Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/754 E. 2017/324 K. 13.06.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/754
KARAR NO : 2017/324
KARAR TARİHİ : 13.06.2017

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 11.06.2010
Sayısı : 1294 – 917

Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan sanık …’ın 5237 sayılı TCK’nun 125/3-a, 125/4, 43, 62, 53 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ve hak yoksunluğuna ilişkin İzmir 9. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 11.06.2010 gün ve 1294-917 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 15.01.2014 gün ve 27782-656 sayı ile;
“…Sanığın, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucu yaralama ve gasp eylemlerinden dolayı ceza aldığını duyması üzerine, mahkeme heyetine ‘sen bu işi bırak domat sat’ şeklindeki söylediği sözlerin müştekilerin onur, şeref ve saygınlıklarını rencide edici boyutta olmayıp, ağır eleştiri niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yerinde olmayan gerekçe ile mahkûmiyet kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Daire üyeleri N. Meran ve A. Kiriş; “Hakaret suçunun oluşmasında, kişiye atfedilen ya da yüklenen olgunun utanılacak veya yadırganacak ve ayrımcılığa neden olup olmayacağına değil, sosyal konum, günlük yaşam koşulları ve örf ya da adete göre toplumda hoş karşılanmayan veya kişinin yaptığı görevin ya da sosyal konumun uyuşmadığı bir olgu ve durumun yüklenmesine de bakılmalıdır.
Sanığın yaralama ve yağma suçlarından mahkûm edildiğinin kendisine açıklanmasından sonra, mahkeme heyetine hitaben ancak başkana yöneldiği anlaşılabilecek şekilde ‘sen bu işi bırak, domates sat’ demesinin, mağdur hakimin kişiliğine yönelik ağır eleştiri sınırını aştığı aşağılama düşüncesiyle davaya konu olan sözleri söylediği anlaşılmaktadır.
Domates satmanın aşağılayıcı bir iş olmadığını ifade etmeye gerek olmamakla birlikte, hakim ya da mahkeme heyetince yargılama işinde adil davranmadıklarını söylemek varken, bunu, kişilikleriyle özdeşleştirip ‘git domates sat’ ifadesini kullanmanın, adalet dağıtma işlevini ve ciddiyetini hafife aldıklarını yetenek ve bilgilerinin buna yetmediğini söylemekle aynı anlama gelebilecek sözler kullanmanın hakaret suçunu oluşturacağı düşüncesinde olduğumuzdan;
Sanığın mahkûmiyet kararı sonrasında mahkeme heyeti başkanına ‘git domates sat’ demesinin, hakimin sosyal konumu ile uyuşmayan, utanılacak bir şey olmasa da, domates satma gibi bir işin, yargılama işleviyle kıyaslanarak aşağılama kastıyla söylenmesi nedeniyle hakaret suçunun oluştuğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 20.02.2014 gün ve 28219 sayı ile;
“Hakaret suçunda korunan hukuki değer; kişilerin, şeref haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı ve diğer kişiler nezdinde varolan saygınlığıdır.
Hakaret suçunun düzenlendiği bölümün başlığı ‘şerefe karşı işlenen suçlar’dır. Bu bölümde yer alan suçlar, bireylerin toplum nezdindeki değerlerini ve kendi iç dünyasında varolan değerleri korumayı amaçlamaktadır. Hukuk düzeni her insanın ve diğer varlıkların, saygın ve onur sahibi olduğunu kabul etmektedir. Şeref kavramı, sözü edilen kişinin hem iç hem de toplumda varolan değerlere herkesin saygı göstermesi gerekmektedir.
Hakaret suçunun maddi unsurunu belirleyen seçimlik hareketler; bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle, bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırma şeklinde tanımlanmaktır.
Maddi olayda; sanığın, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucu yaralama ve gasp eylemlerinden dolayı ceza aldığını duyması üzerine, mahkeme heyetine ‘sen bu işi bırak, domat sat’ şeklinde söylediği sözlerin müştekilerin onur, şeref ve saygınlıklarını rencide edici nitelikte olduğu, sarf edilen sözlerin eleştiri niteliğinde kabul edilmeyeceği, sanığın, ‘sen bu işi bırak, domates sat’ demesinin, mağdur hakimin kişiliğine yönelik ağır eleştiri sınırını aştığı, aşağılama düşüncesiyle davaya konu olan sözleri söylediği anlaşılmaktadır.
Domates satmanın aşağılayıcı bir iş olmadığı kabul edilmesine karşılık sanığın, mahkeme heyetine yargılama işinde adil davranmadıklarını söylemek varken, bunu, kişilikleriyle özdeşleştirip ‘git domates sat’ ifadesini kullanmasının, adalet dağıtma işlevini ve ciddiyetini hafife aldıklarını, yetenek ve bilgilerinin buna yetmediğini söylemekle aynı anlama gelebilecek sözler kullanmasının hakaret suçunu oluşturacağı,
Hakaret suçunun oluşmasında, kişinin sosyal konumu, günlük yaşam koşulları ve örf ya da adete göre toplumda hoş karşılanmayan veya kişinin yaptığı görevin ya da sosyal konumun uyuşmadığı bir olgu ve durumun yüklenmesine de bakılmalıdır.
Mahkeme heyetine yönelik söylediği sözlerin yer, zaman ve söyleniş biçimi göz önüne alındığında, müşteki mahkeme heyetinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olduğu ve hakaret suçunun yasal öğelerinin oluştuğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 23.10.2014 gün, 10016-30221 sayı ve oyçokluğuyla, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Sanığın, İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan 2009/153 esas sayılı davada eşe karşı kasten yaralama ve yağma suçlarından dolayı yargılandığı, 12.10.2009 tarihli oturumda her iki suçtan da mahkûmiyetine hükmedildiği, sanığın, hakkında verilen hükümlerin tefhimi sırasında mahkeme heyetine “sen bu işi bırak, domat sat” dediği,
Sanığın; olay günü duruşmada Cumhuriyet savcısının tahliyesini talep etmesine rağmen hakkında mahkûmiyet hükümleri verilince haksız yere ceza aldığını düşündüğünden, “sen bu işi bırak domat sat” dediğini savunduğu,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Hakaret” başlıklı 125. maddesi;
“(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.
(2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur.
(3) Hakaret suçunun;
a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,
b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,
c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,
İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz
(4) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.
(5) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu düzenleme ile 765 sayılı TCK’ndan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir. (Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s.430)
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir.
Eleştiri ise, herhangi bir kişiyi, eseri, olayı veya konuyu enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli kriterlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve yanlış yanlarını sergilemek amacıyla ortaya konulan görüş ve düşüncelerdir. Genelde beğenmemek, kusur bulmak olarak kabul görmekte ise de eleştirinin bir amacının da konuyu anlaşılır kılmak, sonuç çıkarmak ve toplumu yönlendirmek olduğunda kuşku yoktur.
Kamu görevlilerinin, görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmaları zorunlu olmakla birlikte, demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasadan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün sonucudur. Eleştirinin sert bir uslupla yapılması, kaba olması ve nezaket sınırlarını aşması, eleştirenin eğitim ve kültür düzeyine bağlı bir olgu ise de, eleştiri yapılırken görüş açıklama niteliğinde bulunmayan, küçültücü, aşağılayıcı ifadeler kullanılmamalı, düşünceyi açıklama sınırları içinde kalınmalıdır.
Öte yandan, her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, eşe karşı kasten yaralama ve yağma suçlarından dolayı yargılandığı davanın 12.10.2009 tarihli oturumunda, her iki suçtan da mahkûmiyetine hükmedilmesi üzerine haksız yere ceza aldığını düşünerek mahkeme heyetine söylediği “sen bu işi bırak, domat sat” şeklindeki sözler, rahatsız edici ve ağır eleştiri niteliğinde sözler ise de, mahkeme heyetinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı içermemesi ve sövme fiilini de oluşturmaması nedeniyle hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir.
Bu itibarla; haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; “sanığın eylemi hakaret suçunu oluşturduğundan, itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.06.2017 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.