Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2015/334 E. 2016/317 K. 20.09.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/334
KARAR NO : 2016/317
KARAR TARİHİ : 20.09.2016

Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza

Temyiz Edenler : Sanık müdafii, Cumhuriyet savcısı ve resen
Canavarca hisle kasten öldürme suçundan sanık …’in 5237 sayılı TCK’nun 82/1-b, 62, 63, 53 ve 54. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, mahsuba, hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.09.2012 gün ve 178-286 sayılı resen temyize tâbi olan hükmün, sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.12.2013 gün ve 3824-7924 sayı ile;
“…Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanığın, komşusu maktul ile birlikte apartmanın sığınağına indikleri, eşyaların düzenli konulması konusunda konuştukları sırada sanığın, depoda bulunan baltayı alarak künt tarafı ile maktulün kafasına vurduğu, yere düşen maktulün boyun bölgesine baltayla maktulün başını gövdeden ayıracak şekilde birçok kez vurarak öldürdüğü olayda;
Sadece öldürme kastına yönelik çok sayıdaki yaranın ve sebepsiz öldürmenin canavarca his saikiyle öldürme suçunun kanıtı sayılamayacağı anlaşılmakla, sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılması yerine, suç niteliğinde hataya düşülerek yazılı şekilde canavarca hisle öldürme suçundan hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 25.02.2014 gün ve 86-48 sayı ile;
“…aralarında hiçbir husumet bulunmayan sanık ve maktulün bodrum katına birlikte indikleri, birlikte inmelerini maktulün eşinin de gördüğü, (şayet aralarında bir husumet olsaydı birlikte bodrum katına inmelerinin hayatın olağan akışına aykırı olacağı gerçeği karşısında) sanığın aşağı indikten sonra maktulün depodaki eşyaların dağınık olduğunu söylemesini takiben aralarında hiçbir tartışma olmadan:
– Tamamen maktulü antipatik bulması neticesinde ve sadist bir duygu ve düşüncenin sevki ile yani sanığı öldürme eylemine sürükleyen sebepler arasındaki oransızlık,
– Sanığı eylemi gerçekleştirmeye yönelten öldürme psikolojisinin toplumun ortak bilincinin, duygusunun ve vicdanının hiçbir zaman onaylamayacağı bir olgu oluşu,
– Sanığın eline aldığı baltayla maktulü antipatik görmenin dışında öldürmeyi gerektirecek hiçbir neden bulunmayışı,
– Sanığın maktulün kafasını gövdeden ayıracak sayıda balta darbesi vurması,
– Bu öldürme eyleminin de sanığın kötülüğünü sergileyen bir ölçüt olarak ortaya konulduğu, sanığın eylemini maktulün kafasının vücuttan ayrıldığını görmesi üzerine sonuçlandırması ile davranışındaki tehlike boyutu, sanığın tamamen canavarca his sevki ile eylemi gerçekleştirdiği…” gerekçesiyle direnerek, önceki hüküm gibi karar vermiştir.
Resen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısı tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30.03.2015 gün ve 141297 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunda direnme üzerine duruşmalı inceleme yapılabileceğine dair bir yasal düzenleme olmadığından, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 318. maddesi uyarınca, sanık müdafiinin duruşma isteminin reddine karar verilmiştir.
Suçun sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık bulunmayan olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç niteliğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık …’in, Ankara ili Mamak ilçesi Kutlu Mahallesinde bulunan Gülşen Apartmanında ikamet ettiği, olay tarihinde 68 yaşında olan maktul …’ün ise aynı apartmanda ikamet eden oğlunun yanında kaldığı, sanığın söz konusu apartmanın eski yöneticisi olduğu, maktulün oğlunun ise olay tarihinde apartmanın yöneticiliğini yaptığı, olay günü saat 18.15 sıralarında Akdere Polis Merkezine giden sanığın, cinayet işlediğini görevli polis memurlarına bildirdiği,
18.01.2012 tarihli olay yeri ve ölü muayene tutanağında; olayın meydana geldiği yerin, sanık ve maktulün ikamet ettikleri apartmanın bodrum katı olduğu, zeminde 65-70 yaşlarında, 170 cm boylarında ve 75-80 kg ağırlığında, başı gövdesinden kısmen ayrılmış bir erkek cesedinin bulunduğu, etrafta kan birikintisi ve sıçramış kan lekeleri ile cesedin ayak kısmına dayalı vaziyette bir balta bulunduğu bilgilerine yer verildiği,
Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığınca düzenlenen otopsi tutanağında; kişinin ölümünün, kesici ezici alet yaralanmalarına bağlı, kafa kubbe ve kaide, boyun omurları ve yüz kemik kırıkları ile karakterli beyin kanaması, boyun büyük damar yaralanmaları ile karakterli dekapitasyona (başın gövdeden ayrılmasına) bağlı meydana geldiğinin ifade edildiği,
Sanık hakkında düzenlenen adli raporda; vücudunda herhangi bir darp cebir izine rastlanılmadığının belirtildiği,
Sağlık Bakanlığı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 07.06.2012 tarihli sağlık kurulu raporunda; sanığın yapılan ruhsal muayenesinde herhangi bir psikopatoloji saptanmadığı, işlediği cinayet fiilinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılamayacak veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini azaltacak bir psikiyatrik hastalığının olmadığı tespitine yer verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan …; maktulün eşi olduğunu, olay tarihinde eşinin camiye gitmek üzere hazırlanıp evden çıktığını, gitmeden önce evde bulunan kullanmadıkları plastik ayakkabılığı da bodrum katına indirmeye karar verdiğini, bu sırada komşuları olan sanığın dairesinden çıkıp maktulle konuşmaya başladığını, sanığın kendisinin de bodruma ineceğini söyleyip maktulle birlikte aşağı indiklerini, kendisinin ise eve girdiğini, polislerin gelmesi ile olaydan haberdar olduğunu, sanığın iddiasının aksine eşinin hiçbir zaman küfürlü konuşmadığını,
Katılanlar …, … ve …; maktulün çocukları olduklarını, olayı sonradan haber aldıklarını, sanıktan şikâyetçi olduklarını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık kollukta; yaklaşık üç yıl önce Ziraat Fakültesinden emekli olduğunu, emekli ikramiyesiyle ve kredi kullanarak oturduğu evi satın aldığını, kredi borcu nedeniyle geçim sıkıntısı yaşamaya başladığını, bu durumun psikolojik durumuna yansıdığını, maktulü aynı binada bitişik komşusunun babası olması sebebiyle tanıdığını, herhangi bir husumetlerinin bulunmadığını, maktulün gayet iyi bir insan olduğunu, olay günü akşam saatlerinde evde bulunduğu sırada, kapı önünde maktulü eşi ile konuşurken gördüğünü, maktulün bodrum kata eski eşya indireceğini söylemesi üzerine, kendisine yardımcı olmak için onunla birlikte binanın alt katındaki sığınağa indiklerini, maktulün etraftaki dağınık eşyaların belli bir düzene göre konulmasının uygun olacağını söylediği esnada, anlık bir gafletle, kendi eşyaları içerisinde bulunan baltayı alarak, sırtı dönük olan maktulün başına baltanın künt tarafı ile vurduğunu, maktul yere düştükten sonra da kendisini kaybettiğini, kaç kez vurduğunu hatırlamadığını, daha sonra buradan çıkarak karakola gidip teslim olduğunu, olaydan dolayı çok pişman ve üzgün olduğunu,
Mahkemede; maktul ile aynı apartmanda ikamet ettiklerini, olay tarihinde markete gitmek üzere dışarı çıktığını, maktul ile karşılaştıklarını, maktulün teklifi üzerine kullanılmayan ayakkabılığı bırakmak için birlikte bodrum katına indiklerini, kendisinin apartmanda daha önce yöneticilik yaptığını, olay tarihinde ise maktulün oğlunun yönetici olduğunu, maktulün sığınaktaki eşyaların rastgele bırakılmasına sinirlendiğini, kendisinin “Yönetici sizsiniz, toplantı yapın bu konularda sakinleri uyarın” demesi üzerine maktulün kendisine hakaret ettiğini, şuurunu kaybettiğini, eşyalarının içerisinde bulunan baltayı kapıp, baltanın künt tarafı ile sırtı dönük maktulün kafasına vurduğunu, maktulün yere düşmesi ile kendisini kaybettiğini, kaç defa vurduğunu hatırlamadığını, kendine gelince emniyete gidip teslim olduğunu, olayın maktulün kendisine ve ailesine yönelik hakaretleri sonucu meydana geldiğini,
Savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nun “Kasten Öldürme” başlığı altında düzenlenen 81. maddesinde; “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”,
“Nitelikli haller” başlıklı 82. maddesinde ise;
“1) Kasten öldürme suçunun;
a) Tasarlayarak,
b) Canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
c) Yangın, su baskını, tahrip, batırma veya bombalama ya da nükleer, biyolojik veya kimyasal silah kullanmak suretiyle,
d) Üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı,
e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
f) Gebe olduğu bilinen kadına karşı,
g) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
h) Bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla,
i) Bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle,
j) Kan gütme saikiyle,
k) Töre saikiyle,
İşlenmesi halinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır”,
Hükümleri yer almaktadır.
Türk Ceza Kanununun 82/1. maddesinin “b” bendinde, kasten öldürme fiilinin, “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek” gerçekleştirilmesi bu suçun nitelikli hâli olarak düzenlenmiş, faildeki ahlaki kötülüğün yoğunluğu ve insani duygulardan yoksunluk, cezanın artırılmasını gerektirir hâl kabul edilmiştir. Eziyet çektirerek öldürme suçun bir işleniş şekli olduğu halde, canavarca hisle öldürme failin subjektif durumuyla ilgili bir husustur.
Madde metninde, “canavarca his” kavramının tanımına yer verilmemiş, madde gerekçesinde ise, kişinin acıma hissi olmaksızın bir başkasını öldürmesi hâlinde canavarca hisle öldürmenin söz konusu olacağı, öldürmenin vahşi bir yöntemle gerçekleştirilmesinin, canavarca hisle öldürmenin arzettiği özellik olduğu belirtilerek, kişinin yakılarak, uyurken kulağının içine kızgın yağ dökülerek ya da vücudu parçalanarak öldürülmesi, canavarca hisle öldürmeye örnek olarak gösterilmiştir.
765 sayılı TCK’nun mehazını oluşturan 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu’nun gerekçesinde, canavarca hisle ilgili olarak, insanı ürküten bu yabanıl kötü yürekliliğin, kazanç hırsıyla değil, daha çok kan şehvetiyle suç işleyenlerde olduğu belirtilmiştir. (Sami Selçuk, Karşılaştırmalı Hukuk Açısından Canavarca His Sevkiyle Adam Öldürme, Yargıtay Dergisi, Ekim-1988, s.468)
Alman Ceza Kanununun 211/2. maddesinde kasten öldürme suçunun nitelikli hâli olarak sayılan “zevk için öldürme” ise, insan yaşamının yok edilmesine yönelik gayritabii memnuniyet, zevk ile öldürme olarak tanımlanmaktadır. (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, Seçkin Yayınevi, 2007, s.230)
Öğretide, canavarca hisle öldürme, “bir insan yaşamının ortadan kaldırılmasından duyulan zevki tatmin etmek için öldürme” (Veli Özer Özbek, Mehmet Nihat Kanbur, Koray Doğan, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 4. Baskı, 2012, s.120); “kana susamışlık ve olağan dışı vahşi ve insafsız bir zihniyetin hâkimiyeti altında öldürme” (Hakan Hakeri, Kasten Öldürme Suçları, Seçkin Yayınevi, 2007, s.230); “öldürmekten haz duymak, acı vererek öldürmekten zevk alma için öldürme” (Zeki Hafızoğulları, Muharrem Özen, Kişilere Karşı Suçlar, Us-a Yayıncılık, 4. Baskı, 2014, s.48); “acıma duygusu olmaksızın öldürme” (Nur Centel, Hamide Zafer, Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Beta Yayınevi, 3. Baskı, 2016, s. 46); “insanın hayvanlığını, vahşiyane hissini ve kan dökme istidadını gösterir şekilde öldürme” (Majno, Ceza Kanunu Şerhi, Ankara-1980, Cilt 3, s.231); “acıma, merhamet duygusu olmaksızın, mağduru fiziksel veya ruhsal acı yaşatarak, vahşice bir yöntemle öldürme” (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 2. Baskı, 2015 s.58) şeklinde tanımlanmaya çalışılmıştır.
Manzini’ye göre failin kasten öldürme eylemi ile onu bu eyleme iten neden arasındaki ölçüsüzlük-oransızlık, eylemin canavarca işlendiğini ortaya koyan en nesnel ölçüttür. (Manzini’ye atfen Sami Selçuk, agm. s.469)
Çeşitli yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahı denemek maksadıyla öldürmek gibi haller sadist bir duygu ve düşüncenin eyleme egemen olması bakımından “canavarca his ile” öldürmeye örnek oluştururlar. Benzer biçimde belli toplumsal sınıflara ya da farklı inanç veya mezhep gruplarına duyduğu hınç nedeniyle öldürme, canavarca his sevki ile öldürme suçunu oluşturur.
Kanunda “canavarca his”in tanımı yapılmamış ise de, yukarıdaki açıklamalar ışığında;
1- Bu sözcüklerin psikolojik bir olgu olduğu,
2- Bu olgunun her türlü bulgu ve kanıtla sergilenebileceği, bu bağlamda özellikle failin davranışları, fiili işlemeye iten nedenlerle sonuç arasındaki oransızlığın ölçüt oluşturabileceği, ancak hiçbir neden olmamasının her zaman bu içtepinin kanıtı olamayacağı,
3- Yasanın; kullanılan aracı değil, içtepiyi ağırlaştırıcı neden olarak benimsemiş olduğu, kullanılan aracın bu içtepinin kanıtlanmasında yardımcı olabileceği, ancak zorunlu olmadığı,
4- “Canavarca his sevki”nin toplumun ortak bilincinin, duygusunun ve vicdanının hiçbir zaman onaylamayacağı, alçakça bir güdü/içtepi olduğunun gözden uzak tutulmaması gerekeceği, eylemin ağırlığı ile eyleme iten neden arasındaki oransızlık, failin tehlikeliliği ve kötülüğünü sergileyen ölçütlerle ortaya konulması gerekeceği, (Sami Selçuk, agm, s. 481) gibi ölçütler de göz önünde bulundurularak bir tanımlama yapmadan her bir olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmesi gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, eşya indiren maktulle birlikte girdiği apartmanın bodrum katında, maktulün, etrafta dağınık şekilde bulunan eşyaların belli bir düzene göre konulmasının uygun olacağını söylediği esnada, depoda bulunan baltanın künt tarafı ile maktulün kafasına vurduğu, daha sonra yere düşen maktule başını gövdeden ayıracak şekilde birçok kez baltayla vurmak suretiyle öldürdüğü olayda; sanığın maktulü öldürme nedeninin tespit edilememesi ve öldürme kastına yönelik çok sayıdaki yaranın tek başına canavarca hisle kasten öldürme suçunun kanıtı sayılamayacağı, sanığın canavarca hisle öldürme amacıyla hareket ettiğini gösterir nitelikte delil bulunmadığı, bu şekilde sanığın fiilinin TCK’nun 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, Özel Dairenin eylemin kasten öldürme suçunu oluşturduğuna yönelik bozma kararı isabetli olup, suçun canavarca hisle kasten öldürme olarak nitelendirilmesine ilişkin yerel
mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.02.2014 gün ve 86-48 sayılı direnme hükmünün, sanığın eyleminin TCK’nun 81. maddesinde düzenlenen kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.09.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.