Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/436 E. 2016/134 K. 15.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/436
KARAR NO : 2016/134
KARAR TARİHİ : 15.03.2016

Mahkemesi : …. Asliye Ceza
Kasten yaralama suçundan sanığın TCK’nun 86/1, 86/3, 62/1, 54/1 ve 63. maddeleri gereğince bir yıl üç ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, müsadereye ve mahsuba ilişkin, …. Asliye Ceza Mahkemesince verilen … gün ve …-… sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve …-… sayı ile;
“Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;
Sanıkla katılanın denizde yüzerken katılanın sanığa ‘köpek yüzüşü yapıyorsun’ demesi üzerine olayın başladığı, böylece ilk haksız hareketin şikâyetçi tarafından yapıldığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
…. Asliye Ceza Mahkemesi ise … gün ve …-… sayı ile;
“Katılanın sanığın baldızının oğlu olduğu, bir hafta önce yüzmeye gittikleri, katılanın sanığa ‘köpek stili gibi güzel yüzüyorsun’ dediği, sanığın bu söze alındığı, katılanın ailesinin sanıkla görüşüp yanlış anlaşıldığını katılanın hakaret kastı bulunmadığını izah ettikleri, olayın üzerinden bir haftadan fazla süre geçtikten sonra sanığın avcılar lokali önüne gittiği, herhangi bir şey söylemeden bıçakla katılanı basit tıbbı müdahale ile giderilmeyecek şekilde yaraladığı, önceki olayın üzerinden uzunca bir süre geçmesi nedeniyle, sanığın katılandan kaynaklanan haksız tahrik sonucu atılı suçu işlediğinin kabul edilemeyeceği, sanığın tahrik altında suçunu işlediğine ilişkin kanaat de oluşmadığı” şeklindeki gerekçelerle ilk hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün Cumhuriyet savcısı ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.04.2014 gün, 157442 sayı ve “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanığın üzerine atılı suçun sübutu ile eylemin vasıflandırılmasında anlaşmazlık ve bu kabulde de dosya kapsamı itibarıyla herhangi bir hukuka aykırılık bulunmayan somut olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın kasten yaralama eylemini haksız tahrik altında işleyip işlemediğinin tespitine ilişkindir.
İncelenen dosya muhtevasından;
Katılanın sanığın baldızının oğlu olduğu, olay tarihinden bir hafta önce ailece denize gittikleri, katılanın kendisinden otuzdört yaş büyük olan sanığa; “köpek stili yüzüyorsun, köpek yüzüşü yapıyorsun” dediği, bu sözlerden etkilenen sanığın durumu eşine ve mağdurun ailesine anlattığı, mağdurun ailesinin sanığa söylenen sözleri yanlış anladığını, mağdurun hakaret etme kastı bulunmadığını anlattıkları, olay tarihinde eşiyle aynı nedenle tartışan sanığın öfkelenerek yanına aldığı ekmek bıçağı ile evden ayrıldığı, katılanın bulunduğu kahvehaneye gidip katılanı tek bıçak darbesi ile sağ kolik bölgesinden hayati tehlikeye neden olmayacak, ancak basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek şekilde yaraladığı, ardından olay yerinden kaçtığı, bir süre sonra suçta kullandığı namlu uzunluğu onüç, plastik sap kısmı ise onbir santimetre olan, ancak yasak niteliği haiz olup olmadığı konusunda bilirkişi raporu alınmayan bıçakla birlikte vatandaşlar tarafından polise teslim edildiği anlaşılmaktadır.
Katılan …; sanığın teyzesinin eşi olduğunu, yaklaşık bir hafta önce denize gittiklerini, dönüşte sanığa “güzel yüzüyorsun, köpek yüzüşü yapıyorsun” dediğini, sanığın ise kendisine köpek denildiğini düşünerek sorun çıkardığını, ailesinin sanıkla görüştüğünü, ancak yanlış anlaşıldığının sanık tarafından kabul edilmediğini, olay günü kahvehanede ağabeyi ve babası ile oturdukları sırada sanığın kendisini yanına çağırıp “bana köpek mi dedin” şeklinde sözler söylediğini ve bıçakla yaralayarak kaçtığını, aralarında başka bir sorun bulunmadığını, sanıktan davacı ve şikâyetçi olduğunu beyan etmiş,
Tanık …; olay tarihinde iki oğlu ile birlikte kahvehanede bulunduklarını, bacanağı olan sanığın gelip oğlunu yanına çağırdığını, kısa süre sonra da kaçmaya başladığını, oğlunun yanına gittiğinde sağ tarafından yaralandığını gördüğünü belirtmiş,
Tanık …; mağdurun kardeşi olduğunu, olay tarihinde babası ve kardeşi ile birlikte kahvehanede bulundukları sırada sanığın gelip hiçbir şey söylemeden elindeki bıçağı kardeşine vurduğunu, ardından da olay yerinden kaçtığını söylemiş,
Tanık …; sanığın halasının eşi olduğunu, olay günü evine gittiğini, bir hafta önce denizde mağdurun sanığa “köpek stili gibi güzel yüzüyorsun” şeklinde sözler söylemesi nedeniyle sanığın içerlediğini ve bu konuyla ilgili olarak eşi ile tartıştıklarını, eşinin sanığa “niçin zamanında uyarmadın” dediğini, sanıkla birlikte kahvehaneye gittiklerini, sanığın bıçak ile mağdura vurduğunu, bu durumu başlangıçta görmediğini, ikinci kez vurmak isteyince fark edip elinden tutarak sanığı engellediğini anlatmış,
Tanık …; olay günü mağdur, babası ve ağabeyi ile birlikte kahvehanede bulunduğunu, sanığın lokalin yanındaki işyerine, daha sonra mağdurun berber dükkânına girip çıktığını, ardından mağdurun yanına gelip karnına doğru bir hamle yaptığını, sanık ile birlikte gelen şahsın kendisini engellediğini, ardından sanığın olay yerinden kaçtığını dile getirmiş,
Sanık soruşturma aşamasında; bir hafta önce eşinin yeğeni olan mağdurun kendisine “köpek gibi yüzüyorsun” dediğini, bu sözleri duyan babasının da mağduru uyarmadığını, olay günü berbere gittiğini, mağdurun kuaför olması sebebiyle eşinin neden mağdur dışındaki bir berbere gittiğini sorduğunu, denizde yaşanan olayı anlattığını ve eşiyle tartıştığını, tartışmanın etkisiyle kendisini kaybettiğini, ne yaptığını bilmeden dışarı çıkıp mağduru bıçakladığını, nasıl bıçakladığını hatırlamadığını, şeker hastalığı ve görmüş olduğu psikolojik tedavinin etkisi ile ne olduğunu bilmediğini, olay yerinde bulunanların kendisini darp edip polis merkezine teslim ettiklerini, olayı karakolda öğrendiğini, pişman olduğunu ifade etmiş,
Duruşmada ise; beyin ameliyatı geçirdiğini, akıl hastalığı gibi bir sorunu olmadığını, ancak bazen psikolojik nedenlerle ilaç tedavisi gördüğünü, olayın nasıl meydana geldiğini ve mağduru nasıl yaraladığını hatırlayamadığını, durumu sonradan öğrendiğini, pişman olduğunu savunmuştur.
TCK’nun 29. maddesinde haksız tahrik; “haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir, diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir” şeklinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu halde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik halinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, 765 sayılı Kanunda yer alan “ağır – hafif tahrik” ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, cezasında maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda makul bir indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu aşamada somut olayda katılanın sanığa söylemiş olduğu sözlerin hakaret suçunu oluşturup oluşturmadığı, dolayısıyla haksız fiil teşkil edip etmediği üzerinde kısaca durulması gerekmektedir.
Türk Ceza Kanununun “hakaret” başlıklı 125. maddesinin birinci fıkrası; “bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş, madde gerekçesinde de; “hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır” şeklindeki açıklamaya yer verilmiştir. Buna göre, hakaret suçunun konusu, kişilerin onur, şeref ve saygınlıkları olup, şahıslara somut bir fiil veya olgu isnat etme veyahut da sövme suretiyle kişilerin onur, şeref ve saygınlığına saldırma eylemi hakaret suçunu oluşturacaktır.
Bu hükümle önceki düzenlemeden farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir.
Hakaret eyleminin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici tüm sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, hakaret suçunu oluşturacak sözlerin açıkça onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veyahut da sövmek fiilini içermesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Katılanın sanığın baldızının oğlu olduğu, bir hafta kadar önce ailece denize gittikleri, katılanın yüzme şeklini beğendiği sanığa, herhangi bir hakaret kastı taşımaksızın; “köpek stili yüzüyorsun” dediği, bu sözleri yanlış anlayan ve kendisine köpek denildiğini düşünen sanığın, katılanın ailesinin araya girerek kendisine hakaret edilmediğine ilişkin açıklamalarına rağmen, aradan bir hafta geçtikten sonra aynı olay nedeniyle eşiyle tartıştığı ve ardından da öfkelenerek yanına aldığı ekmek bıçağı ile evinden ayrıldığı, katılanın bulunduğu yere giderek, ağabeyi ve babası ile birlikte kahvehanenin önünde oturmakta olan katılanı yanına çağırıp bıçakla hayati tehlike geçirmeyecek, ancak basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaraladığı, akabinde olay yerinden kaçtığı, aşamalarda atılı suçu tahrik altında işlediğine ilişkin herhangi bir savunmada bulunmadığı olayda, katılanın herhangi bir suç işleme kastı taşımadan söylediği beğeni ifade eden, literatürde “köpekleme yüzme stili” olarak da bilinen, başın dışarıda tutulup, su içerisinde koşmaya benzeyen ve zor öğrenilen bir yüzme şekli olan “köpek stili yüzüyorsun” biçimindeki sözlerin hakaret vasfı içermediği gibi, kişilerin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici nitelikte de olmadığı, bu durum karşısında sanığın, eşinin yeğeni olan, aralarında önceye dayalı başkaca bir sorun ya da husumet bulunmayan, kendisinden yaklaşık otuzdört yaş küçük olup olay tarihi itibarıyla onsekiz yaşında bulunan katılanı bıçakla hayati tehlike geçirmeyecek ancak basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde kasten yaralama eylemini, katılanın söylediği sözlerin, dolayısıyla katılandan kaynaklanan haksız fiilin meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında kalarak gerçekleştirdiğini kabule imkân bulunmamaktadır.
Bu itibarla, bıçakla kasten yaralama suçundan sanık hakkında haksız tahrik hükmünü uygulamayan ve bu yönüyle usul ve kanuna uygun olan yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk Görüşüne Katılmayan Genel Kurul Üyesi …;
“Mağdurun, sanığın baldızının oğlu olup uzaktan akraba oldukları, aralarında hiçbir sorun bulunmadığı, her iki ailenin olay gününden bir hafta evvel birlikte deniz kenarına gidip yüzdükleri sırada mağdurun sanığa ‘köpek gibi yüzüyorsun’ şeklinde bir söz sarfetmesi üzerine sanığın bu sözlere alındığı, ailelerin araya girmesine rağmen sanığın bu etkiden kurtulamayıp bir hafta sonra mağduru bıçakla yaraladığı dosya içeriğinden anlaşılmıştır.
Dairemiz ile yerel mahkeme arasındaki sorun, mağdur tarafından, sanığa yönelik sarf edilen ‘köpek gibi yüzüyorsun’ sözlerinin tahrik nedeni olup olamayacağı sorunundan ibarettir.
Yerel mahkeme, mağdurun ‘köpek gibi yüzüyorsun’ şeklindeki sözleri sarfederken, kastının bulunmadığını, sanığın sebepsiz alındığını, aradan uzun bir süre geçmesi nedeniyle tahrikin oluşmayacağını iddia etmektedir.
Ceza Kanunumuzun 29. maddesi tahriki şu şekilde tarif etmektedir. ‘haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet ve veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye verilecek cezanın belli oranda indirilmesini öngörmüştür.’
1- TCK’nın 29. maddesinde belirtilen ‘haksız fiilin’ ceza hukukunda neleri içerdiğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Mağdurdan gelen ve sanıkta hiddet ve şiddetli bir elemi doğuran bu haksız fiilin, özü itibarıyla, kasten veya taksirle işlenen bir suç olabileceği gibi hiçbir suç oluşturmayan haksız fiil de olabilir. Önemli olan mağdurdan gelen bu haksız fiilin sanıkta bir hiddet yaratması yeterlidir.
Ahlaka aykırı olan bir davranış, toplumda hiç kimsede üzüntü ve hiddet yaratmıyorsa, bu davranış hukuk açısından haksız bir fiil değildir. Ahlaka aykırı olan o davranış başka bir kişide bir elem ve üzüntü yaratmışsa bu davranış hukuk açısından haksız bir fiildir.
Örneğin yalan söylemek toplumumuzda ahlaka aykırı fiildir. Bu fiil başka bir kişide bir haksızlık doğurmamışsa ceza hukuku açısından haksız bir fiil değildir. Bu yalan başka bir kişide hiddet ve elem yaratmışsa bu takdirde haksız bir fiildir.
Bir kişiyi yaralamak, hakaret etmek gibi bazı haksız fiiller kasten veya taksirle işlenen ve cezayı gerektiren suçlara konu olmakta, bazen gürültü çıkarıp başkalarının huzurunu bozduğundan kabahate konu suça dönüşmektedir. Bazı hallerde de hukuk açısından ortada bir haksız fiil bulunduğu halde bir cezai müeyyidesi bulunmamaktadır.
Örneğin uygunsuz yere aracı park edip önündeki üçüncü kişinin aracını kullanmasını önlemek, borcunu ödememek şeklindeki davranışlar haksız birer fiildir. Ancak ceza hukuku açısından cezai müeyyidesi bulunmamaktadır.
TCK’nın 29. maddesinde belirtilen haksız fiiller, sanıkta üzüntü yaratan tüm haksız fiilleri ihtiva etmektedir. Cezai müeyyidesi bulunan ve konusu suç olan haksız fiiller ile birlikte cezai müeyyidesi bulunmayan ve suç teşkil etmeyen ancak sanıkta elem ve üzüntü yaratan tüm davranışlar ceza hukuku açısından birer haksız fiildir.
Ceza hukuku açısından haksız fiilden bahsedebilmek için mağdurdan gelen ve sanıkta elem ve üzüntü yaratan haksız fiil ile sanığın işlediği suç arasında bir illiyet bağı bulunması gerekmektedir.
Onsekiz yaşında olan mağdurun, elliiki yaşında olan teyzesinin kocası sanığa hitaben ‘köpek gibi yüzüyorsun’ şeklinde söz sarfetmesi hakaret suçu oluşturmayabilir. Ancak sanık üzerinde hiddet ve şiddetli bir elem yarattığından ceza hukuku açısından bir haksız fiildir. Mağdurun bu haksız fiili ile sanığın işlediği suç arasında bir illiyet bağı bulunduğundan sanık yönünden tahrikin uygulanması gerekmektedir.
2- Bu haksız fiilin, gerçekleşmesinden hemen sonra, sanıkta yarattığı şiddetli elemin etkisi ile hemen suçu işlemesinin gerekip gerekmediği sorunu;
Yerel mahkeme, mağdurun sarfettiği sözlerin suç tarihinden bir hafta evvel söylendiği gerekçesiyle tahrikin kabul edilmeyeceğini iddia etmektedir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre haksız fiilin gerçekleşmesinden hemen sonra veya uzun bir süre sonra suçun işlenmesi arasında bir fark bulunmadığını belirtmektedir.
Yargıtay kararlarından anlaşıldığı gibi, kışkırtmadan hemen sonra suçun işlenmesi gerekmemektedir. Kışkırtmanın etkisi devam etmekte uzun bir zaman geçse bile sanık lehine haksız tahrik uygulanabilir.
Tüm bu açıklamalardan anlaşıldığı gibi olaydan evvel taraflar arasında herhangi bir husumet mevcut bulunmadığı, sadece ve sadece mağdurun sarfettiği sözlerin, sanık üzerinde şiddetli bir elem yarattığı ve bu kışkırtmanın olaydan sonra bir hafta geçmesine rağmen sanık üzerinde etkisini sürdürdüğü anlaşılmakla sanık yönünden tahrikin uygulanması ve direnme kararının bozulması gerektiği,”
Altı Genel Kurul Üyesi de; “yerel mahkeme kararının, sanık hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulması gerektiği” düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Kasten yaralama suçundan sanık hakkında haksız tahrik hükümlerini uygulamayan ve bu yönüyle usul ve kanuna uygun bulunan …. Asliye Ceza Mahkemesinin … gün ve …-… sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.03.2016 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.