Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2015/67 E. 2016/30 K. 26.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/67
KARAR NO : 2016/30
KARAR TARİHİ : 26.01.2016

Mahkemesi : … Anadolu 1. Çocuk
Kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde sanıkların beraatına ilişkin … Çocuk Mahkemesince verilen 30.01.2012 gün ve 851-31 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile;
“Oluş ve dosya içeriğine göre, mağdur ile suça sürüklenen çocuklar arasında başka bir kavga olayından dolayı husumet bulunduğu, olay tarihinde bu nedenle çıkan tartışma ve kavga neticesi suça sürüklenen çocukların aynı suç işleme kararıyla mağduru bıçakla kasten yaraladıkları aşamalardaki mağdur beyanı, beyanlarla uyumlu adli raporu, suça sürüklenen çocukların kavga olduğu yönündeki savunmaları karşısında, atılı suçtan cezalandırılmaları yerine, dosya kapsamı ile uyumlu bulunmayan gerekçelerle beraatlerine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise … gün ve … sayı ile;
“Olay günü mağdurun yanındaki şahıslarla birlikte internet kafeye geldiği, ellerinde bıçak ve demir çubuklar olduğu ve internet kafede bulunan sanıklara saldırdıkları, mağdurun bacağından yaralandığı, tanık beyanlarına göre sanıklarda herhangi bir kesici ve delici alet bulunmadığı, mağdurla gelen gruptakilerde bu tür aletler olduğu, gerek mağdur anlatımları, gerekse sanık savunmalarına göre sanıkların müsnet suçu işlediklerine ilişkin iddiadan başka delil bulunmadığı” gerekçesiyle ilk hükmünde direnerek, sanıkların beraatlarına ve dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar vermiştir.
Resen temyize tâbi olmayan direnme hükmünün mağdur, sanıklar, müdafileri ya da Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmemiş olmasına karşın, yerel mahkemece dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.01.2015 gün, 4966 sayı ve “incelenmeksizin iade” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların kasten yaralama eyleminin sabit olup olmadığının tespitine ilişkin ise de, öncelikle Cumhuriyet savcısı, mağdur veya sanıklar tarafından temyiz edilmeyen mahkeme kararının Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Özel Dairece ilk hükmün bozulmasından sonra mahkeme tarafından sanıkların ve mağdurun duruşma gün ve saatini bildirir bozma ilamı ekli çağrı kâğıdı ile çağrıldığı, ancak gelmemeleri üzerine ilk celse aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların savunmaları ve mağdurun beyanı alınmadan ilk hükümde direnildiği, gerekçeli kararın sanıklara tebliğ edildiği, kararın Cumhuriyet savcısı, mağdur veya sanıklar tarafından temyiz edilmemesine rağmen, dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderildiği anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, kanuna ve usulüne uygun bir temyiz davası açılmış bulunmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki süre şartıdır. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre hükmün tefhiminden, tefhim edilmemiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi, anılan maddenin üçüncü fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlayacaktır.
Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart istektir. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “davasız yargılama olmaz” ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılamaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 305. maddesinin birinci fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden yapılması kabul edilmiştir. Ancak onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda süre ve istek şartına uygun olarak bir temyiz davası açılmamış ise, mahalli mahkeme hükmünün Yargıtay’ca resen incelenmesi mümkün değildir. Direnme kararlarının temyizen incelenmesi bakımından da aynı şartlar geçerlidir.
Öte yandan, resen temyize tâbi bulunmamasına rağmen yerel mahkemece, şikâyetçi, sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen direnme hükmünün yasa yolu bildiriminde dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi karşısında, kanuna ve usulüne uygun bir kanun yolu bildirimi bulunup bulunmadığı ve tarafların müracaat edilecek kanun yolu konusunda yanıltılıp yanıltılmadıkları hususu üzerinde de durulmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesi uyarınca;
“Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”
1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içerisinde hükmü veren mahkemeye verilecek dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla olacağı, bu takdirde beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde ise, karar ve hükümlerde başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, başvuru süresi ve yönteminin hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ve açıkça gösterilmesi gerektiği düzenlemelerine yer verilmiş olup, anılan hükümlere aykırılık, aynı kanunun 40. maddesi gereğince “eski hale getirme nedeni” oluşturacaktır. Bu bildirimdeki temel amaç, süjelerin başvuru haklarını etkin bir şekilde kullanmalarının sağlanması ve kanun yolu bildirimindeki eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Burada dikkat edilecek ya da eski hale getirme nedeni oluşturacak husus eksik veya hatalı bildirim nedeniyle hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.
CMK’nun 264. maddesinde de, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda, kanun yolu, süresi veya mercide hatanın, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu durumda başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili bulunan mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda yerel mahkemece, hükmün resen temyize tâbi bulunmamasına rağmen şikâyetçi, sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen hükmün kanun yolu bildiriminde dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi karşısında, kanun yolu bildirimindeki tarafları hataya düşürecek eksiklik giderilerek, gerekçeli kararın kanuna uygun bir kanun yolu bildirimini içerir şekilde taraflara tebliği ve hükmün temyiz edilmesi durumunda da dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Özel Dairece hükmün bozulmasından sonra yerel mahkemece tensiple sanıkların ve mağdurun duruşma gün ve saatini bildirir bozma ilamı ekli çağrı kâğıdı ile çağrıldığı, ancak duruşmaya gelmemeleri üzerine yokluklarında ilk hükümde direnildiği anlaşılmıştır. Resen temyize tâbi olmayan direnme kararı Cumhuriyet savcısı, sanıklar ya da mağdur tarafından da temyiz edilmemiştir.
Bu itibarla, yerel mahkeme hükmüne karşı açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve kararın resen de temyize tâbi olmaması nedeniyle dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
… Anadolu 1 Çocuk Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararına ilişkin dosyanın, açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve hükmün resen de temyize tâbi olmaması nedeniyle incelenmeksizin mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.