Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2015/390 E. 2015/497 K. 08.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/390
KARAR NO : 2015/497
KARAR TARİHİ : 08.12.2015

Mahkemesi : … Asliye Ceza
Hırsızlık suçundan sanık …’ın 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b, 143/1, 62, 53/1-3-5 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, … Asliye Ceza Mahkemesince verilen … gün ve … sayılı hüküm kanun yollarına başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
Bu hükme karşı Adalet Bakanlığının … gün ve … sayılı kanun yararına bozma talebi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve .. sayı ile;
“…A – Sanık …’ın mağdur …’a karşı işlediği hırsızlık suçu yönünden;
1- Hırsızlık suçunda koşulları mevcut olduğu hâlde TCK’nun 168. maddesinin uygulanmaması,
2- Hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suç olmadığı hâlde hakkında TCK’nun 53/5. maddesinin uygulanması,
Nedenleriyle … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … günlü, … esas ve … karar sayılı kararının CMK’nun 309/4-b maddesi uyarınca bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise … gün ve .. sayı ile;
“İtirazın konusunu oluşturan uyuşmazlık; sanık … hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünde, daha az ceza verilmesi sonucunu doğuran etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiği ve bunun yanında cezanın kaldırılmasını gerektiren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 53. maddesinin 5. fıkrasının uygulanmasının yerinde olmadığına ilişkin kanun yararına bozma istemlerinin kabulü halinde Özel Dairece, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince mi yoksa aynı fıkranın (b) bendi gereğince mi işlem yapılacağının belirlenmesine ilişkindir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün bozulması üzerine mahkemece yeniden yargılama yapılmasını gerektiren durum, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (b) bendinde sınırlı bir biçimde sayılmıştır. Buna göre, mahkûmiyet hükmünün bozulması üzerine kararı veren mahkemece yeniden yargılama yapılabilmesi için, bozma nedeninin davanın esasını çözmeyen yönüne, savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul hükmüne ilişkin olması gerekmektedir.
Bozma nedeni, netice itibarıyla hükümlüye daha az bir cezanın verilmesini veya cezanın kaldırılmasını gerektiriyorsa, 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, bu az cezaya ya da cezanın kaldırılmasına Özel Dairece karar verilmesi gerekmektedir. Özel Dairece, daha az cezaya hükmedilmeyip veya kaldırılması gereken ceza kaldırılmayıp yerel mahkemeye bırakılması halinde, yerel mahkemenin vereceği karar yok hükmünde olacağından, hükümlü lehine sonuç doğuracak olan hukuka aykırılık da yasal olarak giderilmemiş olacaktır.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun … gün ve … sayılı kararında, suçun nitelendirilmesinde yapılan hata sonucu daha az cezayı içeren maddenin uygulanması için kanun yararına bozma isteminin kabul edilmesi halinde, uygulanacak kanun maddesinde asgari had ile yukarı had arasında farklı cezaların uygulanması ile alt hadden ceza tayin edilmesi halinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50 ve 51. maddelerinin tatbik imkanı doğduğu halde, bozma nedeni 5271 sayılı Kanun’un 309/4-d maddesi kapsamında kabul edilip, daha az cezayı öngören maddenin bizzat Özel Dairece uygulanması gerektiğine karar verilmiştir.
Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarihli ve … esas, … sayılı kararında da, hırsızlık suçundan sanık lehine etkin pişmanlık hükmünü içeren 5237 sayılı Kanun’un 168. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin bozma nedeninin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kaldığı kabul edilerek, bizzat Özel Dairece 5237 sayılı Kanun’un 168. maddesi hükmü uygulanmak suretiyle hükümdeki hukuka aykırılığın giderilmesi sonucuna ulaşılmıştır.
Yine Yargıtay … Ceza Dairesinin … gün ve … esas, … sayılı ve … Ceza Dairesinin … gün ve … esas, … sayılı kararlarında da, hırsızlık suçundan tayin olunan cezadan 5237 sayılı Kanun’un 168. maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma nedeninin 5271 sayılı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kaldığı kabul edilmiştir.
Somut olayda, hükümlü … hakkında nitelikli hırsızlık, nitelikli hırsızlığa teşebbüs, hırsızlık, mala zarar verme, geceleyin konut dokunulmazlığının ihlali, iftira ve resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan yargılama neticesinde, eylemlerine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 116/4, 119/1-c, 141/1, 142/1-b, 143/1, 35/1-2, 151/1, 204/1, 268/1 ve 62. maddeleri gereğince 3 ay 10 gün (iki kez), 1 yıl 8 ay (üç kez), 1 yıl 11 ay 10 gün, 1 yıl 5 ay 15 gün, 11 ay 20 gün ve 10 ay hapis cezasına hükmolunmuştur. Yerel mahkemece sanığın mağdur …’a karşı işlediği hırsızlık suçundan sonra çalınan bilgisayarın yerini göstermek suretiyle mağdura iadesini sağlamasına rağmen bu suçtan kurulan hükümde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 168/1. maddesi gereğince cezadan indirim yapılmaması ve sanığa yüklenen tüm suçların 5237 sayılı Kanun’un 53/1. maddesinde sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenmediği gözetilmeden aynı maddenin 5. fıkrasının uygulanması nedenlerinden dolayı hukuka aykırı hareket edilmiştir. Bu nedenle Özel Dairece kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi yerindedir. Ancak buradaki bozma nedenleri, mahkûmiyet hükmünde hükümlüye daha az ceza verilmesi sonucunu doğuran ve cezanın kaldırılmasını gerektiren bozma nedenleri olduklarından, yeniden yargılama yasağı nedeniyle belirlenen hukuka aykırılıkların Özel Dairece, sanığın mağdur …’a karşı işlediği hırsızlık suçundan tayin olunan cezadan, 5237 sayılı Kanun’un 168/1. maddesi gereğince indirim yapılması ve aynı Kanun’un 53/5. maddesinin uygulanmasına ilişkin düzenlemelerin de karardan çıkartılması suretiyle giderilmesi gerektiği gözetilmeden, kararın bozulmasına ve bir kısım suçlar yönünden 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendinin, etkin pişmanlık hükmünün uygulanmasını gerektiren suç yönünden ise aynı maddenin (b) bendinin uygulanmasına ve hukuka aykırılıkların mahallinde mahkemesince giderilmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kanun yararına bozma nedeninin sanık hakkında daha az ceza verilmesini gerektirmesi halinde, lehe olan cezaya Özel Dairece mi yoksa yerel mahkemesince mi hükmolunacağının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
26.11.2011 tarihinde sanık … ile inceleme dışı diğer sanık …’ın katılan …’ın işyerinden hırsızlık yaparken yakalandıktan sonra, mağdur …’ın işyerinden de hırsızlık yaptıklarını söyleyip mağdurun işyerinden çaldıkları bilgisayarın yerini göstermek suretiyle iadeyi sağladıkları,
Sanık … ve inceleme dışı diğer sanık … hakkında, mağdur …’a yönelik hırsızlık suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b, 143/1, 62, 53/1-3-5 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği,
İnceleme dışı diğer sanık …’ın hükmü temyiz etmesi üzerine Yargıtay … Ceza Dairesince; 5237 sayılı TCK’nun 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi ve hırsızlık suçunun, 5237 sayılı TCK’nun 53/1. maddesinde sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlardan olmadığı dikkate alınmadan, aynı Kanunun 53/5. maddesinin uygulanması isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
Sanık … yönünden temyiz edilmeksizin kesinleşen hükümle ilgili olarak ise, sanık hakkında mağdur …’a yönelik hırsızlık suçu yönünden koşulları mevcut olduğu halde TCK’nun 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanmaması ile hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen bir suç olmadığı halde sanık hakkında TCK’nun 53/5. maddesinin uygulanması nedenleriyle Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu,
Özel Dairece kanun yararına bozma talebindeki düşünce yerinde görülerek yerel mahkeme hükmünün 5271 sayılı CMK’nun 309/4-b maddesi uyarınca bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen, 1412 sayılı CMUK’nda ise “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nun 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı kanun maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama belirlenirken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece, sanığın mağdur …’a karşı işlediği hırsızlık suçundan dolayı koşulları oluşmasına rağmen TCK’nun 168. maddesinin uygulanmaması ile hak ve yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suç olmadığı halde hakkında TCK’nun 53/5. maddesinin uygulanması isabetsiz olup, Özel Dairece kanun yararına bozma isteminin kabulüne ve kararın bozulmasına karar verilmesi kanuna uygundur.
Ancak, bu aykırılıklar 5271 sayılı CMK’nun 309/4-d maddesi kapsamında kalmakta olup, yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, belirlenen hukuka aykırılıkların Özel Dairece sanık hakkında mağdur …’a karşı işlediği hırsızlık suçundan dolayı verilen cezadan 5237 sayılı TCK’nun 168. maddesi uyarınca indirim yapılması ve hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCK’nun 53/5. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkarılması suretiyle giderilmesi yerine, hükmün bozulduktan sonra müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, belirtilen hukuka aykırılıkların giderilmesi için 5271 sayılı CMK’nun 309/4-d maddesi uyarınca karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay … Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay … Ceza Dairesinin … gün ve … sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Belirtilen hukuka aykırılıkların giderilmesiyle ilgili olarak 5271 sayılı CMK’nun 309/4-d maddesindeki yetkiye istinaden karar verilmesi için dosyanın Yargıtay … Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.12.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.