Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2015/591 E. 2016/59 K. 16.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/591
KARAR NO : 2016/59
KARAR TARİHİ : 16.02.2016

Mahkemesi : … Asliye Ceza
İftira suçundan sanık …’ın beraatine ilişkin, … Asliye Ceza Mahkemesince verilen … gün ve … sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile;
“Katılanın beyanı, Adli Tıp Kurumu Belge İnceleme Şubesinin … tarihli raporu ve tüm dosya kapsamından; sanığın, aleyhine yapılan icra takibinin dayanağını oluşturan ve soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından da kendisine gösterilen senetteki imzanın kendisine ait olmadığını, katılan tarafından sahte olarak düzenlendiğini belirterek şikâyette bulunması üzerine, katılan hakkında sahtecilik suçundan yapılan soruşturmada suça konu senetteki imzanın sanığa ait olduğunun tespit edildiği anlaşıldığından sanığın sübuta eren ve unsurları yönünden oluşan iftira suçundan mahkûmiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise … gün ve … sayı ile;
“…Senet altındaki imzanın sanığın eli ürünü olduğu Adli Tıp Kurumu raporundan anlaşılmakta ise de, sanığın sonraki savunmalarında söz konusu senedin kendisi tarafından …’a verildiğinin ve kendisine daha sonra iade edildiğinin kabul edildiği, sanığın senede itirazının katılana böyle bir borcu olmadığı gerekçesine dayandığı, katılana senet vermediği düşüncesi ile imzaya itirazda bulunulduğu, senedin …’a verilip onun tarafından iade edildiğinin tanıklar ve katılan beyanlarından da anlaşıldığı, sanığın …’a verdiği 01.03.2005 vadeli, 25.12.2004 keşide tarihli senedin katılan tarafından 2008 yılında icraya konulduğu, sanıkla katılan arasındaki ortaklık ilişkisinin bu tarihten iki yıl önce sona erdiği nazara alındığında, sanığın lehtarın cirosu silinmiş senedin kendisi tarafından verilmediği kanaati ile katılan hakkında şikayetçi olduğu yönündeki savunmalarının olayın oluşu ile uyumlu olduğu, bu nedenle atılı iftira suçu yönünden kastının bulunmadığı” gerekçesiyle direnerek sanığın önceki hükümdeki gibi beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.06.2015 gün ve 202044 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı iftira suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususu öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanığa duruşma gününün tebliğ edildiği ancak sanığın duruşmaya katılmadığı, bu şekilde aleyhine olan bozma kararına karşı sanıktan diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafiin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala 5271 sayılı CMK’nun 307/2. maddesinde de yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK’nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönünde bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- … Asliye Ceza Mahkemesinin … gün ve … sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.