Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2015/260 E. 2016/93 K. 01.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/260
KARAR NO : 2016/93
KARAR TARİHİ : 01.03.2016

Mahkemesi : … Asliye Ceza
Hırsızlık suçundan sanık …’in 5237 sayılı TCK’nun 142/1-e, 62/1 ve 53/1. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, … Asliye Ceza Mahkemesince verilen … gün ve … sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve ..-… sayı ile;
“Şikayetçinin sokağa kilitlemeden bıraktığı 3 tekerlekli motosikleti ittirerek çalıştıran ve çalan sanığın eyleminin, motosikletin boyun kilidi ile kilitli olup olmadığı araştırılarak boyun kilidi ile kilitli olduğunun tespiti halinde; TCK’nun 142/2-h maddesindeki suçu aksi halde aynı Yasa’nın 141/1. maddesindeki suçu oluşturacağı gözetilmeden eksik inceleme ile aynı Yasa’nın 142/1.e maddesi uyarınca sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise … gün ve … sayı ile;
“Sanık ve müşteki beyanları karşısında suça konu motosikletin kilitli olmadığına ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığı; Özel Daire kararının ayrıntıları Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.12.2012 tarih, 2012/1411-1852 sayılı kararında da belirtilen ‘Sabit bir noktaya bağlı olmaksızın iki bina arasındaki açık alana kilitsiz olarak park edilen suç konusu motosikletin çalınması şeklindeki eylemin, kullanım gereği açıkta bırakılan eşya hakkında hırsızlık suçunu oluşturduğu’ yolundaki görüşe de aykırı olması nedeniyle, dosya içeriğine uygun bulunan hükmün bozulmasına ilişkin kararın isabetli olmadığı” görüşüyle itiraz kanun yoluna müracaat ederek, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay … Ceza Dairesi tarafından … gün ve …-… sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçe ile karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç niteliğinin tespiti bakımından eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdurun kilitlemeden sokağa parkettiği üç tekerlekli motosikleti sanığın ittirerek çalıştırıp götürdüğü, başka bir eve hırsızlık için girdiğinde yakalandığı,
Mağdurun, çalınan motosikletini evinin önündeki sokağın kenarına kilitlemeden park edip kısa süreliğine evine girdiğini, dışarı çıktığında motosikletin çalındığını anladığını, motosikletini sürekli bu şekilde evinin önüne bıraktığını, başkalarının da motosikletlerini benzer şekilde park ettiklerini ifade ettiği,
Sanığın, bir evin önünde park halindeki motosikleti çaldığını, motosikletin kilitli olmadığını, ancak itekleyince çalıştığını, binerek uzaklaştığını, bir başka hırsızlık suçunu işlerken yakalandığını beyan ettiği,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 141. maddesinde; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir” şeklinde hırsızlık suçunun basit hali düzenlenmiş, “Nitelikli Hırsızlık” başlıklı 142. maddesinin konumuza ilişkin 1. fıkrasında ise suç tarihinde;
“(1) Hırsızlık suçunun;
a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,
c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,
d) Bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,
e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur…” şeklindeki düzenleme ile suçun bir kısım nitelikli hallerine yer verilmiştir
5237 sayılı TCK’nun 142. maddesinin 1. fıkrasının “iki yıldan beş yıla kadar hapis” şeklindeki yaptırımı 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 62. maddesiyle “üç yıldan yedi yıla kadar hapis” olarak değiştirilmiştir.
Uyuşmazlık konusu ile ilgili olarak 142. maddenin 1. fıkrasının (e) bendinin uygulanma şartları üzerinde durmak gerekmektedir.
Belirtilen bentteki suçun oluşabilmesi için, hırsızlık fiilinin adet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında işlenmesi gerekmekte olup, bu bölüme ilişkin madde gerekçesinde de; “fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bırakılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yığılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunların çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur” şeklinde açıklamalara yer verilmiş, böylece maliklerince her türlü denetim, gözetim ve önlemden yoksun olan, sahiplerince sürekli biçimde korunmalarındaki zorluk nedeniyle açık alanda bulunan eşyanın başkaları tarafından alınabilmesinin kolaylığını dikkate alan bir düzenleme yapılmıştır.
Suçun konusu açıkta bırakılmış eşya olup, “açıkta bırakılmış eşya” ifadesinden özel alanlar dışında kalan caddeler, sokaklar, parklar, bahçeler, tarlalar, sahil kenarları ve bunun gibi yerlerde bırakılmış eşyalar akla gelmelidir. Bununla birlikte maddedeki nitelikli halin oluşması için, eşyanın açıkta bırakılması yeterli olmayıp, hangi nedenle açıkta bırakıldığının araştırılması ve adet veya tahsis ya da kullanımları gereği açıkta bırakılma şartlarının da aranması gerekecektir.
5237 sayılı TCK’nun 142/1-e maddesinde yer alan nitelikli hırsızlığın karşılığı 765 sayılı TCK’nun 491/2. maddesinde; “adet muktezası olarak yahut tahsis ve istimalleri itibariyle umumun tekafülü altında bulunan eşya hakkında hırsızlık” olarak düzenlenmiştir. İki madde birbiriyle paralel hükümler içermekte ise de, umumun tekefülü ya da kamunun güvencesine bırakılma şeklinde ifade edilen unsur 5237 sayılı TCK’nun 142/1-e maddesinde bulunmadığından, açıkta bırakmanın “adet, tahsis ya da kullanım gereği” nedenlerine dayandığının tespiti yeterli kabul edilmiş ve böylece nitelikli halin uygulama alanı 765 sayılı TCK’na göre genişletilmiştir.
Öğretideki görüşlere göre âdet; “toplumda süreklilik kazanan, alışkanlık oluşturan ve genellik karakterini taşıyan, kamu düzenine, kanunlara ve ahlaka aykırı olmayan, uygunlukları nedeniyle kanunlarca korunabilir nitelikteki yaygın davranış biçimi” olarak tanımlanmış olup, zamana, yere ve bölgeye göre değişebileceği, ancak kişisel alışkanlıkları kapsamadığı kabul edilmektedir.
“Tahsis” kelimesi, eşyanın bir iş için özgülenmesi, ayrılması, belirlenmesi ve hasredilmesi anlamına gelmektedir ki, parka gelenlerin oturmasına tahsis edilmiş durumda olan banklar bu kapsamda değerlendirilmelidir.
“Kullanım gereği” ibaresi ile, eşyanın kullanılması için açıkta bırakılmasının zorunlu olduğu durumlar kastedilmekte olup, söz konusu eşyanın amacına uygun kullanılabilmesi ve kendisinden beklenen fonksiyonu yerine getirebilmesi için açıkta durmasının gerekli olduğu hallerde bu nitelikli hal uygulanacaktır.
Doktrindeki yaygın görüşlere göre, suça konu eşyanın genel ve kamuya açık bir yerde bulunmayıp herkesin rahatlıkla girip çıkamayacağı bir yere bırakılması, açıkta bırakılmasının adet gereği veya tahsis ya da kullanımları gereği zorunlu olmaması, sahibi veya zilyedi ya da onlar adına başkasının gözetimi altında olması, toprağa veya zemine bağlanması nedeniyle çalınmasının zorlaştırılması, ebat ve ağırlığı gereği çalınmasının normalin üstünde bir güç ve teknik yardım gerektirmesi durumlarında söz konusu nitelikli halin uygulanmayacağı kabul edilmekte, elektrik ve telefon direkleri, çeşmeler, elektrik lambaları, demiryollarındaki raylar, tarlalardaki tarım araçları ve toplandıktan sonra bırakılan mahsuller, deniz kıyısında bırakılan kayıklar ve ağlar, trafik işaret ve lambaları, inşaata bırakılan inşaat malzemeleri ve demirler, cami önündeki raflara bırakılan ayakkabılar, anıtlara bırakılan çelenkler, yol kenarlarına yığılan taş ve çakıllar, gemilerdeki can yelekleri ve filikalar, binalar üzerindeki paratonerler, sel ve baskınların önlenmesi için yapılmış duvar taşları ve kapaklar, deprem anında acil müdahale için gerekli malzemelerin bulunduğu deprem konteynırları bu nitelikli hal kapsamında bulunan eşyalara örnek olarak gösterilmektedir. (Sulhi Dönmezer, Mala Karşı Cürümler, Beta Yayınevi, 2001, s.388, Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2010, s. 1410; İsmail Malkoç, Yeni Türk Ceza Kanunu, Malkoç Kitapevi, 2005, s.938; Kubilay Taşdemir, Ramazan Özkepir, Sahtecilik ve Mala Karşı Cürümler, Adil Yayınevi, 1999, s.332)
Uyuşmazlık konusu olan, sabit bir noktaya bağlı olmaksızın açık alanda park halinde bırakılan motosikletlerin bir iş için özgülendiği söylenemeyeceğinden, tahsis gereği açıkta bırakılan eşya kabul edilemeyeceği konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Değişen sosyal ve ekonomik şartlar gözönüne alındığında, motosiklet kullanımının özellikle sıcak iklimli ve dağlık olmayan bölgelerde kullanım kolaylığı nedeniyle yaygınlaştığı, hemen her evde en az bir adet motosikletin bulunduğu, sayılarının gün geçtikçe çoğaldığı ve gündüz kullanımlarında geçici işler nedeniyle motosikletlerin sabit bir noktaya bağlanmaksızın cadde kenarlarına park edilmek suretiyle açıkta bırakılmasının bir kısım bölgelerde genel bir alışkanlık haline geldiği bilinmekle birlikte, âdet gereği açıkta bırakıldığının söylenebilmesi için, âdetlerin zaman ve yere göre de değişebileceği de gözönüne alındığında suçun işlendiği yörenin sosyal yapısının da ayrıntılı olarak bilinmesi gerekmektedir.
Sabit bir noktaya bağlı olmaksızın açık alanda park halinde bırakılan motosikletlerin çalınması eyleminin basit (açıktan) hırsızlık suçunu oluşturduğu 2011 yılına kadar sürdürülen yargısal uygulamalarda kabul edilegelmiş ise de; kullanımları ancak sokaklar ve caddeler gibi açık alanlarda olan, sayıları gün geçtikçe çoğalan, her zaman ve özellikle gün içinde otopark ya da bina içlerine park edilmeleri mümkün olamayan, cadde kenarlarına tedbir alınmaksızın park edilmeleri de zorunluluk haline gelmiş bulunan motosikletlerin kullanım gereği açıkta bırakılmalarının kaçınılmaz olduğunun, buna göre de hırsızlık konusu olduklarında 5237 sayılı TCK’nun 142. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde düzenlenen nitelikli halin oluştuğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 07.04.2015 gün ve 833-98; 06.05.2014 gün 430-227; 687-228, 17.09.2013 gün 72-374, 05.07.2013 gün 77-334; 84-335; 82-338; 91-336 ve 18.12.2012 gün 1411-1852 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ve mağdurun beyanlarına göre suça konu motosikletin kilitli olmadığı sabit olup, boyun kilidi bulunmayan ve sabit bir noktaya bağlı olmaksızın açık alana parkedilen suç konusu motosikletin çalınması şeklindeki eylemin, 5237 sayılı TCK’nun 142/1-e maddesinde düzenlenen kullanım gereği açıkta bırakılan eşya hakkında hırsızlık suçunu oluşturmaktadır.
Bu nedenle, Özel Dairece yerel mahkeme hükmünün motosikletin boyun kilidi ile kilitli olup olmadığı araştırılarak boyun kilidi ile kilitli olduğunun tespiti halinde TCK’nun 142/2-h. maddesindeki suçu aksi halde aynı Kanunun 141/1. maddesindeki suçu oluşturacağı gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulduğu gerekçesi ile bozulmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, uygulamanın denetlenmesi amacıyla dosyanın Özel Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay … Ceza Dairesinin … gün ve …-… sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın uygulamanın denetlenmesi amacıyla Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23.02.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.