Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2015/185 E. 2018/332 K. 03.07.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/185
KARAR NO : 2018/332
KARAR TARİHİ : 03.07.2018

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 07.02.2012
Sayısı : 1320-79

İcra dairesince teslim edilen taşınmaza tekrar girme suçundan sanık …’ın 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 342. maddesi delaletiyle TCK’nun 290/1, 62, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca 2.250 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Tokat (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 07.02.2012 gün ve 1320-79 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 09.09.2014 gün ve 17260-8728 sayı ve oyçokluğuyla onanmasına karar verilmiş;
Daire Üyeleri H. Çolak ve Z. Erdoğan;
“Sanık hakkında İcra Müdürlüğünce 23.10.2009 tarihinde tahliye edilerek müşteki vekiline teslim edilen taşınmaza haklı bir sebep olmaksızın tekrar girerek oturmaya devam ettiğinden bahisle İİK’nın 342. maddesi yollamasıyla TCK’nın 290/1. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmış olup dava ve karar tarihi itibarıyla TCK’nın 290. maddesinde tanımlanan suça bakma 5235 sayılı Kanunun 10. maddesine göre Sulh Ceza Mahkemesinin görevinde ise de; İcra ve İflas Kanununun görev hususunu da düzenleyen 346. maddesinin son fıkrasında yer alan ‘Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, İcra Mahkemesinde bakılır’ hükmü uyarınca aynı Kanunun 342. maddesinde düzenlenen suça ilişkin davanın İcra Mahkemesinde görülmesi gerekir. Zira 5235 sayılı Kanunun 10. maddesinde Sulh Ceza Mahkemesinin görevi düzenlenirken ‘kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere…’ denilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosyanın İcra Mahkemesine gönderilmesi gerekirken yargılamaya devam edilerek davanın sonuçlandırılması kanuna aykırı görülerek hükmün bozulması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.12.2014 gün ve 337114 sayı ile;
“Sanık hakkında İcra Müdürlüğünce 23.10.2009 tarihinde tahliye edilerek müşteki vekiline teslim edilen taşınmaza haklı bir sebep olmaksızın tekrar girerek oturmaya devam ettiğinden bahisle İİK’nın 342. maddesi yollamasıyla TCK’nın 290/1. maddesi uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmış olup dava ve karar tarihi itibarıyla TCK’nın 290. maddesinde tanımlanan suça bakma 5235 sayılı Kanunun 10. maddesine göre Sulh Ceza Mahkemesinin görevinde ise de; İcra ve İflas Kanununun görev hususunu da düzenleyen 346. maddesinin son fıkrasında yer alan ‘Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, İcra Mahkemesinde bakılır’ hükmü uyarınca aynı Kanunun 342. maddesinde düzenlenen suça ilişkin davanın İcra Mahkemesinde görülmesi gerekir. Zira 5235 sayılı Kanunun 10. maddesinde Sulh Ceza Mahkemesinin görevi düzenlenirken ‘kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere…’ denilmiştir.
Ayrıca İcra ve İflas Kanunundan kaynaklanan suçlara bakmakla görevli Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesi 30.05.2013 tarihli 2012/18386 esas 2013/9055 karar sayılı ilamında aynen ‘Müşteki vekili 03.12.2010 tarihli dilekçesiyle, sanığın hükmen teslim edilen taşınmazı tekrar işgal ettiğinden bahisle şikâyette bulunduğu, iddianın kanıtlanması hâlinde eylemin İ.İ.K’nun 342. maddesi yollamasıyla TCK’nun 290/1. maddesi kapsamında kaldığı ve iddianame ile İcra Ceza Mahkemesine dava açılması gerektiği cihetle, öncelikle CMK’nun 223/8. maddesi uyarınca durma kararı verilerek gereğinin takdir ve ifası için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesi gerekirken, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi’ gerektiğini belirterek görevli mahkemenin icra ceza mahkemesi olduğunu belirtmiştir. Doktrinde de Sn. Yargıtay üyesi Mehmet Kürtül’ün Açıklamalı-Örnekli-İçtihatlı İcra ve İflas Suçları kitabının Ekim 2012 baskısının 382. sayfasında görevli mahkemenin icra mahkemesi olduğu belirtilmiştir.
Bu itibarla mahkemece görevsizlik kararı verilerek dosyanın İcra Mahkemesine gönderilmesi gerekirken yargılamaya devam edilerek davanın sonuçlandırılmasının yasaya aykırı görüldüğü” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 21.01.2015 gün ve 9054-221 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … Batırır hakkında resmen teslim olunan mala el konulması ve bozulması suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, itiraz merciince itirazın reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında aynı suçtan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; icra müdürlüğünce tahliye edilerek katılan vekiline teslim edilen taşınmaza haklı bir sebep olmaksızın tekrar girildiği iddiasıyla açılan ve İcra ve İflas Kanununun 342. maddesi yollamasıyla TCK’nun 290 maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan davaya bakma görevinin, icra mahkemesine mi, yoksa karar tarihi itibarıyla faaliyette bulunan sulh ceza mahkemesine mi ait olduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Tokat Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 20.11.2009 tarihli iddianame ile; sanık … ve inceleme dışı sanık … Batırır’ın ikamet ettikleri Yeşilırmak Mahallesi, …. Apartmanında bulunan taşınmaza ilişkin
Tokat 1. İcra Müdürlüğünün 2009/4237 sayılı takip dosyasında, tahliye taahhütnamesine istinaden başlatılan icra takibinin kesinleşmesi üzerine icra müdürlüğünce 23.10.2009 tarihinde söz konusu taşınmazın tahliye edilerek katılan vekiline teslim edilmesine rağmen bahse konu yere haklı bir sebep olmaksızın tekrar girip oturmaya devam ettikleri iddiasıyla sanık … ve inceleme dışı sanık … Batırır’ın İcra ve İflas Kanununun 342. maddesi delaletiyle TCK’nun 290. maddesi gereğince cezalandırılmaları isteğiyle kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda Tokat (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince inceleme dışı sanık … Batırır hakkında atılı suçtan verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, itiraz merciince itirazın reddine karar verilmek suretiyle, sanık … hakkında da aynı suçtan kurulan mahkûmiyet hükmünün temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunun isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için Anayasanın 142. maddesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 3, 4, 5 ve 7. maddeleri, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 10. maddesi, TCK’nun 5 ve 290. maddeleri ile 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 342 ve 346. maddeleri ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 142. maddesinde; “Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir”, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 3. maddesinde de; “Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir” denilmek suretiyle mahkemelerin görevlerinin kanunla belirleneceği hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun 7. maddesi uyarınca yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüz olup anılan Kanunun 4 ve 5. maddeleri uyarınca davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında resen karar verebilecek, iddianamenin kabulünden sonra işin, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderecektir. Bu düzenlemeler karşısında, davaya bakan mahkeme görevli olup olmadığını her aşamada resen gözetebileceği gibi taraflar da bu hususu yargılamanın her aşamasında ileri sürebileceklerdir.
5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun “Sulh ceza mahkemesinin görevi” başlıklı 10. maddesinin birinci fıkrası suç ve karar tarihi itibarıyla;
“Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezaları ve bunlara bağlı adlî para cezaları ile bağımsız olarak hükmedilecek adlî para cezalarına ve güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin uygulanması, sulh ceza mahkemelerinin görevi içindedir” şeklindeyken 28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 48. maddesi ile anılan fıkra; “Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek amacıyla sulh ceza hâkimliği kurulmuştur” biçiminde değiştirilerek, sulh ceza mahkemeleri yerine sulh ceza hâkimlikleri ihdas edilmiştir.
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun On Altıncı Babında yer verilen “İcra dairesince teslim edilen taşınmaz veya gemiye tekrar girenlerin cezası” başlığını taşıyan 342. maddesi;
“İcra dairesi marifetiyle alacaklıya veya alıcıya teslim edilen bir taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar giren borçlu icra mahkemesi tarafından Türk Ceza Kanununun (309) uncu maddesi mucibince umumi hükümler dairesinde cezalandırılır” şeklindeyken 01.06.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5358 sayılı İcra ve İflas Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 13. maddesi ile anılan madde; “İcra dairesi marifetiyle alacaklıya veya alıcıya teslim edilen bir taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar giren borçlu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 290 ıncı maddesi mucibince umumi hükümler dairesinde cezalandırılır” biçiminde değiştirilmiştir.
5358 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğe ilişkin madde gerekçesinde “Maddeyle İcra ve İflas Kanununun 342 nci maddesinde 765 sayılı Türk Ceza Kanununa yapılan atıf, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa göre yeniden düzenlenmiştir” açıklamalarına yer verilmiştir.
Öte yandan, TCK’nun “Resmen teslim olunan mala elkonulması ve bozulması” başlığını taşıyan 290. maddesinin birinci fıkrası; “Hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkoyan kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir” şeklinde düzenlenmiş olup, bu düzenleme ile hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkonulması suç olarak tanımlanmıştır.
İcra dairesince alacaklıya ve alıcıya teslim edilen taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar girme eylemi, İcra ve İflas Kanununun 342. maddesiyle müstakil bir suç olarak düzenlenmiş olup anılan maddeyle TCK’nun 290. maddesine yapılan atfın, ilgili suçun unsurlarına yapılmadığı ve yalnızca cezayla sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim öğretide de, İcra ve İflas Kanununun 342. maddesiyle, icra dairesi tarafından alacaklıya teslim edilen taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar giren failin bu eyleminin suç olarak kabul edildiği ve anılan maddenin yollamasıyla TCK’nun 290. maddesinde yaptırıma bağlandığı belirtilmiştir (Mehmet Kürtül, İcra ve İflas Suçları, Gökçe Matbaacılık, Ankara, 2012, s. 380).
2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun On Altıncı Babında düzenlenen “Davaların birleştirilmemesi” başlıklı 346. maddesi;
“İcra mahkemesinin salahiyetine giren ceza davaları diğer mahkemelere ait olan davalarla birleştirilemez.
Ancak katileşen cezalar infaz sırasında içtima kaidelerine göre birleştirilir” şeklinde iken 01.06.2005 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanunun 18. maddesi ile anılan maddenin başlığı “Görev ve birleştirilme yasağı” olarak, metni ise;
“Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir.
İcra mahkemesinin görevine giren bu işler, diğer mahkemelerde görülen ceza davaları ile birleştirilemez.
Bu Bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır” biçiminde değiştirilmiştir.
5358 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğe ilişkin madde gerekçesinde “Maddeyle İcra ve İflas Kanununun 346 ncı maddesinde değişiklik yapılmaktadır. Bu düzenlemeye göre, Kanunun bu Babında yer alan suçlar ve disiplin veya tazyik hapsini gerektiren fiillerle ilgili davalara ihtisas mahkemesi olan icra mahkemesinde bakılacaktır” açıklamalarına yer verilmiştir.
İcra ve İflâs Kanununun 346. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Bu Bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır” şeklindeki düzenlenmeyle, anılan Kanunun On Altıncı Babında düzenlenmiş suçlar için görevli mahkemenin ihtisas mahkemesi olan icra mahkemesi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ayrıca, aynı madde hükmünde bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesince karar verileceği ve icra mahkemesinin görev alanına giren bu işlerle, diğer mahkemelerde görülen ceza davalarının birleştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Bu aşamada, uyuşmazlık konusunu oluşturan İcra ve İflas Kanununun 342. maddesi yollamasıyla TCK’nun 290. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğu hususunun da irdelenmesi gerekmektedir.
İcra ve İflas Kanununun On Altıncı Babında öngörülen suçlar, TCK’nun “Özel kanunlarla ilişki” başlıklı 5. maddesi gereğince, TCK’nun genel hükümlerine tabidir. Bu bağlamda, İcra ve İflas Kanununun On Altıncı Babı içinde yer verilen 342. maddesindeki “Türk Ceza Kanununun 290 ıncı maddesi mucibince umumi hükümler dairesinde cezalandırılır” ibaresi de, TCK’nun 5. maddesi uyarınca içtima, iştirak gibi genel hükümlerin bu suçta tatbik edileceğini göstermekte olup göreve ilişkin bir hususu düzenlememektedir. Ayrıca, İcra ve İflas Kanununun 346. maddesinin üçüncü fıkrasında, aynı Kanunun On Altıncı Babında düzenlenmiş suçlarla ilgili davalara icra mahkemesinde bakılacağı açıkça belirtilmiş olup bu bapta yer alan 342. maddede düzenlenen suç bakımından herhangi bir istisna öngörülmemiştir.
Nitekim öğretide de; İcra ve İflâs Kanununun On Altıncı Babında yer alan suçlardan 342. maddesi yollamasıyla TCK’nun 290. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan davaya bakma görevinin icra mahkemesine ait olduğu belirtilmektedir (Mehmet Kürtül, a.g.e, Gökçe Matbaacılık, 2012, s. 382; Baki Kuru – Ramazan Arslan, – Ejder Yılmaz, İcra ve İflas Hukuku, Yetkin Yayınları, 21. Baskı, 2007, s. 409; İbrahim Ermenek, İcra ve İflas Kanununda Öngörülen Cezai Hükümler Bakımından Ne Bis İn İdem İlkesinin Uygulama Alanı, TAAD, Yıl 5, Sayı 19, Ekim 2014, s. 297).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Tokat 1. İcra Müdürlüğü’nün 2009/4237 sayılı takip dosyası üzerinden yürütülen icra takibinin kesinleşmesi üzerine icra müdürlüğünce 23.10.2009 tarihinde tahliye edilen taşınmazın katılan vekiline teslim edilmesine rağmen sanık …’ın haklı bir sebep olmaksızın söz konusu yere tekrar girerek oturmaya devam ettiği iddiasıyla İİK’nun 342. maddesi delaletiyle TCK’nun 290. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan davada, suç ve karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5235 sayılı Kanunun 10. maddesinde iki yıla kadar (iki yıl dahil) hapis cezasına ve bunlara bağlı adli para cezaları ile bağımsız olarak hükmedilecek adli para cezalarına ve güvenlik tedbirine ilişkin hükümlere sulh ceza mahkemesince bakılacağı hüküm altına alınmış ise de; aynı maddede kanunların ayrıca yargılama yapacak mahkemeleri görevli kıldığı hâllerin ayrık tutulması, İİK’nun 346. maddesinin üçüncü fıkrasında, aynı Kanunun On Altıncı Babında yer alan ve aralarında dava konusu İİK’nun 342. maddesinde düzenlenen suçun da bulunduğu suçlarla ilgili davalara icra mahkemesinde bakılacağının açıkça düzenlenmiş olması, TCK’nun 290. maddesine yapılan atfın, ilgili suçun unsurlarına yapılmayıp yalnızca cezayla sınırlı olması karşısında, söz konusu suçla ilgili davada yargılama görevinin icra mahkemesine ait olduğunun kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 342. maddesi yollamasıyla TCK’nun 290. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan davada yargılama yapma görevinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 346. maddesinin üçüncü fıkrasına göre icra mahkemesine ait olması ve 6545 sayılı Kanun’la 5235 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler ve 5320 sayılı kanuna eklenen geçici 6. madde uyarınca, sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak yerine sulh ceza hâkimliklerinin kurulması ve kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin bakması gereken işlerin asliye ceza mahkemelerine devredilmesi de dikkate alındığında dosyanın görevli mahkemeye tevdiinde zorunluluk bulunması nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi …;
“Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık; icra müdürlüğünce tahliye edilerek şikayetçi vekiline teslim edilen taşınmaza haklı bir sebep olmaksızın tekrar el konulması hâlinde açılan davada olay tarihi itibariyle sulh (hâlen asliye) ceza mahkemesinin mi yoksa, icra (ceza) mahkemesinin mi yetkili ve görevli olduğu konusundadır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun (İİK) ‘İcra Dairesince Teslim Edilen Taşınmaz veya Gemiye Tekrar Girenlerin Cezası’ başlıklı, 5358 SK ile değişik 342. maddesi uyarınca,
‘İcra dairesi marifetiyle alacaklıya alıcıya teslim edilen bir taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar giren borçlu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 290’ncı maddesi mucibince umumi hükümler dairesinde cezalandırılır’
İİK’nın ‘Görev ve Birleştirilme Yasağı’ 346. maddesinin son fıkrası uyarınca,

‘Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara, icra mahkemesinde bakılır’
Uyuşmazlık tarihi itibarıyla yürürlükte olan 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un (6545 SK değişikliğinden önceki hâliyle) 10. maddesi uyarınca,

‘Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, iki yıl ve daha az hapis cezasını ve/veya adli para cezasını gerektiren suçlara ilişkin davalara bakma görevi sulh ceza mahkemesine aittir’

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 290. maddesinin birinci fıkrası uyarınca,
‘Hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar el koyan kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir’

İİK’nın 342. maddesinde, ‘…5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 290’ncı maddesi mucibince umumi hükümler dairesinde cezalandırılır’ denildiğinden yalnızca bir ceza atfı değil, aynı zamanda unsur atfı yapıldığını da düşünmekteyiz.
Kanun koyucu bu hükümde, TCK’nın 290’ncı maddesindeki ‘ceza tatbik edilir’ gibi bir ibare yerine,’…290’ncı maddesi mucibince umumi hükümler dairesinde cezalandırılır’ demek suretiyle, 5237 sayılı TCK’nın genel hükümlerine (1 ilâ 75. maddeler) ve özel olarak da bir unsur dışında (mahkeme kararıyla değil de yalnızca icra dairesi marifetiyle hak sahibine teslim edilen…) 290. maddesinde düzenlenen suçun unsurlarına ve cezasına atıf yapmıştır.
2004 sayılı İİK’nda özel olarak düzenlenen bir suç söz konusu olmadığı için, somut olayda 5235 sayılı Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasındaki istisnai bir hâlin bulunmadığını ve İİK’nın 342. maddesinin yollamasıyla TCK’nın 290/1. maddesinden açılan davanın suç tarihi itibarıyla icra (ceza) mahkemesinde değil, sulh ceza mahkemesinde görülmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile 5235 sayılı Kanun’un 10. maddesi değiştirilmiş, sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış ve bu mahkemeler sulh ceza hâkimliğine dönüştürülmüş olduğundan, bu tarihten sonra işlenen suçlarda ise; asliye ceza mahkemelerinin görevli olduğu değerlendirilmektedir.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazının reddine karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurul Üyesi de; benzer düşünceyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.09.2014 gün ve 17260-8728 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Tokat (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 07.02.2012 gün ve 1320-79 sayılı hükmünün, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 342. maddesi yollamasıyla TCK’nun 290. maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan davada yargılama yapma görevinin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 346. maddesinin üçüncü fıkrasına göre icra mahkemesine ait olması ve 6545 sayılı Kanun’la 5235 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler ve 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 6. madde uyarınca, sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak yerine sulh ceza hâkimliklerinin kurulması ve kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin bakması gereken işlerin asliye ceza mahkemelerine devredilmesi de dikkate alındığında dosyanın görevli mahkemeye tevdiinde zorunluluk bulunması nedeniyle BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.07.2018 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.