Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/583 E. 2015/201 K. 09.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/583
KARAR NO : 2015/201
KARAR TARİHİ : 09.06.2015

Sanıklar O.. K.., N.. K.. ve Y.. K..’ın katılanlar K.. A.., M.. Y.. ve H. A.P. karşı gerçekleştirdikleri hırsızlık suçundan 5237 sayılı TCK’nun 142/2-g ve 143. maddeleri uyarınca 6 yıl 6 ay, sanıklar N.. K.. ve Y.. K..’ın katılan M.. K..’a karşı gerçekleştirdikleri hırsızlık suçundan aynı maddeler uyarınca 5 yıl 5 ay ve mala zarar verme suçundan da TCK’nun 151/1. maddesi uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin, Göksun Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.02.2013 gün ve 14-58 sayılı hükmün sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 18.11.2013 gün ve 33708-26793 sayı ile;
“…II- Sanıklar N.. K.., O.. K.. ve Y.. K.. hakkında katılanlar K.. A.., M.. Y.. ve H..P..’a yönelik hırsızlık ve sanıklar N.. K.. ile Y.. K.. hakkında katılan M.. K..’a yönelik hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından verilen kararlara yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
… diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- TCK’nun 142/2-g maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için eylemin, barınak yerlerinde, sürüde ya da açık yerlerde bulunan büyük veya küçükbaş hayvan hakkında gerçekleştirilmesi gerektiği, konut ve eklentisi niteliğindeki yerlerden gerçekleştirilen eylemlerin ise aynı yasanın 142/1-b maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı gözetilerek; katılanlar K.. A.., M.. Y.. ve H…yönelik hırsızlık eyleminin olay yerinde çekilmiş fotoğraflara göre katılan K.. A..’nın evinin eklentisi olan yapıdan ve katılan M.. K..’a yönelik hırsızlık eyleminin ise olay yeri inceleme raporuna ve krokisine göre katılan M.. K..’un iki katlı evinin giriş katında ahır olarak kullanılan yerden gerçekleştirildiğinin anlaşılması karşısında, katılanlara ait konutların eklentisi niteliğindeki yerlerden gerçekleştirilen eylemlerden dolayı kurulan hükümlerde suç niteliğinde yanılgıya düşülerek TCK’nun 142/1-b maddesi yerine, aynı yasanın 142/2-g maddesi ile uygulama yapılması,
2-Sanıklar N.. K.. ve Y.. K.. hakkında katılan M.. K..’a yönelik hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından açılan kamu davasının sanıkların sorguları yapılmadan Mahkemenin 05.04.2012 tarih, 73-91 sayılı kararı uyarınca 2012/14 esas sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verilmesine karşın anılan 2012/14 esas sayılı dosyada da sanıklar N.. K.. ve Y.. K..’ın atılı suçlar nedeniyle sorguları yapılmaksızın yazılı şekilde cezalandırılmalarına karar verilmek suretiyle CMK’nun 147 ve 191/3. maddelerine aykırı davranılması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Özel Dairenin (2) numaralı bozmasına uyan yerel mahkeme ise 21.05.2014 gün ve 293-237 sayı ile;
“Öncelikle söz konusu suçu düzenleyen 5237 sayılı TCK’nun 142/2-g maddesinin gerekçesi incelendiğinde; ‘hırsızlık suçunun barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçükbaş hayvan hakkında işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmaktadır’ denilmekte, madde metniyle de paralel olarak, barınağın konutun eklentisinden bağımsız olması gerektiği yönünde herhangi bir ayrım gözetilmediği görülmektedir.
Yasa maddesinin konuluş amacının geçimini hayvancılıktan sağlayan köylü ve çiftçi vatandaşların hakkının korunması olduğu, ülkemizin sosyo-ekonomik durumu göz önünde bulundurulduğunda hayvancılıkla uğraşan çiftçi ve köylülerin hayvanlarını barındırdıkları yerin çoğu zaman, evlerinin ya altında veyahut da bitişiğinde olduğu hususları da dikkate alınmalıdır. Hal böyleyken ve yasa metninde de ‘barınak’ın konutun eklentisi olmaması gerektiği yönünde herhangi bir düzenlemenin olmadığı ve madde gerekçesinde de böyle bir iradenin bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde mahkememizde yargılaması yapılan suça konu eylemin TCK’nın 142/2-g maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüş ve kanaatine varılmıştır” şeklindeki gerekçeyle (1) numaralı bozmaya direnerek, önceki hükümde olduğu gibi sanıkların cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı, sanık Y.. müdafii ve sanıklar O..ve N..arafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26.09.2014 gün ve 301363 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların 16.09.2011 ve 29.09.2011 tarihlerinde gerçekleştirdikleri iki farklı hırsızlık eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b maddesi mi yoksa 142/2-g maddesi kapsamında kaldığının belirlenmesine ilişkin ise de, öncelikli olarak yerel mahkemenin sanıklar N.. ve Y..’un 29.09.2011 tarihinde katılan M.. K..’a yönelik gerçekleştirdikleri eylemle ilgili Özel Dairenin usule ilişkin bozmasına uyduğu anlaşıldığından temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Ceza Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiğinin belirlenmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar O.., N..ve Y.. tarafından 16.09.2011 tarihinde katılan K..l’in evinin ön tarafında bulunan, eve bitişik, etrafı çevrili müştemilatından katılanlar K.., M.. Y.. ve H.. A..’ye ait toplam 101 adet küçük baş hayvanın çalındığı, çalınan küçükbaş hayvanlardan yaklaşık 80 adedinin sanıkların sattığı kişilerden temin edilerek katılanlara iade edildiği,
Sanıklar Y..ve N..tarafından ayrıca 29.09.2011 tarihinde katılan M.. K..’un ikametinin alt katında bulunan ağılın dış cephe duvarı kırılarak içerisinden 55 adet küçük baş hayvanın çalındığı,
Sanıklar N.., O..ve Y..hakkında 16.09.2011 tarihinde katılan K..’in ağılından 101 adet, sanıklar N..ve Y.. hakkında 29.09.2011 tarihinde katılan M.. K..’un ağılından 55 adet küçükbaş hayvan çalınması ve ağıl duvarına zarar verilmesi eylemleri ile ilgili kamu davası açılıp mahkumiyetlerine karar verildiği,
Hükmün sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece ilk olarak sanıkların 16.09.2011 ve 29.09.2011 tarihlerinde gerçekleştirdikleri hırsızlık eylemleri nedeniyle kurulan mahkumiyet hükümlerinin suçun nitelendirilmesinde hataya düşülmesi, ikinci olarak da sanıklar Y..ve N..’nin 29.09.2011 tarihinde gerçekleştirdikleri hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin sanıkların savunmaları alınmadan verilmesi isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
Yerel mahkemece, sanıklar Y.. ve N..’nin 29.09.2011 tarihinde gerçekleştirdikleri hırsızlık ve mala zarar verme suçlarıyla ilgili sanıkların savunmaları alınmadan verilmesine ilişkin usul bozmasına uyulduğu ancak her iki hırsızlık suçuyla ilgili esasa ilişkin suç vasfı bozmasına direnilmesine karar verildiği,
Sanıkların aşamalarda üzerilerine atılı suçlamaları kabul etmedikleri,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla ele alınmasında;
1-Yerel Mahkemenin sanıklar N.. ve Y..’un 29.09.2011 tarihinde katılan M.. K..’a karşı gerçekleştirdikleri hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile ilgili Özel Daire bozma kararına uyduğu anlaşıldığından incelemenin Özel Daire tarafından mı yoksa Ceza Genel Kurulu tarafından mı yapılması gerektiğinin belirlenmesinde;
Ceza Genel Kurulunun uyum ve süreklilik gösteren kararlarında da belirtildiği gibi bir hüküm bozulmakla tümüyle ortadan kalkmaktadır. Yerel Mahkeme artık yeni ve değişik bir karar vermekte serbesttir. Bozmaya uyularak verilen kararlar da yeni bir hüküm olup, direnme kararı niteliğinde değildir. Bu nedenle öncelikle Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir. Özel Dairece incelenmeyen bir hükmün, doğrudan doğruya ve ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi kanunen mümkün değildir.
Öte yandan yine Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre oluş ve “kabule göre” yapılan bozma, esasa ilişkin bozmadan farklı olup dosyanın mevcut durumuna göre uyarı, öğreti ve yol gösterme niteliğindedir. Eksik soruşturmaya veya usule İlişkin bozmaya uyulduktan sonra toplanan delillerin değerlendirilmesi sonucu verilecek yeni kararda “kabule göre” yapılan bozma sebebinin ortadan kalkması da mümkündür. Bu nedenle, kabule ilişkin bozmaya yönelik yeni hüküm ısrar niteliğinde değildir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Özel Dairece sanıklar Y.. ve N..’nin 29.09.2011 tarihinde gerçekleştirdikleri hırsızlık ve mala zarar verme suçlarıyla ilgili kurulan mahkumiyet hükümlerinin sanıkların savunmasının alınmaması ve hırsızlık suçunun vasfının hatalı belirlenmesi isabetsizliklerinden bozulduğu, yerel mahkemece usule ilişkin bozmaya uyulmasına karşın hırsızlık suçu yönünden suç vasfı ile ilgili esasa ilişkin bozmaya direnilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar Özel Daire kararında açıkça belirtilmemekle birlikte sanıkların savunmaları alınmadan hüküm kurulduğuna ilişkin usul bozması karşısında suç vasfı ile ilgili bozmanın “kabule göre” bozma niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, mala zarar verme suçu yönünden açıkça bozma uyulmuş olması, hırsızlık suçu yönünden kısmen direnme kararı verilmiş ise de usule ilişkin bozmaya uyulması karşısında suç vasfına ilişkin bozmanın “kabule göre” bozma niteliğinde olması nedeniyle dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
2- Sanıkların 16.09.2011 tarihlerinde gerçekleştirdikleri hırsızlık eyleminin 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b maddesi mi yoksa aynı kanunun 142/2-g maddesi kapsamında kaldığının belirlenmesinde;
Suç tarihinde yürürlükte bulunan haline göre 5237 sayılı TCK’nun 142. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi;
“(1) Hırsızlık suçunun;
b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,
İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur”,
Aynı maddenin 2. fıkrasının (g) bendi ise;
“(2) Suçun;
g) Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında,
İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde iki ayrı nitelikli hal öngörülmüş olup, birincisi herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. İkinci nitelikli hal ise, bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşyanın çalınmasıdır. Bu nitelikli halde öngörülen “bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmaktan” anlaşılması gereken, mutlaka belli bir yere kilitlemek ya da gizlemek olmayıp, eşyanın bina veya eklentisi içinde bulundurulmuş olması yeterlidir.
5237 sayılı TCK’nun 142. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendinde de barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında gerçekleştirilen hırsızlık eylemi düzenlenmiş olup birinci fıkranın (b) bendine göre daha ağır biçimde yaptırıma bağlanmıştır.
765 sayılı Kanunda hayvanlar hakkında gerçekleştirilen hırsızlık eylemleri suçun işlendiği yere göre 491. maddenin 5. fıkrasında “Mandıra, ağıl gibi hayvanata mahsus yerlerde bulunan yahut lüzumuna göre açık yerlerde veya kırlarda bırakılan ve haklarında 492 nci maddenin 9 uncu fıkrasının tatbiki mümkün olmayan hayvanları bu yerden almak suretiyle işlenirse; cezası bir seneden beş seneye kadar hapistir.” ve aynı kanunun 492. maddesinin 9. fıkrasında “Meskun bir hanenin doğrudan doğruya müştemilâtından olan veya duvarla çevrilmiş bulunan yerlerindeki hayvan hakkında işlenirse suçlu iki seneden beş seneye kadar hapsolunur” şeklinde iki ayrı madde biçiminde düzenlenmişken 5237 sayılı TCK’nda bina ve eklentileri içinde muhafaza edilen hayvanların çalınması ile ilgili 142. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi dışında özel bir madde ihdasına gerek görülmeyerek sadece barınak yeri, sürü ve açık yerlerde bırakılan büyük ve küçük baş hayvanların çalınması ile ilgili 142/2-g maddesi öngörülmüştür.
Görüldüğü üzere kanun koyucu bina ve eklentileri içinde muhafaza edilen hırsızlıklar için bir düzenleme yaptıktan sonra barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvanlar bakımından daha ağır bir ceza gerektiren ayrı bir düzenleme yapmıştır.
Uyuşmazlığın çözülebilmesi için 5237 sayılı TCK’nun 142/2-g maddesinde yer alan “barınak yeri” kavramı üzerinde de durulması gerekmektedir.
Barınak; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde “barınılacak yer” olarak tanımlanmakta olup, madde metninde bu kavramın hayvanlarla ilgili kullanıldığı gözetildiğinde maddedeki barınak yerinin; insanların ikamet ettiği bina ve eklentisi dışında kalan, hayvanlara özgülenmiş, hayvanların bakılması, barınması, korunması ve üretilmesi için yapılmış, üstü açık veya kapalı yapılar olarak anlaşılması gerekmektedir.
Öğretide de; “yerin hayvan koymaya özgülenmiş olduğu yolunda bir tahsis iradesi olmalıdır” (Ahmet Caner Yenidünya, Yargıtay Kararları Işığında Hırsızlık Suçu, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara, 2013, s. 75), “barınak yerleri; bina ve eklentisi dışında kalan, sadece hayvanlara özgülenmiş yerlerdir. Bendin uygulanabilmesi için mandıra ve ağıl gibi yerlerin sırf hayvanlara mahsus olması ve buralarda bulunan hayvanların çalınması gerekir” Hüseyin Eker, Açıklamalı İçtihatlı Hırsızlık Suçları, Hukab Yayınları, 1. Baskı, Ankara, 2013. s. 163-164), şeklinde benzer görüşler ileri sürülmüştür.
Nitekim hırsızlık suçuna bakan Özel Dairelerin kararları da aynı doğrultuda olup örneğin, 6. Ceza Dairesinin; 14.05.2013 gün ve 18094-11004, 3.02.2014 gün ve 17042-1086, 07.07.2014 gün ve 18339-14033, 2. Ceza Dairesinin; 26.05.2014 gün ve 26367-14479, 10.02.2014 gün ve 13518-3369, 13. Ceza Dairesinin; 13.02.2014 gün ve 3298-4319, 13.02.2014 gün ve 3050-4450 sayılı kararlarında da hırsızlığın içinde insanların yaşadığı bina ve eklentisinden gerçekleşmesi durumunda TCK’nun 142/1-b maddesi uyarınca uygulama yapılması gerektiği belirtilmiştir.
5237 sayılı TCK’nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi, Hükümet Tasarısının 202. maddesinin ikinci fıkrasına, 142. maddenin ikinci fıkrasının (g) bendi ise 202. maddesinin beşinci fıkrasına tekabül etmekte olup, tasarı gerekçesinde; “ (5) numaralı bentte hayvanların barınak yerlerinden veya sürü içinden alınması öngörülmüştür. Barınak yerlerinin sayılması uygun görülmemiş, böylece kümes hayvanlarının çalınması halinde de nitelikli halin oluşacağı kabul edilmiştir. Hayvanlar aynı barınak yerlerinde olmayıp da, bina içerisinde söz gelimi konutun alt katında muhafaza edildiği takdirde (2) numaralı bent uygulanacağından, buradan bir hayvan çalınması, söz konusu bent gereğince cezanın verilmesi için yeterli sayılacaktır” şeklinde açıklamalara yer verilerek hayvanların barınak yerlerinden değil de insanların ikamet ettiği konutun müştemilatından çalınması durumunda bina ve eklentisinden gerçekleşen hırsızlık olarak kabul edilip bu fıkra uyarınca uygulama yapılması gerektiği belirtilmiştir.
Barınak yeri kavramı ile ilgili görüşler, kanun koyucunun 142. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi hükmüne rağmen ikinci fıkranın (g) bendinde ayrıca bir düzenleme yapma ihtiyacı hissetmesi ve hükümet tasarısındaki açıklamalar dikkate alındığında hayvan hırsızlığının bina ve eklentilerinden yapılması halinde TCK’nun 142. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince uygulama yapılması, bina ve eklentisi dışında kalan, sadece hayvanlara özgülenmiş yerlerden yapılması halinde ise aynı kanunun 142. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendi uyarınca uygulama yapılması gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Olay tarihinde katılan K..’in evinin ön tarafında, evin bir cephesine bitişik, etrafı çit ile çevrili, üstü açık ağıldan 101 adet küçükbaş hayvan çalınması şeklindeki olayda, hırsızlık yapılan yerin bina ve eklenti dışında sadece hayvanlara özgülenmiş yerlerden olmaması, katılanın ikamet ettiği eve bitişik müştemilat şeklinde olması nedeniyle sanıkların 5237 sayılı TCK’nun 142/1-b maddesi gereğince cezalandırılması gerekmektedir.
Bu itibarla sanıkların 142/2-g maddesi uyarınca mahkumiyetine karar veren yerel mahkeme hükmü isabetsizdir.
Sonuç olarak yerel mahkeme direnme hükmünün sanıklar N.. ve Yunuk tarafından 29.09.2011 tarihinde işlenen mala zarar verme ve hırsızlık suçları yönünden yeni hüküm niteliğinde olması nedeniyle dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmesine, sanıklar O.., N..ve Y.. tarafından 16.09.2011 tarihinde işlenen hırsızlık suçu yönünden ise sanıkların 142/1-b maddesi uyarınca mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken 142/2-g maddesi uyarınca mahkumiyetlerine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Göksun Asliye Ceza Mahkemesinin 21.05.2014 gün ve 293-237 sayılı direnme hükmünün;
1- Sanıklar N.. ve Yunuk tarafından 29.09.2011 tarihinde işlenen mala zarar verme ve hırsızlık suçları yönünden yeni hüküm niteliğinde olduğunda olması nedeniyle dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
2- Sanıklar O.., N.. ve Y.. tarafından 16.09.2011 tarihinde işlenen hırsızlık suçu yönünden ise; sanıkların 142/1-b maddesi uyarınca mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken 142/2-g maddesi uyarınca mahkumiyetlerine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA, 09.06.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.