Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2015/1065 E. 2017/319 K. 06.06.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/1065
KARAR NO : 2017/319
KARAR TARİHİ : 06.06.2017

Kararı veren
Yargıtay Birimi : Ceza Genel Kurulu
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Günü : 19.06.2015
Sayısı : 3-2
.
Sanık …’ın görevi kötüye kullanma, katılanlar …’na ve …’a yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği (Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/829, 2012/565, 2012/651, 2012/763, 2012/1091, 2012/1093 ve 2012/1095 esas sayılı dava dosyalarında duruşmalar bittikten sonra şikâyetçi temsilcisinin sunduğu katılma istemli dilekçeleri alarak duruşma tutanaklarını değiştirip Gümrük İdaresini katılan olarak kabul ettiği iddiası yönünden) suçlarından beraatine ve katılan … ile mağdur …’ya yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan (katılan …’e “solağan koyun gibi ne öksürüyorsun, oğlum sen salak mısın” şeklinde sözler söylediği iddiası yönünden) açılan kamu davalarında sanığın eylemlerinin TCK’nun 125. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilerek, yasal sürede şikâyette bulunulmaması nedeniyle TCK’nun 73/4 ve CMK’nun 223/8. maddeleri gereğince kamu davalarının düşmesine ilişkin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince verilen 19.06.2015 gün ve 3-2 sayılı hükümlerin, katılanlar ve mağdur … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “red” ve “onama” istemli 16.11.2015 gün ve 3 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında, katılanlar …, …, … ve …’e yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçlarından (katılan …’e “oğlum sen salak mısın, niye böyle iş yapıyorsun, geri zekalı, domates kelleli, aptal, salak herif” şeklinde sözler söylediği iddiası yönünden) kurulan mahkûmiyet hükümlerinin açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar ile kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan (Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/325 esas sayılı dosyasında, kısa karardaki mahkûmiyet hükmünü, gerekçeli kararda beraat hükmü olarak; 2012/901 esas sayılı dosyasında, kısa karardaki mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararı, gerekçeli kararda erteleme hükmü olarak değiştirdiği iddiaları yönünden) açılan kamu davasında eylemlerin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilerek verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar itiraz merciince itirazların reddine karar verilmek suretiyle kesinleşmiş olup, temyizin kapsamına göre inceleme; sanık hakkında görevi kötüye kullanma, katılanlar …’na ve …’a yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret ve kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarından kurulan beraat hükümleri ile katılan … ve mağdur …’ya yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan (katılan …’e “solağan koyun gibi ne öksürüyorsun, oğlum sen salak mısın” şeklinde sözler söylediği iddiası yönünden) açılan kamu davalarında sanığın eylemlerinin TCK’nun 125. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilerek verilen kamu davalarının düşmesine ilişkin hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Katılanların ve mağdurun, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği ve görevi kötüye kullanma suçlarından açılan kamu davalarına katılma ve hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunup bulunmadığı,
2- Mağdur …’ya yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan açılan kamu davasına ilişkin olarak; mağdurun istinabe olunan mahkemede alınan 03.10.2014 tarihli ifadesinde, sanıktan şikâyetçi olmadığını ve davaya katılmak istemediğini söylemesine rağmen aynı oturumun devamında bu kez şikâyetçi olduğunu belirterek davaya katılmak istemesi, Özel Dairece de, mağdurun katılan olarak duruşmalara kabulüne karar verilmesi karşısında, mağdurun açılan kamu davasına katılma ve hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığı,
3- Katılan …’na yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun sabit olup olmadığı,
4- Katılan …’a yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı,
5- Sanığın, katılan …’e söylediği iddia olunan “solağan koyun gibi ne öksürüyorsun, oğlum sen salak mısın” şeklindeki sözlerin, TCK’nun 125. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki hakaret suçunu mu, yoksa üçüncü fıkrasının (a) bendi kapsamındaki kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunu mu oluşturduğu, birinci fıkra kapsamındaki hakaret suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde şikâyetin süresinde yapılıp yapılmadığı,
Hususlarının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Suç tarihi itibarıyla, sanık …’ın hâkim, mağdur …’nın yazı işleri müdürü, katılanlar … ile …’nın zabıt kâtibi olarak Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinde, katılan …’ın ise zabıt kâtibi olarak Gaziantep 14. Asliye Ceza Mahkemesinde görev yaptıkları,
Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesince 07.05.2014 gün ve 2014/63-96 sayı ile, sanık hakkında;
Katılan …’e “solağan koyun gibi ne öksürüyorsun, oğlum sen salak mısın, niye böyle iş yapıyorsun, geri zekalı, domates kelleli, aptal, salak herif” ve “salak herif, beyanlar arasında çelişki var, niye incelemiyorsun”, katılan …’a “kimsin lan, kıçını başını niye dönerek konuşuyorsun”, katılan …’na “niye bu müzekkereyi yanlış yazdın, beyinsiz”, mağdur …’ya “nasıl müdürsün, bostan korkuluğu musun, adamı kolundan tutup dışarı atacak yerde beni yatıştırmaya çalışıyorsun” şeklinde sözlerle hakaret ettiği iddialarıyla her bir mağdura yönelik ayrı ayrı kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan TCK’nun 125/1-3.a, 4 ve 53.,
Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.01.2013, 07.05.2013 ve 23.05.2013 günlü duruşmalarında, taraflara duruşma günü verdirip tarafların gitmesinden sonra zabıt kâtiplerine duruşma tutanaklarını düzenlettiği, başka mahkemelerde görevlendirilmemek için Gaziantep Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu Başkanlığına gerçeğe aykırı duruşma ve keşif günü bildirdiği, Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/119, 2013/131, 2013/149, 2013/225, 2013/235 ve 2013/300 esas sayılı dava dosyalarında hükmolunan adli para cezalarının ertelenmesine yasal olanak bulunmamasına rağmen davaların sanıklarına cezalarının ertelendiğini söyleyip yasa yolu ve süresini göstermemek suretiyle kişilerin mağduriyetine neden olduğu iddialarıyla görevi kötüye kullanma suçundan TCK’nun 257/1, 43/2 ve 53.,
Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/829, 2012/565, 2012/651, 2012/763, 2012/1091, 2012/1093 ve 2012/1095 esas sayılı dava dosyalarında, duruşmalar bittikten sonra, dosyaların şikâyetçisinin temsilcisinin sunduğu katılma istemli dilekçeleri alıp duruşma tutanaklarını değiştirerek Gümrük İdaresini katılan olarak kabul ettiği iddialarıyla kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nun 204/2-3, 43/2 ve 53.
Maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 93. maddesi gereğince son soruşturmanın açılması kararı verildiği,
Mağdur …’nın istinabe olunan mahkemede alınan 03.10.2014 tarihli ifadesinde, önce “…olayların bu noktaya gelmesini istemezdim, şikâyetçi değilim, davaya katılmak istemiyorum…” dedikten sonra oturumun devamında söz isteyip “ben ifademe başlarken şikâyetçi olmadığımı, katılmak istemediğimi belirtmiş isem de, ben şikâyetçiyim, davaya da katılmak istiyorum, beyanımı bu şekilde düzeltmek istiyorum” şeklinde beyanlarda bulunduğu,
Yargıtay 11. Ceza Dairesince, 24.10.2014 tarihli oturumda …’ın, 26.12.2014 tarihli oturumda ise …, …, …, …, … ve …’nın, suçtan doğrudan zarar görme ihtimalleri bulunduğu gerekçesiyle sanık hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan açılan kamu davalarına katılan olarak kabullerine karar verildiği,
Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 19.06.2015 gün ve 3-2 sayılı gerekçeli kararının gerekçe kısmında;
1- Katılan …’na yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan beraat hükmüne ilişkin olarak; “…sanığın tüm aşamalarda suçlamayı kabul etmediğine ilişkin savunmasının aksine katılanın soyut iddiaları dışında hakaret olayını doğrulayan, cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil bulunamadığından sanığın müsnet suçtan beraatine karar verilmiştir”,
2- Katılan …’a yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan beraat hükmüne ilişkin olarak; “olay tanığı olan …., … ve …’nın beyanlarından, katılanın kalemde unuttuğu atkısını almak için kaleme geldiği sırada odaya geçmek isterken sanık olan hâkime sürtünmesi üzerine çıkan tartışmada sanığın katılana ‘kıçını dönüp niye gidiyorsun, beni tanımıyor musun’ şeklinde sözler söylediği ve bu sözlerin yapılan davranışa ilişkin sitem ve eleştiri olup hakaret niteliğinde, kişinin onur ve saygınlığını zedeleyen, onu toplum içinde küçük düşürücü mahiyette bulunmadığından yasal unsurları oluşmayan bu suçtan sanığın beraatine karar verilmiştir”,
3- Katılan …’e yönelik “solağan koyun gibi ne öksürüyorsun, oğlum sen salak mısın” şeklinde sözler söylediği iddiasıyla kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan açılan kamu davasında sanığın eyleminin TCK’nun 125. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilerek verilen düşme hükmüne ilişkin olarak; “…katılan …’in ifadesinde, adliyede göreve başladığı 27.10.2011 tarihinden bir ay sonra kalemde rahatsızlanması nedeniyle öksürmesi üzerine, sanığın ‘solağan koyun gibi ne öksürüyorsun, oğlum sen salak mısın’ dediğini beyan ettiği, sanığın bu suçtan cezalandırılmasının istenildiği, ancak, sanığın bu eyleminin katılanın yaptığı görevle ilgili olmayan, TCK’nun 125. maddesinin 1. fıkrasındaki takibi şikâyete bağlı hakaret suçu kapsamında kaldığı, katılanın 6 aylık yasal süre geçtikten sonra ve 07.05.2013 tarihinde şikâyetçi olduğu anlaşılmakla, sanık hakkında katılan …’e hakaret suçundan açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir”,
4- Mağdur …’ya yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan açılan kamu davasında sanığın eyleminin TCK’nun 125. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilerek verilen düşme kararı ile ilgili olarak; “…2013 yılı başında zabıt kâtibi …’ın 1. Asliye Ceza Mahkemesi kalemine girerken kapıdan sanığa sürtünerek geçmesi nedeniyle her ikisi arasında yaşanan tartışma sırasında, katılan …’nın araya girip olayı yatıştırmaya çalışmasının ertesi günü, sanığın katılanı odasına çağırarak, kendisine hitaben, ‘nasıl müdürsün, bostan korkuluğu musun, adamı kolundan tutup dışarı atacak yerde, beni yatıştırmaya çalışıyorsun’ şeklinde, yine aynı tarihlerde katılanı duruşma salonuna çağırarak, kendisine hitaben ‘mahkeme başkanı beni aramış, niye söylemiyorsunuz, sizin yaptığınız terbiyesizlik’ biçiminde sözler söylediği, sanığın bu nedenle memura görevinden dolayı alenen hakaret suçundan cezalandırılmasının istenildiği, ancak, sanığın bu eylemlerinin katılanın yaptığı görevle ilgili olmayan, TCK’nun 125. maddesinin 1. fıkrasındaki takibi şikâyete bağlı hakaret suçu kapsamında kaldığı, katılanın 6 aylık yasal süre geçtikten sonra ve 03.10.2014 tarihinde şikâyetçi olduğu anlaşılmakla, sanık hakkında katılan …’ya hakaret suçundan açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmiştir.”,
Şeklinde açıklamalara yer verildiği,
Katılanlar ve mağdur vekilinin 19.06.2015 tarihli temyiz dilekçesi ile, temyize tabi tüm hükümleri temyiz ettiğini belirttiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan … HSK müfettişine verdiği 07.05.2013 tarihli ifadesinde; 27.10.2011 tarihinde sanığın hâkim olarak görev yaptığı Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak göreve başladığını, göreve başladıktan yaklaşık bir ay sonra rahatsızlanması nedeniyle çok öksürdüğünü, mahkeme kaleminde öksürdüğü sırada sanığın kendisine “solağan olan koyun gibi ne öksürüyorsun lan” dediğini,
İstinabe olunan mahkemede ek olarak; sanık hakkında şikâyetçi olduğu tarihin HSK müfettişine ifade verdiği 07.05.2013 tarihi olduğunu,
Katılan …; sanığın zabıt kâtibi olan katılan …’e “solağan koyun gibi ne öksürüyorsun” dediğini,
Katılan …; sanığın bir defasında yanlış bir müzekkere yazdığı için kendisine “beyinsiz” dediğini, bu sırada yanlarında kimsenin bulunmadığını,
Katılan …; Gaziantep 14. Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak görev yaptığını, 1. Asliye Ceza Mahkemesinin kalemine atkısını unutması sebebiyle gittiğinde sanığın kendisine sert bir şekilde bağırarak “kimsin lan, ne kıçını başını dönüyorsun dediğini”,
Katılan …; katılan …’ın unuttuğu atkısını almak için kaleme girmek istediği sırada kapıda bulunan sanığın Halil’e “sen kimsin” diye sorduğunu, Halil’in “personelim” dediğini, sanığın da “kıçını başını bana dönüp, bana bu şekilde davranamazsın sen benim kim olduğumu biliyor musun” dediğini,
Mağdur …; Gaziantep 14. Asliye Ceza Mahkemesinde zabıt kâtibi olarak görev yapan katılan …’ın kaleme girerken sanığa sürtünerek geçtiğini, sanığın “sen nasıl geçiyorsun, benim kim olduğumu biliyor musun” dediğini, katılanın “bilmiyorum, tanımıyorum sizi” demesi üzerine sanığın “gıçını dönüp gitme, sorduğum soruya cevap ver” dediğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık; atılı suçları işlemediğini savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
1- Katılanların ve mağdurun, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği ve görevi kötüye kullanma suçlarından açılan kamu davalarına katılma ve hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunup bulunmadığı;
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için “mağdur” ve “suçtan zarar gören” kavramları ile “kamu davasına katılma” kurumu üzerinde durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 237 maddesinin birinci fıkrasındaki; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup halinde belirtilmiştir. Anılan düzenleme, 1412 sayılı CMUK’nun 365. maddesindeki, “Suçtan zarar görenler, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilirler” hükmü ile benzerlik arz etmekte olup, yeni hükme, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur eklenmiş, bu şekilde madde, öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına öğreti ve uygulamada “davaya katılma” veya “müdahale” denilmekte, davava katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” ya da “müdahil” sıfatını almaktadır.
Gerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda, gerekse 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanununda kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı hâlinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tabi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır.
Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilecektir. Bazı suçlarda mağdur belirli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir. (Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s.289; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s. 214-217; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2015, s.106 – 107; Osman Yaşar-Hasan Tahsin Gökcan–Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, Ankara, 2010, 6. cilt, s.7702-7703)
Kamu davasına katılmak için aranan “suçtan zarar görme” kavramı kanunda açıkça tanımlanmamış, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında bu kavram “suçtan doğrudan zarar görmüş bulunma hâli” olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, 5271 sayılı CMK’nun “Kanun Yollarına Başvurma Hakkı” başlıklı 260. maddesinin birinci fıkrasında;“Hâkim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır”, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken “Yargıtayca Temyiz İsteğinin Reddi” başlıklı 317. maddesinde ise; “Yargıtay, süresi içinde temyiz dilekçesinin verilmediğini veya beyanının yapıldığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını görürse, temyiz isteğini reddeder, görmezse incelemesini yapar” düzenlemeleri yer almaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Suç tarihlerinde zabıt kâtibi olarak görev yapan katılanlar ile yazı işleri müdürü olarak görev yapan mağdurun, sanığın Gaziantep 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.01.2013, 07.05.2013, 23.05.2013 günlü duruşmalarında, taraflara duruşma günü verdirip tarafların gitmesinden sonra zabıt kâtiplerine duruşma tutanaklarını düzenletmek, başka mahkemelerde görevlendirilmemek için Gaziantep Adalet Komisyonu Başkanlığına gerçeğe aykırı duruşma ve keşif günü bildirmek, yine Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/119, 2013/131, 2013/149, 2013/225, 2013/235 ve 2013/300 esas sayılı dosyalarında hükmolunan adli para cezalarının ertelenmesine yasal olanak bulunmamasına rağmen sanıklara cezalarının ertelendiğini söyleyip yasa yolu ve süresini göstermeyerek kişilerin mağduriyetlerine neden olmak suretiyle işlediği iddia olunan görevi kötüye kullanma ve Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/829, 2012/565, 2012/651, 2012/763, 2012/1091, 2012/1093 ve 2012/1095 esas sayılı dava dosyalarında duruşmalar bittikten sonra dosyaların şikâyetçisinin temsilcisinin sunduğu katılma talepli dilekçeleri kabul edip duruşma zabıtlarını değiştirerek gümrük idaresini katılan olarak kabul etmek suretiyle işlediği iddia olunan kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçlarının mağduru ya da suçtan zarar göreni olmadıkları, bu nedenle davalara katılma hak ve yetkileri, dolayısıyla kurulan hükümleri temyiz hakları bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, davalara katılma hak ve yetkileri ile kurulan hükümleri temyiz hakları bulunmayan katılanlar ve mağdur vekilinin vaki temyiz talebinin, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 317. maddesi gereğince reddine karar verilmelidir.
2- Mağdur …’ya yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan açılan kamu davasına ilişkin olarak; mağdurun istinabe olunan mahkemede alınan 03.10.2014 tarihli ifadesinde, sanıktan şikâyetçi olmadığını ve davaya katılmak istemediğini belirtmesine rağmen oturumun devamında bu kez şikâyetçi olduğunu belirterek davaya katılmak istemesi, Özel Dairece de, mağdurun katılan olarak duruşmalara kabulüne karar verilmesi karşısında, mağdurun açılan kamu davasına katılma ve hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunup bulunmadığı;
5271 sayılı CMK’nun 237. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mağdur, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduğunu bildirerek kamu davasına katılabilir. Bunun için aynı Kanunun 238. maddenin birinci fıkrası uyarınca mahkemeye dilekçe verilmesi ya da katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi yeterlidir.
5271 sayılı CMK’nun 243. maddesindeki; “Katılan, vazgeçerse…katılma hükümsüz kalır” biçimindeki düzenleme ile istikrarlı olarak sürdürülegelen Ceza Genel Kurulu ve Ceza Daireleri uygulamalarına göre; takibi şikâyete bağlı olmayan suçlar açısından soruşturma aşamasındaki şikâyetten vazgeçme sonradan kovuşturma aşamasında kamu davasına katılmaya engel değil ise de, kovuşturma aşamasında şikâyetten vazgeçilmesi hâlinde davaya katılma olanağı kalmayacak, katılma kararı verilmiş ise bu karar hükümsüz olacaktır.
5271 sayılı CMK’nun 260. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kendisine kanun yolu açık olmayan bir kişinin hükmü temyiz etmesi hâlinde, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 317. maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddine karar vermek gerekecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mağdur …’nın, kovuşturma aşamasında istinabe olunan mahkemedeki 03.10.2014 tarihli oturumda, önce sanık hakkında şikâyetçi olmadığını ve davaya katılmak istemediğini söylediği, oturumun devamında ise sanıktan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini beyan ettiği, Özel Dairece mağdurun açılan kamu davasına katılmasına karar verildiği, mağdur vekilinin de yasal sürede şikâyette bulunulmaması nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşmesine ilişkin hükmü temyiz ettiği anlaşılmakla; mağdurun kovuşturma aşamasında tereddüte mahal vermeyecek şekilde şikâyetinden vazgeçtiği ve bu beyanından dönemeyeceği göz önüne alındığında, Özel Dairece verilen katılma kararı hukuki değerden yoksun olup davaya katılma olanağı bulunmayan mağdurun kurulan hükmü temyiz hakkı da bulunmamaktadır.
Bu itibarla, kovuşturma aşamasında şikâyetçi olmadığını belirtmesi nedeniyle davaya katılma olanağı ile kurulan hükmü temyiz hakkı bulunmayan mağdur vekilinin vaki temyiz talebinin, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 317. maddesi gereğince reddine karar verilmelidir.
3- Katılan …’na yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun sabit olup olmadığı;
Amacı her somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan ve Latince; “in dubio pro reo” olarak da ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, bir ceza davasında sanığın cezalandırılmasına karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık lehine değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi durumunda da geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye yer vermeyecek kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanılarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir.
Ceza yargılaması, failin suçu işlediği yönünde ve hakkında kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte şüphe bulunup bulunmadığının tespit edildiği soruşturma evresi ile başlar ve kamu davası açılmasını gerektirir yeterlilikte delil elde edilememesi veya en azından kuşku bulunamaması hâlinde kovuşturmaya yer olmadığına, dava açılmasını gerektirir yeterlilikte bir şüphe veya delil bulunması hâlinde ise iddianame tanzim olunarak açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde kanunda belirtilen hükümlerden birinin verilmesi ve hükmün kesinleşmesi ile sona erer. Kovuşturma evresi sonucunda mahkemece değerlendirilen deliller, suçun var olduğu ve yargılamaya konu olan fiilin sanık tarafından işlendiği hususunda yeterli vicdani kanaat oluşturuyorsa mahkûmiyet hükmü kurulacak, aksi durumda sanığın beraatına karar verilecektir.
Ceza yargılamasında maddi gerçeğe ulaşmada kullanılan kanıtlardan biri de “beyan” delilidir. Beyan; tanığa, sanığa veya sanığın dışındaki taraflardan birine ait olabilir. Özellikle tanık veya suça iştirak edenlerden birisinin anlatımı, eylem hakkında bilgisi bulunan kişilerin beyanı olması, soruşturmayı esaslı surette kolaylaştırması ve özgür iradeyle verilip gerçeğe de uygun bulunduğunun saptanması durumunda hâkimin vicdani kanaatinin oluşmasında olumlu katkısının bulunması itibariyle önemli bir sübut vasıtasıdır.
Ceza Muhakemesi Kanununun “Delilleri Takdir Yetkisi” başlıklı 217. maddesinde de;
“1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, vicdani delil sisteminin geçerli olduğu ceza yargılaması hukukumuzda, özgür iradeye dayalı olan tanık veya suça iştirak edenlerin beyanlarının da, dosyada varlığını koruyan diğer bütün deliller gibi hâkim tarafından serbestçe takdir edilip değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, katılana “niye bu müzekkereyi yanlış yazdın, beyinsiz” şeklinde sözler söylediği iddiasıyla kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında; sanığın atılı suçu işlemediğini savunması ve suçu işlediğine dair katılanın soyut beyanından öte bir delil bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın, atılı suçu işlediğinin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispat edilemediği, bu nedenle Özel Dairece sanığın atılı suçtan beraatine hükmolunmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan Özel Daire beraat hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
4- Katılan …’a yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığı;
Hakaret suçu TCK’nun 125. maddesinde;
“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nun 125. maddesinin birinci fıkrasında hakaret suçunun temel şekline, üçüncü ve dördüncü fıkralarında nitelikli hallerine, beşinci fıkrasında ise suçların içtimasına ilişkin özel bir düzenlemeye yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nda, 765 sayılı TCK’ndan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir. (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s.430)
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
Eleştiri herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
Eleştirinin sert bir uslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de, eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
Öte yandan, her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, katılanın mahkeme kalemine girdiği sırada kendisine sürtünerek geçmesi üzerine çıkan tartışmada katılana söylediği “kıçını dönüp niye gidiyorsun, beni tanımıyor musun” şeklinde sözler; rahatsız edici, sitem ve eleştiri niteliğinde sözler olup, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı içermemesi ve sövme fiilini de oluşturmaması nedeniyle hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği, bu nedenle Özel Dairece sanığın atılı suçtan beraatine hükmolunmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan Özel Daire beraat hükmünün onanmasına karar verilmelidir.

5- Sanığın, katılan …’e söylediği iddia olunan “solağan koyun gibi ne öksürüyorsun, oğlum sen salak mısın” şeklindeki sözlerin, TCK’nun 125. maddesinin birinci fıkrası kapsamındaki hakaret suçunu mu, yoksa üçüncü fıkrasının (a) bendi kapsamındaki kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunu mu oluşturduğu, birinci fıkra kapsamındaki hakaret suçunu oluşturduğunun kabulü hâlinde şikâyetin süresinde yapılıp yapılmadığı;
5237 sayılı TCK’nun “Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı suçlar” başlığını taşıyan 73. maddesinin birinci fıkrasında; “Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikâyette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamaz”; ikinci fıkrasında ise; “Zamanaşımı süresini geçmemek koşuluyla bu süre, şikâyet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlar” düzenlemelerine yer verilmiştir.
TCK’nun 131. maddesinin birinci fıkrasındaki; “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır” şeklindeki düzenleme ile, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret dışında kalan hakaret suçlarının şikâyete tabi olduğu açıkça ifade edilmiştir.
Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçuna ilişkin; 5237 sayılı TCK’ndaki düzenleme, 765 sayılı TCK’ndan farklı olup, 765 sayılı Kanun uygulamasında “memur” kavramına yer verilerek, memura görev sırasında herhangi bir nedenle hakaret edilmesi hâli dahi nitelikli hâl olarak düzenlenmiş iken, 5237 sayılı Kanunda memur kavramını da içerecek şekilde “kamu görevlisi” kavramına yer verilerek, yalnızca kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret edilmesi nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Görev sırasında ancak görevinden dolayı olmayan hakaretler ise, 125. maddenin birinci fıkrasında düzenlenen basit hakaret olarak kabul edilerek, soruşturulması ve kovuşturulması da mağdurun şikâyetine bağlı tutulmuştur.
“Görevinden dolayı” hakaretin kabulü için de; yapılan kamu görevi ile hakaret eylemi arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Hâkim her somut olayda nedensellik bağının bulunup bulunmadığını araştırarak, sonucuna göre, eylemin, suçun basit hâline mi yoksa nitelikli hâline mi uyduğunu saptayacaktır. Bu saptama yapılırken, hakaret eylemlerine muhatap olan kamu görevlisinin faile karşı doğrudan veya dolaylı görev yapması koşulu aranmayacaktır. Zira, hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile ilgili de olabilir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.11.1992 gün ve 303-320 sayılı kararında da aynı esas kabul edilerek, hakaret suçunun görev dolayısıyla işlenmesinde aranacak hususun, hukuka uygun bir surette yapılan görevin hakaret nedeni oluşturmasının olduğu vurgulanmış, bir kamu görevine karşı duyulan düşmanlık nedeni ile görevi ifa eden veya etmiş olan görevliye yönelik bir hakarette de o görevle suç arasında nedensellik bağı bulunduğu kabul edilmiştir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılanın HSK müfettişi tarafından alınan 07.05.2013 tarihli ifadesinde, Gaziantep 1. Asliye Ceza Mahkemesinde 27.10.2011 tarihinden itibaren zabıt kâtibi olarak görev yaptığını belirterek, göreve başlamasından yaklaşık bir ay sonra rahatsızlığı nedeniyle mahkeme kaleminde öksürdüğü sırada sanığın kendisine “solağan koyun gibi ne öksürüyorsun lan” şeklinde sözler söylediğini beyan edip sanıktan şikâyetçi olması üzerine, sanığın katılanın iddiasına konu sözleri söylediği iddiasıyla kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı anlaşılmakla; katılanın yaptığı kamu görevi ile iddia olunan hakaret eylemi arasında nedensellik bağı bulunmadığından, söylendiği ileri sürülen sözlerin TCK’nun 125. maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde düzenlenen kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunu değil, aynı maddenin birinci fıkrasında düzenlenen ve takibi şikâyete bağlı olan hakaret suçunu oluşturabileceği, katılanın TCK’nun 73. maddesinde öngörülen altı aylık hak düşürücü süre içerisinde şikâyet hakkını kullanmadığı, bu nedenle Özel Dairece sanığın eyleminin TCK’nun 125. maddesinin birinci fıkrasındaki kapsamındaki hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilerek yasal sürede şikâyet hakkının kullanılmadığı gerekçesiyle kamu davasının düşmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yasal sürede şikâyette bulunulmaması nedeniyle kamu davasının düşmesine ilişkin Özel Daire kararının onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Katılanlar ve mağdurun, sanık hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği ve görevi kötüye kullanma suçlarından açılan kamu davalarına katılma ve kurulan hükümleri temyiz hakları bulunmadığından, katılanlar ve mağdur vekilinin vaki temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 317. maddesi gereğince REDDİNE,
2- Mağdurun, sanık hakkında mağdura yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan açılan kamu davasına katılma ve kurulan hükmü temyiz hakkı bulunmadığından, mağdur vekilinin vaki temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 317. maddesi gereğince REDDİNE,
3- Usul ve kanuna uygun olarak, sanık hakkında katılanlar … ve …’a yönelik kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçlarından kurulan beraat hükümleri ile katılan …’e yönelik hakaret suçundan kurulan kamu davasının düşmesine ilişkin hükmün ONANMASINA,
4- Dosyanın, Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.06.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

.