Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/829 E. 2016/100 K. 01.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/829
KARAR NO : 2016/100
KARAR TARİHİ : 01.03.2016

Mahkemesi : … (Kapatılan) Sulh Ceza
Orman alanını işgal ve faydalanma suçundan sanık ..’in beraatine ilişkin, … (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen … gün ve …-… sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay … Ceza Dairesince … gün …-… sayı ile;
“Mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen orman bilirkişi raporunda suça konu yerin kesinleşen orman sınırları içinde kaldığının bildirmesine, orman kadastro sınırlarının bağlayıcı olduğu ve herkes tarafından bilinmesi gerektiğine göre sanığın, kendi özel ihtiyacı için ormanlık alanda bulunan suyu kaptaj içine alıp, bir kısmı ormanlık alanda kalacak şekilde döşediği hortumla kendi arazisine taşıdığı eylemi orman alanını işgal ve faydalanma suçunu oluşturacağının ve tesisinde müsaderesi gerekeceğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise … gün ve … sayı ile;
“Sanık ..’in üzerine atılı suç, ‘6831 sayılı Yasaya muhalefet’ suçu olup; sanık savunması, orman bilirkişi ve kadastro bilirkişi raporları, tutanak tanıklarının beyanları, adli sicil sabıka kaydı ve tüm dosya kapsamının incelenmesiyle yapılan yargılama neticesinde; mahkememizin iş bu dava dosyasına ait yargılama ile aynı mahiyette bulunan, yine mahkememizin 25.05.2011 tarih, 2010/307 Esas-2011/740 Karar sayılı ilamı ile sanık … … hakkında ‘orman alanlarının işgali ve ormandan faydalanma’ suçunu işlediğinden bahisle 6831 sayılı Yasanın 93/1. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması nedeni ile sanığın atılı suçtan CMK’nun 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verildiği, verilen kararı katılan kurum vekili Av….’nın temyizi üzerine Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin 16.05.2013 tarih, 2012/19484 Esas – 2013/20253 Karar sayılı ilamı ile mahkememizin kararının onanmasına kararı verildiği ve dava dosyasının kesinleştirildiği, bu yönüyle Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin aynı mahiyetteki iki olaya ilişkin olarak, farklı içtihatlarının bulunduğu….” görüşüyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 09.06.2014 gün ve 146169 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı orman alanını işgal ve faydalanma suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceğinin öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, sanığın aleyhine olan bozma kararından sonra yapılan yargılamada, adresine duruşma gününü bildirir tebligatın çıkarıldığı ve tebligatın “birlikte sakin eşi … …’e tebliğ edilmiştir ” şerhi ile 21.10.2013 tarihinde tebliğ edildiği, ancak sanığın duruşmaya katılmadığı, mahkemece … tarihli duruşmada sanığın dinlenilmesinden vazgeçilerek, aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK’nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkanı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK’nun 308/8. maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun istikrarlı uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanığın beyanının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluğunda direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-… (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince verilen … gün ve … sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.03.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.