Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/348 E. 2017/447 K. 31.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/348
KARAR NO : 2017/447
KARAR TARİHİ : 31.10.2017

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 03.12.2009
Sayısı : 525-648

5607 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanıklar …, … ve …’ın aynı Kanunun 3/1, TCK’nun 62/1, 52 ve 5607 sayılı Kanunun 13/1. maddesi yollamasıyla TCK’nun 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 80 Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına, suça konu kaçak eşyanın müsaderesine, CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca sanıklar … ve … hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, TCK’nun 51. maddesi uyarınca sanık … hakkında hükmolunan hapis cezasının ertelenmesine, sanık … adına kayıtlı suçta kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığına ilişkin Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 03.12.2009 gün ve 525-648 sayılı kararlar ile hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 19.12.2013 gün ve 28984-24588 sayı ile;
”Katılan vekilinin temyiz talebinin münhasıran davaya konu nakil aracı hakkında kurulan hükme yönelik olduğu ve anılan aracı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık …’nin kullandığı gözetilerek yapılan incelemede,
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5560 sayılı yasa ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231/12. maddesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı itiraz yasa yolu açık olup, kararın temyizi mümkün bulunmadığından ve itiraz merciince gereği yerine getirildiğinden dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” oyçokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyeleri O. Koçak ve S. Tuncer; “Temyiz dilekçesi başlığında her üç sanığın adının yazılı olması, sonuç kısmında da resen denmiş olmasına göre sanık … yönünden hükmün esastan incelenmesi, diğer sanıklar yönünden ise itiraz merciince dosyanın incelenmesine rağmen ikinci kez dilekçe ile temyiz edildiği gözetilerek temyiz talebinin reddine karar verilmesi gerektiği…” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.03.2014 gün ve 270832 sayı ile;
“…İtirazlarımız, Özel Dairenin katılan vekilinin temyiz inceleme isteğinin kapsamının sadece sanık … hakkında kurulan hükme yönelik olduğuna ilişkin kararının kaldırılmasına ve sanık … yönünden temyizi kabil olan hükmün sair yönlerden incelenmesi istemine yöneliktir.
Yasal mevzuatımız incelendiğinde;
A) 1-5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun ‘Temyiz istidası ve ihtiva edeceği noktalar’ başlıklı 313. maddesi şöyledir;
‘Temyiz eden taraf hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını talep etmekte olduğunu temyiz istidasında veya beyanında veyahut layihasında gösterir.
Temyiz için istinad edilen sebeplerde muhakeme usulüne müteallik hukuki bir kaideye mi yoksa kanuni diğer hükümlere mi, muhalefet etmiş olmasından dolayı itiraz olunduğu gösterilir. Birinci halde kanuna muhalif olan vak’alar izah olunur’.
2-5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun ‘Temyiz mahkemesince tetkik edilecek noktalar’ başlıklı 320. maddesi ise şöyledir;
‘Temyiz Mahkemesi, temyiz istida ve layihasında irat olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz istidasında bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.
313. maddenin ikinci fıkrasında gösterilen müstenidattan başka temyiz müddeasını teyit için yeniden müstenidat göstermeğe lüzum yoktur.
Bununla beraber böyle müstenidat arzolunmuşsa kabul olunur’.
B) 1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.05.2012 gün ve 315-210 sayılı hükmünde;
‘…Usulüne uygun şekilde temyiz davası açıldıktan sonra Yargıtay gösterilen temyiz sebepleri ile bağlı olmayıp, temyiz dilekçesinde ileri sürülsün veya sürülmesin son karara etkili olan tüm yasaya aykırılıkları kendiliğinden inceleyip hükmü bozabilir.
Nitekim Ceza Genel Kurulu asıl ceza yönünden temyiz incelemesine tabi olmayan bir hükme bağlantılı olarak verilen ‘müsadere’, ‘iş yerinin kapatılması’, ‘meslek ve sanatın tatili’, ‘tecilli cezanın aynen çektirilmesi’, ‘sürücü belgesinin geri alınması’ ve benzeri kararlarda suç niteliğine veya şahsi hakka yönelik temyizin hükmün tümüne temyiz edilebilirlik vasfını kazandıracağını ve hükmün her yönüyle inceleneceğini kabul ederken Yargıtayın temyiz istemi ile bağlı olmadığı ilkesine dayanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Katılan vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinin ‘temyiz nedenleri’ bölümünde açıkça anlaşılacak şekilde ifade edilmediği görülmekte ise de, ‘sanıklar’ bölümünde her üç sanığın adı ve ‘temyiz olunan karar’ bölümünde Konya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.12.2007 gün 2006/494 esas sayılı ilâmının yazılı olması karşısında, dilekçede yer alan ‘…Konya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu kararı süresi içinde temyiz ediyoruz… yukarıda sunulan ve inceleme sırasında re’sen gözetilecek sair nedenlerle birlikte verilen kararın bozulmasını arz ve talep ederim’ ibarelerinin sanık Ahmet Kap hakkındaki mahkûmiyet ve aracın iadesine ilişkin hükmü de kapsadığı, temyiz davasının süre ve istek koşullarının sanıklardan Ahmet Kap hakkındaki hüküm yönünden de gerçekleştiği kabul edilmelidir…’ denilmektedir.
2-Yine, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.05.1996 gün ve 86-91 sayılı şahsi hakka ilişkin bir hükmünde;
‘CMUK’nun 320. maddesinin gerekçesinde de aynen ‘Temyiz mahkemesi kanunun doğru tatbik edilip edilmediğini araştırmakla mükellef olduğundan velevki layihai temyiz de dermeyan edilmemiş olsa bile kanunun herhangi bir suretle ihlâl edildiğini gördüğü takdirde hükmü nakzedebilir… Hukuk Usulü Muhakemelerinin terviç ettiği dairede mahkemei temyizin kendisine sevk olunan işlerde resen tetkikatını teşmil ederek layihada serdedilmemiş olan ve fakat muhalifi kanun görülen esbaptan dolayı da hükümlerin nakzolunabilmesi kabul edilmiştir’ denilmektedir.
Bu madde hükmü ve gerekçesinden anlaşılacağı üzere Yargıtay gösterilen temyiz sebepleri ile bağlı değildir. Temyiz dilekçesinde ileri sürülsün veya sürülmesin son karara etkili olan tüm yasaya aykırılıkları kendiliğinden inceleyip hükmü bozabilir’ denilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde,
Hükmü temyiz eden katılan … 04.12.2009 hakim havaleli temyiz dilekçesinde sanıklar içerisinde …’ı da göstermiş olup, temyiz dilekçesi içeriğinde aracın müsaderesi gerektiğine dair beyanda bulunduğu anlaşılmıştır. Sonuç kısmında ise ‘Yukarıda sunulan ve inceleme sırasında re’sen görülecek sair nedenlerle birlikte verilen kararın bozulmasını’ talep etmiştir.
Katılan vekilinin temyiz inceleme isteğinin, 1412 sayılı CMUK’nun 313 ve 320. maddeleri ile yukarıdaki Ceza Genel Kurul kararları gözetildiğinde, inceleme sırasında resen görülecek sair nedenlerden dolayı hükmün bozulması ibaresinin, sanık …’ı kapsadığı açıktır.
Tüm bu değerlendirmeler dikkate alındığında, katılan vekilinin temyiz inceleme kapsamının sadece sanıklar … ve …’na yönelik bulunmadığı, sanık …’ı da kapsadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Özel Dairece, sanık … hakkında da hükmün esasına geçilerek inceleme yapılmasının zorunlu olduğu ” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 17.04.2014 gün, 9439-1684 sayı ve oyçokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; temyizin kapsamının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan vekilinin 04.12.2009 tarihli dilekçesi ile sanıklar … ve … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara itiraz ettiği, Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesince 26.03.2010 gün ve 307 değişik iş sayı ile katılan vekilinin itirazının reddine karar verildiği,
Katılan vekilinin Yargıtay 7. Ceza Dairesine sunulmak üzere Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesine hitaben yazdığı 04.12.2009 tarihli dilekçesinde; dosya numarasının “2009/525 E.-2009/648 K.” olarak gösterildiği, “sanık” bölümünde her üç sanığın isminin yazıldığı, “konu” bölümünde “Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin… 03.12.2009 tefhim tarihli kararının temyizen incelenerek bozulması istemidir”, “temyiz nedenleri” kısmında “…Suçta kullanıldığı sabit olan aracın müsaderesine karar vermek gerekirken usul ve yasaya aykırı şekilde aracın iadesine karar verilmesi temyizi zorunlu kılmıştır”, “sonuç ve istem” kısmında ise “Yukarıda sunulan nedenler ile inceleme sırasında resen gözetilecek diğer hususlarda inceleme yapılarak hükmün bozulmasını arz ve talep ederim” şeklinde açıklamaların yer aldığı,
Yargıtay 7. Ceza Dairesince yapılan inceleme üzerine verilen 19.12.2013 gün ve 28984-24588 sayılı tevdii kararı üzerine dosyanın 05.02.2014 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.03.2014 tarihinde bu karara karşı itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, bir temyiz davası açılmış olmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 310. maddesine göre iki koşulun varlığı gereklidir.
Bunlardan ilki süre koşuludur. CMUK’nun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süreyi hükmün tefhiminden, tefhim edilmemişse, tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlemiştir.
Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli olan ve uyuşmazlık konusunu da ilgilendiren ikinci koşul ise istek koşuludur. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “Davasız yargılama olmaz” ilkesinin doğal sonucu olarak temyiz davası kendiliğinden açılamayacağından, bu konuda hak ve yetkisi olan kişilerce bir istekte bulunulması zorunlu olup, süre ve istek koşullarına uygun temyiz davasının açılmamış olması hâlinde hükmün Yargıtayca incelenmesi mümkün değildir.
Ancak bu kuralın istisnasına gereksinim duyan kanun koyucu, CMUK’nun 305. maddesinin 1. fıkrasındaki düzenleme ile on beş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin mahkûmiyetlerde istek koşulundan sanık lehine vazgeçerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden (resen) yapılmasını kabul etmiştir.
Yine, 1412 sayılı CMUK’nun 320. maddesinde,
“Temyiz mahkemesi, temyiz istida ve layihasında irat olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz istidasında bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.
313. maddesinin ikinci fıkrasında gösterilen müstenidattan başka temyiz müddeasını tayin için yeniden müstenidat göstermeğe lüzum yoktur.
Bununla beraber böyle müstenidat arzolunmuşsa kabul olunur” hükmü yer almaktadır.
Bu maddenin gerekçesinde de, “Temyiz Mahkemesi Kanunun doğru tatbik edilip edilmediğini araştırmakla mükellef olduğundan velevki layihai temyiz de dermeyan edilmemiş olsa bile kanunun herhangi bir suretle ihlal edildiğini gördüğü takdirde hükmü nakzedebilir…Hukuk Usulü Muhakemelerinin terviç ettiği dairede mahkemei temyizin kendisine sevk olunan işlerde resen tetkikatını teşmil ederek layihada serdedilmemiş olan ve fakat muhalifi kanun görülen esbaptan dolayı da hükümlerin nakzolunabilmesi kabul edilmiştir” denilmektedir.
Buna göre, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca 1412 sayılı CMUK’ndaki temyiz usulünün uygulanması gereken kararlar yönünden usulüne uygun şekilde temyiz davası açıldıktan sonra Yargıtay gösterilen temyiz sebepleri ile bağlı olmayıp, temyiz dilekçesinde ileri sürülsün veya sürülmesin son karara etkili olan tüm kanuna aykırılıkları kendiliğinden inceleyip hükmü bozabilir.
Nitekim Ceza Genel Kurulu asıl ceza yönünden temyiz incelemesine tabi olmayan bir hükümle bağlantılı olarak verilen “müsadere”, “iş yerinin kapatılması”, “meslek ve sanatın tatili”, “tecilli cezanın aynen çektirilmesi”, “sürücü belgesinin geri alınması” ve benzeri kararlarda suç niteliğine veya şahsi hakka yönelik temyizin, hükmün tümüne temyiz edilebilirlik vasfını kazandıracağını ve hükmün her yönüyle inceleneceğini kabul ederken Yargıtayın temyiz istemi ile bağlı olmadığı ilkesine dayanmıştır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan vekili tarafından sunulan temyiz dilekçesinin “temyiz nedenleri” bölümünde suçta kullanılan aracın müsaderesi yerine iadesine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilmiş ise de, dosya numarası kısmında Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 525-648 sayılı kararının gösterilmesi, “sanık” bölümünde her üç sanığın adının yazılı olması ve dilekçede yer alan “Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin… 03.12.2009 tefhim tarihli kararının temyizen incelenerek bozulması istemidir… Yukarıda sunulan nedenler ile inceleme sırasında resen gözetilecek diğer hususlarda inceleme yapılarak hükmün bozulmasını arz ve talep ederim” şeklindeki açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda; sanık … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın yanı sıra sanık … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara ve sanık … hakkındaki mahkûmiyet hükmüne yönelik olarak da temyiz isteminde bulunulduğu, temyiz davasının süre ve istek koşullarının sanık … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar ile sanık … hakkındaki mahkûmiyet hükmü yönünden de gerçekleştiği kabul edilmelidir.
Öte yandan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi, 5271 sayılı CMK’nun olağanüstü kanun yollarının yer aldığı “Altıncı Kitap”, “Üçüncü Kısım”, “Birinci Bölüm” de 308. maddede düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasında, “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, resen veya istem üzerine, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenleme ile, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tanınan ve olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz 30 günlük süre ile sınırlandırılmış olup, bu süre Özel Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacak, süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz yoluna gidilemeyecektir. Dosya içeriğine göre 06.02.2014 tarihinde başlayan itiraz süresi 07.03.2014 tarihinde dolmuş ise de; itirazın, temyizin kapsamına ilişkin olması ve katılan vekilinin temyiz istemine ilişkin yapılacak inceleme sonunda hükmün sanığın lehine bozulması imkanının da bulunması nedeniyle Özel Dairece temyiz incelemesinin de hakkında mahkûmiyet hükmü verilen sanık … aleyhine sonuç doğurmayacak şekilde yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire tevdii kararının kaldırılmasına, katılan vekilinin, sanıklar … ve … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara ve sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz istemleri ile ilgili olarak değerlendirme yapılması için dosyanın Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 19.12.2013 tarih ve 28984-24588 sayılı tevdii kararının KALDIRILMASINA,
3- Katılan vekilinin, sanıklar … ve … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara ve sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz istemleri ile ilgili olarak değerlendirme yapılması için dosyanın Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.