin muhasebe bölümünün finans biriminde çalıştığını, finans biriminin katılan şirketin banka hesabına yatan paralar ve yapılan ödemeler ile ilgilendiğini, kendisinin fatura birimi tarafından bilgisayara girilen faturaların düzenlenip imza onayına sunulması işini yaptığını, finans biriminin bilgisayara fatura girme görevinin olmadığını, giriş bilgilerinin doğruluğunu ticaret müdürlüğü personelinin yaptığını, ödemelerin çarşamba günleri yapıldığını, bilgisayar kullanıcı adının “DERYA” olduğunu, şifre olarak da “JAVDES 123” veya “LOGO 123” şifresini kullandığını, şifre değiştirme işlemini şifre sahibi olan kişilerin yapabildiğini, bunun için bilgisayar bilgisinin iyi olması gerektiğini, kendisinin ise şifre değiştirme sistemini bilmediğini, … olarak iki firma olduğu için kendisine gelen hesap numarası değişiklik talimat belgesinin üzerinde yazan “Onur Ticaret” ibaresini bu iki firmadan biri olarak değerlendirdiğini, baktığında birinin bakiyesinin sıfır olduğunu, diğerinin ise 700.000 TL olduğunu görünce hesap değişikliğinin bu firmaya ait olduğunu düşünerek işlem yaptığını, unvan değişikliğinin fatura birimine bildirilmiş olabileceğini düşündüğünü, kendisinin tek eksikliğinin hesap bilgilerinin değişimi belgesindeki bilgileri fatura biriminden teyit etmemek olduğunu, katılan şirkette çalıştığı dönemde usulsüzlük yapmadığını, sanık …’i tanımadığını, 700.000 TL’nin yatırılmasının tamamen isim benzerliğinden kaynaklandığını, bilerek ve isteyerek kimseye hak etmediği para göndermediğini, olayda maddi bir menfaat elde etmediğini, ekranına düşen fatura bilgilerine göre başka şirketlere yaptığı ödemeler gibi rutin ödeme işlemi yaptığını,
Sorgusunda farklı olarak; yaptığı işlemleri yasalara uygun olarak yerine getirdiğini, öğrendiğine göre şirket hesaplarına mükerrer faturalar girildiğini ve bu faturaların bedellerinin de “Onur Ticaret …” isimli şirkete ödendiğini, kendisinin bu işlemlerden haberinin olmadığını,
Kovuşturma evresinde farklı olarak; fatura birimi çalışanlarının şirkete gelen faturaların girişlerini yapıp vadelerini belirlediklerini, vadeler verildikten sonra kendisinin görevinin başladığını, bu şekilde ödeme yapılması gerekli firmalara Logo programının ödeme bölümünden gerekli filtreleri tanımladığını, bu filtrelerin 320 kodlu alacak firmaları olduğunu, daha sonra bir haftalık vadeyi kapsayan firmaların fatura vade tarihlerini seçtiğini, “… …” ile ilgili olarak alacak kayıt edilmiş olduğunu, ekrana baktığında sanık … adına listede ödeme çıktığını, kendisinin alacak kaydetme görevinin olmadığını, “… …” adına alacak girişini kimin yaptığını bilmediğini, ekrandaki bilgiye istinaden vadesi gelen yerlere ödemeleri yaptığını, ödemeleri logo programından çekerek excele atıp yetkililere imzalattıktan sonra bankaya mail attığını, daha sonra tanık …’a imzalattığını, genel müdürün de onayladığını, kendisinin ya da kardeşi sanık …’in suça konu paraya ihtiyacının olmadığını, (Fatura girişi ya da alacak kaydetme yetkisi yok iken alacak kayıt etme ya da fatura girişi yapma imkanının olup olmadığının sorulması üzerine) herkesin sisteminin bilgisayarda açık olduğunu, kaydı kendisinin yapmadığını, ancak yapılabileceğini, Ziraat Bankası Ankara Şubesinden …’ın kendisini aradığını ve “Derya bu şahsa yedisinde hesap açılmış sekizinde yüklü ödeme gönderiyoruz. Bir sorun bir hata olmasın” dediğini, telefonu hiç kapatmadan cari hesabına baktığını, “Firmanın 10-15 tane alacak faturası gözüküyor, her hangi bir yanlışlık olsa idi kontroller bu vakte kalmazdı, kontrol işlemleri bitti ödeme yapılabilir” dediğini, hesabın yeni açılmış hesap olmadığını, sistemde iki tane … isimli firma bulunduğunu, birinin hiç alacağının gözükmediğini, diğerinde 700.000 TL alacak gözüktüğünü, hesap numarası değişikliğine ilişkin olarak alacağı olmayan firma dilekçe göndermez diye düşünerek hesap numarası değişikliğini yapıp firmaya ödemesini çıktığını, hesap numarası değişikliklerini kendisinden başkasının yapmadığını, bu değişikliklerin doğrudan kendi masasına geldiğini,
Kollukta susma hakkını kullanan sanık … sorgusunda; atılı suçlamaları kabul etmediğini, neden suçlandığını dahi tam olarak bilemediğini, öğrendiğine göre daha önce ortak olduğu ancak ayrıldığı sanık …’ın kendisi aleyhine ifade verdiğini,
Kovuşturma evresinde; sanık …’nın öz kardeşi olduğunu, sanık … ile birbirlerini çocukluktan beri tanıdıklarını ve ortak olduklarını, masa sandalye işi yaptıklarını, kendisinin imalat, sanık … ile sanık …’nin de pazarlama işi yaptıklarını, sanık … ile İstanbul’a gittiğinin doğru olduğunu, İstanbul’a sandalye için gittiklerini, ancak sanık …’ın şirketi çok sıkıntılı olduğu için ayrılmak istediğini, karşı çıkınca aralarında husumet oluştuğunu, büyük ihtimal bu nedenle iftira attığını, sanık …’a Ziraat Bankasında özellikle Adana’da bir hesap açtırılması konusunda her hangi bir şey söylemediğini,
Sanık … kollukta; sanık …’i 20 yıldır tanıdığını, sanık …’in bir dönem galericilik yaptığını, 2006 yılında sanık … ile birlikte 4 ortak olarak İmge Ahşap Metal Ltd. Şti’yi kurduklarını, zamanla sanık … ve diğer iki ortağın paylarını devraldığını ve dayısının oğlu ile ortak olduğunu, 2001 yılı Temmuz ayında sanık …’in tekrar ortak olmak istemesi üzerine % 50 hisse karşılığında 70.000 TL’ye anlaştıklarını, sanık …’den 15.000 TL aldığını, kalan kısmını 2012 yılı Şubat ayında tahsil ettiğini, 2012 yılı Şubat ayında sanık …’in galericilik yaptığı dönemden 200.000 TL alacağının bulunduğunu, hesabında tedbir kararı olduğunu, bu parayı kendi hesabına alamayacağını söyleyip güvenilir bir tanıdığı olup olmadığını sorduğunu, “Para miktarı yüksek, senin hesabın da olmaz, seni de sıkıntıya düşürmeyeyim, fatura girdi çıktısı yapmak zorunda kalma” dediğini, bunun üzerine uzaktan akrabası olan sanık …’yi aradığını, durumu anlatıp güvenilir bir arkadaşı olup olmadığını sorduğunu, iki gün sonra sanık …’nin arayarak sanık …’in Ziraat Bankası hesabı olduğunu ve kabul ettiğini söylediğini, sanık … ile sanık …’i tanıştırdığını, sanıklar … ve…’in para talep etmediklerini, sanık …’in sanık …’ye bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sorduğunu, sanık …’nin de sanık …’in bir kaza nedeniyle 3.000 TL masrafı olduğunu söylediğini, sanık …’in “Kaza masrafını ben karşılarım” dediğini, sanık …’in hesabın Adana’da bir Ziraat Bankası Şubesinden olması gerektiğini söylediğini, sanık …’ye 300 TL verip “Gidin Adana’da hesap açtırın” dediğini, sanıklar … ve…’in Adana’da hesap açtırıp geldiğini, ertesi gün sanık …’in “İstanbul’a gitmemiz gerekli” dediğini, nedenini sorduğunda paranın İstanbul Ümraniye Şubesine yatacağını, sanıklar … ve…’i İstanbul’a gönderdiğini söylediğini ve birlikte İstanbul’a gitmeyi teklif ettiğini, kendisine ait araçla sanık … ile birlikte İstanbul’a gittiklerini, Ümraniye’de bir cadde üzerinde beklediklerini, …’nin bir çanta ile geldiğini, çantayı sanık …’e verip “Abi hesaba 200.000 TL değil 700.000 TL yatmış, parayı da Jandarma Vakfı yatırmış, ben hepsini çektim, para bu çantada” dediğini, sanık …’in çantadan 3.000 TL’yi sanık …’ye verdiğini, o ana kadar parayı kimin yatırdığını bilmediğini ve 200.000 TL yatacağını zannettiğini, durumu yolda gelirken sanık …’e sorduğunu, sanık …’in Jandarma Vakfının JAVDES isimli bir vakıf olduğunu, kız kardeşi olan sanık …’nın burada muhasebeci olduğunu, bu parayı da bir kılıfına uydurarak gönderdiğini, parayı kendisinin ve kız kardeşinin borçlarını kapatmak için aldıklarını söylediğini, sonra da “Artık bu işte sen de varsın, çocukları sen tanıyorsun, buraya senin araban ile geldik, kimseye bir şey söyleme, senin de başın yanar” diyerek gözdağı verdiğini, sanık …’den hiç para almadığını, 2012 yılı Ağustos ayı sonlarında işlerinin iyi gitmediğini, borcunun çoğaldığını, gayrı resmi olarak aldıkları üçüncü bir ortak ile sanık …’in kendisini dışlamaya başladıklarını, şirkete para koyduklarını söyleyip 50.000 TL yatırmasını istediklerini, bunun üzerine Eylül ayında sanık …’deki % 50 hisseyi alıp karşılığında makineler ile ürünleri verdiğini, Siteler’de bir ofis açtığını, 10 gün kadar önce sanık …’in kendisini aradığını ve görüşmek istediğini, iş yerine gittiğinde sanıklar … ve…’in savcılığa ifade için çağrıldığını duyduğunu, olanları anlatmaları hâlinde hepsinin yanacağını, gerekirse sanıklar … ve…’i öldüreceğini söyleyip tehdit ettiğini,daha sonra bu olayı Sitelerde tanıdığı Semih Akbaş isimli şahsa anlattığını, Semih’in “JAVDES’e gidip görüşelim, korkma” deyip cesaret verdiğini, vakfa gidip olayı anlattığını, kendisini emniyete yönlendirdiklerini,
Savcılıkta ek olarak; ilk verdiği ifadesinde kardeşi olan sanık …’den bahsetmediğini, çünkü esasen onun herhangi bir suçu olmadığını, sadece Adana’ya gidecek olan araç kendisine ait olduğu için ve aracı başka kimseye teslim etmek istemediğinden aracı kullandığını, evde bakıma muhtaç annesi ve kardeşi olduğu için de sanık …’in zarar görmesi istemediğini, olay gerçekleştikten sonra sanık …’in kendisine ve ailesine zarar vereceğinden korktuğu için uzun süre bu olayı açıklamadığını, sanık …’den olan alacağını da tahsil edebilmek amacıyla kendisine yardımcı olduğunu, paranın dolandırıcılıktan elde edileceğini bilmediğini,
Sorgusunda farklı olarak; dolandırıcılığı fark edince durumu Javdes’e gidip açıkladığını, İstanbul’dan Ankara’ya döndükten sonraki 10 gün içinde sanık …’in kardeşinin Javdes’te çalıştığını, bu kurumun parasını hileli bir şekilde aldığını, İstanbul’dan çekilen paranın bu para olduğunu söylediğini, bu olayları Şubat ayında öğrendiğini,
Kovuşturma evresinde ek olarak; sanık …’in ilk defa hesap açılması için güvenilir biri olup olmadığını sorduğunda kardeşi sanık …’in de yanlarında olduğunu, ancak kardeşinin kendi adına hesap açılmasını kabul etmediğini, sanık …’nin yeğeni olduğunu ve kamu kurumunda çalıştığını, durumu söylediğinde sanık …’in kendisine ait araçla kaza yaptığını, borçlu olduğunu ve paraya ihtiyacının bulunduğunu, bu nedenle sanık …’in adına hesap açılabileceğini söylediğini, bunun üzerine sanık …’in “Bu hesap Güneydoğu illerinden birinde açılmalı, Adana’da açılırsa uygun olur” dediğini, o zamanlar ekonomik sıkıntıları bulunduğu için sorgulamadığını, sanık …’in de “Böyle olması lazım” dediğini, hesap açıldıktan sonra sanık …’nin kendisini aradığını, kendisinin de bu hesap numarasını sanık …’e bildirdiğini, onun kardeşi olan sanık …’ya bildirip bildirmediğini bilmediğini,
Sanık …; sanık …’ın kardeşi olduğunu, ağabeyinin Sitelerde masa sandalye imalatı ve toptan perakende satış yeri olduğunu, kendisinin de burada pazarlamacı olarak çalıştığını, sanık …’i aynı mahalleden uzun yıllardır tanıdığını, 2011 yılı ortalarında sanık … ile ağabeyinin ortaklık kurduklarını, ancak 2012 yılının 7. ayında ayrıldıklarını, sanık …’nin uzaktan akrabası olduğunu, birlikte Adana’ya banka hesabı açtırmak için giderken sanık …’nin arkadaşı olarak sanık … ile tanıştığını, 2012 yılı Şubat ayında ağabeyinin iş yerinde iken sanık …’in galericilik yaptığı zamanlardan bir kişiden 200.000 TL bir alacağının geleceğini, kendi hesabında ihtiyati tedbir bulunduğu için alamadığını söyleyince ağabeyi olan sanık …’ın paranın kendi hesabına gönderilmesini teklif ettiğini, sanık …’in ise üzerine şirket olduğu için fatura edilmesi gerekeceğini, şirketin borçlarının olduğunu, paranın ise şahsi para olduğunu, bu nedenle başka bir kişi bulması gerektiğini söylediğini, kendisi iş yerinde yokken sanık …’nin iş yerine geldiği bir gün ağabeyi, sanıklar … ve …’nin Adana’da hesap açılmasını kararlaştırdıklarını, sanık …’nin arkadaşı olan sanık … adına hesabın açılacağını sonradan öğrendiğini, sanık …’in kendisine sanıklar … ve …ile birlikte Adana’ya gideceğini söylediğini, şirket adına kayıtlı ancak kendisine ait olan aracı ile birlikte yola çıktıklarını, Seyhan ilçesinde Ziraat Bankasında sanık …’in hesap açtığını ve hemen Ankara’ya döndüklerini, ertesi gün sanık …’in hesaba yatacak paranın yüksek miktarda olmasından dolayı Ankara’dan çekilemeyeceğini, İstanbul’a gidilmesi gerektiğini söylediğini, yine kendisinin kullandığı aynı araçla sanıklar … ve …ile birlikte İstanbul’a yola çıktıklarını, sanıklar … ile…’ın ise arkalarından sanık …’a ait araçla geldiklerini, Ümraniye’de sanıklar … ile…’in banka şubesine girdiklerini, kendisinin dışarıda, sanık … ile ağabeyinin ise bir üst caddede beklediğini, saat geç olduğu için sanık …’in 5.000 TL çekebildiğini ve sanık …’e teslim ettiğini, sanık …’in sanık …’ye otel parası olarak 1.500 TL verdiğini, ertesi gün yine aynı bankaya gittiklerini, sanık …’in bankadan 700.000 TL çekip araca geldiğini, bir üst caddeye gittiklerini, sanık …’nin parayı sanık … ve ağabeyinin içinde bulunduğu araca bıraktığını, geri geldiğinde parayı sanık …’e verdiğini söylediğini, sanık …’in sanık …’ye ihtiyaçlarının olup olmadığını sorduğunu, sanık …’in bir hafta önce yaptığı kaza nedeniyle aracının 3.000 TL masrafı olduğunu söylediğini, sanık …’in de sanık …’ye 3.000 TL verdiğini bildiğini, aynı şekilde Ankara’ya döndüklerini, araç içerisindeki konuşmalardan paranın 200.000 TL olduğunu ancak 700.000 TL çekildiğini ve bu paranın Jandarma Asayiş Vakfı tarafından yatırıldığını anladığını, sanık … ile sanık … ve ağabeyinin Ankara ve İstanbul’da hiç karşı karşıya gelmediklerini, irtibatı sanık …’nin sağladığını, daha sonradan sanık …’in sanık …’i görmesinin sakıncalı olduğunun ve görmemesi gerektiğinin söylendiğini, bunu duyunca şüphelenmeye başladığını, daha sonraki tarihlerde de paranın sanık …’in olmadığını, sanık …’in kardeşi sanık …’nın şirketin parasını havale ettiğini öğrendiğini, para çekildikten 2 ay sonra sanık …’in kardeşi sanık …’nın kredi borçlarını yatırdığını, kendi borçlarını temizlediğini, babasına araç aldığını ortamlarda söylediğini, sanık …’in tehditleri nedeniyle olayı daha önce bildirmediğini, kendisinin bu olay nedeniyle maddi bir menfaatinin olmadığını, sadece yardım ettiğini,
Sanık … soruşturma evresinde; sanık …’i 6-7 yıldır tanıdığını, aynı mahallede oturduklarını, yakın arkadaş olduklarını, sanık …’ın uzaktan akrabası olduğunu, bir dönem yanında çalıştığını, sanık … ile bayan giyimi üzerine tezgahları olduğunu ve ortak olduklarını, sanık …’i 9 ay önce sanık … aracılığı ile tanıdığını, 2012 yılı Şubat ayında sanık …’ın kendisini arayıp Ziraat Bankası hesabına para yatırılacak güvenilir bir arkadaşı olup olmadığını sorduğunu, sanık …’e durumu anlattığını, kabul edince sanık …’ın iş yerine gittiklerini, sanık …’in hesaba 200.000 TL bir alacağının yatacağını söylediğini, ertesi gün sanık …’in hesabın Adana’da olması gerektiğini söylediğini, nedenini sorduğunda konuyu geçiştirdiğini ve 300 TL verdiğini, sanıklar … ve …ile birlikte Adana’ya gittiklerini, sanık …’in hesap açtığını, sanık …’i arayıp hesabı açtırdıklarını söylediğini, geri döndüklerinde sanık …’in ertesi gün İstanbul’a gidileceğini, hesaba yatan paranın kendisine verilmesi gerektiğini, arkadan sanık … ile birlikte geleceklerini, sanık …’in kendisini ve sanık …’ı görmemesi ve bilmemesi gerektiğini söylediğini, sanıklar … ve …ile birlikte İstanbul’a gittiklerini, İstanbul’da sanık … ile birlikte ilk gördükleri bankaya girdiklerinde kendisinin banka görevlisine “Hesabımıza 200.000 TL yatacak, bunu çekebilir miyiz” diye sorduğunu, görevlinin o an için bu miktar paranın şubede olmadığını, ertesi gün hazır edilebileceğini söylediğini, bankadan ayrıldıklarını, daha sonra Ümraniye Şubesine gittiklerini, görevli ile konuşurken sanık …’ın aradığını, hesaba yatacak paranın önce 300.000 TL sonra da 700.000 TL olduğunu söylediğini, banka müdürünün bir müşterinin para getireceğini, o para ile ödeme yapılacağını söylediğini, bu sırada sanık …’in sürekli kendisini aradığını, “… abi” diye hitap ettiğinde “Telefonda ismim ile hitap etme” diye kızdığını, saat 18.30’a kadar bankada beklediklerini, ancak paranın gelmediğini, sanık …’in “En azından 5.000 TL çekin, cebimizde paramız olsun” demesi üzerine 5.000 TL çektiklerini, banka müdürüne cep telefon numarasını bırakıp bankadan ayrıldıklarını, parayı sanık …’e verdiğini, harçlık olarak 500 TL aldığını, Taksim’de bir otelde kaldıklarını, ertesi gün banka müdürü arayınca bankaya gidip 695.000 TL çektiklerini, parayı çantaya koyduğunu, bir deste parayı da cebine koyduğunu, sanık …’e 2.000 TL verdiğini, araca bindiklerini, 200 metre sonra araçtan inip çantayı arkadan takip eden sanık …’ın kullandığı araçtaki sanık …’e verdiğini, sanık …’in 5.000 TL uzattığını, kendisinin de “Parayı ben aldım” diyerek araçtan indiğini, sanık …’in kullandığı araca binip Ankara’ya döndüklerini, yolda sanık …’in arayıp 20.000 TL’nin eksik olduğunu söylediğini, iki ay sonra sanık …’ın paranın JAVDES’e ait olduğunu ve sanık …’in kendisini tehdit ettiğini söylediğini, sanık …’in paranın kendisinde olduğunu düşünüp kendisi ile kavga ettiğini, paranın sanık …’de olduğunu söylediğini, sanık …’in olay öncesinde aracı ile kaza yaptığını ve aracın 3.000 TL tamir masrafı olduğunu, İstanbul ‘da paranın bankadan çekilmesinden sonra sanık …’e bu durumu anlattığını, sanık …’in 3.000 TL verdiğini, başkaca bir para almadığını, sanık …’e “Seninle bir iş yapacağız, bu işten her ay ortalama 2.000-3.000 TL civarında para kazanacaksın, yapacağın iş bankadan bir hesap numarası açtıracaksın, bu hesap numarasına bir şirketten para yatacak, parayı çektikten sonra hesabı kapatacaksın, bu işi bir ay sen yapacaksın, bir ay ben yapacağım” şeklinde bir şey söylemediğini, sanık …’in kendilerini kullandığını, olaydan yaklaşık 2 ay sonra sanık …’ın çekilen paranın Jandarma Vakfı’na ait olduğunu, sanık …’in kız kardeşinin bu vakıfta çalıştığını, muhasebeci olduğu için dosya değişikliğiyle paranın sanık …’in hesabına aktarıldığını anlattığını, sanık …’in bu olay nedeniyle kendisini tehdit ettiğini de söylediğini, sanık …’in olayı kimseye anlatmaması konusunda kendisini de tehdit ettiğini,
Kovuşturma evresinde ek olarak; Ziraat Bankası İstanbul Ümraniye Şubesi güvenlik kamerası görüntülerindeki kişilerin kendisi ile sanık … olduğunu, paranın katılan şirkete ait olduğunu bankadan parayı çektikleri sırada öğrendiğini,
Sanık … kollukta; tornacılık yaptığını, sanık …’nin mahalleden arkadaşı olduğunu, 5 yıldır tanıştıklarını, 2012 yılı Şubat ayında adı geçenin “Seninle bir iş yapacağız, bu işten her ay ortalama 2.000-3.000 TL civarında para kazanacaksın, yapacağın iş bankadan bir hesap numarası açtıracaksın, bu hesap numarasına bir şirketten para yatacak, parayı çektikten sonra hesabı kapatacaksın, bu işi bir ay sen yapacaksın, bir ay ben yapacağım” dediğini, paraya ihtiyacı olduğu için kabul ettiğini, iki gün sonra buluştuklarını, Şanlıurfa’da hesap açılması gerektiğini söylediğini, bu konuşmadan 3 saat sonra ise arayarak “Şanlıurfa değil Adana’ya gidip hesabı oradan açtıracağız” dediğini, ertesi gün sanıklar … ve … ile birlikte yola çıktıklarını, aracı sanıklar … ve …’in dönüşümlü kullandığını, Adana’da ilk gördüğü Ziraat Bankasında kendi adına hesap açtığını, sanıklar … ve …’in dışarıda uzak bir yerde beklediklerini, aynı gün Ankara’ya döndüklerini, sanık …’nin ertesi gün İstanbul’a gideceklerini söylediğini, neden diye sorduğunda “Hesaba jandarma para yatıracak, parayı İstanbul’dan çekeceğiz” dediğini, jandarma ile iş yaptıklarını, sattıkları masa, sandalyenin parası olduğunu, para miktarının 300.000 TL olduğunu söylediğini, ertesi sabah yola çıktıklarını, sanık …’nin yolda “Serdar” isimli biriyle sürekli görüştüğünü, bu görüşmelerden sonra yatacak paranın 700.000 TL olduğunu, “Serdar”ın paranın hesaba yatırılmasını sağlayan kişi olduğunu söylediğini, ayrıca kendisine 2.000 TL, sanık …’e de 1.000 TL vereceğini söylediğini, Ümraniye’de sanık … ile bankaya gittiklerinde şube müdürünün odasına girdiklerini, sanık …’nin hesap cüzdanını verip “Bu hesaba para yatacaktı, bir kontrol eder misiniz?” dediğini, hesabı kontrol eden banka müdürünün “Meblağ yüksek, siz ne iş yapıyorsunuz?” diye sorduğunu, sanık … de inşaat işi yaptığını, babasının müteahhit olduğunu söylediğini, müdürün parayı ertesi gün verebileceğini söylemesi üzerine sanık …’nin “O zaman bize şimdilik 5.000 TL verin, en azından ihtiyaçlarımızı karşılar” dediğini, banka müdürünün verdiği parayı sanık …’ye teslim ettiğini, geceyi Taksim’de lüks bir otelde geçirdiklerini, ertesi gün saat 14.00 sıralarında tekrar aynı şubeye gittiklerini, müdürün yanında bir saat paranın hazırlanmasını beklediklerini, veznedarın 695.000 TL ödeme yaptığını, kendisinin de parayı sanık …’ye verdiğini, sanık …’nin parayı yanında getirdiği bavul tipi bir çantaya yerleştirdiğini, bir veya iki para destesini de cebine koyarken gördüğünü, aşağı inerken cebindeki desteden 2.000 TL verip “Bu senin hakkın” dediğini, araca bindiklerinde sanık …’nin telefonla birisini arayıp “Biz çıktık” dediğini, 200 metre sonra aracı durdurmasını istediğini, para çantası ile birlikte aracın arkasına doğru yürüyüp arkadaki Ankara plakalı siyah bir araca bindiğini, bir iki dakika sonra geri geldiğini, yolda alışveriş için durduklarında sanık …’yi “Serdar” isimli şahsın aradığını, “Verdiğiniz para 20.000 TL kadar eksik çıktı” dediğini, sanık …’nin de sanık … ile kendisine para alıp almadıklarını sorduğunu, almadıklarını söyleyince “Serdar”ı arayıp parayı almadıklarını söylediğini, Ankara’ya döndükten bir iki gün sonra mahalleden arkadaşı olan Gökhan Aslanargun ile alkol alırken sarhoş olup bu olayı anlattığını, Gökhan’ın ortak arkadaşları olan sanık …’nin yanına gidip başkasına anlatmama karşılığında para istediğini, sanık …’nin kendisini arayıp “Başımızı belaya sokacaksın” dediğini, bir hafta sonra da … isimli bir kadının kendisini aradığını, sorular sorduğunu, kendisinin ise o an korku ile kimliğini kaybettiğini söylediğini, 2012 yılı Ekim ayı başlarında Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesinden tebligat geldiğini, söz konusu belgede JAVDES isimli vakıftan adına yatan 700.000 TL ile ilgili olarak sanık sıfatıyla ifade vermesi gerektiğinin yazılı olduğunu, ancak ifadeye gitmediğini,
Savcılıkta ek olarak; kollukta verdiği ifadesinin doğru olduğunu, ancak kollukta alınan ifadesi sırasında sanık … tarafından kandırıldığının yazılmadığını, bunu belirtmek istediğini, açtırmış olduğu banka hesabına vakfın parasının yatırılacağından haberinin olmadığını, sanık …’nin kendisi adına bir yerden para havale edileceğini, eğer kendisi hesabına para yatırılırsa paranın bloke edilebileceğini söylemesi üzerine yardım olsun diye hesap açmayı kabul ettiğini,
Kovuşturma evresinde; olay tarihinde işsiz olduğunu, Ziraat Bankası Adana Şubesinde hesap açtırdıktan sonra hesap cüzdanını Enes’e verdiğini, Enes’in de hesap numarasını sanık …’a telefonla bildirdiğini, dolandırıcılık olduğunu bilmeden hesap açtırdığını, önceki ifadelerinin doğru olduğunu,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlıkların sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için dolandırıcılık suçunun unsurlarının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde; “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.” şeklinde düzenlenmiş, 158. maddesinde ise suçun nitelikli hâlleri sayılmıştır.
Mal varlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;
1) Failin bir takım hileli davranışlarda bulunması,
2) Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması,
3) Failin hileli davranışlar sonucunda mağdurun veya başkasının aleyhine, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlaması,
Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, bu davranışlarla bir başkasına zarar vermeli, verilen zarar ile eylem arasında uygun nedensellik bağı bulunmalı ve zarar da, nesnel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik bir zarar olmalıdır.
Görüldüğü gibi, dolandırıcılık suçunu diğer mal varlığına karşı işlenen suç tiplerinden farklı kılan husus, aldatma temeline dayanan bir suç olmasıdır. Birden çok hukuki konusu olan bu suç işlenirken, sadece mal varlığı zarar görmemekte, mağdurun veya suçtan zarar görenin iradesi de hileli davranışlarla yanıltılmaktadır. Madde gerekçesinde de, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güvenin bozulduğu, bu suretle kişinin irade serbestisinin etkilendiği ve irade özgürlüğünün ihlâl edildiği vurgulanmıştır.
5237 sayılı TCK’nın 157. maddesinde yalnızca hileli davranıştan söz edilmiş olmasına göre, her türlü hileli davranışın dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının belirlenmesi gerekmektedir.
Kanun koyucu anılan maddede hilenin tanımını yapmayarak suçun maddi konusunun hareket kısmını oluşturan hileli davranışların nelerden ibaret olduğunu belirtmemiş, bilinçli olarak bu hususu öğreti ve uygulamaya bırakmıştır.
“Hile”, Türk Dili Kurumu sözlüğünde; “Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika” (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, s. 891) şeklinde, uygulamadaki yerleşmiş kabule göre ise; “Hile nitelikli yalandır. Yalan belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmalıdır. Kullanılan hile ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve yanıltma sonucu kandırıcı davranışlarla yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hileli davranışın aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan hileli hareket olarak kabul edilemez.” biçiminde tanımlanmıştır.
Öğretide de hile ile ilgili olarak; “Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarf edilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir.” (Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Cürümler 2004, s. 453), “Hile, oyun, aldatma, düzen demektir. Objektif olarak hataya düşürücü ve başkasının tasavvuru üzerinde etki doğurucu her davranış hiledir.” (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı Suçlar, İstanbul 2011, Beta Yayınevi, 2. Baskı, Cilt I, s. 456) biçiminde tanımlara yer verilmiştir.
Yerleşmiş uygulamalar ve öğretideki baskın görüşlere göre ortaya konulan ilkeler göz önünde bulundurulduğunda; hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkânlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.
Failin davranışlarının hileli olup olmadığının belirlenmesi noktasında öğretide şu görüşlere de yer verilmiştir: “Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir.” (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara 2012, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, s. 650), “Hileli davranışın anlamı birtakım sahte, suni hareketler ile gerçeğin çarpıtılması, gizlenmesi ve saklanmasıdır.” (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 6. Baskı, s. 343), “Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir.” (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul 2011, Beta Yayınevi, 2. Baskı, Cilt I, s. 462).
Esasen, hangi davranışların hileli olup olmadığı konusunda genel bir kural koymak oldukça zor olmakla birlikte, bu konuda olaysal olarak değerlendirme yapılmalı, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmak suretiyle sonuca ulaşılmalıdır.
Bu açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusuyla ilgili dolandırıcılık suçunun nitelikli hallerinden olan “Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle” dolandırıcılık suçu ile “Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle” dolandırıcılık suçu üzerinde durulması gerekmektedir.
1- Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu:
Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu; suç ve karar tarihinde yürürlükte bulunan TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde; “(1) Dolandırıcılık suçunun; …f- Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, işlenmesi hâlinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”, son cümlesi ise “Ancak, … (f), … bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.” şeklinde iken, suç ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile birinci fıkrada yer alan “iki yıldan yedi yıla” ibaresi “üç yıldan on yıla”, son cümledeki “üç yıldan” ibaresi ise “dört yıldan” şeklinde değiştirilmiştir.
Madde gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin ya da birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Banka ve kredi kurumları açısından dikkat edilmesi gereken husus, bu kurumları temsilen, bu kurumlar adına hareket eden kişilerin başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleridir” açıklamalarına yer verilmiş olup, bu bentte bilişim sistemleri ile banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık olmak üzere birden fazla nitelikli hal kabul edilmiştir.
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’nde, “elektronik beyin” veya “bilgileri otomatik işleme tabi tutmuş sistem” olarak adlandırılan bilgisayar; “Çok sayıda aritmetiksel veya mantıksal işlemlerden oluşan bir işi önceden verilmiş bir programa göre yapıp sonuçlandıran, bilgileri depolayan elektronik araç, elektronik beyin” anlamına gelmektedir. İnternet ise, dünya üzerindeki milyonlarca bilgisayarın birbirlerine bağlanmaları ile oluşan global bir bilgisayar ağları sistemini ifade eder. Bilişim de; “İnsanoğlunun teknik, ekonomik ve toplumsal alanlardaki iletişiminde kullandığı ve bilimin dayanağı olan bilginin özellikle elektronik makineler aracılığıyla düzenli ve akla uygun bir biçimde işlenmesi bilimi, bilginin elektronik cihazlarda toplanması ve işlenmesi bilimi” olarak tanımlanmaktadır. Yerleşmiş yargısal kararlar ve öğretideki baskın görüşlere göre de, bilişim sisteminin, verileri toplanıp yerleştirdikten sonra otomatik işleme tabi tutma imkanı veren manyetik sistemler olduğu kabul edilmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bilişim suçları; “Bilişim alanında suçlar” bölümünde düzenlenmekle beraber ayrıca, çeşitli bölümlerde de bilişim sistemleriyle işlenmesi mümkün olan suç tiplerine yer verilmiştir. “Bilişim alanında suçlar” bölümünde yer alan 243. maddesinde bilişim sistemine girme, 244. maddesinde sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, 245. maddesinde banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçları düzenlenmiştir. Bunun yanında, “Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” bölümünde yer alan 135. maddesinde kişisel verilerin kaydedilmesi, 136. maddesinde kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme, 138. maddesinde ise verilerin yok edilmemesi suçları bilişim suçu olarak nitelendirilebilecek şekilde düzenlenmiştir. Öte yandan, 132. maddesinde haberleşmenin gizliliğini ihlal, 124. maddesinde haberleşmenin engellenmesi, 125. maddesinin ikinci fıkrasında hakaret, 142. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendinde hırsızlık, 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde dolandırıcılık, 226. maddesinde müstehcenlik, 163. maddesinde karşılıksız yararlanma suç tiplerinin bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenmeleri mümkün kabul edilmiştir.
Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişiye ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır.
Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması hâlinde bu bendin uygulanması mümkündür. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle hırsızlık suçunun oluşması söz konusu olacaktır.
2- Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu:
Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun bu nitelikli hâlinin kabulü ilk defa 5237 sayılı TCK ile olmamıştır. 765 sayılı TCK’nın 504/3. maddesinde de aynı şekilde dolandırıcılığın banka veya kredi kurumlarının vasıta olarak kullanılması suretiyle işlenmesi cezayı ağırlaştıran bir neden olarak kabul edilmiştir. Bu ağırlaştırıcı neden 765 sayılı TCK’na 21.11.1990 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 3679 sayılı Kanun’un 16. maddesiyle eklenmiş, değişiklik gerekçesinde de; “Dolandırıcılık fiilin…banka veya kredi kurumunun…vasıta olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde kandırıcı niteliği fazla olacağından, bu durum nitelikli hal olarak kabul edilmiş bulunmaktadır” açıklaması yapılmıştır.
Görüldüğü üzere gerek 765 gerekse 5237 sayılı TCK bakımından kanun koyucu banka veya kredi kurumlarına duyulan güven nedeniyle, bunlar aracı kılınarak gerçekleştirilen eylemlerde, hilenin daha kolay gerçekleşmesi bankaya duyulan güvenden mağdur ya da mağdurların araştırma eğiliminin azalması ya da tümü ile ortadan kalkması nedeniyle, eylemlerin aldatıcı niteliklerini göz önüne alarak nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlemiş ve daha ağır bir yaptırıma tâbi tutmuştur.
Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken banka veya diğer kredi kurumunun mutat faaliyetlerinden ya da bu faaliyeti yürüten süjelerinden yararlanılması ya da banka ve kredi kurumlarının mutat faaliyetleri nedeniyle üretmiş oldukları maddi varlıkların suçta araç olarak kullanılması gerekmektedir.
Banka ve diğer kredi kurumlarının olağan faaliyet konuları 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesinde sayılmış olup bunlara; mevduat kabul etmek, kredi vermek, çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası (alım satımı), kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemlerini örnek göstermek mümkündür.
Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; adı geçen kurumlara ait dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi ilgili kurumda etkin işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge niteliğinde bulunması şart olmayıp belge niteliğinde olanların da özel belge niteliğinde olması ile resmi belge niteliğinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır.
Öte yandan, TCK’nın 158. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.” şeklindeki hükmün 02.12.2016 tarihli ve 29906 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 14. maddesi ile suç tarihinden sonra maddeye eklenmesi nedeniyle somut olayda uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konuları birlikte değerlendirildiğinde;
Sanık …’nın katılan Javdes A.Ş’nin muhasebe bölümünde görevli olduğu, görevi kapsamında katılan şirket ile sözleşmesi olan ve jandarma kantinlerine ürün tedarik eden firmalara yapılacak ödemeler için bilgisayar programına ilgili firmanın adını ve ödemenin vade tarihini yazarak oluşturduğu listeyi eklediği banka talimat yazısını, muhasebe müdürü ile genel müdür imzaladıktan sonra ilgili firmanın hesabına havale edilmesi için bankaya gönderdiği, firmaların banka hesap bilgileri değişikliklerini de sanığın sisteme işlediği,
Sanık …’nın ağabeyi olan sanık … ile sanıklardan…’ın şirket ortağı oldukları, masa ve sandalye üretip sattıkları, ayrıca birbirlerini uzun yıllardır tanıdıkları, sanık …’in isteği üzerine sanık …’ın uzaktan akrabası olan sanık …’den para havalesi yapılabilecek bir banka hesap numarası olan güvenilir birisini bulmasını istediği, sanık …’nin de arkadaşı olan sanık …’e sorduğu, sanık …’in paranın kendi hesabına havale edilmesini kabul ettiği, ancak sanık …’in Güneydoğu illerinden birinde açılmış bir hesap numarası istediği ve sanık …’ın kardeşi olan sanık …’den sanıklar … ile…’i önce Şanlıurfa’ya daha sonra ise Adana’ya götürmesini istediği, ayrıca 300 TL yol parası verdiği,
Sanıklar …, … ve…’in 07.02.2012 tarihinde Adana’ya gittikleri, sanık …’in Ziraat Bankası Adana Şubesinde vadesiz hesap açtırdığı, sanık …’nin hesap numarasını sanık …’a telefonla bildirdiği, aynı gün Ankara’ya döndüklerinde sanık …’nin hesap cüzdanını sanık …’den alıp sanık …’e verdiği, sanık …’in paranın İstanbul’da çekileceğini söylemesi üzerine yine sanıklar …, … ve…’in 08.02.2012 tarihinde aynı araçla İstanbul’a gittikleri, arkalarından da sanık …’ın aracı ile sanıklar … ve…’ın İstanbul’a hareket ettikleri,
07.02.2012 tarihinde sanık …’nın katılan şirketin bilgisayar sisteminde daha önceden var olan “… Mad. Paz. Ltd. Şti”nin unvanını “… Mad. Paz. Ltd. Şti. …” olarak telefon, banka hesap ve IBAN numaraları ile birlikte değiştirdiği, 00000039 numaralı açılış fişi ile 25 kalem hâlinde de 700.555,77 TL gerçek olmayan alacak kaydı oluşturduğu, oluşturduğu alacak tutarını 000056 numaralı havale fişi ile sanık …’in Ziraat Bankası Adana Şubesi nezdinde 07.02.2012 tarihinde açtığı 59077515-5001 numaralı hesaba havale edilmesi için 08.02.2012 tarihinde banka talimat listesi hazırladığı, listede değişiklik yaparak alacaklı adı kısmına sistemin kaydettiği “… Mad. Paz. Ltd. Şti. …” unvanını çıkartarak sadece “…” ismini yazdığı, listeyi eklediği banka talimat yazısını muhasebe müdürü ile genel müdüre imzalattıktan sonra Ziraat Bankası Bakanlıklar Şubesine gönderdiği, Ziraat Bankası Bakanlıklar Şubesi görevlisinin sanık …’yı arayarak “Ödeme listende 700.000 TL’lik bir ödeme var, bunu 150.000 TL’lik tutarlara bölüp göndermen lazım” dediği, sanık …’nın da ikinci bir liste hazırlayıp ödemeyi 150.000 TL’lik tutarlara böldüğü ve listeyi faksladığı, aynı görevlinin “Bu şahsa yedisinde hesap açılmış, sekizinde yüklü ödeme gönderiyoruz, bir sorun bir hata olmasın” demesi üzerine sanık …’nın “Firmanın 10-15 tane alacak faturası gözüküyor, herhangi bir yanlışlık olsa idi kontroller bu vakte kalmazdı, kontrol işlemleri bitti ödeme yapılabilir” dediği,
08.02.2012 tarihinde sanıklar … ve…’in İstanbul’da Ziraat Bankası Ümraniye Şubesine girdikleri, sanık …’in banka dışında, sanıklar … ve… bankaya yakın bir sokakta bekledikleri, sanık …’in Adana Şubesi hesabında bulunan 700.000 TL’yi çekmek istemesi üzerine, hesap cüzdanı ve kimlik bilgilerini isteyen şube müdür yardımcısı tanık Leyla’nın hesabın bir gün önce açıldığını gördüğü ve durumun şüpheli olduğunu düşünerek Adana Şubesini aradığı, paranın katılan şirket hesabından havale yoluyla geldiğini öğrendiği, sanık …’e paranın kendisine nereden geldiğini ve bu kadar fazla nakdi ne yapacağını sorduğu, ancak sanık …’nin sanık …’in konuşmasına fırsat vermediği ve babasına ait şirketle ilgili ödemelerinin olduğunu, kendisinin para işleri ile uğraştığını, sanık … ile de ortak olduklarını, ancak sanık …’in bu konulardan fazla anlamadığını söylediği, bankada 700.000 TL nakit bulunmadığını belirten tanık Leyla’nın “Herhangi bir kişiye ya da kuruma borcunuz varsa havale yapalım gerisini nakit olarak ödemeye çalışalım” dediği, sanık …’nin acil nakde ihtiyaçlarının olduğunu söylediği, tanık Leyla’nın 700.000 TL’yi Merkez Bankasından talep edip kendilerine ileteceğini söylediği ve irtibat numarası bırakmalarını istediği, ayrıca 5.000 TL ödeyebileceğini söylediği, sanıklar … ve…’in kabul etmeleri üzerine 5.000 TL’yi Adana Şubesinden yazılı onay alarak sanık …’e ödediği, sanık …’nin irtibat kurmak için kendi telefon numarasını bıraktığı ve parayı sanık …’e verdiği, sanık …’in sanık …’ye 1.500 TL harçlık verdiği, sanıklar …, … ve…’in Taksim’de bir otelde kaldıkları, bir gün sonra 09.02.2012 tarihinde saat 09.00 sıralarında sanık …’nin tanık Leyla’yı aradığı ve paranın hazır olup olmadığını sorduğu, aynı gün saat 13.30 sıralarında sanıklar …, … ve…’in tekrar Ümraniye Şubesine gittikleri, 694.500 TL’nin sanık …’e ödendiği, tanık Leyla’nın parayı saymalarını istediği, ancak sanıklar …ve …’nin parayı saymadan bir çantaya doldurdukları, dışarıda bekleyen sanık …’in kullandığı araca bindikleri, bir süre gittikten sonra durdukları ve sanık …’nin araçtan inerek arkadan kendilerini takip eden sanık …’ın kullandığı araçtaki sanık …’e para çantasını teslim ettiği, sanıkların aynı gün Ankara’ya döndükleri, bilahare sanık …’in 20.02.2012 tarihinde Ostim Şubesinden 535 TL daha çektiği,
Katılan şirketin muhasebe müdürü olan tanık …’in 2012 yılı Şubat ayı faaliyet dosyası için 21.03.2012 tarihinde bilgisayardan aldığı mizanda borç ve alacağın birbirini tutmadığını görmesi üzerine yapılan araştırmada, herhangi bir fatura olmadan sanık … adına ve hesabına 700.555,79 TL alacak kaydı oluşturulduğunun ve bankadan paranın çekildiğinin tespit edildiği olayda;
Sanık …’nın katılan şirketin bilgisayar sisteminde daha önceden kayıtlı olan bir firmanın unvanını değiştirip hesap numarası olarak da, kardeşi olan sanık …’in kendisine ilettiği sanık …’in 07.02.2012 tarihinde Adana’da açmış olduğu hesap numarasını kaydetmesi ve sanık … adına gerçek olmayan toplam 700.555,72 TL alacak oluşturması, değiştirdiği unvan bilgisini bilgisayar sistemine yazarak alacak tutarının toplu ödeme günü olan 08.02.2012 Çarşamba günü yapılacak ödeme listesine dahil edilmesini sağlaması, ardından paranın sanık …’in hesabına havale edilmesi için banka talimat yazısı hazırlaması, talimata ekli listede alacaklı adı kısmına müdahale edip sadece sanık …’in ad ve soyadına yer vermesi, talimat yazısını muhasebe müdürü ile genel müdüre imzalatması ve ardından bankaya göndermesi, miktar itibarıyla havale işlemi yapılamaması üzerine ikinci bir liste hazırlayıp parayı dört adet 150.000 TL ve bir adet de 100.555,72 TL’lik tutarlara bölmesi, banka görevlisinin hesabın bir gün önce açıldığı ve tutarın da yüksek olduğu uyarısına rağmen gerekli kontrollerin yapıldığını söylemesi,
Sanık …’in atılı suçlamayı kabul etmemesine rağmen sanık … ile irtibatı sanık …’den başka diğer sanıkların sağlamalarının ve sanık …’in banka hesap numarasını sanık …’ya iletmelerinin dosyada mevcut deliller ve ifadeler kapsamında imkânsız olması, sanık …’in güvenilir bir kişinin hesap numarası bulmasını sanık …’dan istemesi üzerine, sanık …’ın akrabası olan sanık …’nin arkadaşı sanık …’in kendi adına açacağı hesap numarasının kullanılmasını kabul etmesi neticesinde hesabın hangi ilde açılacağına karar vermesi, sanıklar …’e talimat verip … ve…’i Adana’ya götürmesini istemesi ve 300 TL yol parası vermesi, sanık … aracılığı ile öğrendiği banka hesap numarasını sanık …’ya ilettikten sonra paranın hesaba havale edileceği günü de sanık …’dan öğrenip Adana’dan dönen diğer sanıkları İstanbul’a yönlendirmesi, sanık … ile birlikte peşlerinden İstanbul’a gitmesi ve 08.02.2012 tarihinde çekilen 5.000 TL ile 09.02.2012 tarihinde çekilen 694.500 TL’yi de teslim alması, diğer sanıklara otelde kalmaları için harçlık vermesi, telefon görüşmelerine ilişkin kayıtlara göre 04.02.2012 ve 11-12-14.02.2012 tarihlerinde sanık … ile mesajlaştığının ve görüşmeler yaptığının tespit edilmesi,
Sanık …’ın aşamalarda sanık …’den olan alacağını alabilmek için sanık …’in daha önce galericilik yaptığı dönemden kalma bir alacağını tahsil edebilmesi için yardımcı olduğunu, olayda menfaati bulunmadığını savunmasına rağmen sanık …’in hesabın Adana ilinde açılmasını istemesi üzerine Adana’ya gidecek olan sanıklar … ve…’i götürmesi için kendisine ait aracı kardeşi olan sanık …’e vermesi, olay tarihlerinde sanık …’in yanında bulunan sanık … ile sürekli irtibat hâlinde olması, nitekim 01.02.2012 ve 15.02.2012 tarihleri arasında kendi adına kayıtlı 0532…ve 0532 … numaralı GSM hatları ile toplam 148 defa görüşme kaydının bulunması, sanık …’den aldığı bilgileri sanık …’e aktarması, sanık … ile birlikte parayı çekmek üzere İstanbul’a hareket eden diğer sanıkların peşlerinden gitmesi, sanık … ile birlikte parayı teslim alması, Ankara’ya gelip iş yerine gittiğinde tanık …’ya içinde para olduğunu söylediği bavulu odaya koyup kapıyı kilitlemesini istemesi, İstanbul’dan döndükten hemen sonra daha önce ödenmeyen işçi ücretlerini ödemesi,
Sanık …’in, ağabeyi olan sanık …’ın sanık …’den olan alacağını alabilmesi için yardımda bulunduğunu savunmasına rağmen sanık …’in verdiği talimat üzerine, akrabası olan sanık …’nin arkadaşı sanık … adına hesap açılmasının sağlanması için Adana iline adı geçen sanıkları götürmeyi kabul etmesi, Ankara’ya döndüklerinde sanık …’in hesaba yatacak paranın miktarının çok olduğunu ve Ankara’da çekilemeyeceğini, İstanbul’a gidilmesi gerektiğini söylemesi üzerine sanıklar … ve…’i İstanbul’a götürmesi, sanıklar … ile…’ın başka bir araçla arkalarından İstanbul’a geldiklerini bilmesi, paranın bankadan iki günde çekilmesi sırasında bankanın dışında beklemesi, arkalarından İstanbul’a gelen sanıklar … ile…’ın sanık … ile Ankara ve İstanbul’da karşı karşıya gelmemelerini sağlaması, adı geçen sanıkların bankaya yakın başka sokakta kendilerini beklediklerini bilmesi ve bu sanıklarla irtibatı sanık …’nin sağladığını ifade etmesi,
Sanık …’nin sanık …’ın kendisini arayıp Ziraat Bankası hesabına para yatırılacak güvenilir bir tanıdığı olup olmadığını sorması üzerine, arkadaşı olan sanık …’e durumu anlatması, sanık …’in kabul etmesi üzerine birlikte Adana’ya gitmesi, açılan hesap numarasını sanık …’a iletmesi ve 01.02.2012 ve 15.02.2012 tarihleri arasında kendi adına kayıtlı 0531…numaralı GSM hattı ile toplam 148 defa görüşme gerçekleştirdiği sanık … ile sürekli irtibat hâlinde olması, sanık … ile birlikte Ziraat Bankası Ümraniye Şubesine gittiklerinde banka görevlisinin hesap sahibi olan sanık …’e sorduğu sorulara cevap vererek kendisini “…” olarak tanıtması, babasının isminin de “…” olduğunu ve babasına ait şirketinin alacağı bulunduğunu, sanık …’in şirkete ortak olduğunu ve para işleri ile ilgilendiğini ancak bu konulardan fazla anlamadığını söylemesi, irtibat için kendi numarasını vermesi, çekilen parayı çantaya koyarken bir destesini cebine atıp bankadan çıkarken sanık …’e 2.000 TL vermesi,
Sanık …’in, sanık …’nin teklifi üzerine Adana’ya gidip kendi adına bir hesap açmayı ve paranın bu hesaba yatırılmasını kabul etmesinden başka Ümraniye Şubesinden parayı bizzat çekmesi, para çekmek isterken hesabın bulunduğu Adana Şubesi görevlisi ile görüşmesinde katılan şirkete … adına diş dolgu malzemesi satışı yapıldığını, …’ın oğlu …’ın arkadaşı olduğunu, banka hesaplarında problem olduğu için kendi hesabının kullanıldığını söylemesi, Ümraniye Şubesi görevlisinin kendisine sorduğu sorulara sanık …’nin verdiği gerçek dışı cevaplara itiraz etmemesi, sanık …’nin parayı çantaya koyarken bir veya iki para destesini cebine koyarken gördüğünü, aşağı inerken de kendisine cebindeki desteden 2.000 TL verip “Bu senin hakkın” dediğini ifade etmesi, sanık …’nin sürekli sanık … ile irtibat hâlinde olduğunu ve ona bilgi aktardığını bilmesi, katılan şirket muhasebe müdürü tanık …’in kendisini cep telefonundan arayıp bankadan para çekip çekmediğini sorması üzerine kimliğini kaybettiğini söylemesi,
Nihayet Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 07.02.2013 tarihli ve 5659-319 sayılı iddianamesinde sanıkların eylemlerinin “bilişim sistemlerini ve bankayı aracı kılmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık” olarak nitelendirilmesi ve Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.06.2013 tarihli ve 83-226 sayılı kararında sanıkların eylemlerinin “bankanın araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” değil, “iştirak halinde bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” olarak kabul edilip sanıkların mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
Hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanıkların katılan şirket zararına menfaat elde ederken banka hesabı kullandıklarının sabit olduğu, ancak dolandırıcılık suçunun oluşumu bakımından gerekli hilenin bankanın herhangi bir maddi varlığı kullanılarak gerçekleştirilmediği, elde edilen menfaate konu paranın sanık …’in hesabına havale edilmesi amacıyla sanık …’nın hazırladığı listenin katılan şirkete ait bilgisayar muhasebe sisteminde kendisi tarafından oluşturulan gerçek olmayan firma unvanı ile alacak kayıtlarına dayandığı, bu şekilde oluşturulan listenin ekli olduğu banka talimat yazısının katılan şirket yetkililerince onaylanmasının ardından bankaya gönderildiği ve bu nedenle sanıkların eylemlerinin TCK’nın 157. maddesinde düzenlenen “basit dolandırıcılık” veya TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde düzenlenen “bankanın araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunu değil, aynı bentte düzenlenen “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçunu oluşturduğu,
TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunun suç ve karar tarihinde alt sınırının üç yıl üst sınırının ise yedi yıl hapis cezası olarak düzenlendiği, aynı maddenin son fıkrasında adli para cezasının suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağının öngörüldüğü, somut olayda sanık …’nın 13 yıldır çalıştığı katılan kurumun işleyişini bildiği ve sanık …’e bu konuda bilgi aktardığı, sanıklar … ile…’ın diğer sanıkların yapmaları gereken eylemleri belirledikleri ve bütün sanıkların birbirlerinden haberdar bir şekilde birlikte hareket ettikleri, sanıkların hazırladıkları plan doğrultusunda üstlendikleri görevler itibarıyla eylemlerinin katılan şirket hesabından paranın çekilmesini sağlamaya yönelik olduğu ve her bir sanığın suçun oluşumuna doğrudan katkıda bulunduğu, dolandırıcılık suçunun oluşumu bakımından hileli davranışları gerçekleştiren ile haksız menfaati temin edenin aynı kişi olması gerekli olmadığı gibi sanıkların gerçekleştirdikleri eylem ile katılan şirket zararına elde ettikleri 700.000 TL menfaati kendi aralarında değişik miktarlarda paylaşmalarının suçun oluşumuna etkisinin bulunmadığı, Yerel Mahkemenin 13.06.2013 tarihli kararının hüküm kısmında; suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, sanıkların kastının yoğunluğu, güttükleri amaç ve saikleri dikkate alınarak temel cezanın takdiren ve teşdiden alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle tayin edildiğinin belirtildiği ve aleyhe temyiz de bulunmadığı hususları göz önüne alındığında; Yerel Mahkemenin alt sınırdan bir miktar uzaklaşarak her bir sanık yönünden temel hapis cezasını dört yıl, adli para cezasını ise alt sınırdan uzaklaşmadan suçtan elde edilen menfaatin iki katı olarak belirlemesinin dosya kapsamına uygun ve isabetli olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkeme hükmü ile bu hükmü onayan Özel Daire kararı isabetli olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Ulaşılan bu sonuç karşısında, Özel Daire onama kararından sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca “uzlaştırma” işlemi yapılması gerekip gerekmediğine ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirilmemiştir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 08.09.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.