YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/669
KARAR NO : 2015/68
KARAR TARİHİ : 24.03.2015
Cinsel taciz suçundan sanığın beraatine ilişkin, Çine Sulh Ceza Mahkemesince verilen 14.02.2008 gün ve 252-29 sayılı hükmün katılan tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 14.09.2012 gün ve 7673-8440 sayı ile;
“Sanığa suç atması için neden bulunmayan katılanın sanığın telefonda kendisine cinsel içerikli sözler söylediğine ilişkin aşamalardaki istikrarlı beyanları, sanığın katılanı ankesörlü telefondan aradığı sırada, katılanın eşi olan tanıkdan aldığı haber üzerine sanığın yakalanmasını temin için ankesörlü telefonun bulunduğu yere giden tanık Mehmet’in, sanığın kendisini görünce olay mahallinden kaçtığına ilişkin aşamalardaki beyanları, sanığın katılanı telefonla aramış olduğuna dair aşamalardaki savunmalarından anlaşılan kısmi ikrarı karşısında, cinsel taciz suçundan mahkûmiyeti yerine yazılı gerekçelerle beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Çine Sulh Ceza Mahkemesi ise 27.11.2012 gün ve 408-709 sayı ile;
“Sanığın, katılanla arasında ilişki olduğuna dair aşamalarda değişmeyen istikrarlı savunmaları, tanık S.. O..’un sanığın savunmalarını doğrular nitelikteki beyanları, diğer tanık M.. T..’ın, sanıkla katılan arasındaki konuşmaların içeriğine ilişkin bir bilgisinin olmaması ve katılanla eşi olan tanık M.. D..’ nin birbiriyle çelişkili beyanları birlikte değerlendirildiğinde sanığın katılana karşı cinsel taciz suçunu işlediğinin şüpheye mahal bırakmayacak şekilde kesin delillerle sabit olmadığı” şeklindeki gerekçeyle direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyizi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.10.2014 gün ve 93373 sayılı bozma istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı cinsel taciz suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay tarihinde katılan T…… tanık M.. D.. ile evli olduğu, sanığın da evli olup katılan T.. ile komşu olduğu, olay gecesi saat 22.08 sıralarında katılanın ev telefonunun 711 2522 numaralı telefon hattı ile arandığı, tanık , daha önce de telefonla rahatsız edilmelerinden dolayı ilçedeki ankesörlü telefonların numaralarının dökümünü çıkardığı, bu nedenle gelen aramanın PTT binasının yanındaki ankesörlü telefondan yapıldığını anladığı, katılanın telefona cevap verdiği, bu sırada tanık M..’ın da cep telefonundan arkadaşı M.. T..’a telefon açıp oturduğu yerin yakınında bulunan ankesörlü telefondaki şahsı yakalamasını istediği, sanığın yakalanabilmesi amacıyla katılanın telefonda konuşmayı uzatarak sanığı oyaladığı, tanık M.. T..’ın telefon kulübesine geldiğinde telefon açan kişinin sanık C….. olduğunu gördüğü, sanığa “polis gelecek, bekle” demesi üzerine sanığın kaçtığı, verilen bilgiler doğrultusunda sanığın aynı gece 23.30’da yakalandığı anlaşılmaktadır.
Katılan ; yaklaşık 7 yıl önce M.. D.. ile evlenip oturdukları yere taşınınca sanıkla komşu olduklarını, evlendikten bir süre sonra sanığın ev telefonundan arayıp “seninle olmak istiyorum, rızanla gel bana, istersen seni kaçırırım, rızanla olmazsa eşine söylerim evliliğin yıkılır” gibi sözler sarf ettiğini, sanığı terslediğini, tatsızlık çıkmaması ve kanun dışı bir eyleme kalkışmaması için bu durumu eşine anlatmadığını, sanığın bu aramaları çok sık olmasa da sürdürdüğünü, 05.05.2007 günü saat 23.23’de 711 2023 numaralı ankesörlü telefondan evlerinin arandığını, telefonu açmadan önce dışarıda olan eşini arayarak ankesör numarasını eşine söylediği sırada aramanın sonlandığını, olay gecesi saat 22.08 sıralarında bu kez 711 2522 numaralı hattan arandıklarını, eşinin de bu sırada yanında olduğunu, ankesör numarasını görünce eşinin PTT’nin yakınında bulunan iş arkadaşı M.. T..’ı arayarak telefon açan kişiye bakmasını istediğini, bu sırada kendisinin konuşmayı sürdürdüğünü, sanığın telefon görüşmesi sırasında yine “seninle olmak istiyorum, rızanla gel bana istersen seni kaçırırım, rızanla olmazsa eşine söylerim, evliliğin yıkılır” şeklinde sözler söylediğini, polise haber vermeleri üzerine sanığın yakalandığını, sanıkla cinsel münasebeti olmadığını, sanığı bir defa olsun aramadığını, buna mukabil sanığın rızası olmaksızın telefonla arayıp sözler söylediğini, şikâyetçi olduğunu beyan etmiş,
Tanık M.. D..; T.. ile yedi yıldır evli olduklarını, evliliklerinde herhangi bir sorun bulunmadığını, evliliklerinin ilk yıllarında eşinin, kapı komşuları olan sanık tarafından rahatsız edildiğini söylediğini, eşinin bu sözlerini dikkate almadığını, olaydan bir gün önce dışarıda bulunduğu sırada eşinin arayıp 711 2023 numaralı telefondan arandığını söylediğini, 06.05.2007 günü saat 22.08 sıralarında eşiyle evde oturduğu sırada ev telefonlarının çaldığını, PTT binasının yanında bulunan 711 2522 numaralı ankesörlü telefon kulübesinden aramanın yapıldığını görünce eşine telefona cevap vermesini söylediğini, cep telefonundan işyeri arkadaşı M.. T..’ı arayıp şahsı yakalamasını istediğini, polise bilgi verdiklerini ifade etmiş,
Tanık M.. T..; olay günü saat 22.09 sıralarında iş arkadaşı M.. D..’nin kendisini telefonla arayıp PTT ankesörlerinden birinden rahatsız edildiklerini, PTT binasına yakın olmasından dolayı şahsın kim olduğunu öğrenmesini istediğini, ankesörün başında sanığı gördüğünü, sanığa “bir yere ayrılma polis gelecek” demesi üzerine sanığın kendisini iterek bisiklete binip kaçtığını anlatmış,
Tanık S.. O..; sanığın arkadaşı olduğunu, bildiği kadarıyla katılan ile sanığın birbirlerini sevdiklerini, telefon ile görüştüklerini, hatta birçok kez sanığın, kendi yanında katılanı telefonla arayıp konuştuğunu, sonrasında da aralarındaki bu konuşmayı kendisine anlattığını, sanığın ara sıra “T..’yi gezmeye götüreceğim” diyerek aracını aldığını, 3-4 yıl kadar önce de sanığın araba kullanmayı bilmemesi nedeniyle sanıkla birlikte katılan T…… araca aldığını, sanığı ve katılanı…….Köyü inşaat alanına yakın bir yere bıraktığını, 2 saat sonra da aynı yerden katılanı ve sanığı aracıyla aldığını belirtmiş,
Sanık C…. kollukta; katılanı yedi yıldır tanıdığını, mahalleye gelin olarak geldiğini, arkadaşı vasıtasıyla tanıştığını, yakınlaştıklarını, arkadaşlarının arabası ile ve hatta arkadaşlarının şoförlüğünde katılanı çeşitli yerlere götürdüğünü, zaman zaman cinsel ilişkiye girdiklerini, kendisini kaçırması ve birlikte olması için katılanın sürekli taleplerde bulunduğunu, iki sene önce katılanla görüşmesini sonlandırdığını ancak olay tarihine yakın bir zamanda karşılaştığında katılanın “beni arar mısın” demesi üzerine ev telefonunu aradığını, 15-20 dakika kadar görüştüklerini, katılana kendisinden uzak durmasını söylediğini, bu durumu gururuna yedirememesi nedeniyle katılanın iftirada bulunduğunu,
Duruşmada ise; yaklaşık iki yıl önce karşılıklı olarak katılanla aralarındaki ilişkiyi bitirdiklerini, olaydan kısa bir süre önce karşılaştığında katılanın “beni arar mısın” dediğini, cep ve ev telefonu olmadığı için ankesörlü telefondan ev telefonunu aradığını, telefon görüşmesi sırasında sesini tanımamazlıktan geldiğini, bir şeyler olduğunu anladığını, 3-4 dakika kadar konuştuklarını, cinsel taciz suçunu işlemediğini savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nun cinsel taciz başlıklı 105. maddesi;
“1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına hükmolunur.
2) Bu fiiller; hiyerarşi, hizmet veya eğitim ve öğretim ilişkisinden ya da aile içi ilişkiden kaynaklanan nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle ya da aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlendiği takdirde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise, verilecek ceza bir yıldan az olamaz” şeklinde düzenlenmiş iken, hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 61. maddesiyle;
“1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikâyeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına, fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
2) Suçun;
a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,
c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,
e) Teşhir suretiyle,
İşlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz” şeklinde değiştirilmiştir.
Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde taciz; “tedirgin etme, rahatsız etme veya sıkıntı verme” şeklinde tanımlanmıştır.
Maddenin gerekçesinde de; “mağdurun cinsel yönden ahlâk temizliğine aykırı olarak rahatsız edilmesi” biçiminde ifade edilen cinsel tacizin ne tür bir davranışla işlenebileceği hususunda kanunda açıklık bulunmamakla birlikte, öğreti ve yargısal kararlarda bu suçun; mağduru hedef almış, vücut dokunulmazlığı ihlal edilmeksizin ancak cinselliğine yönelen söz söyleme, mesaj ya da mektup gönderme, el hareketi yapma, öpücük atma, cinsel ilişki teklif etme, cinsel organını gösterme gibi eylemlerle gerçekleştirilebileceği kabul edilmektedir.
Cinsel taciz suçunun maddi unsuru, bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz etmektir. Suçun manevi unsuru ise kast olup, failin cinsel amaç gütmesi, başka bir ifadeyle cinsel arzu ve isteklerini tatmin maksadıyla hareket etmesi gerekmektedir. Eylemin cinsel amaçla işlenip işlenmediği ya da hangi fiilin cinsel taciz suçunu oluşturacağı somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından takdir edilecektir. Nitekim yargısal kararlarda; pencereye tırmanarak “seni kaçıracağım, beni içeri al, içeri gireceğim” demek, mağdura karşı çiçek koklamak, telefonla kısa aralıklarla arayıp; “evinin önündeyim, dışarı çık, seni maddi ve manevi tatmin edeceğim,” “seni seviyorum, evlenmek istiyorum,” mağdurun yüzüne; “seni ve aileni tanıyorum, arabaya bin, gideceğin yere bırakayım, sana kötülük yapmam” şeklinde sözler söylemek, “konuşmak ister misin, numarayı çaldır, istemezsen kimsenin haberi olmaz” içerikli mesajlar göndermek cinsel taciz olarak kabul edilmiştir.
Cinsel taciz oluşturacak davranışlar, mağdurun vücuduna temas bulunmamak şartıyla ani olabileceği gibi, devamlı nitelikte de gerçekleşebilir. Suçun oluşabilmesi için, failin cinsel amaç gütmesi ve eylemin belirli kişi ya da kişilere karşı gerçekleştirilmiş olması gerekir. Aksi takdirde cinsel taciz değil, hakaret, tehdit ya da kişilerin huzur ve sükûnunu bozma suçları gündeme gelebilecektir.
Somut olay bu bilgiler ışığında değerlendirildiğinde;
Kendi şeref ve namusunu ilgilendiren bir konuda sanığa iftira atması için geçerli bir sebep bulunmayan katılanın, aşamalarda birbiriyle uyum gösteren samimi, ısrarlı ve herhangi bir tereddüde mahal bırakmayan beyanı, bu beyanı doğrulayan tanık anlatımları, sanığın katılanın ev telefonunu arayarak söylediği, “seninle olmak istiyorum, rızanla gel bana, istersen seni kaçırırım, rızanla olmazsa eşine söylerim, evliliğin yıkılır” şeklindeki sözlerinin cinsel amaç taşıdığı, katılanın bu eyleme rızası olduğuna dair bir delilin bulunmadığı, aksine aşamalarda sanıktan şikâyetçi olup yakalanmasını sağlayarak eyleme rıza göstermediğini ortaya koyduğu, sanığın iddia ettiği şekilde katılan ile daha önce bir ilişkisi olmasının, katılanın cinsel taciz suçunun mağduru olamayacağı anlamına gelmediği, kaldı ki sanığın savunmasında belirttiği üzere, olaydan 2 yıl önce bu ilişkiyi sonlandırdıkları, ev telefonu hattına sahip olan sanığın, gece saat 22.08’de ankesörlü telefondan katılanın evini aramasının makul olmadığı göz önüne alındığında, sanığın telefonda, “seninle olmak istiyorum, rızanla gel bana, istersen seni kaçırırım, rızanla olmazsa eşine söylerim evliliğin yıkılır” şeklinde cümleler kullanmak suretiyle katılana karşı cinsel taciz suçunu işlediğinin sabit olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup yerel mahkeme hükmünün, sanığın üzerine atılı cinsel taciz suçunun sabit olduğu ve mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Çine Sulh Ceza Mahkemesinin 27.11.2012 gün ve 408-709 sayılı hükmünün, sanığın, üzerine atılı cinsel taciz suçunun sabit olduğu ve mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 24.03.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.