YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/660
KARAR NO : 2017/557
KARAR TARİHİ : 19.12.2017
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Sulh Ceza
Günü : 16.12.2010
Sayısı : 19-1620
Tehdit suçundan sanık …’ın TCK’nun 106/1-2. cümle, 43, 62 ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 600 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Şanlıurfa (Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 16.12.2010 gün ve 19-1620 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 04.12.2013 gün ve 16043-30718 sayı ile;
“Tehdit suçunun özelliğinin, kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin, tehdit edenin iradesine bağlı olmasını gerektirmesi ve sanığın, şikâyetçi polis memurlarına sarfettiği, ‘…hepinizi sürdürürüm…’ sözünün, sanığın iradesine bağlı olmayan bir eylemi içermesi karşısında, suçun unsurları itibarıyla oluşmayacağı gözetilmeden, kanuni olmayan gerekçe ile mahkûmiyet kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.02.2014 gün ve 341564 sayı ile;
“…Polis memurları olan şikâyetçiler…. ve …’in Şanlıurfa İl Emniyet Müdürlüğü Önleyici Hizmetler Şube Müdürlüğüne bağlı olarak çalıştıkları, olay günü yanlarından geçen plakasız motosikleti durdurdukları, şikâyetçi….’nın sanık … ve inceleme dışı sanık …’dan kimliklerini ve motosikletin tescil belgesini istemesi üzerine, inceleme dışı sanık …’ın şikâyetçilere hakaret ettiği,
Şikâyetçi….’nın inceleme dışı sanık …’ı hakaret etmemesi konusunda uyarması üzerine, sanık …’in ‘Siz kim oluyorsunuz, burası Urfa, burada bizim sözümüz geçer, hepinizi sürdürürüm’ diyerek tehdit ettiği, sanık … ile inceleme dışı sanık …’ın şikâyetçiler tarafından ekip aracına binmeye davet edilmelerine rağmen bunu kabul etmedikleri, şikâyetçilerin de zor kullanarak sanık … ile inceleme dışı sanık …’ı ekip arabasına bindirdikleri olayda; sanık …’in sarf ettiği sözlerin kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı niteliğinde olmadığı, ancak tehdidin, mağdurların görev yaptığı yerden başka bir yere atanmasına yönelik olduğu, kendi rızası dışında bir başka bölgeye tayin edilmenin kişiyi endişeye sevk etmeye yeterli olduğu, bu durumun da mağdurların iç huzurunun bozulmasına sebebiyet verebilecek nitelikte bulunduğu anlaşıldığından sanığın eyleminin, TCK’nun 106/1-2. cümlesinde yer alan ‘sair kötülük’ kapsamında bulunduğu kabul edilmelidir.
Özel Dairece tehdit suçundan verilen bozma kararındaki ‘tehdit edenin iradesine bağlı olmasını gerektirmesi ve sanığın, şikâyetçi polis memurlarına sarfettiği, ‘…hepinizi sürdürürüm…’ sözünün, sanığın iradesine bağlı olmayan bir eylemi içermesi karşısında’ şeklindeki gerekçenin yasal ve yeterli olmadığı, sanığın sarf ettiği sözlerin kişiyi endişelendirmeye elverişli olduğu, sanığın atama işlemini gerçekleştirme gücüne sahip olup olmadığının herhangi bir öneminin bulunmadığı ve sanık hakkında suçun yasal unsurlarının gerçekleştiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince, 18.09.2014 gün ve 7369-26302 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … ve inceleme dışı sanık … Kaplan hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, itirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında tehdit suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay yakalama tutanağında; 13.10.2007 günü saat 23.00 sıralarında sanık … ve inceleme dışı sanık …’ın plakasız motosikletle seyir halinde olduklarının görülmesi üzerine polis memurları olan şikâyetçiler tarafından durdurularak kimliklerinin ve motosikletin tescil belgesinin istendiği, inceleme dışı sanık …’ın, şikâyetçilere motosikleti gösterip, “alın motosiklet sizin olsun, motosikleti a… sokun, size kimlik ve tescil belgesi vermeyeceğim, o… çocukları’ diyerek hakaret ettiği, sanığın ise ‘siz kim oluyorsunuz, burası Urfa, burada bizim sözümüz geçer, hepinizi sürdürürüm, o… çocukları” şeklinde sözler sarf ettiği bilgilerine yer verildiği,
Adli muayene raporuna göre sanığın 1.67 promil alkollü olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Şikâyetçiler … ve … kollukta; devriye görevi yaptıkları sırada durdurdukları plakasız motosikletin sürücüsü inceleme dışı sanık … ve sanık …’ten, motosikletin tescil belgeleri ile kimliklerini istediklerini, inceleme dışı sanık …’ın kendilerine hakaret ettiğini, sanığın ise “siz kim oluyorsunuz, burası Urfa, burada bizim sözümüz geçer, hepinizi sürdürürüm…” şeklinde sözler söylediğini, şikâyetçi olduklarını,
Tanık … aşamalarda; polis memuru olduğunu, durdurdukları motosiklette yolcu olan sanıktan kimliğini istediklerinde sanığın şikâyetçilere hitaben “siz kim oluyorsunuz, burası Urfa, burada bizim sözümüz geçer, hepinizi sürdürürüm…” dediğini,
İnceleme dışı sanık … aşamalarda; sanık ile birlikte alkol aldıklarını, motosikletle gezerken polis memurları tarafından durdurulduklarını, şikâyetçilere yönelik bir eylemlerinin olmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık …; inceleme dışı sanık … ile birlikte alkol aldıklarını, motosiklet ile gezerken polis memurları tarafından durdurulduklarını, şikâyetçilere yönelik bir eylemlerinin olmadığını savunmuştur.
Tehdit suçu 5237 sayılı TCK’nun 106. maddesinde;
“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir” şeklinde düzenlenmiştir.
Türk Dil Kurumunun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimseye bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. Bu nedenle tehdit suçu, söz, yazı, resim, şekil veya işaret ile de işlenebilecek bir suç olup önemli olan gerçekleştirileceği belirtilen haksızlığın mağdurun bilgisine ulaştırılmasıdır. (M.Emin Artuk, A.Gökcen, A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara, 6. Bası, s.100).
Tehdidin, mağdurun iç huzurunu bozmaya, onda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli olması yeterli olup, saldırının kişinin veya başkasının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına, belirli bir ağırlıkta olmak kaydıyla mal varlığına veya bunlar dışındaki sair bir kötülüğe yönelik olması gereklidir. Suçun oluşabilmesi için mağdurun iç huzurunun bozulup bozulmadığının veya mağdurun bundan korkup korkmadığının ayrıca araştırılmasına gerek yoktur. Önemli olan failin, tehdidi oluşturan fiili “korkutmak amacıyla” yapmış olmasıdır. (MAJNO, C.II, s.127; A.Pulat Gözübüyük, Mukayeseli Türk Ceza Kanunu, 5. Bası, C.II, s.517 ve 873)
5237 sayılı TCK’nun 106. maddesinin gerekçesinde de; “Tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükûnudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükûnuna karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir… Tehdidin özelliği, kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin, tehdit edenin iradesine bağlı olmasıdır. Tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi, gerçekten veya en azından görünüş itibarıyla failin takdirine bağlıdır. Fakat bu, kötülüğün mutlaka tehdit eden tarafından gerçekleştirileceği anlamına gelmez; bir üçüncü kişi vasıtasıyla bu kötülüğün gerçekleştirileceğinin bildirilmesi ile de, tehditte bulunulabilir. Suçun oluşması bakımından tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi önemli değildir. Tehdidin objektif olarak ciddî bir mahiyet arzetmesi gerekir. Yani, istenilenin yerine getirilmemesi hâlinde tehdit konusu kötülüğün gerçekleşeceği ihtimali objektif olarak mevcut olmalıdır. Sarfedilen sözler, gerçekleştirilen davranış muhatap alınan kişi üzerinde ciddî bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdidin oluştuğu ileri sürülemez. Failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddî şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içerip içermediğinin her somut olayda araştırılması gerekir. Objektif olarak ciddî bir mahiyet arzeden tehdidin somut olayda muhatabı üzerinde etkili olması şart değildir. Kişi, fail, objektif olarak ciddî bir mahiyet arzeden söz ve davranışlarla mağduru tehdit etmek istemiş olmasına rağmen; mağdur bu söz ve davranışları ciddiye almamış olabilir. Bu durumda tehdit yine gerçekleşmiştir. Tehdidin gerçekleşip gerçekleşmemesi, muhatabı üzerinde etkili olup olmamasına bağlı tutulmamalıdır. Failin de kendisinin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkân ve iktidara sahip olduğu kanaatini karşı tarafta uyandırdığını bilmesi gerekir. Mağdurda bu kanaat uyandırıldıktan sonra, failin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkan ve iktidara gerçekte sahip olmamasının bir önemi yoktur. Mağdur tehdit konusu tecavüzün ciddî olduğuna hile kullanılmak suretiyle inandırılmış olabilir. Fakat, batıl inançlara dayanılarak bir kötülüğe maruz bırakılabileceği beyanıyla, bir kimse tehdit edilmiş olmaz…” açıklamalarına yer verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
13.10.2007 günü saat 23.00 sıralarında sanık ve inceleme dışı sanık …’ın plakasız motosikletle seyir halinde olduklarının görülmesi üzerine polis memurları olan şikâyetçiler tarafından durduruldukları, kimlikleri ve motosikletin tescil belgesi istendiğinde, sanığın “siz kim oluyorsunuz, burası Urfa, burada bizim sözümüz geçer, hepinizi sürdürürüm” şeklinde sözler sarf ettiği olayda; alkollü olan sanığın, kendilerini durduran şikâyetçilere anlık olarak söylediği “…hepinizi sürdürürüm…” şeklindeki sözün, somut olayın özelliklerine göre şikâyetçilerin iç huzurunu bozmaya veya onlarda korku ve endişe yaratmaya objektif olarak elverişli bulunmaması karşısında, tehdit suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.