Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/531 E. 2015/96 K. 07.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/531
KARAR NO : 2015/96
KARAR TARİHİ : 07.04.2015

İmar kirliliğine neden olmak suçundan sanık N.. O..’ın 5237 sayılı TCK’nun 44. maddesi delaletiyle 184/1, 62, 50/1-a, 52/1-2 ve 52/4. maddeleri uyarınca 6000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına ilişkin, Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 13.04.2009 gün ve 19–281 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 31.10.2012 gün ve 12657–21924 sayı ile;
“…Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkumiyeti bulunmayan sanığa yükletilen, kendi arsasına bina yapmak suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunda, kamunun uğradığı maddi bir zararın bulunmaması karşısında, sanığın CMK’nun 231/6-b maddesi uyarınca kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda bir değerlendirme yapılmadan, ‘kamu zararının giderilmemiş bulunması nedeniyle’ biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 16.05.2013 gün ve 1113-317 sayı ile; “…TCK’nun 184/5. maddesindeki düzenlemenin varlığı, CMK’nun 231/5. maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmemektedir. Bu düzenlemeler birbirinden bağımsızdır. Suçun niteliği, suçun işleniş biçimi ve değişik yasal gerekçeler dikkate alınarak TCK’nun 184/5. maddesindeki düzenlemenin varlığına rağmen buradaki etkin pişmanlık koşulları gerçekleşmediği halde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veyahut verilecek cezanın ertelenmesine karar verilmesi olanaklıdır.
Ancak cezalandırmanın temel amacı suçlunun ıslahı yanında toplumsal düzeni korumak ve cezanın caydırıcı etkisinden yararlanmaktır. Az sosyolojinin hukuktan uzaklaştıracağı, çok sosyolojinin hukuka yaklaştıracağı, hukuk felsefesindeki temel prensiplerden biridir. Mahkeme sanığın cezalandırırken, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği verilecek cezanın ertelenmesinin gerekip gerekmediği veyahut verilecek hürriyeti bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerekip gerekmediği, olayı ve gözlemiş olduğu sanığın kişiliğini değerlendirerek, taktir edecektir. Sanığın sabıkasız bir kişiliğe sahip olması, cezanın ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına zorunlu kılan bir neden değildir. Karşılıksız çek keşide etmek suçundan yargılanan sabıkasız sanıklar hakkında verilen cezaların ertelenmesi yoluna gidilmemiş, Yargıtay bunu hiç bir zaman bozma nedeni yapmamıştır. Yine tamamen sabıkasız bir kişinin, gecekondusuna yaptığı küçük bir ek nedeniyle mahkememizin sanığın pişmanlık göstermediği gerekçesiyle hükmün açıklanmanın geri bırakılmasına karar vermeksizin sanığın hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılmasına dair verdiği bir başka kararda Yargıtay tarafından onanmıştır. Beykoz ilçesinin büyük bir bölümü sit alanı olarak ilan edilmiştir, yapılaşma koşulları sıkı şartlara bağlıdır, amaç doğayı korumaktır, yine Beykoz ilçesinin bir bölümü Boğaziçi öngörünüm alanında kalmaktadır, barda da boğazın doğal güzelliğinin korunması için yapılaşma tamamen özel şartlara tabı tutulmuştur. Bunun dışında da yapılaşabilmek için yine idareden izin almak ve yapımında yapı denetim firmaları tarafından yapılan kontroller neticesinde imara uygun yapılması gerekmektedir, oysa bütün bunlara rağmen Beykoz ilçesinde yapılaşma suretle devam edebilmektedir, her seferinde farklı inşaatları yapan kişiler farklı kişiler hakkında beyanda bulunarak sabıkasız kişiler hakkında tutanak tutturabilmektedirler, bazen koca karısı adına, kadın 80 leri bulan babası adına tutanak tutturabilmektedir. Suçu işleyen kişiler bir çok soruşturma dosyasında ifadelerden de anlaşılacağı üzere idarecilerin göz yumması ve ihmalı neticesinde, inşaatı tamamlamaktadırlar bu işlemi yaparken de verilecek cezanın, erteleneceği veya hükmün açıklanmasının geri bırakılacağı saikiyle ve üretilen binanın kazanç hanesine gireceği düşüncesiyle, imara aykırı yapılaşmada bulunmaktadırlar. Suçu işleyen kişinin sabıkalı olup olmaması bu açıdan hiç bir önemi yoktur, nitekim dosyamızda sanık; İstanbul da yaşamaktadır. İlgili birimlerde ve özellikle de belediyeden projesini sunup ruhsat almaksızın bina yapılamayacağını bilmektedir. Sanık bir zemin kat bir normal kattan oluşan binayı bir süreç içerisinde (muhtemelen yetkililerin göz yummasının sunduğu katkı ile) yapıt bitirilmiştir. Sanık ruhsatsız bir bina inşaa ederek, elde edeceği rantı hesaplamıştır. Elde edilecek rant karşısında alınan cezanın bir öneminin olmayacağı da hesaplamaların içerisindedir. Zira daha önceki kaçak yapı sahiplerine bir şey olmadığını bilmektedir. Yoğun bir kastla hareket edilmiştir. Sanığa hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesi gerekirken mahkeme bunu adli para cezasına çevirmiş. Bozma sonrası yeniden hüküm kurulurken de kazanılmış olan bu hakka riayet edilmiştir. Sanığın pişmanlık gösterdiği yönde, mahkememizde hiçbir kanaat oluşmamıştır. Sanığın pişmanlık gösterip göstermediği konusunda değerlendirme ve taktir yetkisi mahkememize ait olduğundan sanık hakkında yeniden aşağıdaki hüküm kurulmuştur” gerekçesiyle direnerek ilk hükümdeki gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 08.09.2014 gün ve 312778 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın 5237 sayılı TCK’nun 184. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve CMK’nun 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilen olayda, 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin uygulanmama gerekçesinin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca yerel mahkemenin son kararının yeni hüküm niteliğinde olup olmadığının öncelikle belirlenmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da yeni delillere dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Özel Daire tarafından hükmün; “Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkumiyeti bulunmayan sanığa yükletilen, kendi arsasına bina yapmak suretiyle imar kirliliğine neden olma suçunda, kamunun uğradığı maddi bir zararın bulunmaması karşısında, sanığın CMK’nın 231/6-b maddesi uyarınca kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda bir değerlendirme yapılmadan, ‘kamu zararının giderilmemiş bulunması nedeniyle’ biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasından sonra yerel mahkemece önceki hükümde yer almayan; “…TCK’nun 184/5. maddesindeki düzenlemenin varlığı, CMK’nun 231/5. maddesinin uygulanmasına engel teşkil etmemektedir. Bu düzenlemeler birbirinden bağımsızdır. Suçun niteliği, suçun işleniş biçimi ve değişik yasal gerekçeler dikkate alınarak TCK’nun 184/5. maddesindeki düzenlemenin varlığına rağmen buradaki etkin pişmanlık koşulları gerçekleşmediği halde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına veyahut verilecek cezanın ertelenmesine karar verilmesi olanaklıdır.
Ancak cezalandırmanın temel amacı suçlunun ıslahı yanında toplumsal düzeni korumak ve cezanın caydırıcı etkisinden yararlanmaktır. Az sosyolojinin hukuktan uzaklaştıracağı, çok sosyolojinin hukuka yaklaştıracağı, hukuk felsefesindeki temel prensiplerden biridir. Mahkeme sanığın cezalandırırken, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği verilecek cezanın ertelenmesinin gerekip gerekmediği veyahut verilecek hürriyeti bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerekip gerekmediği, olayı ve gözlemiş olduğu sanığın kişiliğini değerlendirerek, taktir edecektir. Sanığın sabıkasız bir kişiliğe sahip olması, cezanın ertelenmesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına zorunlu kılan bir neden değildir. Karşılıksız çek keşide etmek suçundan yargılanan sabıkasız sanıklar hakkında verilen cezaların ertelenmesi yoluna gidilmemiş, Yargıtay bunu hiç bir zaman bozma nedeni yapmamıştır. Yine tamamen sabıkasız bir kişinin, gecekondusuna yaptığı küçük bir ek nedeniyle mahkememizin sanığın pişmanlık göstermediği gerekçesiyle hükmün açıklanmanın geri bırakılmasına karar vermeksizin sanığın hürriyeti bağlayıcı ceza ile cezalandırılmasına dair verdiği bir başka kararda Yargıtay tarafından onanmıştır. Beykoz ilçesinin büyük bir bölümü sit alanı olarak ilan edilmiştir, yapılaşma koşulları sıkı şartlara bağlıdır, amaç doğayı korumaktır, yine Beykoz ilçesinin bir bölümü Boğaziçi öngörünüm alanında kalmaktadır, barda da boğazın doğal güzelliğinin korunması için yapılaşma tamamen özel şartlara tabı tutulmuştur. Bunun dışında da yapılaşabilmek için yine idareden izin almak ve yapımında yapı denetim firmaları tarafından yapılan kontroller neticesinde imara uygun yapılması gerekmektedir, oysa bütün bunlara rağmen Beykoz ilçesinde yapılaşma suretle devam edebilmektedir, her seferinde farklı inşaatları yapan kişiler farklı kişiler hakkında beyanda bulunarak sabıkasız kişiler hakkında tutanak tutturabilmektedirler, bazen koca karısı adına, kadın 80 leri bulan babası adına tutanak tutturabilmektedir. Suçu işleyen kişiler bir çok soruşturma dosyasında ifadelerden de anlaşılacağı üzere idarecilerin göz yumması ve ihmalı neticesinde, inşaatı tamamlamaktadırlar bu işlemi yaparken de verilecek cezanın, erteleneceği veya hükmün açıklanmasının geri bırakılacağı saikiyle ve üretilen binanın kazanç hanesine gireceği düşüncesiyle, imara aykırı yapılaşmada bulunmaktadırlar. Suçu işleyen kişinin sabıkalı olup olmaması bu açıdan hiç bir önemi yoktur, nitekim dosyamızda sanık; İstanbul da yaşamaktadır. İlgili birimlerde ve özellikle de belediyeden projesini sunup ruhsat almaksızın bina yapılamayacağını bilmektedir. Sanık bir zemin kat bir normal kattan oluşan binayı bir süreç içerisinde (muhtemelen yetkililerin göz yummasının sunduğu katkı ile) yapıt bitirilmiştir. Sanık ruhsatsız bir bina inşaa ederek, elde edeceği rantı hesaplamıştır. Elde edilecek rant karşısında alınan cezanın bir öneminin olmayacağı da hesaplamaların içerisindedir. Zira daha önceki kaçak yapı sahiplerine bir şey olmadığını bilmektedir. Yoğun bir kastla hareket edilmiştir. Sanığa hürriyeti bağlayıcı ceza verilmesi gerekirken mahkeme bunu adli para cezasına çevirmiş. Bozma sonrası yeniden hüküm kurulurken de kazanılmış olan bu hakka riayet edilmiştir. Sanığın pişmanlık gösterdiği yönde, mahkememizde hiçbir kanaat oluşmamıştır. Sanığın pişmanlık gösterip göstermediği konusunda değerlendirme ve taktir yetkisi mahkememize ait olduğundan sanık hakkında yeniden aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” şeklindeki yeni ve değişik gerekçe ile direnme kararı verilmiştir.
İlk hükümde yer almayan bu husus Özel Dairece denetlenmemiş olup, Özel Daire denetiminden geçmemiş olan bu konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesine kanuni imkan bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemenin son uygulaması direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Beykoz 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.05.2013 gün ve 1113-317 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.04.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.