YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/115
KARAR NO : 2018/330
KARAR TARİHİ : 03.07.2018
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 486-632
Görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanık …’ın 5237 sayılı TCK’nun 265/1, 62, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Antalya 15. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.12.2010 tarihli ve 486-632 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 01.10.2014 tarih ve 4808-9403 sayı ile;
“…Sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel ceza belirlenirken söz konusu maddenin 1. fıkrasında yedi bend halinde sayılan hususlar, aynı Kanunun 3/1. maddesindeki ‘Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.’ şeklindeki yasal düzenlemeler ve dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetli değerlendirilip, denetime olanak verecek şekilde ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle ilgili kanun maddesindeki cezanın alt ve üst sınırları arasında takdir hakkının kullanılması zorunluluğuna uyulmayarak hak ve orantılılık kuralları gözetilmeden, olayın oluş biçimine ve dosya içeriğine uygun düşmeyen, yasadaki ibarelerin soyut tekrarı şeklindeki gerekçelerle alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle ceza tayini” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.11.2014 tarih ve 107982 sayı ile;
“Uyuşmazlığın konusu sanık hakkında görevli memura etkin direnme suçundan verilen ve alt sınırdan uzaklaşılarak verilen temel cezaya yönelik mahkemece gösterilen gerekçelerin TCK 3/1 ve 61. maddelerinde yasal ve yeterli olup olmadığına ilişkindir.
Sanığa atılı görevli memura etkin direnme suçu, aynı kanunun 265/1. maddesinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülecek şekilde müeyyide altına alınmıştır, temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise 5237 sayılı TCK’nun 61/1 maddesinde, 765 sayılı TCK’nun 29. maddesine benzer olarak;
‘(1) Hakim, somut olayda,
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler’ şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun ‘Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi’ başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, ‘Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur’ biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında ‘orantı’ bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin TCK’nun 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Öte yandan, sanığın sabıka kaydında geçmiş hükümlülüklerinin bulunması, şartlarının varlığı halinde tekerrür uygulamasında dikkate alınabilecek bir husus olup, TCK’nun 61. maddesinde sayılan temel cezanın belirlenmesi ölçütleri arasında bulunmadığından alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak kullanılamayacaktır. Bununla birlikte sabıka kaydındaki geçmiş hükümlülükler ile bu hükümlülüklerin niteliği ve sayısının, aynı kanunun 61/1-f maddesinde yer alan ‘failin kastının ağırlığı’nın belirlenmesi sırasında hakim tarafından gözönüne alınabilmesinde de kanuni bir engel bulunmamaktadır.
Maddi olayda sanık hakkında görevli memura etkin direnme suçundan hüküm kurulduğunda, yerel mahkemece temel ceza belirlenirken sanığın şahsi ve sosyal durumu, olayın oluş biçimi ve eylemin diğer özellikleri ile suçun işlendiği zaman, işleniş biçimi, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, sanığın kastının yoğunluğu ile güttüğü amaç dikkate alınarak 5237 sayılı TCK’nun 265/1. maddesi gereğince takdiren alt sınırdan uzaklaşılarak 1 yıl hapis ceza verilmesinde dosya içeriğine uygun ve buna bağlı gerekçelerle uygulama yapılmasında bir isabetsizlik bulunmadığı…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 10.12.2014 tarih ve 10641-12519 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan hüküm kurulurken temel cezanın belirlenmesinde gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay tutanağına göre; 4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun kapsamında yapılan uygulamada zabıta görevlileri ve sağlık memurları ile birlikte doğu garajı civarında görevlendirilen komiser yardımcısı olan mağdur …’nun, olay tarihinde açıkta kaçak tütün satarken gördüğü sanık … hakkında yasal işlem yapmak istediği, ancak sanığın, satışa arz ettiği tütünleri kaçırmaları için iki çocuğa verdiği, mağdurun bu çocuklardan birini yakaladığını gören sanığın, görevini yapmasını engellemek amacıyla mağdura arkadan sarılıp çocuğun kaçmasını sağladığı, bu şekilde hareket kabiliyeti kısıtlanan mağdurun tütünlerin konduğu plastik kabı çekerken kabın zorlanıp kırılması nedeniyle elinden basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, çocukların kaçmasını sağlayan sanığın elindeki kırık cam bardağı boğazına dayayıp, yakalanması hâlinde kendisine zarar vereceğini söyleyerek olay yerinden kaçtığı,
Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda yerel mahkemece atılı suçtan hüküm kurulurken “sanığın şahsi ve sosyal durumu, olayın oluş biçimi ve eylemin diğer özellikleri ile suçun işlendiği zaman, işleniş biçimi, suçun konusunun önem ve değeri, meydana gelen zararın ağırlığı, sanığın kastının yoğunluğu ile güttüğü amaç” şeklinde gerekçe gösterilerek temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle 1 yıl olarak belirlendiği,
Anlaşılmıştır.
Mağdur …; Yenikapı Polis Merkez Amirliğinde komiser yardımcısı olarak görev yaptığını, olay tarihinde İl Sağlık Müdürlüğü ve Muratpaşa Belediyesi Zabıta Müdürlüğü ekipleriyle birlikte Doğu Garajı civarında açıkta satılan tütün satışlarını denetlemek üzere görevlendirildiklerini, olay yerine geldiklerini gören, sanığın da içinde olduğu bir grubun toplanarak tezgahta bulunan tütünleri plastik bir kaba doldurmaya başladığını, sanık ile konuşurken plastik kaba doldurulan tütünlerin iki çocuk tarafından kaçırılmaya çalışıldığını fark ettiğini, buna engel olmak için hamle yapıp plastik kabı tuttuğunu, kabın çekiştirilmesi sırasında sanığın, kendisine arkadan sarılarak plastik kap içerisindeki tütünlerin kaçırılmasına yardım etmeye çalıştığını, bu sırada plastik kabın kırıldığını ve içindekilerin yerlere döküldüğünü, polis memuru … ile birlikte çocukları kovalamaya başladıklarını,
Tanık …; Yenikapı Polis Merkezi Amirliğinde görev yaptığını, olay tarihinde açıkta satılan tütünleri kontrol etmekle görevli olduğunu, mağdur … ile sanık arasındaki olaya sonradan dahil olduğunu, mağdurun kaçan çocukları kovaladığını, kendisinin ise sanığın yanında kaldığını, sanığın bardak kırarak boğazına dayadığını ve bırakmamaları hâlinde kendisine zarar vereceğini söylediğini, bunun üzerine geri çekildiklerini ve sanığın kaçtığını,
Tanık …; Muratpaşa Sağlık Grup Başkanlığında hemşire olarak çalıştığını, gelen ihbar üzerine görevli polis memurları ile birlikte sanığın çalıştığı Doğu Garajı isimli yere gittiklerini, açıkta satılan tütünlere el koymak amacıyla sanığın yanına yaklaştıkları sırada olay yerinde bulunan çocukların tütünleri kaçırmaya başladıklarını, sanığın bu durumu engellemek isteyen mağdura sarılarak tütünlerin kaçırılmasını sağlamaya çalıştığını ve sonrasında taşkınlık yaptığını,
Tanık …; Yenikapı Polis Merkezi Amirliğinde görev yaptığını, olay tarihinde zabıta görevlileri ve İl Sağlık Müdürlüğü memurları ile birlikte açıkta satılan tütünlerle ilgili işlem yapmak için olay yerine gittiklerini, hakkında daha önce de benzer işlemler yapmaları nedeniyle tanıdıkları sanığın kendilerini görünce tütünleri poşetleyerek iki çocuk vasıtasıyla kaçırmak istediğini, olaya müdahale etmeleri üzerine sanığın mağdur …’a arkadan sarılarak tuttuğunu, bu sırada mağdurun da içine tütünlerin konduğu plastik kasayı tuttuğunu, bu plastik kasanın kırılması sonucu mağdurun elinden yaralandığını, tütünlerin kaçırılmasına engel olduklarını, mağdurun kaçan çocukların ardından gittiğini, kendilerinin de sanığın yanında kalarak tütünleri topladıklarını, sanığın bu sırada bağırıp çağırarak yanlarından kaçtığını,
Beyan etmişlerdir.
Sanık …; Antalya ili Doğu Garajı civarında seyyar olarak tütün satarak geçimini sağladığını, memurların tütünlerini toplamaya geldiklerini, yasak olduğunu sonradan öğrendiği hâlde borcu olduğu için mecburen tütün sattığını, olay tarihinde de tütün tezgahını kaçırmak isterken görevlilere yakalandığını, tütün tezgahının alındığını, mağdur polis memuruna vurmadığını, mağdurun elindeki yaralanmanın tezgahın çekilmesinden kaynaklandığını, olay yerinde bulduğu cam bardağı kırıp boğazına dayayarak olay yerinden kaçtığını, suçlamayı kabul etmediğini savunmuştur.
Görevi yaptırmamak için direnme suçu, 5237 sayılı TCK’nun 265. maddesinin birinci fıkrasında altı aydan üç yıla kadar hapis cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmıştır.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise 5237 sayılı TCK’nun 61. maddesinin birinci fıkrasında;
“(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçe, TCK’nun 61. maddesinin 1. fıkrasına uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır. Gerekçenin bu niteliği kararı aydınlatma, keyfiliği önleme ve tarafları tatmin etme özelliklerini taşımasının yanında, hâkimin, aşağı ve yukarı hadler arasında takdir yetkisini kullanırken TCK’nun 61. maddesinde düzenlenen kuralların dışına çıkıp çıkmadığının Yargıtayca denetleneceğini de göstermektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun kapsamında yapılan uygulamada zabıta görevlileri ve sağlık memurları ile birlikte doğu garajı civarında görevlendirilen komiser yardımcısı olan mağdur …’nun, olay tarihinde açıkta kaçak tütün satarken gördüğü sanık hakkında yasal işlem yapmak istediği, ancak sanığın, satışa arz ettiği tütünleri kaçırmaları için iki çocuğa verdiği, mağdurun bu çocuklardan birini yakaladığını gören sanığın, görevini yapmasını engellemek amacıyla mağdura arkadan sarılıp çocuğun kaçmasını sağladığı, bu şekilde hareket kabiliyeti kısıtlanan mağdurun tütünlerin konduğu plastik kabı çekerken kabın zorlanıp kırılması nedeniyle elinden basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı, çocukların kaçmasını sağlayan sanığın elindeki kırık cam bardağını kendi boğazına dayayıp, yakalanması hâlinde kendisine zarar vereceğini söyleyerek olay yerinden kaçtığı olayda;
Satışa arz ettiği tütünlerin kaçırılmasını engellemek amacıyla mağdura arkasından sarılmak suretiyle cebir uygulayan sanığın, yaralama kastı ile hareket etmemesi ve mağdurun yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması nedenleriyle yerel mahkemece temel ceza belirlenirken gösterilen “olayın oluş biçimi – suçun işleniş biçimi”, “kastın yoğunluğu” ve “meydana gelen zararın ağırlığı” şeklindeki gerekçelerin oluşa ve dosya kapsamına uygun olmadığı, “sanığın şahsi ve sosyal durumu” ve “eylemin diğer özellikleri” biçimindeki gerekçelerin TCK’nun 61. maddesinin 1. fıkrasında sayılmaması nedeniyle yasal nitelik taşımadığı, TCK’nun 61. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan “suçun işlendiği zaman”, (d) bendinde yer alan “suçun konusunun önem ve değeri” ve (g) bendinde yer alan “sanığın … güttüğü amaç” biçimindeki ölçütlerin ise olay bakımından alt sınırdan ayrılmayı gerektiren ayırt edici özelliklerinin bulunmaması nedeniyle temel cezanın belirlenmesinde kullanılmaya elverişli yasal ölçütler olarak kabul edilemeyecekleri hep birlikte değerlendirildiğinde; yerel mahkemece temel cezanın dosya içeriğine uygun, adalet, hak ve nesafet kuralları ve orantılılık ilkesiyle bağdaşacak şekilde belirlenmediği ve TCK’nun 61. maddesinde yer alan ibarelerden bir kısmının tekrarlanmasından ibaret bu gerekçelerin dosya kapsamı ile uyumlu, yasal ve yeterli olmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.06.2018 günü yapılan ilk müzakerede yeterli yasal çoğunluk sağlanamadığından 03.07.2018 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy birliğiyle karar verildi.