Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/733 E. 2015/105 K. 14.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/733
KARAR NO : 2015/105
KARAR TARİHİ : 14.04.2015

İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık G.. Ç..’in 5237 sayılı TCK’nun 184/1 ve 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve cezasının aynı kanunun 50/1-b maddesi uyarınca suça konu yerin suçtan önceki hale getirilmesi tedbirine çevrilmesine ilişkin, Eskişehir 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 21.07.2007 gün ve 270 – 111 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 28.01.2009 gün ve 21607-938 sayı ile;
“Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve TCK’nun 7/2. madde ve fıkrası uyarınca sanık yararına olan 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin 1. fıkrası ile CMK’nun 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de CMK’nun 231/14. madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılması zorunluluğu” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkeme tarafından 28.05.2009 gün ve 272-484 sayı ile; sanığın 5237 sayılı TCK’nun 184/1, 62, 50/1-a ve 52/4. maddeleri uyarınca 6.000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, adli para cezasının taksitlendirilmesine, kamu zararı giderilmediğinden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 31.10.2012 gün ve 24133-22028 sayı ile;
“Sabıka kaydı bulunmayan sanığa yüklenen imar kirliliğine neden olma suçunun kişilere ve kamu idaresine karşı doğrudan bir zarara yol açtığının kanıtlanmamış bulunması ve ruhsatsız yapının eski hale getirilmesinin ise ancak TCK’nun 184/5. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması bakımından gözetilebilmesi karşısında, sanık hakkında CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunun uygulanma koşullarının bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekirken, kamu zararının giderilmediği biçimindeki yasal olmayan gerekçe ile CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmaması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 14.03.2013 gün ve 982-194 sayı ile;
“İmar kirliliğine neden olma suçu TCK’nun 184. maddesinde düzenlenmiştir. Aynı maddenin 5. fıkrası ‘kişinin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına veya ruhsatına uygun hale getirmesi halinde mahkum olunan cezanın bütün sonuçları ile ortadan kaldırılacağını’ da düzenlemiştir. Bu hali ile fiil özel bir etkin pişmanlık hali ve kamu zararının giderimi yöntemini benimsemiştir. Düzenlenen bu maddeye göre kamu zararının öngörülen biçimlerde giderilmesi halinde hükmolunan ceza zaten bütün sonuçları ile birlikte ortadan kaldırılmak durumundadır. CMK’nun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarından bir tanesi de kamu zararının giderilmiş olmasıdır. Sanığın imar durumuna aykırı hususu gidermemesi halinde durumun eski hale getirilebilmesi adına kamunun yapacağı maddi masraf olacağı, bu hususun kamunun maddi zararı olarak ortaya çıkmış olduğu açık olup, giderilmeyen bu zarar nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin olanaklı olmadığı düşünülmektedir” gerekçesiyle önceki hükümde direndiğini belirtmiş, ancak herhangi bir hüküm kurmamıştır.
Bu hükmün de katılan vekilleri ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 27.06.2013 gün ve 166304 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Katılan vekillerinin 22.03.2013 tarihinde tebliğ edilen hükme yönelik 01.04.2013 tarihli temyiz isteminin bir haftalık kanuni süreden sonra yapıldığı anlaşıldığından, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317. maddesi gereğince reddine karar verilerek, inceleme sanık müdafiinin temyiz istemiyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nun 231/5. maddesinin uygulanmama gerekçesinin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, önceki hükümde direnilmesine karar vermekle yetinen yerel mahkemenin, hüküm fıkrasını yeniden kurma zorunluluğu bulunup bulunmadığı hususu, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak öncelikle ele alınıp değerlendirilmelidir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada ilk hükümde direnilmesine karar verildiği, ancak hem kısa kararda, hem de gerekçeli kararda yeni bir hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay’ın istikrarlı uygulamalarına göre; bir hüküm bozulmakla tamamen ortadan kalkacağından, yerel mahkemelerce direnme kararı verilirken, 5271 sayılı CMK’nun 230, 231 ve 232. maddelerine uygun yeni bir hüküm kurulması zorunlu olup, aksi hâl 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 308. maddesi uyarınca mutlak hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında da vurgulandığı üzere, CMK’nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca, aynı kanunun 223. maddesine göre verilen hükmün ne olduğu hiçbir tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmeli, bozulmakla tamamen ortadan kalkan ve infaz yeteneğini yitiren önceki hükme atıf yapılmasıyla yetinilmemeli, onandığı takdirde başka bir kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte yeni bir hüküm verilmelidir. Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 12.05.1998 gün ve 104-171, 01.04.2008 gün ve 42-69, 29.09.2009 gün ve 125-207 ile 25.02.2014 gün ve 2-99 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Somut olayda yerel mahkemece, belirtilen ilkeler doğrultusunda işlem yapılmamış, bozulmakla ortadan kalkan önceki hükümde direnilmesine karar verildikten sonra, 5271 sayılı CMK’nun 230 ve 232. maddeleri uyarınca verilen kararın ne olduğu ve hükümde bulunması zorunlu olan “sonuç (hüküm)” kısmı eksik bırakılmıştır.
Bu itibarla, sair yönleri incelenmeyen direnme hükmünün belirtilen bu usuli nedenle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Katılan vekillerinin kanuni süresinden sonra yapılmış olan temyiz isteminin 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 317. maddesi gereğince REDDİNE,
2- Eskişehir 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.03.2013 gün ve 982-194 sayılı direnme kararının, usul ve kanuna uygun olarak hüküm kurulmaması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.04.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.