YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/97
KARAR NO : 2015/114
KARAR TARİHİ : 21.04.2015
Haksız mal edinme ve nüfuz ticareti suçlarından sanık T.. K..’nın yapılan yargılanması sonucunda Yargıtay 5. Ceza Dairesince 04.12.2013 gün ve 14-12 sayı ile; haksız mal edinme suçundan, atılı suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması gerekçesiyle 5271 sayılı CMK’nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine, nüfuz ticareti suçundan ise 5237 sayılı TCK’nun 255/2, 62, 52/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 231/5. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 80 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Sanık müdafiinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yapmış olduğu itiraz Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.01.2014 gün ve 1-1 sayı ile reddedilmiştir.
Beraat hükmünün sanık müdafii ve katılan vekili tarafından, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının da katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerinede Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “iade ve onama” istekli 14.02.2014 gün ve 307639 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında haksız mal edinme ve nüfuz ticareti suçundan yapılan yargılama sonucunda haksız mal edinme suçundan beraatine, nüfuz ticareti suçundan ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen somut olayda Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- CMK’nun 231/12. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının temyiz değil itiraz kanun yoluna tabi olması karşısında, katılan vekili tarafından temyiz edildiği belirtilen nüfuz ticareti suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik inceleme yapılmasının mümkün olup olmadığı,
2- Sanığın üzerine atılı 3628 sayılı Kanuna muhalefet suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığı ve buna bağlı olarak sanığın suçunun sabit olup olmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamından;
Banka müfettiş yardımcısı olarak memuriyet hayatına başlayan sanığın 1995 yılında idari yargı adaylığına, kura ile Aydın Vergi Mahkemesi hakimliğine, 2001 yılında Danıştay tetkik hakimliğine, 28.07.2008 tarihinde Ankara 16. İdare Mahkemesine, 17.10.2011 tarihinde Muğla İdare Mahkemesine atandığı,
Sanığın Ankara 16. İdare Mahkemesinde çalıştığı sırada, Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca Tarım Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen süspansiyonlarda usulsüzlük yapıldığına ilişkin yapılan soruşturma sırasında, hakkında teknik ve fiziki takip yapılan İ.. İ..’ün, Tarım Bakanlığının taraf olduğu 2009 yılı tarım uygulamalarıyla ilgili dosyanın Diyarbakır 1. İdare Mahkemesi tarafından Ankara 5. İdare Mahkemesine görevsizlik kararı verilerek gönderilmesi üzerine sanık T.. K.. ile kardeşi İ.. K.. vasıtasıyla irtibata geçtiği, sanığın dosyanın lehe sonuçlanması için çalıştığını söyleyerek menfaat temin ettiğinin belirlenmesi üzerine Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca HSYK’na ihbarda bulunulduğu, yapılan soruşturma sonucunda, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 255. maddesinde düzenlenen nüfuz ticareti ve 3628 sayılı Kanunun 13. maddesinde düzenlenen haksız mal edinme suçlarından kovuşturma yapılmasına karar verildiği,
Sanık hakkında HSYK müfettişlerince yürütülen soruşturma sırasında sanığın haksız mal edinip edinmediğinin tespiti için mal varlığına ilişkin bilgiler ilgili kurumlardan istenilip dosyaya alındıktan sonra inceleme yapılmak üzere bilirkişi görevlendirildiği,
Ankara Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünde görevli polis memuru tarafından düzenlenen 09.01.2012 tarihli bilirkişi raporunda; iddianamede belirtildiği üzere 2005 yılından soruşturmanın başladığı tarihi kapsayacak şekilde inceleme yapılmış olup, ilgilinin banka hesap hareketlerinde hayatın olağan akışına uygun olmayan bir durum bulunmamakla birlikte, yatırım finansman hesabına büyük meblağlarda nakit giriş ve çıkışının olduğu ve bu işlemlerden kâr edilmemiş olmakla birlikte arada oluşan zararın yüksek miktarlardaki nakit girişleri ile korunmaya çalışıldığı, hatta artırıldığı, sadece nakit giriş ve çıkışlarının farkı alındığında 2005 yılından günümüze artı olarak hesaba 577.573 Lira para girişinin olduğu, ilgilinin maaş birikimi ve ek gelirleri ile sahip olduğu taşınır ve taşınmaz malvarlığına ulaşmasının mümkün olduğu, ancak bunun artırım ve birikim yapabilecek maksimum tutarlarla açıklanabileceği, fakat yatırım finansman hesabındaki portföy durumunu hisse senedi işlemlerinden zarar etmesine rağmen her yıl için korumaya hatta bazı yıllar için artırmaya çalışırken hesabına giren nakit değerlerinin gelirleriyle uyuşmasının mümkün olmadığı, yatırım finansmanındaki değerleri hariç diğer malvarlıklarına ulaşmada gelirleri ile bir açıklama yapılabilse de, yatırım finansmanındaki miktarın gelirleriyle açıklanmasının mümkün olmadığı bilgilerine yer verildiği,
Kovuşturma aşamasında 3 kişiden oluşan emekli Sayıştay Denetçileri tarafından düzenlenen 27.05.2013 tarihli raporda ise; sanığın Ankara İdare Mahkemesinde göreve başladığı 28.07.2008 ile Muğla İdare Mahkemesine atandığı 17.10.2011 tarihleri arası incelenmiş olup sanığın Diyarbakır’da varlıklı ve kalabalık bir aileye mensup olması, tarla ve ticari işletmelerden her yıl 10.000 ile 30.000 Lira arasında gelirinin olması, 1997 yılından beri borsada hisse senedi ve alım ve satımıyla ilgilenmiş olması, gelirlerini mal beyanlarında göstermiş olması dikkate alındığında sanığın beyanda bulunduğu ve kaynağı yukarıda çeşitli şekillerde açıklanan gelirleri ile halen sahip olduğu malvarlığına ulaşmasının mümkün olduğu, yani olağan gelirleri ile malvarlığı değerinin arasında bir uyumsuzluğun bulunmadığının belirtildiği,
Sanığın aşamalarda özetle; 21 yıllık memur olduğunu, varlıklı bir aileye mensup olduğunu, 1994 yılında mesleğe başlarken stajyer hakim maaşının 11.000.000 Lira olduğu dönemde babasından kalan malların bölüşülmesi nedeniyle kendisine 800.000.000 Lira gibi paranın kaldığını, bunu 1994 tarihli mal beyanında gösterdiğini, mal varlığının geliriyle uyumlu bulunduğunu, yatırım finansmanı hesabındaki girdiklerin daha önce bu hesaptan çıkan paralardan kaynaklandığını savunduğu
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
1- Katılan vekili tarafından temyiz edildiği belirtilen nüfuz ticareti suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik inceleme yapılmasının mümkün olup olmadığı;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 gün ve 13-12 sayılı kararı başta olmak üzere bir çok kararında açıklandığı üzere; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yolu temyiz olmayıp, 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 12. fıkrasında da açıkça belirtildiği gibi itirazdır.
Bu itibarla, katılan vekilinin nüfuz ticareti suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin temyiz talebinin itiraz olarak kabulü ile 5271 sayılı CMK’un 264. madde hükmü de nazara alınarak gereğinin yerine getirilebilmesi için incelenmeksizin iadesine karar verilmelidir.
2- Sanığın üzerine atılı 3628 sayılı Kanuna muhalefet suçundan eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığı ve buna bağlı olarak sanığın suçunun sabit olup olmadığı:
Haksız mal edinmenin tanımı 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet Ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 4. maddesinde; “Kanuna veya genel ahlaka uygun olarak sağlandığı ispat edilmeyen mallar veya ilgilinin sosyal yaşantısı bakımından geliriyle uygun olduğu kabul edilemeyecek harcamalar şeklinde ortaya çıkan artışlar, bu Kanunun uygulanmasında haksız mal edinme sayılır” şeklinde yapılmış, yaptırımı da aynı yasanın “Haksız Mal Edinme, Mal Kaçırma veya Gizleme” başlıklı 13. maddesinde; “Kanunun daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde haksız mal edinene üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş milyon liradan on milyon liraya kadar adli para cezası verilir” biçiminde gösterilmiştir.
Öte yandan ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delilerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir. Gerek 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK, adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir. Bu nedenle ulaşılma imkanı bulunan bütün delillerin ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşebilmesi için, maddi gerçeğe ulaşma amacına hizmet edebilecek tüm kanuni delillerin toplanması ve tartışılması zorunludur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında soruşturma sırasında düzenlenen bilirkişi raporuyla kovuşturma aşamasında düzenlenen bilirkişi raporları arasında farklılıklar bulunması, iddianamede eylemin sanığın 2005 yılından sonra verdiği mal beyanlarına konu malları ile bu sürede elde ettiği olağan gelir ve giderlerinin karşılaştırmasından soruşturma tarihi itibariyle ulaşmış olduğu mal varlığı değerinin 3628 sayılı Kanun uyarınca olağan gelirleriyle uyumlu olmadığı şeklinde anlatılması, ilk raporun 2005 yılı ile soruşturma tarihi arasındaki dönemin incelenerek düzenlenmesine rağmen ikinci raporun 28.07.2008 tarihi ile soruşturma tarihi arasındaki dönemin incelenerek düzenlenmesi karşısında sanığa atılı suçun oluşup oluşmadığının tespiti açısından bir bankacı, bir yeminli mali müşavir veya hesap uzmanı ve bir de borsa konusunda uzmandan oluşan bilirkişi heyetine yeniden inceleme yaptırılarak sonucuna göre sanığın durumunun belirlenmesi gerekirken iddianamede belirtilen suç tarihlerini kapsamayacak şekilde düzenlenen kovuşturma sırasındaki rapora dayanılarak eksik araştırma ile sanığın beraatine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Özel Daire kararının öncelikle eksik alraştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç olarak; Katılan vekilinin nüfuz ticareti suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin temyiz talebinin itiraz olarak kabulü ile CMK 264. madde hükmü de nazara alınarak gereğinin yerine getirilebilmesi için incelenmeksizin iadesine, Özel Daire kararının haksız mal edinme suçu yönünden eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Katılan vekilinin nüfuz ticareti suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin temyiz talebinin itiraz olarak kabulü ile 5271 sayılı CMK’nun 264. madde hükmü de nazara alınarak gereğinin yerine getirilmesi için incelenmeksizin İADESİNE,
2- Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 04.12.2013 gün ve 14-12 sayılı kararının haksız mal edinme suçu yönünden eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
3- Dosyanın, Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.04.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.