YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/811
KARAR NO : 2017/523
KARAR TARİHİ : 05.12.2017
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 01.10.2013
Sayısı : 359-686
6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık …’in, aynı Kanunun 15/son, TCK’nun 52/2 ve 54/1. maddeleri uyarınca 600 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, müsadereye ve 5271 sayılı CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin, Balıkesir (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 15.11.2011 gün ve 549-1363 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle dosyayı yeniden ele alan Balıkesir (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince 01.10.2013 gün ve 359-686 sayı ile, CMK’nun 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasına, sanığın 6136 sayılı Kanunun 15/son, TCK’nun 52/2 ve 54/1. maddeleri uyarınca 1.200 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve müsadereye kesin olarak karar verilmiştir.
Bu hükme yönelik olarak Adalet Bakanlığının 11.03.2014 gün ve 17661 sayılı kanun yararına bozma talebine istinaden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 01.04.2014 gün ve 106510 sayılı ihbarname ile dosyanın gönderildiği Yargıtay 8. Ceza Dairesince 28.04.2014 gün ve 12205-10853 sayı ile;
“5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. maddesinde belirtildiği üzere, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde, evvelce verilen hükmün açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, yazılı şekilde yeni bir hüküm kurulması,” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.06.2014 gün ve 106510 sayı ile;
“…Bozma nedeni, mahkûmiyet hükmünde, netice itibariyle hükümlüye daha az ya da daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi gereğince yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, bu hafif ya da az cezaya doğrudan Özel Dairece hükmolunması gerekmektedir.
Özel Dairece, yeniden yargılama yasağı olduğu halde, daha az ya da hafif cezaya hükmedilmeyip, hukuka aykırılığın giderilmesinin yerel mahkemeye bırakılması hâlinde, bu aşamada yerel mahkemenin vereceği karar, yok hükmünde, hukuken geçersiz bir karar olacağından, hükümlü lehine sonuç doğuracak olan hukuka aykırılık da giderilmemiş olacaktır.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.06.2006 gün ve 2006/151-157, 13.02.2007 gün ve 2006/349, 2007/35, 18.09.2007 gün ve 2007/186-178, 13.05.2008 gün ve 2008/84-111 ile 14.04.2009 gün ve 2009/75-101 sayılı kararlarında da, hükümlüye daha az cezanın verilmesi gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma nedenlerinin, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kaldığı kabul edilerek hukuka aykırılıkların bizzat Özel Dairelerce giderilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar karşısında, somut olaya bakıldığında;
Hükümlü … hakkında, sırf saldırıda kullanmak amacıyla bıçak taşımak suçundan yapılan yargılamada, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. maddesi hükmü gereğince açıklanması geri bırakılan ve 6136 sayılı Kanunun 15/son ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 52/2. maddeleri gereğince tayin edilmiş bulunan 600 Lira adli para cezasına ilişkin hükmün aynen açıklaması yerine sanığın, aleyhine sonuç doğuracak şekilde 6136 sayılı Kanunun 15/son ve 5237 sayılı Kanunun 52. maddeleri uyarınca 1.200 Lira adli para cezasına hükmolunmak suretiyle yerel mahkemece hukuka aykırı hareket edilmiştir. Bu nedenle, Özel Dairenin kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermesi yerindedir. Ancak, buradaki bozma nedeni, mahkûmiyet hükmünde hükümlüye daha az ceza verilmesini gerektiren ve davanın esasını çözen bir bozma nedeni olduğundan, yeniden yargılama yasağı nedeniyle belirlenen hukuka aykırılığın, Özel Dairece, açıklanması geri bırakılan hükümde olduğu gibi 6136 sayılı Kanunun 15/son ve 5237 sayılı Kanunun 52. maddeleri uygulanarak 600 Lira adli para cezasına hükmolunmak suretiyle giderilmesi gerektiği gözetilmeden, kararın bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verilmesinin isabetli olmadığı…” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 07.07.2014 gün ve 20390-17651 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; CMK’nun 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanması sırasında önceki hükümde değişiklik yapılarak daha ağır bir cezaya karar verilmesine ilişkin kanun yararına bozma konusu yapılan hukuka aykırılığın, Özel Dairece CMK’nun 309/4-d maddesi uyarınca sonuçlandırılması gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık hakkında 6136 sayılı Kanun kapsamında olmayan bıçağı sırf saldırıda kullanmak amacıyla taşıdığı iddiasıyla açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, aynı Kanunun 15/son ve TCK’nun 52. maddeleri uyarınca tayin olunan 600 Lira adli para cezası ile ilgili olarak CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, itiraz kanun yoluna başvurulmaksızın 23.11.2011 tarihinde kesinleştiği,
Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 28.03.2013 günlü ihbar yazısı ile aynı mahkemenin 07.03.2013 gün ve 859-125 sayılı ilamının ve kesinleşme şerhinin gönderildiği, mezkûr ilam içeriğine göre, sanık hakkında 22.09.2012 tarihinde 6136 sayılı Kanun kapsamındaki tabancayı ruhsatsız olarak taşıdığı iddiasıyla açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın aynı Kanunun 13/1, TCK’nun 52, 53, 51 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, hapis cezasının ertelenmesine ve müsadereye karar verildiği, kesinleşme şerhine göre de, bu hükmün temyiz edilmeksizin 26.03.2013 tarihinde kesinleştiği,
Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin ihbar yazısı üzerine duruşma açarak dosyayı yeniden ele alan yerel mahkemece, açıklanması geri bırakılan hükmün CMK’nun 231/11. maddesi uyarınca açıklanmasına karar verildiği ve sanığın 6136 sayılı Kanunun 15/son ve TCK’nun 52. maddeleri uyarınca 1.200 Lira adli para cezası ile cezalandırıldığı, bu kararın sanığa 14.01.2014 tarihinde tebliğ edildiği.
Adalet Bakanlığınca; “Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. maddesinde yer alan ‘Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar’ şeklindeki hüküm dikkate alındığında, sanık denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediğinden mahkemece açıklanması geri bırakılan ilk hüküm üzerinde değişiklik yapılmaksızın 600,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde 1.200,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir” düşüncesiyle kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu,
Özel Dairece kanun yararına bozma talebindeki düşünce yerinde görülerek yerel mahkeme hükmünün 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle “kanun yararına bozma” kanun yolu, kanun yararına bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri konularının açıklanmasında yarar bulunmaktadır.
Öğretide “olağanüstü temyiz” denilen, 5320 sayılı Kanunun 18. maddesi ile yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı CMUK’nda ise “yazılı emir” olarak adlandırılan bu olağanüstü kanun yolu, 5271 sayılı CMK’nun 309 ve 310. maddelerinde “kanun yararına bozma” olarak yeniden düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya muhakeme hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir.
Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hakim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri ise, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak maddenin 4. fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Buna göre bozma nedenleri;
5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca; kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma sonucunda, yeniden karar verilecektir. Bu hâlde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.
Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması hâlinde ise, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu hâlde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır.
Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulmasında ise, (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle kanun yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir.
Aynı Kanun maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi hâlinde cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi hâlinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu hâlde de yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hâkim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hâllerde Yargıtay’ın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece, CMK’nun 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanması sırasında önceki hükümde değişiklik yapılarak, daha ağır bir cezaya karar verilmesi isabetsiz olup, Özel Dairece kanun yararına bozma isteminin kabulüne ve hükmün bozulmasına karar verilmesi kanuna uygundur.
Ancak bu aykırılık, 5271 sayılı CMK’nun 309/4-d maddesi kapsamında kalmakta olup, yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, belirlenen hukuka aykırılığın Özel Dairece giderilmesi yerine, hükmün bozulduktan sonra müteakip işlemlerin mahkemesince yapılmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, belirtilen hukuka aykırılığın giderilmesi için 5271 sayılı CMK’nun 309/4-d maddesi uyarınca karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 28.04.2014 gün ve 12205-10853 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3-Belirtilen hukuka aykırılığın giderilmesiyle ilgili olarak 5271 sayılı CMK’nun 309/4-d maddesindeki yetkiye istinaden karar verilmesi için dosyanın Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.