Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/658 E. 2015/153 K. 12.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/658
KARAR NO : 2015/153
KARAR TARİHİ : 12.05.2015

Hırsızlık suçundan sanıkların beraatine ilişkin, Eskişehir 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.12.2008 gün ve 340-611 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 15.04.2013 gün ve 812-10850 sayı ile;
“Sanıkların gece saat 23.00 sıralarında demiryolundan çıkartılarak sonra alınmak üzere istimlak alanına bırakılan hurdaya ayrılmış demiryolu rayını, satmak amacıyla aldıkları, 9 metrelik rayı ikiye bölerek bir hurdacıda parçaladıktan sonra ihbar üzerine yakalandıkları, devlet malı olan rayın kullanılmış ve hurda da olsa TCDD tarafından değerlendirileceği gözetilmeksizin sanıkların yüklenen suçtan cezalandırılmaları yerine yazılı şekilde beraatlarına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 21.11.2013 gün ve 371-639 sayı ile;
“…Bu ray parçasının ne zaman sökülerek değiştirildiğinin belli olmadığı, bu ray parçasının yol kenarına müdahil kurum çalışanları tarafından bırakılmış olduğu, bu ray parçasının bırakıldığı alanın aleni ve herkesin gelip geçtiği bir yer olduğu, sanıkların bir engeli aşarak veya bertaraf ederek bu ray parçasını almadıkları, sanıkların hurda toplayarak geçimlerini sağladıkları,
Rayın sahibi olduğu ve bu rayı yeniden değerlendireceği değerlendirilen kurum ve kurum çalışanlarının, daha ne kadar süre ile bu ray parçasını yol üzerine atılı vaziyette bırakacaklarının belirsiz olduğu ve bu nitelikte olduğu değerlendirilen eşyaların öncelikle bu iş ile görevli ve sorumlu olan kamu çalışanları tarafından korunması gerektiği,
Bu ray parçasını her gün gelip geçtiği yol kenarında atılı vaziyette gören hurda toplayıcısının ilk bir ay içerisinde mi almasının veya 3 ay içerisinde mi almasının yoksa 1 yıl 6 ay sonra mı almasının hırsızlık kastı ile hareket etmediğini düşündüreceğine dair hangi ölçü ile karar verilebileceğinin, görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen kamu çalışanlarının keyfi davranış sonuçlarına bırakılmaması gerektiği…” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 23.10.2014 gün ve 5349 sayılı “bozma” stekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçun sübutuna ilişkin ise de aleyhe olan bozma kararına karşı sanıkların beyanı alınmadan direnme hükmü verilip verilemeyeceği öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanıklar adına duruşma davetiyesi çıkartıldığı, ancak davetiyelerin tebliğ edilemediği, aleyhine olan bozma kararına karşı diyecekleri sorulmadan sanıkların yokluğunda önceki hükümde direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine göre, hükmün aleyhe bozulması halinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup aynı kurala 5271 sayılı CMK’nun 307/2. maddesinde de yer verilmiştir. Anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğuracak olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkanı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi halinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın vazgeçilmez ve en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 1412 sayılı CMUK’nun 308/8 maddesi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönünde bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında önsoruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından aleyhine bozulması nedeniyle bozmaya karşı sanıkların beyanlarının alınması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devam olunarak yokluklarında direnme kararı verilmesi 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/2. maddesine aykırıdır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanları alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Eskişehir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.11.2013 gün ve 371-639 sayılı direnme hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanıkların beyanları alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.05.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.