YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/823
KARAR NO : 2015/85
KARAR TARİHİ : 31.03.2015
Sanıklar hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davalarının yargılaması sırasında eylemlerin yağma suçunu oluşturabileceğinden bahisle verilen görevsizlik kararları üzerine yapılan yargılama sonucunda, kamu davalarının dava zamanaşımları nedeniyle düşürülmesine ilişkin, Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 07.11.2007 gün ve 119-671 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 05.12.2012 gün ve 10284-22873 sayı ile;
“Mağdurların aşamalarda birbiriyle çelişik olmayan, aksine bir sonrakinin bir öncekini açıklayıcı nitelikte ve tutarlı ifadeleri karşısında, sanıkların üzerlerine atılı eylemlerin yağma suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, mağdurların kolluk tarafından, failleri henüz belirlenmeden ve belirlenme ihtimalinin de zayıf görülerek muğlak biçimde aldığı anlatımlara dayanarak eylemleri hırsızlık olarak kabul edilip, zamanaşımı nedeniyle kamu davalarının düşmesine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
21.05.2013 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar veren yerel mahkemece 17.09.2013 gün ve 44-262 sayı ile;
“…Sanıkların atılı suçları kabul etmedikleri, soruşturma evresinde beyanları alınan mağdurelerin sıcağı sıcağına iki kez alınan ifadelerinde zordan hiç söz etmemeleri, bu hususun mağdurelerce kovuşturma başladıktan sonra görevsizlik kararı veren mahkemede dile getirmiş olmaları karşısında, mağdurelerin sonraki zor ihtiva eden beyanlarına itibar edilmediği, mağdurelerin sıcağı sıcağına alınan ve zordan hiç bahsetmeyen beyanları ortada iken ve bu hali ile eylemler açıkça hırsızlık suçunu oluşturmakta iken, kovuşturma evresinde daha sonra alınan ve zordan bahseden ifadelerini gerçek olarak tercih etmenin hukuki bir dayanağının olmadığı,
İş bu tercihe göre de her iki sanığın üzerine atılı her iki suçun 765 Sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddeleri gereğince asli ve olağanüstü zamanaşımı süreleri dolduğundan sanıklar hakkında iş bu mağdurelerle ilgili bu suçlardan açılan kamu davalarının düşmesine karar vermek gerektiği,
Her ne kadar 09.07.2013 tarihli celsede bozma ilamına uyulmuş ve iş bu uyma nedeniyle direnme hükmü vermeye yasal imkan kalmamış olduğu değerlendirilebilinir ise de, bozmaya uymanın sanık ya da katılan taraf için usulü müktesep hak ihtiva ettiği hallerde bozmadan caymanın mümkün olmadığını kabul etmek gerekeceği, somut dava dosyasında mağdurelerin katılan sıfatlarının bulunmadığı, sanıklar açısından ise bozmaya uymanın kazandırmış olduğu müktesep bir hakkın olmadığı, dolayısıyla hiç bir taraf için müktesep haktan söz etmenin mümkün olmadığı, bu durumda bozmaya uyma kararından dönebilmenin olanaklı olduğunun kabul edilmesi gerektiği” şeklindeki gerekçeyle direnilerek ilk hükümde olduğu gibi kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyizi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.12.2014 gün ve 30670 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların eylemlerinin hırsızlık ve yağma suçlarından hangisini oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle bozmaya uyan yerel mahkemenin sonradan bu kararından dönerek direnme kararı vermesinin mümkün olup olmadığı değerlendirilmelidir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan ilk celsede bozma ilamına uyulmasına karar verilmesine karşın, son oturumda uyma kararından dönülerek direnildiği ve önceki hükmün tekrar tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun 02.10.2012 gün ve 472-1798, 06.12.2011 gün ve 197-246, 19.04.2011 gün ve 20-59, 17.04.2007 gün ve 325-100 sayılı kararları ile yerleşik uygulamasına göre, uyma kararı, ara kararı niteliğinde olmayıp, davanın esasını çözümleyen kararlardandır. Bozmaya uymakla, yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğmaktadır. Sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da zımnen geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulması, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece 21.05.2013 tarihli oturumda, Özel Dairenin, sanıkların eylemlerinin yağma suçunu oluşturduğundan zamanaşımının henüz gerçekleşmediğine, bu sebeple kamu davalarının düşürülemeyeceğine ilişkin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği halde, bu karardan dönülerek önceki hükümdeki gibi kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacaktır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra dönülemez nitelikteki bu karardan dönerek ilk hükümdeki gibi karar veren, bozma gereklerini yerine getirmeyen yerel mahkemenin uygulaması isabetsiz olup hükmün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.09.2013 gün ve 44-262 sayılı hükmünün bozmaya uyduğu halde bozma kararının gereğini yerine getirmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.03.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.