Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/83 E. 2015/51 K. 17.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/83
KARAR NO : 2015/51
KARAR TARİHİ : 17.03.2015

Hırsızlık suçundan sanıklar K.. K.. ve S. Y. beraatlerine ilişkin, Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 28.11.2007 gün ve 802-882 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 13.12.2012 gün ve 24208-26941 sayı ile;
“Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanıkların birlikte hareketle müştekinin işyerine girip içerisinde çekler, kimlik ve para cüzdanı bulunan çantasını alarak arabaya binip uzaklaştıklarının güvenlik görevlisi tanık A….’ın aşamalarda değişmeyen beyanı ve sanıkların tevil yollu ikrarlarıyla sabit olduğunun anlaşılması karşısında, mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken, yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 16.04.2013 gün ve 31-211 sayı ile;
“Sanıkların kolluk dahil tüm aşamalardaki savunmaları, tanık A. S ve S. K. beyanı ile A. A..ın beyanları, müşteki anlatımları, hazırlık aşamasında yaptırılan teşhis tutanağı içeriği, araç kiralama sözleşmesi, şahısların arandıklarını duymaları üzerine kendiliklerinden polislere teslim olduklarına ilişkin yakalama tutanağı ile tüm dosya kapsamından her ne kadar sanıklar hakkında müştekinin dükkanına girerek çantasından cüzdanını aldıkları iddiasıyla kamu davası açılmış ise de; sanıkların bu suçu işlediklerini bizzat gören müşteki ve tanık olmadığı gibi sadece yüzlerini görmeden söz konusu iş merkezinden ayrılan iki şahsın ayrıldığını söyleyen tanık bulunduğu, bu şahsın da şahısları teşhis edemediği, aracın kiralama suretiyle kullandıkları bir araç olduğu, arkadaşları tarafından kiralanıp, sanıklara geçici olarak kullanmak üzere verildiği, dolayısıyla sanıkların mahkumiyetlerine yetecek yeterli delil bulunmadığı sonuç ve kanaatlerine varıldığı” görüşüyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.02.2014 gün ve 191605 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerine yüklenen hırsızlık suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, aleyhe bozma kararına karşı sanıkların beyanları alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği hususunun öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık Serkan adına duruşma gününü bildirir davetiye çıkartıldığı, davetiye tebliğine rağmen sanığın duruşmaya katılmadığı, sanık Kenan yönünden ise bozma ilamına karşı diyeceklerinin sorulması için Foça Asliye Ceza Mahkemesine yazılan talimatın, sanığın Foça Açık Ceza İnfaz Kurumundan başka bir ceza infaz kurumuna sevk edilmesi nedeniyle beyanı alınmaksızın iade edildiği, bu şekilde aleyhlerine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan sanıkların yokluklarında önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK’nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkanı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhlerine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanıkların beyanlarının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluklarında direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanları alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi; “Bozmaya karşı sanıkların beyanının alınmasında zorunluluk bulunmadığı, yerel mahkemenin direnme hükmünün esasının incelenmesi gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.04.2013 gün ve 31-211 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanları alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.03.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.