Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/363 E. 2014/488 K. 04.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/363
KARAR NO : 2014/488
KARAR TARİHİ : 04.11.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 16.10.2012
Sayısı : 1044-1039

Kasten yaralama suçundan sanık …’un 5237 sayılı TCK’nun 86/1, 87/3 ve 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının ertelenmesine yer olmadığına ilişkin, Anamur Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.11.2007 gün ve 452-414 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 16.11.2009 gün ve 16978-20535 sayı ile;
“Hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, CMK’nun 231/5, 14. madde ve fıkralarında öngörülen, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında ceza sınırının 2 yıla çıkartılması ile soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı suç olma şartının kaldırılması kuralları gereğince, bu hususların mahalli mahkemece birlikte değerlendirilmesi lüzumu” nedeniyle diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını değerlendiren yerel mahkemece 03.03.2010 gün ve 3-224 sayı ile; sanığın 5237 sayılı TCK’nun 86/1, 87/3, 29, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, şartları oluşmadığından bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.05.2012 gün ve 10560-18399 sayı ile;
“Sanık hakkında kurulan 27.11.2007 tarihli ilk hükümde TCK’nun 51. maddesi gereğince cezanın ertelenmesi karşısında, bozma üzerine 03.03.2010 tarihinde kurulan hükümde cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilerek CMK’nun 307/son maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 16.10.2012 gün ve 1044-1039 sayı ile; “Mahkememizin 27.11.2007 tarih 2006/452 esas, 2007/414 karar sayılı kararında sanık … hakkındaki cezanın ertelenmediği, ilamın 6. bendinde yanıltıcı bir dil kullanılarak ‘sanığın geçmişi sabıka durumu dikkate alındığında cezanın ertelenmesi halinde ilerde suç işlemekten çekineceğine dair mahkememizde olumlu vicdani kanı oluşmadığından sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 51/1 maddesinin uygulanmasına yer olmadığına, cezasının taktiren ertelenmemesine” şekilinde hüküm tesis edildiğinden 03.03.2010 tarihli hükmümüz 5271 sayılı CMK’nın 307/son maddesine aykırılık teşkil etmediği ve sanık yönünden kazanılmış hak ihlali bulunmadığı” gerekçesiyle direnerek, önceki hükümdeki gibi sanığın cezalandırılmasına, şartları oluşmadığından bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.05.2014 gün ve 48158 sayılı onama istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme, sanık …’in …’e karşı gerçekleştirmiş olduğu eyleme ilişkin olarak kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 27.11.2007 günlü ilk kararda yerel mahkeme tarafından hükmolunan cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilip verilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece 27.11.2007 tarihli hükümde, kasten yaralama suçundan mahkumiyetine hükmolunan sanığın, “geçmişi, sabıka durumu dikkate alındığında, cezasının ertelenmesi halinde ileride suç işlemekten çekineceğine dair olumlu vicdani kanı oluşmadığı” şeklindeki gerekçeyle cezasının ertelenmesine yer olmadığına karar verildiği, yine aynı gerekçeyle hem 03.03.2010 günlü karar da, hem de direnme kararında hükmolunan cezanın ertelenmediği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkemece 27.11.2007 günlü ilk hükümde sanık hakkında hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın, gerekçesi gösterilmek suretiyle ertelenmesine yer olmadığına karar verildiği sabit olup, dolayısıyla aynı şekilde 03.03.2010 günlü kararda da cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmayıp, yerel mahkeme direnme hükmü bu yönüyle yerindedir.
Ancak, 5237 sayılı TCK’nun 53/3. maddesine göre, aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan, velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun, sanığın sadece kendi altsoyu bakımından şartla salıverme tarihine kadar, altsoyu olmayanlar yönünden ise cezanın infazına kadar devamına hükmedilmesi gerekirken, yerel mahkemece altsoy ayırımı yapılmadan sanığın belirtilen hakları kullanmaktan şartla salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olup, direnme hükmünün bu nedenle bozulması gerekmekte ise de, belirtilen hukuka aykırılığın 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün olduğundan ve bu konuda Ceza Genel Kurulunca da karar verilmesi imkanı bulunduğundan, yerel mahkeme direnme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Anamur Asliye Ceza Mahkemesinin 16.10.2012 gün ve 1044-1039 sayılı direnme kararının, 5237 sayılı TCK’nun 53/3. maddesine göre, aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan, “velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan” yoksunluğun, sanığın sadece kendi altsoyu bakımından şartla salıverme tarihine kadar, altsoyu olmayanlar yönünden ise cezanın infazına kadar devamına hükmedilmesi gerekirken, altsoy ayırımı yapılmadan sanığın belirtilen hakları kullanmaktan şartla salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesindeki yetkiye istinaden karar verilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılarak yerine; “sanığın 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, d, e bentlerinde sayılan hakları kullanmaktan mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından şartla salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.11.2014 taraihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.