Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/432 E. 2014/529 K. 02.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/432
KARAR NO : 2014/529
KARAR TARİHİ : 02.12.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 2. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 21.06.2013
Sayısı : 366-616

Hırsızlık suçundan sanık …’ün beraatına ilişkin, Karaman 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 04.07.2006 gün ve 78-219 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 13.12.2010 gün ve 29201-33254 sayı ile;
“Sanığın işyerinde abone olmadan sayaçtan geçirmek suretiyle kaçak elektrik kullandığının iddia edildiği ve sanığın savunmasında, tamir dükkanı olarak kiraladığı işyerine elektrik bağlattığını, işleri nedeniyle belirli bir süre abonelik işlemlerini yaptıramadığını, fakat elektriğin sayaçtan geçtiğini, suçlamayı kabul etmediğini belirttiği olayda; sanığın suç tarihi öncesinde katılan kuruma abone olmak için başvuruda bulunup bulunmadığı araştırılarak tutanaktaki sayacın hangi tarihte takıldığı, zabıta araştırması, sanık ve gerekirse tanıklardan da sorulup saptanarak, işyerindeki kurulu güç ile kaçak tespit tutanağında belirtilen sayaçtaki tüketim miktarının, sayacın takıldığı tarihe göre karşılaştırılması yapılıp bu konuda bilirkişiden ek rapor alınarak sanığın faydalanma kastı ile hareket edip etmediği tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, elektriğin sayaçtan geçtiği ve eylemin hukuki mahiyette olduğu şeklindeki gerekçelerle eksik kovuşturma sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 04.05.2011 gün ve 139-200 sayı ile, yine sanığın beraatına karar verilmiştir.
Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.07.2012 gün ve 294792 sayı ile; hükümden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun nedeniyle yeniden değerlendirme yapılması için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nun 142/1-f maddesinde 6352 sayılı Kanunla yapılan değişiklikleri değerlendiren yerel mahkeme 30.07.2012 gün ve 139-200 sayılı ek karar ile; sanığın beraatına karar vermiştir.
Hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 03.04.2013 gün ve 1034-6974 sayı ile;
“02.07.2012 tarihinde kabul edilerek, 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikayetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilerek, sanığın kurumun zararını giderip gidermediği yeniden sorularak, gidermediğinin tespiti halinde, ‘şikayetçi kurumun zararını gidermesi halinde 6352 sayılı Yasanın Geçici 2/2 maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine’ dair bildirimde bulunularak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 21.06.2013 gün ve 366-616 sayı ile;
“…Bozma ilamı kapsamına göre mahkememiz ile Yüksek Yargıtay 2. Ceza Dairesi arasındaki görüş ayrılığının 6352 sayılı Kanunun geçici ikinci maddesinin ikinci fıkrası gereğince hangi hallerde ve ne şekilde uygulama yapılacağı hususlarından kaynaklandığı görülmektedir.
Kanun koyucu 6352 sayılı Kanunun geçici ikinci maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesinde açık biçimde uygulama yapılacak halin eylemin suç oluşturmaya devam ettiği hal olduğunu ‘Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun ve doğalgazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi dolayısıyla…’ şeklindeki ifade ile ortaya koymuştur.
Buna göre sanığın sabit olan tüketim miktarının belirlenmesini engellemeyecek biçimde sahibinin rızası hilafına elektrik enerjisini tüketmesi eyleminin kanunen suç teşkil etmemesine ve sanık hakkında CMK’nun 223/9. maddesi gereğince derhal beraat kararı verilmesinin lazım gelmesine göre sanığın eylemi 6352 sayılı Kanununun geçici ikinci maddesinin ikinci fıkrasının uygulanabileceği haller dışında bırakılmıştır.
Bu durum ve CMK’nun 223/9. maddesindeki emredici hüküm ile ceza hukukunun temel ilke ve prensipleri değerlendirildiğinde sanık hakkında mahkememizde yargılamaya devam edilerek bir başka yönde hüküm kurulması imkan dahilinde değildir.
Diğer yandan hükümet gerekçesinde maddenin düzenleme amacının işin esasına geçilmeden davaların sonuçlandırılması olduğu bildirilmiş ise de eldeki dosyada yargılamanın bulunduğu aşamada işin esasına geçildiği davanın görülüp neticelendirildiği apaçık ortadadır. Buna göre hükümet gerekçesi diğer iş ve işlemler yönünden gözetilebilecek bir temenni durumundadır. Esasına girilip görülüp neticelendirilmiş ve yeni yasal düzenlemeye göre sanığın suç teşkil eden bir eyleminin bulunmaması sebebiyle beraatine yönelik hüküm kurulmuş bir davada işin esasına geçilmesini önlemeye yönelik olarak sonradan yapılan yeni yasal düzenlemeye göre karar verilmesi ancak eylemin yeni yasal düzenlemede de suç teşkil etmesi ve bu düzenlemenin açıkça lehe hükümler içermesi halinde mümkündür. Aksi halde derhal beraat kararı verilmesi gerekmektedir. Açıklandığı üzere eldeki dosyada olduğu gibi, işin esasına girilip görülüp neticelendirilmiş ve sanık hakkında yeni yasal düzenlemede suç teşkil eden bir eyleminin bulunmaması sebebiyle beraatine karar verilmesi gerektiği yönünde vicdani kanaat oluşmuş bir dosyada CMK’nun 223/9. maddesindeki derhal beraat kararı verilebilecek hallerde ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez biçimindeki emredici düzenlemeye aykırı biçimde başka türlü herhangi bir karar verilemez.
Açıklanan sebeplerle evvelce sanık hakkında mahkememizce verilen beraat kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu sonucuna varılmakla Yüksek Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin bozma ilamındaki düşünceye iştirak edilmediği” gerekçesiyle direnerek, ilk hükümdeki gibi sanığın beraatına karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 20.06.2014 gün ve 346600 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eksik araştırma ve inceleme ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nun 66. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun 67/4. maddesi uyarınca kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 gün ve 978-250 ile 23.01.2007 gün ve 254-5 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıkça vurgulandığı gibi, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa yüklenen hırsızlık suçunun 5237 sayılı TCK’nun 142/1-f maddesinde öngörülen yaptırımı iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olup, anılan kanunun 66/1-e maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 8 yıl, 67/4. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 12 yıldır.
Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan eylemle ilgili olarak, sanık hakkında dava zamanaşımını kesen en son hukuki işlem 04.07.2006 tarihli sanığın sorgusu olup bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran hiçbir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, 5237 sayılı TCK’nun 66/1-e maddesindeki 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresi inceleme tarihinden önce 04.07.2014 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen asli dava zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesiyle tanınan yetkiye dayanılarak 5237 sayılı TCK’nun 66/1-e ve 5271 sayılı CMK’nun 223/1. maddeleri uyarınca sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Karaman 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.06.2013 gün ve 366-616 sayılı direnme hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK’nun 66/1-e ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, 02.12.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.