YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/31
KARAR NO : 2014/417
KARAR TARİHİ : 14.10.2014
Mahkemesi : İSTANBUL 12. Ağır Ceza
Günü : 25.12.2012
Sayısı : 185-346
Uyuşturucu madde imali suçundan sanık G.. K..’nun beraatına ilişkin, İstanbul 4 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince verilen 12.05.1997 gün ve 151-139 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 27.11.1997 gün ve 10987-12382 sayı ile;
“Ay soyadlı ailenin kızı Konuklu soyadlı ailenin gelini olan ve eroin imalatının gerçekleştirildiği çiftliğin ve yakındaki petrol istasyonunun kayden maliki olan sanığın suç konusu eroinlerin imalatının çiftlik arazisinde yerin altında gizli odalarda çok miktarda mahzenler kullanılarak uzun zaman içinde yapılmış olduğunun anlaşılması, sanığın zaman zaman çiftliğe gelip kaldığının ikrarı ile de sabit olması uyuşturucuların bir kısmının sanığın kaldığı evin banyosundaki gizli bölmeden elde edilmesi karşısında, bu sanığın da teşekkül halinde uyuşturucu imali suçuna katıldığının kabulü yerine yazılı gerekçelerle beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiş,
Daire Üyeleri M.İ.Ü ve A.İ ; “Dosyada sanık G.. K..’nun mahkumiyetine yeterli şüpheden uzak kesin ve inandırıcı, açık delil bulunmadığından beraat kararının onaması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Bozmaya uyan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince 29.11.2010 gün ve 473-378 sayı ile; sanığın lehe olan 5237 sayılı TCK’nun 188/1, 188/4, 188/5, 62, 52 ve 53. maddeleri uyarınca 18 yıl 9 ay hapis ve 9.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiş,
Resen temyize tâbi olan hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesince 20.09.2012 gün ve 3992-14198 sayı ile;
“Sanığın tüm aşamalardaki savunmasının aksine, üzerine atılı suçu işlediğine ve haklarındaki hükümler kesinleşen diğer sanıkların uyuşturucu madde imal etme suçuna katıldığına ilişkin her türlü kuşkudan uzak inandırıcı ve kesin kanıt bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı gerekçe ile mahkûmiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına oyçokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi Y.K; “Eroin imal edilen çiftliğin tapuda sanığın adına kayıtlı olması, sanığın operasyon sırasında hakkındaki mahkûmiyet kararları kesinleşmiş bazı sanıklarla birlikte çiftlik evinde yakalanmış olması,
Teşekkül halinde eroin imal etme suçundan mahkûmiyet kararları daha önce kesinleşmiş sanıklardan;
Sanık M.A. K.’nun ‘G.. K.. bir ay önce beni çiflikte işe aldı, ağaçları suluyor, çiçeklere bakıyordum. Eroin imalatı sırasında G.. K..’nun kaldığı evin teras katında nöbet tutuyordum’,
Sanık Mehmet ‘sanık Gülistan İstanbul’da kalır, hafta sonları çiftliğe gelir, yazları okul tatil olduğunda devamlı kalır’,
Sanık Fadli ‘ben çiftlikte bir yıldır çalışıyorum, bir sene zarfında Bekir Konuklu ve oğulları Nihat , R. ve S. K. defalarca eroin imalatı yaptılar’,
Sanık Kulbettin ‘iki yıl önce R.K ile inşaat için çiftliğe geldim. Benim bulunduğum zaman zarfında çiftlikte birçok defa eroin imalatı yapıldı’,
Sanık M. M ‘ın ‘Baz morfini kim getirirse eroin ona yapılıyordu’ şeklindeki beyanları,
Suç konusu eroinin miktarı ve eroin imal edilen ve gizlenen yerlerin özelliği,
Birlikte değerlendirildiğinde sanığın atılı suçtan mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme kararının onanması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Yerel mahkeme ise 25.12.2012 gün ve 185-346 sayı ile; “…İlk bozma ilamına uyulması ve uyma konusundaki karar yönünde hüküm tesis edildiği halde, buna ilişkin hükmün bu defa aksi bir gerekçe ile yeniden bozulması yönünde karar tesis edilmesi nedeniyle oluşan çelişkinin giderilmesinin de temini bakımından Yüksek Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 20.09.2012 tarih ve 2012/3992 esas, 2012/14198 karar sayılı olan son bozmaya ilişkin kararı yerinde görülmediğinden” gerekçesiyle direnerek, sanığın mahkumiyetine karar vermiştir.
Resen temyize tâbi olan bu hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.01.2014 gün ve 63209 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılabileceğine dair bir düzenleme olmadığından, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 318. maddesi uyarınca, sanık müdafiinin duruşma isteminin reddine karar verilerek, inceleme dosya üzerinden ve sanık Gülistan hakkında kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine yüklenen uyuşturucu madde imali suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
08.03.1995 günü Tekirdağ ili S… ilçesi P… Mahallesi B… mevkiinde bulunan ve tapuda sanık G.. K.. adına kayıtlı bulunan çiftlikte yapılan aramada, hayvan ahırlarının olduğu yerde bulunan ve içerisinde Memduh Miran ve ailesinin yaşadığı evin mutfak bölümünde 285 gr, yatakların içerisine gizlenmiş şekilde 8,5 gr eroinin ele geçirildiği,
Aynı gün hayvan ahırlarının bulunduğu avludaki keçilerin kaldığı bölümde kapısı samanlarla kapatılmış gizli bir bölme içerisinde uyuşturucu madde imalinde kullanılan çok sayıda eşyanın bulunduğu,
09.03.1995 günü yapılan aramada Memduh Miran’ın ailesi ile birlikte yaşadığı evin mutfak lavabosunun altında özel bir kapak ile ayrılmış gizli bir odanın tespit edildiği ve içerisinde 3 el çantası içinde 10 adet 500’er gramlık eroin ile yaklaşık 40 kg bazmorfinin bulunduğu, 12.03.1995 günü yapılan aramada ise, iki katlı çiftlik evinin birinci katında bulunan banyodaki, eni 70 cm, boyu 2,30 metre ve yüksekliği 3,50 metre olan gizli bölmede toplam 49 kg eroin ile 112 kg baz morfinin ele geçirildiği, ikinci katta bulunan yatak odası içerisindeki banyoda eni 33 cm, boyu 2,75 metre ve yüksekliği 3,75 metre olan boş bir gizli bölmenin daha tespit edildiği, hayvan ağıllarının bulunduğu yerde yeni inşa edilmekte olan 2 katlı evin ikinci katında bulunan mutfakta ise eni 1 metre, boyu 4 metre ve yüksekliği 2,50 metre olan boş bir gizli bölmenin belirlendiği,
Sanık G.. K.. adına kayıtlı olan çiftlikte yapılan aramada ele geçirilen uyuşturucu maddelerin imali suçundan sanık Gülistan’ın kayınpederi olup sanıkların büyük çoğunluğunca çiftliğin gerçek sahibi olduğu belirtilen Bekir Konuklu ile sanık Gülistan’ın eşi Yusuf Konuklu başta olmak üzere çok sayıda sanığın mahkumiyetine karar verildiği ve bu kararların Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık Gülistan kolluktaki savunmasında özetle; Yeşilköy’de ikamet ettiğini, arama yapılarak uyuşturucu maddenin ele geçirildiği çiftlik evini kayınpederi Hacı Bekir Konuklu’nun satın alarak tapuda kendi adına tescil ettirdiğini, ancak çiftliğin asıl sahibinin Bekir Konuklu olduğunu, uyuşturucu imalinden haberinin olmadığını, sadece tatil günleri gelip bir iki gün kaldığını, evde bulunan yatak odasındaki gizli bir bölmeyi kayınpederi Bekir’in kendisine gösterdiğini ve “bak bu dolabın altındaki kapak kenara çekilince açılır, arkasında ayrı bir bölme oda vardır, düşmanlarımız bize herhangi bir şey yapmaya kalkışırsa buraya saklanırım” dediğini, bir başka gizli yeri ise sonradan Kadir Güneş’in kendisine gösterdiğini, aramadan yaklaşık bir ay önce çiftliğe içerisinde kayınpederi ve N.. K ’nun olduğu bir kamyonetin geldiğini, kamyonetten iki büyük kutu, iki orta boy bidon ve iki tane siyah poşet çantayı işçiler M. M ve K.. G..’in ahıra taşıdığını, merak edip ahıra baktığında açık şekilde duran küçük bir kapak gördüğünü, içeriye girip baktığında buranın oda şeklinde bir yer olduğunu ve getirilen malzemelerin de orada olduğunu gördüğünü, görecekleri korkusuyla hemen oradan ayrıldığını, bu eşyaların uyuşturucu imalinde kullanıldığını bilmediğini, uyuşturucu imalinden haberi olmadığını ve kesinlikle bu işe karışmadığını, aramanın gerçekleştirildiği gün eşi ve çocukları ile birlikte çiftlikte olduğunu, çiftliğe iki gün önce geldiğini, üzerine kayıtlı evler, benzin istasyonu, araç ve minibüs hattı bulunduğunu, kayınpederi Bekir Konuklu’nun yaptığı işler için kendisini kullandığını, suçlamaları kabul etmediğini belirtmiş,
Savcılıkta, suçlamaları kabul etmediğini, çiftliğin adına kayıtlı olduğunu, ancak gerçekte kayınpederi Bekir Konuklu’ya ait olduğunu, onun da M. M ’a kiraya verdiğini, normalde İstanbul’da yaşadığını, yaz aylarında çocuklarıyla beraber tatil için çiftliğe geldiğini, uyuşturucu bulunan diğer çiftliğin babası N.A.’a ait olduğunu, çiftlikte bulunan silahlar ve uyuşturucudan bilgisinin olmadığını, kimin yaptığını bilmediğini, olay günü çiftliğe düğün için geldiğini söylemiş,
Sorguda, çiftlikte bulunan iki katlı evin banyosunda ve yatak odasında bulunan gizli bölmeleri yapılırken gördüğünü, kayınpederi B. K.’ya sorduğunda düşmanlarından korunmak için bu gizli odaları yaptırdığını söylediğini, eroin imalatından bilgisinin olmadığını, kolluktaki aleyhe beyanlarını kabul etmediğini ifade etmiş,
Mahkemede ise suçlamayı kabul etmediğini, uyuşturucu imali ile alakasının olmadığını, çiftliği M. M.’a kiraya verdiğini, ancak zaman zaman hafta sonları çiftliğe gelip kaldığını, arama yapıldığı gün çiftlikte olduğunu, aramada ele geçirilen uyuşturucu ve uyuşturucu imalinde kullanılan eşyalardan haberinin olmadığını, kolluktaki ifadesini kabul etmediğini dile getirmiş,
İnceleme dışı olan sanıklardan M. M. kollukta; yaklaşık bir yıldır çiftlik evinde kaldığını, eroin yapımında kullanılan malzemelerin B. K. ve oğullarına ait olduğunu, bu kişilerin çiftlik evinde eroin imalatı yaptıklarını, kendisinin de onlara yardımcı olduğunu, bir çok defa eroin imali yaptıklarını, çiftliğin G.. K..’nun üzerine kayıtlı olduğunu söylemiş,
Savcılık ve sorguda; suçlamayı kabul etmediğini, B. K. ’ya ait çiftlikte hayvanlara baktığını, eroin imalatı ile ilgisinin bulunmadığını, G.. K..’nun tatillerde gelip çiftlikteki iki katlı evde kaldığını, kolluk ifadesini kabul etmediğini dile getirmiş,
Mahkemede ise; çiftliği B. K ’dan kiraladığını, aramada ele geçirilen uyuşturucu maddeleri İranlı Hazlı isimli bir kişinin kendisine verdiğini, bunları çiftlikte sakladığını, uyuşturucudan başka kimsenin haberinin olamadığını, önceki ifadelerini kabul etmediğini, G.. K..’nun çocuklarıyla ara sıra çiftliğe geldiğini ifade etmiş,
Sanık M.M kollukta özetle; uzun süredir dayısı olan B. K ’nun çiftliğinde ailesi ile birlikte kaldığını, çiftliğin resmiyette Bekir’in gelini olan G.. K..’nun üzerine kayıtlı olduğunu, Gülistan’ın İstanbul’daki evinde yaşadığını, her hafta sonu çiftliğe gelip kaldığını, yazın okullar tatil olduğunda da çiftliğe geldiğini, dayısı Bekir ve oğullarının çiftlikte eroin imalatı yaptıklarını, kendilerinin de onlara yardımcı olduğunu, çiftlikte imal ettikleri eroinleri ağabeyi Memduh’un kendi kaldığı evdeki gizli bölmeye sakladığını belirtmiş,
Savcılık, sorgu ve mahkemede ise suçlamaları kabul etmediğini ifade etmiş,
Sanıklar K.. G.., Fadlı , Kutbettin ve Mehmet Ali ise kollukta özetle; farklı sürelerde olmakla birlikte çiftlikte kaldıklarını ve işçi olarak çalıştıklarını, Bekir Konuklu ve oğullarının çiftlikte eroin imalatı yaptıklarını, kendilerinin de çevre güvenliği sağlayarak onlara yardımcı olduklarını, imalatı ahırların avlusunda yaptıklarını, eroinleri evlerde bulunan gizli bölmelere sakladıklarını belirtmişler,
Savcılık, sorgu ve mahkemede ise, çiftlikte çeşitli işlerde çalıştıklarını, suçlamalarla ilgilerinin olmadığını belirtmişler,
Sanık Gülistan’ın üzerine kayıtlı çiftlik evinde bulunan uyuşturucular nedeniyle yargılanan sanıklar Yusuf Konuklu ve kardeşi Ramazan Konuklu suçlamaları kabul etmediklerini, çiftliğe gitmediklerini, olay tarihinde başka yerde olduklarını belirtmiş, sanık Gülistan hakkında bir anlatımları olmamış, aynı şekilde uyuşturucu madde imali suçundan mahkumiyetine karar verilen çiftliğin gerçek sahibi B. K…’da suçlamaları kabul etmediğini, çiftliğe gitmediğini, olay tarihinde başka yerde olduğunu dile getirmiş, sanık Gülistan hakkında bir anlatımda bulunmamıştır.
Uyuşturucu madde imali suçu, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’nun 403. maddesinin birinci fıkrasında; “Uyuşturucu maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal veya ithal edenlere on yıldan yirmi yıla kadar ağır hapis ve uyuşturucu maddenin her gram ve küsuru için ellibin lira ağır para cezası verilir”,
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren ve hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nun “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin birinci fıkrasında ise; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde hüküm altına alınmış, suça konu uyuşturucu maddenin eroin, kokain, morfin veya bazmorfin olması her iki kanunda da cezayı artıran hal olarak düzenlenmiştir.
Her iki kanunda da uyuşturucu maddelerin, ayrıca 5237 sayılı TCK’nda ek olarak uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olak imali suç olarak tanımlanmış, bu suçun kazanç elde etmek amacıyla işleniyor olması, ancak çoğu zaman suçun işlenmesiyle elde edilen kazanç miktarının belirlenememesi, dolayısıyla müsaderesinin mümkün olmaması nedenleriyle, kanun koyucu tarafından hapis cezasının yanında adli para cezasına da hükmedilmesi uygun görülmüştür.
Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemeli, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Suça konu uyuşturucu maddelerin imal edildiği ve ele geçirildiği çiftlik her ne kadar tapuda sanık Gülistan adına kayıtlı ise de, ev hanımı olup herhangi bir geliri olmayan sanığın çiftlik sahibi olması hayatın olağan akışına aykırı olup, nitekim sanık Gülistan ve çiftlikte çalışan sanıklar Memduh Miran, Kadir Güneş, Mehmet Miran ve Kutbettin Konuklu’nun aşamalardaki savunmalarında çiftliğin gerçek sahibinin sanık Gülistan’ın kayınpederi sanık Bekir olduğunu belirtmeleri, tüm aşamalarda uyuşturucu madde imalinden haberinin olmadığını savunan sanık Gülistan’ın çiftlikte bulunan evlerdeki bir kısım gizli bölmelerin yerini bilmesinin uyuşturucu madde imali suçuna katıldığı şeklinde yorumlanamayacağı, sanık Gülistan’ın İstanbul Yeşilköy’de ikamet ettiği, sadece tatillerde çocuklarıyla Tekirdağ ili Saray ilçesinde bulunan çiftliğe gelip kaldığı yönündeki savunmasının çiftlikte yaşayan sanıklar M. M ve M. M tarafından doğrulanmış olması ve uyuşturucu madde imali suçundan haklarında verilen mahkumiyet kararları onanmak suretiyle kesinleşen, çiftliğin gerçek sahibi sanık Bekir Konuklu ile oğulları Yusuf Konuklu ve Ramazan Konuklu başta olmak üzere tüm sanıkların aşamalarda sanık Gülistan’ın uyuşturucu madde imali suçuna katıldığı yönünde herhangi bir anlatımda bulunmamış olmaları birlikte nazara alındığında; sanığın uyuşturucu madde imali suçunu işlediği hususu şüphe boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir.
Bu itibarla, yüklenen suçu işlediği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraatı yerine, delillere ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle mahkumiyetine ilişkin yerel mahkeme direnme hükmü isabetli olmayıp bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan on Genel Kurul Üyesi; “Sanığın eyleminin sabit olduğu ve yerel mahkeme direnme hükmünün onanması gerektiği” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.12.2012 gün ve 185-346 sayılı direnme kararının, yüklenen suçu işlediği hususunda her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayan sanığın beraatı yerine mahkumiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİNE, 14.10.2014 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.