Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/341 E. 2017/446 K. 31.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/341
KARAR NO : 2017/446
KARAR TARİHİ : 31.10.2017

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 09.12.2010
Sayısı : 1808-1453

5607 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık …’un, aynı Kanunun 3/1 ve TCK’nun 62, 52 ve 51. maddeleri ile 5607 sayılı Kanunun 13/1. maddesi yollamasıyla TCK’nun 54. maddesi uyarınca 10 ay hapis ve 80 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine, suç eşyasının müsaderesine ve suçta kullanılan aracın iadesine ilişkin Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 09.12.2010 gün ve 1808-1453 sayılı hükmün, sanık ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 19.12.2013 gün ve 4514-24591 sayı ile onanmasına karar verilmiş,
Daire Üyesi O. Koçak; ”1- Bilirkişi beyanına göre araçta zula olduğunu belirtmesine ve sanığın çok sık giriş-çıkış yapmasına göre aracın zoralımına karar verilmesi gerektiğinden,
2- Gümrükler Genel Müdürlüğünün 18157 sayı ve 22.07.2008 tarihli yazısı ile eşyanın müsaderesinin mümkün olmaması halinde gümrüklenmiş değer ya da kaim değeri eşit tutarda zararın sanıktan tahsili ile kamu zararının karşılanacağı benzer dosyalarda bildirilmiş olması nedeniyle mevcut davada da suç eşyasına el konulmuş ve zoralımına karar verilmiş olmasına göre zoralım nedeniyle idarenin zararı olmamasına rağmen ‘zararın giderilmediği’ gerekçesiyle, ayrıca CMK’nun 231/9. fıkrasına göre tazminatın denetim süresince de giderilmesi mümkün olduğundan CMK’nun 231. maddesinin uygulanmaması usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulması gerekmektedir” düşüncesiyle,
Daire Üyesi S. Tuncer ise; ”Bahse konu araç üzerinde gizli bölme oluşturmak suretiyle kaçakçılık suçunun işlenmesine tahsis eylemi sağlandığından müsadere şartlarının oluştuğu…” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 17.02.2014 gün ve 196154 sayı ile;
“İtirazlarımız, yüksek dairenin onama kararının kaldırılarak hükmün nakil aracının müsadere edilmesi gerektiği yönüyle bozulması, sonra da anılan hususun düzeltilerek onanması istemine yöneliktir.
A) Yasal mevzuatımız incelendiğinde;
TCK’nun 54. maddesi şöyledir;
‘(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur.’
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun ‘Müsadere’ başlıklı 13. maddesi şöyledir;
‘1) Bu Kanunda tanımlanan suçlarla ilgili olarak 26.09.2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin hükümleri uygulanır. Ancak kaçak eşya taşımasında bilerek kullanılan veya kullanılmaya teşebbüs edilen her türlü taşıma aracının müsadere edilebilmesi için aşağıdaki koşullardan birinin gerçekleşmesi gerekir:
a) Kaçak eşyanın, suçun işlenmesini kolaylaştıracak veya fiilin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde özel olarak hazırlanmış gizli tertibat içerisinde saklanmış veya taşınmış olması.
b) Kaçak eşyanın, taşıma aracı yüküne göre miktar veya hacim bakımından tamamını veya ağırlıklı bölümünü oluşturması veya naklinin, bu aracın kullanılmasını gerekli kılması.
c) Taşıma aracındaki kaçak eşyanın, Türkiye’ye girmesi veya Türkiye’den çıkması yasak veya toplum veya çevre sağlığı açısından zararlı maddelerden olması.
2) Etkin pişmanlık nedeniyle fail hakkında cezaya hükmolunmaması veya kamu davasının düşmesine karar verilmesi, sadece suç konusu eşya ile ilgili olarak müsadere hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez.’
B) 27.03.2012 gün ve 166-124 sayılı Ceza Genel Kurulu kararında ise;
‘…Sanığın aracında yakalanan dört çuval içerisindeki 6.990 paket sigaranın bilirkişi beyanında da belirtildiği üzere miktar itibarıyla bir kişi tarafından taşınması olanaklı olmayıp, bir araçla taşınmasının zorunlu bulunması ve ‘kaçak eşyanın naklinin, bu aracın kullanılmasını gerekli kılması’ hâlinde kaçak eşyanın taşınmasında bilerek kullanılan her türlü taşıma aracının müsaderesini zorunlu kılan 5607 sayılı Kanunun 13. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, suça konu eşyaların taşındığı aracın zoralımına karar verilmesi gerekmektedir.
Kaldı ki, sanığın kendisine ait olan ve daha önce de kaçakçılıkta kullandığı araçta, suça konu kaçak sigaraların dışında başka bir yük bulunmaması ve sanığın da kaçak olduğunu bildiği sigaraları para karşılığı taşıdığını kabul etmesi karşısında aracın kaçak eşyanın taşınmasına özgülendiğinin kabulünde de zorunluluk bulunmaktadır…’ denilmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde;
1-Sanık …’un, Cilvegözü Gümrük Müdürlüğü sınır giriş kapısında, yönetiminde bulunan…..plakalı,….. adına kayıtlı, 2005 model, Lada-Vega marka ve piyasa değeri 7000 Lira olan aracın, sağ ve sol marşpiyellerinin tadilatla gizli bölme (zula) oluşturulmuş kısımlarına yerleştirilmiş ve gümrüklenmiş değeri 1.714,76 Lira olan 320 paket kaçak Winston marka sigara ile yakalandığı, keşif, bilirkişi raporu, sanığın ikrarı ve dosya kapsamına göre eylemin sabit olduğu saptanmış olup Özel Daire ile bu konuda ihtilaf bulunmamaktadır.
2- İhtilafa konu olay suçta kullanılan nakil aracının müsaderesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
3- Yukarıda yazılı kanun maddeleri değerlendirildiğinde, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda müsaderenin kural olarak 5237 sayılı TCK’nun 54 ve 55. maddelerinde yazılı şartlara tâbi olduğu kabul edilecektir.
Nitekim, Türk Ceza Kanununda müsadere ikiye ayrılmıştır.
a) Eşya müsaderesi (TCK mad. 54)
b) Kazanç müsaderesi (TCK mad. 55)
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan suçlarla ilgili olarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı açıkça belirtilmiştir.
Kaçakçılık suçlarında kaçak eşya kime ait olursa olsun, nerede yakalanırsa yakalansın, ister sanığı bulunsun, ister bulunmasın müsadere edilecektir. Çünkü kaçak eşya TCK’nun 54/4. maddesinde yazılı üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya kapsamında değerlendirilmektedir. Burada önemli olan, sanığın veya sanıkların yakalanması değil, eşyanın kaçak olup olmadığıdır. Eğer eşya kaçak ise, kesinlikle müsadere edilecektir.
Öte yandan, kaçak eşya taşımasında bilerek kullanılan veya kullanılmaya teşebbüs edilen her türlü taşıma aracının müsadere edilebilmesi için TCK’nun 54 ve 55. maddelerinde yazılı şartlara ek olarak 5607 sayılı Kanun bazı ek şartlar getirmiştir. Bu şartlar Kanunun 13. maddesinde yazılı olup bunlardan herhangi birinin bulunması müsadere için yeterli sayılacaktır.
4- Yerel mahkeme tarafından nakil aracı yönünden ‘sanığın sevk ve idaresindeki…..plaka sayılı aracın 5607 sayılı Kanunun 13/1. maddesi ve 5237 sayılı TCK’nun 54. maddesindeki müsadere koşulları oluşmadığı ve iyi niyetli üçüncü şahsa ait olduğu anlaşıldığından müsaderesine yer olmadığına, araçta bulunan gizli bölme ve tertibatların masrafı sanıktan alınarak söküldükten sonra iadesine, karar kesinleştiğinde aracın trafik kaydına konulan tedbir şerhinin kaldırılmasına’ karar verilmiş olup bu hüküm Özel Daire tarafından onanmıştır.
5- Oysa somut olayda müsadere koşulları oluşmuştur.
Şöyle ki; kaçakçılığa konu sigaraların taşındığı araçta sağ ve sol marşpiyellerinde yapılan tadilatla gizli bölme (zula) oluşturulmuş olup, 5607 sayılı Kanunun 13/a maddesinde yazılı, kaçak eşyanın, suçun işlenmesini kolaylaştıracak veya fiilin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde özel olarak hazırlanmış gizli tertibat içerisinde saklanmış veya taşınmış olması şartının gerçekleşmiş olduğu sabittir.
Her ne kadar kayden malik….. gözükmekte ise de sanık soruşturma aşamasındaki 05.11.2010 tarihli beyanında aracı vekaleten kullandığını beyan etmiştir. Bu hâlde araç sahibinin bu vekâlet dolayısıyla rızasının bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Bununla birlikte aracın kayden maliki de yargılamanın hiçbir aşamasına katılmamak suretiyle bu hususu doğrulamaktadır.
Burada kayden malik olan kimsenin aracı iyiniyetle verip vermediği, dolayısıyla iyiniyetli sayılıp sayılmayacağı noktasında bir irdeleme yapmak gerekecektir. 03.12.2010 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi aracın, sağ ve sol marşpiyellerinde tadilat yapılmak suretiyle gizli bir bölme (zula) oluşturulduğu ve sigaraların burada taşınırken yakalandığı sabittir. Yani araçta gizli bölme oluşturmak suretiyle kaçakçılık suçunun işlenmesine tahsis eylemi sağlanmış olup, böyle bir bölmenin kayden malik tarafından bilinmediğini iddia etmek ve maliki iyiniyetli saymak bölmenin yapıldığı yer ve yapılış şekli dikkate alındığında hayatın olağan akışına uygun bulunmadığından, iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşulu gerçekleşmemiş sayılmalıdır. Bu sebeple de kasıtlı bir suçun işlenmesine tahsis edilen nakil aracının müsaderesine hükmolunmalıdır.
6- Öte yandan, suça konu araç bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere 2005 model Lada-Vega marka bir araç olup piyasa değeri 7.000 Liradır. Araçta ele geçirilen sigaraların gümrüklenmiş değeri 1.714,76 Lira olup 1.330 Lira gümrük vergisinden yoksun kalınmıştır. Bu durumda, aracın piyasa değeri ile malın gümrüklenmiş değeri ve gümrük vergileri arasında oran itibariyle bir hakkaniyetsizlik de bulunmamaktadır. Öte yandan gizli bölme yapılmak suretiyle araç kaçakçılık suçuna tahsis edildiğinden sanığın daha önceleri de kaçakçılık yapması mümkün bulunduğundan sonuç hakkaniyete aykırı değildir. Gerçekten sanığa ait pasaport fotokopisi incelendiğinde sanığın 23.09.2010 ile 05.11.2010 tarihleri arasında birçok defa ülkemizden Suriye’ye giriş-çıkış yaptığı da anlaşılmaktadır.
Belirtilen nedenlerle suça konu araç hakkında gerek TCK’nun 54/1-3 gerekse 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 13. maddesinde yazılı şartlar oluştuğundan aracın müsaderesinin gerektiği
” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 17.04.2014 gün, 6335-7583 sayı ve oyçokluğuyla itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, suçta kullanılan aracın iadesine ilişkin hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suçta kullanılan aracın müsaderesinin gerekip gerekmediğinin belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aracın kayden maliki…..’nin duruşmadan haberdar edilmesinin zorunlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
05.11.2010 tarihli X-ray tarama, arama, yakalama tutanağına göre; Suriye’den Türkiye’ye giriş yapmak üzere Cilvegözü Gümrük sahasına gelen sanık …’un sevk ve idaresindeki…..plakalı aracın x-ray cihazına sevk edildiği, araçta şüpheli yoğunlukların görülmesi üzerine yapılan aramada; ön kapı içlerinde, sağ ve sol ön marşpiyelinde, arka davlumbazın içerisindeki boşluklarda gizlenmiş vaziyette 320 paket Winston marka kaçak sigaranın ele geçirildiği,
Dosya içerisinde bulunan…..plaka sayılı aracın trafik tescil belgesi suretine göre; aracın, Reyhanlı ilçesinde ikâmet eden….. adına kayıtlı, Lada marka, 2005 model, 1.480 kg azami yük ağırlığına sahip sedan cinsi bir otomobil olduğu,
Yerel mahkemece, suçta kullanılan…..plaka sayılı aracın kayden maliki olan…..’ye duruşma davetiyesi çıkarılmadığı,
Sanık …’un;….. adına kayıtlı olan aracı vekâleten kullandığını savunduğu,
Yapılan yargılama sonucunda sanığın, eşyayı gümrük işlemlerine tabi tutmaksızın ithal etme suçundan mahkûmiyetine, suçta kullanıldığı kabul edilen…..plaka sayılı aracın ise iyi niyetli üçüncü kişiye ait olduğu gerekçesiyle iadesine karar verildiği, aracın iadesine ilişkin hükmün katılan vekili tarafından temyiz edildiği,

Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle müsadereye ilişkin 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda yapılan düzenlemelere değinilmesi gerekmektedir.
Müsadere, TCK’nun “Genel Hükümler” başlıklı birinci kitabının, “Yaptırımlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Güvenlik Tedbirleri” başlıklı ikinci bölümünün “Eşya müsaderesi” başlıklı 54 ve “Kazanç müsaderesi” başlıklı 55. maddelerinde düzenlenmiş olup, uyuşmazlığın konusunu oluşturan “Eşya müsaderesi” başlıklı 54. maddesi;
“(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması hâlinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur” şeklinde iken, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla maddenin birinci fıkrasına “Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir” cümlesi eklenmiştir.
Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğurmakta olup, TCK’nda müsadere bir güvenlik tedbiri olarak kabul edilmiştir. Anılan Kanunun 54. maddesinin birinci fıkrasına göre, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya, iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak şartıyla müsadere edilir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecek, ancak niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda eşyanın müsaderesine hükmedilecektir.
Kural olarak müsadereye hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin mutlaka cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın, bunu kullanan fail akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi müsaderesine hükmedilebilecektir.
Üçüncü fıkrada, müsaderede orantılılık kuralı kabul edilmiş olup, buna göre, suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağının ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağının anlaşıldığı durumlarda, eşyanın müsaderesine hükmedilmeyebilecektir.
Maddenin dördüncü fıkrasına göre, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, eylem suç oluşturmasa dahi her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır.
5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun “Müsadere” başlıklı 13. maddesi ise;
“(1) Bu Kanunda tanımlanan suçlarla ilgili olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin hükümleri uygulanır. Ancak kaçak eşya taşımasında bilerek kullanılan veya kullanılmaya teşebbüs edilen her türlü taşıma aracının müsadere edilebilmesi için aşağıdaki koşullardan birinin gerçekleşmesi gerekir:
a) Kaçak eşyanın, suçun işlenmesini kolaylaştıracak veya fiilin ortaya çıkmasını engelleyecek şekilde özel olarak hazırlanmış gizli tertibat içerisinde saklanmış veya taşınmış olması.
b) Kaçak eşyanın, taşıma aracı yüküne göre miktar veya hacim bakımından tamamını veya ağırlıklı bölümünü oluşturması veya naklinin, bu aracın kullanılmasını gerekli kılması.
c) Taşıma aracındaki kaçak eşyanın, Türkiye’ye girmesi veya Türkiye’den çıkması yasak veya toplum veya çevre sağlığı açısından zararlı maddelerden olması.
(2) Etkin pişmanlık nedeniyle fail hakkında cezaya hükmolunmaması veya kamu davasının düşmesine karar verilmesi, sadece suç konusu eşya ile ilgili olarak müsadere hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmez” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, bu Kanunda tanımlanan suçlarla ilgili olarak Türk Ceza Kanununun eşya ve kazanç müsaderesine ilişkin hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş olup, buna göre kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsadere edilebilmesi için eşyanın iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmaması gerekmektedir. Ancak, kaçak eşya taşımasında bilerek kullanılan veya kullanılmaya teşebbüs edilen her türlü taşıma aracının müsadere edilebilmesi için aynı fıkranın (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen koşullardan birinin gerçekleşmesi zorunludur.
Maddenin ikinci fıkrasında, etkin pişmanlık nedeniyle fail hakkında cezaya hükmolunmaması veya kamu davasının düşmesine karar verilmesinin, sadece suç konusu eşya ile ilgili olarak müsadere hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceği düzenlenmiştir.
5271 sayılı CMK’nun “Özel Yargılama Usulleri” başlıklı beşinci kitabının, “Uzlaşma ve Müsadere” başlıklı ikinci kısmının, “Müsadere Usulü” başlıklı ikinci bölümünde 256 ve 257. maddelerde “müsadere usulü” düzenlenmiş olup uyuşmazlık konusuyla ilgili 257. madde;
“(1) 256 ncı maddeye göre verilmesi gereken kararlar, duruşmalı olarak verilir.
(2) Müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri üzerinde hakkı olan kimseler de duruşmaya çağrılır. Bu kişiler, sanığın sahip olduğu hakları kullanabilirler.
(3) Çağrıya uymamaları, işlemin ertelenmesine neden olmaz ve hükmün verilmesini engellemez” şeklindedir.
Bu hüküm uyarınca müsadere veya iade olunacak eşya veya diğer malvarlığı değerleri üzerinde hakkı olan kişilerin duruşmaya çağrılması zorunlu olup bu kişiler, sanığın sahip olduğu hakları kullanabileceklerdir. Ancak bu kişilerin çağrıya uymamaları, işlemin ertelenmesine neden olmayacak ve hükmün verilmesini engellemeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Suriye’den Türkiye’ye giriş yapmak üzere Cilvegözü Gümrük sahasına gelen sanık …’un sevk ve idaresindeki …… plaka sayılı araçta yapılan aramada; ön kapı içlerinde, sağ ve sol ön marşpiyelinde, arka davlumbazın içerisindeki boşluklarda gizlenmiş vaziyette 320 paket kaçak sigaranın ele geçirildiği, kaçak sigaraların taşımasında kullanılan aracın trafik tescil belgesi suretine göre….. adına kayıtlı olduğu, mahkemece aracın kayıt malikinin duruşmaya çağrılmadığı, sanık kaçak sigaraların ele geçirildiği aracı vekaleten kullandığını savunmuş ise de bu konuda herhangi bir vekaletneme sunmadığı anlaşılmakla; CMK’nun 257. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca müsadere veya iade edilecek eşya üzerinde hakkı olan kimselerin duruşmaya çağrılması ve bunların sanığın sahip olduğu hakları kullanabileceği öngörüldüğü hâlde, kaçak sigaraların taşımasında kullanılan …..plaka sayılı aracın kayıt maliki …..’ye iddianame örneği ile duruşma gün ve saatinin tebliğ edilmeden aracın iadesine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire onama kararının suçta kullanılan aracın iadesine ilişkin hüküm yönünden kaldırılmasına, yerel mahkemenin aracın iadesine ilişkin hükmünün, aracın kayıt maliki duruşmaya çağrılmadan iyiniyetli üçüncü şahsa ait olduğundan bahisle aracın iadesine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu üyesi T. Ş. Nemli; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 09.12.2013 gün ve4514-24591 sayılı onama kararının suçta kullanılan aracın iadesine ilişkin hüküm yönünden KALDIRILMASINA,
3- Reyhanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.12.2010 gün ve 1808-1453 sayılı suçta kullanılan aracın iadesine ilişkin hükmünün, aracın kayıt maliki duruşmaya çağrılmadan, iyiniyetli üçüncü şahsa ait olduğundan bahisle aracın iadesine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.10.2017 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.