Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/256 E. 2015/100 K. 14.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/256
KARAR NO : 2015/100
KARAR TARİHİ : 14.04.2015

Maktûl M.. D..’ı kasten öldürmek suçundan 5237 sayılı TCK’nun 81/1 ve 62. maddeleri gereğince 25 hapis,
Maktul N.. U..’yi kasten öldürmek suçundan aynı kanunun 81/1 ve 62 maddeleri gereğince 25 yıl hapis,
E.. A..’ı olası kast ile yaralama suçundan aynı kanunun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 21/2 ve 62. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis,
Sanık F.. Ç..’ın;
Maktûl M.. D..’ı kasten öldürmek suçundan aynı kanunun 81/1, 29 ve 62. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay hapis,
Maktûl N.. U..’nin kasten öldürmek suçundan aynı kanunun 81/1, 29 ve 62. maddeleri gereğince 12 yıl 6 ay hapis,
E.. A..’ı olası kast ile yaralama suçundan aynı kanunun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 21/2 ve 62. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis,
Sanık İ.. Ç..’ın;
Maktûl M.. D..’ı kasten öldürmek suçundan 5237 sayılı TCK’nun 81/1 ve 62. maddeleri gereğince 25 hapis,
Maktul N.. U..’yi kasten öldürmek suçundan aynı kanunun 81/1 ve 62 maddeleri gereğince 25 yıl hapis,
E.. A..’ı olası kast ile yaralama suçundan aynı kanunun 86/1, 86/3-e , 87/1-d, 21/2 ve 62. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, aynı kanunun 53 ve 54. maddeleri uyarınca tüm sanıkların hak yoksunluğuna ve zoralıma ilişkin Konya 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.01.2010 gün ve 8-13 sayılı kısmen re’sen temyize tabi olan hükmün sanıkların müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.06.2011 gün ve 1017-3529 sayı ile;
“İddia, savunma ve delillerin tartışılıp değerlendirilmesi, Yargıtay denetimine imkan verecek şekilde hangi delillerin hangi sebeple diğerlerine üstün tutulduğunun karar yerinde gösterilerek hükme esas alınan delillerin belirtilmesi, ulaşılan kanaat, sabit görülen fiil ve suçun hukuki nitelendirilmesi yapılarak, ona göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmek suretiyle Anayasanın 141/3 ve 5271 sayılı CMK’nun 34 ve 230. maddelerine aykırı olarak hükmün gerekçesiz bırakılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 10.05.2012 gün ve 307-230 sayı ile;
Sanık Z.. Ç..’ın maktûl M.. D..’ı kasten öldürmek suçundan 5237 sayılı TCK’nun 81, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 10 yıl, maktul N.. U..’yi kasten öldürme suçuna yardım etmeden aynı kanunun 81, 39, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis,
Sanık F.. Ç..’ın N.. U..’yi kasten öldürmek suçundan aynı kanunun 81, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 10 yıl, maktûl M.. D..’ı kasten öldürme suçuna yardım etmeden aynı kanunun 81, 39, 29 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 1 ay hapis,
Her iki sanığın E.. A..’ı olası kastla yaralama suçundan aynı kanunun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 21 ve 62. maddeleri uyarınca 2 yıl 9 ay 10 gün hapis,
Sanık İ.. Ç..’ın maktûller M..r ve N..’i kasten öldürme suçlarına yardım etmeden iki kez aynı kanunun 81, 39 ve 29. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis,
E..’yu olası kastla yaralama suçundan aynı kanunun 86/1, 86/3-e, 87/1-d ve 21. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve müsadereye karar verilmiştir.
Hükmün sanıkların müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.04.2013 gün ve 6177-3234 sayı ile;
“…Oluşa ve dosya kapsamına göre; 29.08.2007 günü sanıklardan İ..’in av tüfeği ile ateş etmek sureti ile maktül N..’in akrabası olan Yaşar Uzundere’yi yaraladığı, olay günü sanık Z..’in arabasına binmek üzere olduğu sırada bir gün önceki olayın intikamını almak isteyen maktül N..’in av tüfeği ile ateş ederek Z..’i yaraladığı, o sırada bakkal dükkanında bulunan Z..’in annesi olan P..’ın yaralı olan oğlunun üzerine kapandığı, maktül N..’in atışları nedeni ile P..’ın da yaralandığı, Z..’in eşi S.. ve oğlu olan Faris tarafından evinin avlusunun içine çekildiği, sanık Z..’in önce evinin avlusundan sonra evlerinin 1. kat penceresinden tabanca ile sanık Faris’in evlerinin 2. kat penceresinden tabanca ile sanık Z..’in kardeşinin oğlu olan sanık İ..’in de evin 3. kat penceresinden N..’e ateş etmek suretiyle kendilerini savundukları, bu sırada N..’in hedefi daha iyi görebilmek için kendi evlerinin üst kat balkonundan Z..’in evine doğru ateş etmeye aralıksız devam ettiği, bu sırada maktül N..’in eniştesi olan maktül M..’in de olay yerine gelerek sokak içerisinden maktül N..’in saldırısına destek olmak amacı ile Z..’in evine doğru ateş ettiği, bu sırada savunma şartlarında olan Z..’in tabanca ile ateş ederek M..’i öldürdüğü, yerde yatan eniştesinin yanına gelmekte olan N..’in de yine savunma şartları altında sanık Faris tarafından tabanca ile ateş edilerek öldürüldüğü, olay yerine sonradan gelen ve maktül M..’in oğlu olan sanık G.. ile maktül N..’in kardeşi olan sanık Diçer’in ise yaralı olarak yatmakta bulunan M.. ve N..’e ait av tüfekleri alarak akrabalarının yaralanmasından kaynaklanan üzüntü ile Z.. ve Faris’e doğru ateş ettikleri, bu şekilde gelişen çatışma sırasında Z..’in ailesine ait evin 105 metre uzağında bulunan ve kendisine ait evin balkonunda bulunan ve olayla ilgisi olmayan mağdur E..’nun sağ kolundan isabet ile yaralandığı olayda;
a- Sanıklar kendilerine yönelmiş ve halen devam eden saldırıyı o andaki hal ve şartlara göre saldırı ile orantılı biçimde defetme zorunluluğu ile eylemlerini meşru savunma şartları altında gerçekleştirdikleri ve meşru savunmada aşırıya kaçmadıkları anlaşıldığı halde, 5237 sayılı TCK.nun 25 ve CMK.nun 223. maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına ve sanıkların, beraatlerine karar verilmesi yerine, delillerin takdirinde hata ile tahrik altında kasten öldürme ve kasten öldürmeye yardım suçlarından cezalandırılmalarına karar verilmesi,
b- Mağdur E..’nun yaralanmasına neden olan kurşunun kimin silahından çıktığı tespit edilemediğinden, sanıklar mağduru olası kast ile yaralama suçundan beraatleri yerine, cezalandırılmasına karar verilmesi,
c- Kabule göre;
Bozmadan önceki hükümde sanıklar hakkında mağduru olası kast ile yaralama suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedildiği ve aleyhe temyiz de bulunmadığı anlaşılmakla CMUK.nun 326/son maddesi uyarınca sanıkların ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkının korunması gerektiğinin düşünülmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 17.09.2013 gün ve 285-414 sayı ile;
“…Her ne kadar bozma ilamında mağdur E..’yu kimin yaraladığı kesin olarak tespit edilemediğinden sanıkların beraatlerine karar verilmesi gereğine işaret olunmuş ise de, mahA….nde icra olunan keşif, düzenlenen bilirkişi rapor ve krokilerine göre mağdur E..’nun evinin bulunduğu konum ile karşılıklı çatışmanın gerçekleştiği yer dikkate alındığında mağdurun sanıklar Z.., Faris ve İ.. tarafından yaralandığının kabulü gerekir. Her üç sanığın da mağdura doğru ateş ettiğinin sabit olduğu olayda mağdurenin hangi sanığın kurşunu ile yaralandığının bir önemi bulunmamaktadır. Bu itibarla bozma ilamının bu yönüyle somut olay bakımından isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Sanıklar müdafileri olayın meşru müdafa kapsamında gerçekleştirildiğini ileri sürdüklerinden ve bozma ilamında da savunmaya itibar edildiği görüldüğünden bu hususun da değerlendirilmesi gerekmektedir.
Meşru savunma TCK’nun 25/1. maddesinde düzenlenmiş, şartları Ceza Genel Kurulu’nun 26.02.2008 tarih, 281/37 sayılı kararında açıklanmıştır. Buna göre meşru savunmanın şartları şunlardır:
A) Saldırıya ilişkin şartlar;
a) Haksız bir saldırının varlığı,
b) Saldırının hukuken korunan bir hakka yönelmesi,
c) Saldırının savunma anında halen var olması,
B) Savunmaya ilişkin şartlar;
a) Savunmanın zorunlu olması,
b) Savunmanın saldırana yöneltilmesi,
c) Savunmanın saldırı ile orantılı olması,
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında;
Önce maktul N.. ve M..’in sonrasında da olay yerine gelen G.. ve D..’in, sanıklar Z.., Faris ve İ..’in üzerine doğru av tüfekleri ile ateş ettikleri sabit ise de özellikle mahallinde yapılan keşifte gözlemlenen, fotoğraf ve krokileri temin edilen olay mahalline göre Z.., Faris ve İ..’in ikamet ettikleri evin kod farkı ve ihata duvarının yapısı itibarıyla oldukça muhkem bulunması ve N.., M.., G.. ve D..’in bu duvarı aşma gayretlerinin olmaması karşısında sanıkların silahlar ile ateş ederek kendilerini savunma zorunluluğunun olmadığı değerlendirilmiştir.
Kabulde izah olunduğu üzere karşı tarafın birlikte hareket edip sanıklara birlikte ateş etmeleri söz konusu olmadığı N..’in ateşiyle başlayan olay, olay yerine gelen M.. ve sonrasında atışlarıyla devam etmiştir. Sanıklar olayın başından itibaren üç kişi olarak çatışmada yer almış, muhkem evlerinde bulunmuşlardır.
Açıklanan nedenlerle somut olayda TCK’nun 25/1 ve 27/2. maddelerinin uygulanma yeri bulunmadığı, bozma ilamındaki görüşün bu yönüyle de somut olay bakımından isabet taşımadığı… ” gerekçesiyle önceki hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.04.2014 gün ve 1902 sayılı “onama” ve “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
1- a) Sanıklar Z.. Ç.., F.. Ç.., A..D.. ve G.. D.. hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet,
b) Sanık P.. Ç.. hakkında suç delillerini gizleme,
c) Sanık D.. U.. hakkında Z.. A..’ı olası kast ile yaralama,
d) Sanıklar …. ve F.. Ç.. hakkında N..’i yaralama,
e) Sanık G.. D.. hakkında Z.. A..’ı yaralama,
Suçlarından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
2- a) Sanık M.. Ç.. hakkında kasten öldürme ve olası kastla yaralama,
b) Sanık A..D..hakkında kasten öldürmeye teşebbüs,
c) Sanıklar D.. U.. ve G.. D.. hakkında P.. Ç..’ı öldürmeye teşebbüs,
d) Sanık P.. Ç.. hakkında 6136 sayılı kanuna muhalefet,
Suçlarından kurulan beraat hükümleri temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
3- Sanıklar G.. D.. ve D.. U.. hakkında Z.. Ç.. ve F.. Ç..’ı öldürme suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükümlerinin Özel Dairece eleştirilmek suretiyle onanmasına karar verilmiştir.
4- Sanık İ.. Ç.. hakkında;
a) 6136 sayılı Kanuna aykırılık,
b) Mağdur N..’i olası kast ile yaralama,
Suçlarından ilk kez kurulan mahkûmiyet hükümleri direnme kapsamı dışındadır.
5- Ceza Genel Kurulunca inceleme;
a) Sanık Z.. hakkında M..’i kasten öldürme, N..’i kasten öldürmeye yardım etme ve mağdur E..’yu olası kastla yaralama;
b) Sanık Faris hakkında N..’i kasten öldürme, M..’i kasten öldürmeye yardım etme ve mağdur E..’yu olası kastla yaralama;
c) Sanık İ.. hakkında M.. ve N..’i kasten öldürmeye yardım etme ve mağdur E..’yu olası kastla yaralama suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1-) Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 25. maddesi uyarınca meşru savunma şartlarının oluşup oluşmadığı,
2-) Mağdur E..’ya yönelik eylem nedeniyle sanıklar hakkında olası kastla yaralama suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmasının isabetli olup olmadığı,
Noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık Ziyaetin, oğlu Faris ve yeğeni İ..’in Konya ili Doğanlar mahallesinde oturan “Ç..” ailesi fertlerinden olup aynı mahallede oturan “Darak” ve “Uzundere” aileleri ile komşu oldukları,
Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/39 esas 2009/31 karar sayılı dava dosyasına konu olayda “Uzundere” ailesinin damadı olan Yaşar’ın, “Ç..” ailesinden bir kişi tarafından gece silahla yaralandığı,
Aynı gün saat 10.30-11.00 sıralarında sanık Z..’in evinden çıktığı, annesi P..’ın evin yanında bulunan bakkal dükkanlarının önünü süpürdüğü, Z.. eşi tarafından uğurlanırken Uzundere ailesinden N.. ve M..’in ellerinde silahlarla sokakta olduğu, eşinin Z..’e “çabuk git” diye söylemesiyle Z..’in kapının önüne park edilmiş bulunan aracına binmeye çalışırken N..’in av tüfeği ile Z..’e doğru ateş etmeye başladığı, Z..’in boyun altında ve sağ omuzda giriş deliği tespit edilen saçmalarla toraksa nafiz olmayacak şekilde yaralandığı, N..’in devam eden atışları ile oğlu Z..’i korumak için üzerine kapanan P..’ın da sağ üst kolda cilt altında, karında sağ alt kadranda, sağ bacakta cilt altında ve sağ ayak bileğinde tespit edilen saçma taneleri ile basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek ve yaşamını tehlikeye sokmayacak şekilde yaralandığı, Z..’in eşi S.. ve evde bulunan oğlu sanık Faris’in Z.. ile annesi P..’ı yaralı halde avlu içerisine çektikleri, N..’in bir süre sokaktaki atışlarını sürdürdükten sonra kendi evinin balkonuna çıkarak oradan Z..’in evinin pencerelerine doğru ateş etmeye devam ettiği, M..’in de sokaktan ateş ettiği, bunun üzerine Z..’in 7.65 mm çaplı tabanca ile, Faris’in 9 mm çaplı tabanca ile ve İ..’in de ele geçirilemeyen bir silahla binanın 3. katında bulunan evinden karşı tarafa ateş etmeye başladıkları, İ..’in eşi, annesi ve çocuklarının pencerelere ateş edilmesi nedeniyle korkarak banyoya saklandıkları, 15-20 dakika süren çatışma sırasında Ç.. ailesine ait üç katlı evin pencere kenarlarında çok sayıda saçmanın isabet ettiği, pencere camlarının da kırıldığı, çatışma devam ederken sokakta bulunan ve üç katlı eve ateş etmekte olan M..’in Z.. tarafından 7.65 mm çapındaki tabanca ile sağ göğsünden vurularak yere düştüğü, N..’in eşi N..’in vurulmayı görünce dışarı çıktığı ve M..’in yanına geldiği, o da sol dizinin üst kısmından ateşli silahla yaralandığı, kendi evinin balkonunda ateş etmeye devam eden N..’in, M..’in vurulmasından sonra aşağı indiği, dışarı çıkınca Ç… binasına doğru bir el ateş ettiği, ardından Faris tarafından 9 mm tabanca ile önce sol kalça aşağı kısmından vurulduğu, sendeleyip evine doğru girmeye çalıştığı anda ikinci atışla ensesinden vurulduğu ve yere düştüğü,
M..’in oğlu G.. ile N..’in kardeşi D..’in de olay yerine geldikleri, yerde bulunan av tüfeklerini alarak Ç…. ait eve doğru ateş ederek koştukları, D..’in….. evinin bahçe duvarının üzerine çıkarak oradan da ateş ettiği, G..’ın elinde silah olduğu halde kapılarını tekmelediği, sanık Z..’in hakkında beraat kararı verilen kardeşi M..’un saat 10.57 de kolluk görevlilerini ve acil servis ekiplerini telefonla arayıp olayı haber verdiği ve ambulans çağırdığı, olay yerine gelen ilk ambulansla ………..hastaneye kaldırıldıkları,
Olaylar sırasında sanık Faris’in göğsünün sol tarafından, N..’in evinin ilerisinde bulunan ve gürültüler nedeniyle balkona çıkan E..’nun sağ kolundan, Ç. binasının arka tarafında bulunan Zeki’nin de üst dudağından ateşli silahla yaralandığı, E.. ve Zeki’nin kimin atışı ile yaralandıklarının tespit edilemediği, hastaneye kaldırılan N.. ve M..’in hayatını kaybettiği,
Olay tutanağına göre, ihbar nedeniyle olay yerine gelen görevlilerin, bir şahsın maktûl N..’in evinin çatı katından ateş ettiğini gördükleri, çatıya çıkıldığında duvar kenarına gizlenmiş halde M..’in oğlu G..’ın yakalandığı, yapılan incelemede olay yerinde 33 adet av tüfeği kartuşu ve 9 adet 7.65 mm çapında kovan ele geçtiği, kovanların 3 ayrı tabanca ile atıldığının belirlendiği, av tüfeği kartuşlarından 19 adedinin maktul N..’ten elde edilen av tüfeği ile atıldığının tespit edildiği, diğerlerinin ele geçen tüfeklerle atılmadığı, başkaca tüfeklerle atıldıklarının belirlendiği,
Aynı gün maktûllerin yakını ….aracının olay yerinden şüpheli bir şekilde ayrıldığı görülüp durdurulduğunda, bir adet ruhsatsız silah, yedi adet dolu fişek, altı adet mermi, ağzı açık çanta içerisinde 95 adet dolu fişek, 9 mm çapında 22 adet av fişeğinin ele geçtiği,
N..’in evinde yapılan aramada televizyon dolabının arkasında bir, karyolanın arkasında iki adet olmak üzere üç adet otomatik av tüfeğinin ele geçtiği, 335 seri nolu av tüfeği ile olay yerinde 19 atış yapıldığının saptandığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan N.. U..; olay günü eşi N..’in tüfeğini alıp balkona çıkarak ateş etmeye başladığını, “vuruldu” sesleri duyması üzerine dışarı çıktığında eniştesi M..’i yerde yatarken gördüğünü, sanıklar Faris ve İ.. tarafından ateş edildiğini fark ettiğini, kendisinin de bacağından vurulduğunu beyan etmiş,
Katılan K.. D..; olay tarihinde eşi M.. ile birlikte kardeşi N..’in evine geldiklerini, saat 09.45-10.00 sularında N..’in kapının önünde olduğunu, N..’in de kapının eşiğinde durduğunu, kendi kapısının önünde bulunan Z..’in küfretmesi nedeniyle N..’in tüfeğini alarak balkondan ateş ettiğini, Faris ve İ..’in de kendi evlerinden ateş ettiklerini, eşi M..’in ateş etmediğini, onu kimin öldürdüğünü göremediğini söylemiş,
Katılan N.. U..; oğlu N..’in evdeki tüfeklerden birini alarak evin damına çıkıp ateş etmeye başladığını, diğer tarafın da ateş ettiğini, N.. ateş ederken “vuruldu” diye bir ses duyduğunu, dışarı çıktığında M..’i yerde üzerinde N.. U.. olduğu halde gördüğünü, N..’in M..’e bakmak için aşağı indiğini, kapıdan çıkarken ayağından ve ensesinden vurulduğunu, sanık İ..’in ateş ettiğini açıklamış,
Katılan T.. U..; M..’i kimin öldürdüğünü görmediğini, sanık İ..’in çatı katından ateş ederek oğlu N..’i öldürdüğünü ifade etmiş,
Tanık S.. B..; olay tarihinde kızı N..’in evine geldiğinde sokakta M..’i yerde yaralı olarak yatarken gördüğünü, sanık İ..’in evinin üçüncü katındaki çatısından elinde tabanca ile ateş ettiğini fark ettiğini, dışarı çıkan kızı N..’in ondan sonra da maktûl N..’in vurulduğunu dile getirmiş,
Tanık S.. U..; silah sesleri duyup dışarı çıktığında M..’i yerde yaralı olarak gördüğünü, Z.. ve oğlu Faris’in de yaralı olup kendi evlerinin kapılarının önünde bulunduklarını, ellerinde silah olduğunu, üç katlı evin üçüncü katından da ateş edildiğini, o sırada dışarı çıkan N..’in karşıdakilere ateş edemeden vurulduğunu belirtmiş,
Tanık S.. N..; çatışma sırasında olay yerine geldiğini, babası Z..’in evine giremeyip damdan atladığını, …… yaralı olduğunu gördüğünü, diğer taraftan silah sesleri geldiğini, ancak ateş edenleri görmediğini bildirmiş,
Tanık S.. Ç..; eşi Z.. arabaya binmek üzereyken karşı evde bulunan T….’in “gelin Ziya çıktı, gelin” diyerek bağırmaya başladığını, ………. ellerinde silahlar ile çıktıklarını, eşinin göğsünden vurulduğunu, kayınvalidesi P.. ve oğlunun da vurulduğunu, karşı taraftakilerin olay yerine gelen ambulansa da izin vermediklerini beyan etmiş,
Tanık N.. Ç..; silah sesleri gelmesi üzerine balkondan aşağıya baktığında, D.. ve G..’ın pompalı tüfekler ile evlerine doğru ateş ettiklerini gördüğünü, Z……….yaralı olduklarını fark ettiğini söylemiş,
Tanık G.. K..; bir önceki gece Faris’in bir tartışma sonrasında Yaşar Uzundere’yi yaraladığını, bunun üzerine Uzundere ve Darak ailelerinin Z..’i vurmayı planladıklarını, olay anında silah sesleri üzerine olay yerine gittiğinde D.. ve G..’ın ateş ettiklerini gördüğünü, yaklaşık 15-20 dakika süren çatışmada Z..’in evine doğru çok sayıda ateş edildiğini ifade etmiş,
Tanık B.. Ç..; bir önceki gece …. vurması nedeniyle olayın meydana geldiğini, …. aracı çalıştıracağı sırada pompalı tüfekler ve tabanca ile ateş etmeye başladıklarını,…… vurulduğunu, eve doğru ateş edilmesi nedeniyle yerden giderek çocukları toplayıp banyoya götürdüğünü, daha sonra ambulans ve polise haber verdiklerini açıklamış,
Tanık …… arabasının arkasında duran sanık Z..’in eli ile işaret ederek “vurun” dediğini, İ..’in üçüncü kattan silahla ateş edip N..’i vurduğunu, N..’in elinde de pompalı tüfek olduğunu ve onunda ateş ettiğini, ……. ve eniştesi M..’in üzerine eğildiğinde yaralandığını, diğer mağdurların ve sanıkların nasıl yaralandıklarını görmediğini, kendinden geçtiği için hatırlamadığını belirtmiştir.
Hakkındaki mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen sanık G.. D..; olay sırasında evinde banyo yapmak üzere olduğunu, silah seslerini duymadığı gibi olaya da karışmadığını,
Hakkındaki mahkûmiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşen sanık D.. U..; olay sırasında seyyar satıcılık yaptığını, olayı duyup eve gittiğinde dış kapıda kardeşi N..’i yatarken yaralı halde gördüğünü, kimseye ateş etmediğini,
Suç delillerini gizleme suçundan hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık P.. Ç..; oğlu Z.. arabaya doğru gidince karşı tarafta bulunan …………… ve D.. U.. isimli şahısların ellerinde pompalı tüfekler ile arabaya doğru ateş ettiklerini, oğlunu vurmamaları için önlerine geçince sağ kolundan yaralandığını, daha sonra seslere uyanan Faris’in pencereden karşı tarafa ateş ettiğini öğrendiğini,
Sanık İ.. Ç..; olay sırasında gayrı resmi eşinin yanında olup olay yerinde olmadığını, kimseye ateş etmesinin de söz konusu olmadığını,
Sanık Z.. Ç..; olay günü saat 11.00 sularında camiye gitmek üzere aracına bindiğinde D…………. yanlarında dava açılmayan Uğur’la birlikte gördüğünü, ellerinde tüfek ve tabancalar olduğunu, 40-45 metre mesafeden aracına ateş ettiklerini, N..’in tüfekle peşpeşe yoğun şekilde ateş etmesi üzerine yaralandığını, annesi ve oğlunun da yaralandığını, kendisinde silah olmayıp kimseye ateş etmediğini,
Sanık F.. Ç..; silah sesleri duyunca tabancasını çıkartarak dışarı baktığında, ……….. babası Z..’e doğru pompalı tüfek ile ateş ettiğini gördüğünü, karşı tarafa doğru ateş ederek babasını bahçeye aldığı sırada göğsünden saçma taneleri ile yaralandığını, babaannesinin yaralandığını sonra fark ettiğini, karşı tarafın ateş etmeye devam etmesi üzerine tabanca ile karşılık verdiğini, babası Z..’in de tabancasıyla ateş ettiğini, bahçede ateş ettikten sonra çatıya çıkarak oradan da ateş ettiğini, bu sırada karşı taraftakilerin de ateş etmekte olduklarını, daha sonra olay yerine gelen diğer sanıklar M.. ve G.. D..’ın da tüfekler ile ateş ettiklerini,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 25/1. maddesi uyarınca meşru savunma şartlarının oluşup oluşmadığı;
Meşru savunma, gerek 765 sayılı Kanunun 49/2. maddesinde, gerekse 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 25. maddesinde bir “hukuka uygunluk nedeni” olarak düzenlenmiştir. Meşru savunmanın şartlarına ilişkin olarak 765 ve 5237 sayılı Kanunlar arasındaki en önemli fark, “meşru savunma yoluyla korunan hakkın niteliğine” ilişkindir. Bunun dışındaki şartlar açısından her iki düzenleme ile yerleşik uygulamalar arasında ciddi bir fark bulunmamaktadır.
765 sayılı TCK’nun 49/2. maddesindeki düzenleme; “Gerek kendisinin, gerek başkasının nefsine veya ırzına vuku bulan haksız bir taarruzu filhal def’i zaruretinin bâis olduğu mecburiyetle işlenilen fiillerden dolayı faile ceza verilmez” şeklinde olup, anılan düzenleme ile meşru savunmanın, kişinin kendisinin veya başkasının sadece nefsine veya ırzına yönelik saldırılarda söz konusu olabileceği hüküm altına alınmıştır. Uygulamada en geniş yorumla maddenin “diğer kişilik haklarına yönelik saldırılarda” dahi uygulanabileceği kabul edilmiş ise de, malvarlığına yönelik saldırıları önlemek maksadıyla işlenen fiiller bu kapsamda değerlendirilmemiştir.
Buna karşılık, 5237 sayılı TCK’nun 25/1. maddesinde; “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı, o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez” şeklinde daha geniş bir hükme yer verilmiştir. Anılan düzenlemeye göre, meşru müdafaanın kabulü için saldırının “korunmaya değer nitelikteki herhangi bir hakka yönelmiş olması” yeterli görülmüştür.
Gerek öğretide, gerekse yerleşmiş yargısal kararlarda vurgulandığı üzere; 765 sayılı TCK’nun 49/2 ve 5237 sayılı TCK’nun 25/1. maddelerinde düzenlenen ve hukuka uygunluk nedenlerinden birini oluşturan meşru savunma, hukuka aykırılığı ortadan kaldırmakta ve bu nedenle de eylemi suç olmaktan çıkarmaktadır. Bir olayda meşru savunmanın oluştuğunun kabul edilebilmesi için saldırıya ve savunmaya ilişkin şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1- Saldırıya ilişkin şartlar:
a) Bir saldırı bulunmalıdır.
b) Bu saldırı haksız olmalıdır.
c) Saldırı meşru savunma ile korunabilecek bir hakka yönelik olmalıdır. Bu hakkın, kişinin kendisine veya bir başkasına ait olması arasında fark yoktur.
d) Saldırı ile savunma eşzamanlı bulunmalıdır.
2- Savunmaya ilişkin şartlar:
a) Savunma zorunlu olmalıdır. Zorunluluk ile kastedilen husus, failin kendisine veya başkasına ait bir hakkı koruyabilmesi için savunmadan başka imkanının bulunmamasıdır.
b) Savunma saldırana karşı olmalıdır.
c) Saldırı ile savunma arasında oran bulunmalıdır.
Savunmanın, meşru savunma şartlarının bulunduğu sırada başladığı, ancak orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle meşru savunmanın gerçekleştiğinin kabul edilmediği durumlarda, “sınırın aşılması” söz konusu olabilmektedir.
Sınırın aşılmasını 765 sayılı TCK’na göre oldukça farklı şekilde düzenleyen 5237 sayılı TCK’nun 27. maddesinde; “(1)Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yer alan cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
(2) Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez” denilmektedir. Kanun maddesi ve gerekçedeki anlatımın aksine öğretide kabul edilen görüşe göre, “Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması” ibaresini “Hukuka uygunluk hallerinde sınırın aşılması” olarak anlamak gerekir. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 9. bası, Ankara, 2013, s. 413-425; Ersan Şen,Yeni TCK Yorumu, Vedat Kitapçılık, İstanbul, 2006, C.1, s.74-77; Mahmut Koca, Yeni TCK’nda Hukuka Uygunluk Nedenleri, Ceza Hukuku Dergisi, S.1, Ekim 2006, s.111 vd.; Sedat Bakıcı, Ceza Hukuku Genel Hükümleri, 2. bası, s.615 vd.; Haydar Metiner-Ahsen Koç, TCK Genel Hükümleri, Ankara, 2008, C.1, s. 692 vd.) Nitekim 5271 sayılı CMK’nun hüküm çeşitlerini düzenleyen 223. maddesinin sistematiği de bu anlayışı desteklemektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda dört hukuka uygunluk nedeni düzenlenmiş olup, bunlar; meşru savunma, hakkın kullanılması, kanunun emrini ifa ve ilgilinin rızasıdır. Hukuka uygunluk nedeninin bulunması, eylemin suç olmasını engelleyeceğinden, fail hakkında 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi uyarınca beraat kararı verilecektir. Buna karşın, “sınırın aşılması” bir hukuka uygunluk nedeni olmayıp, TCK’nun 27. maddenin 1. fıkrasındaki durum itibarıyla kusurluluğu azaltan, 27. maddenin 2. fıkrasındaki durum itibarıyla da kusurluluğu ortadan kaldıran nedenlerden bir tanesidir. Başka bir deyişle, hukuka uygunluk nedenlerinde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde “beraat” kararı değil, anılan maddenin 1. fıkrasına göre indirimli ceza veya 2. fıkrasına göre CMK’nun 223. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi gözetilerek “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilecektir.
TCK’nun 27. maddesinin 1. fıkrasında, fail bir hukuka uygunluk nedeninin sınırını aşmakta ise de, bunu bilerek ve isteyerek yani kasten yapmamaktadır. Ancak, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa, fail sınırı kast olmaksızın aşmış olması dolayısıyla taksirinden sorumlu tutulmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun 27. maddesinin 2. fıkrasında, hukuka uygunluk nedenlerinden sadece meşru savunma için sınırın aşılmasına ilişkin özel bir düzenleme öngörülmüştür. Buna göre bu hükmün uygulanabilmesi için;
1- Meşru savunma ile korunabilecek bir hakkın bulunması,
2- Saldırıya ilişkin şartların var olması,
3- Savunmaya ilişkin şartlardan “ölçülülük ya da orantılılık” şartının, savunma lehine ihlal edilmesi suretiyle sınırın aşılması,
4- Sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların birlikte gerçekleşmesi halinde, meşru savunmada sınırı aşan faile CMK’nun 223/3-c maddesi uyarınca ceza verilmeyecektir. Bu durumda, kişinin, maruz kaldığı saldırı karşısında içine düştüğü heyecan, korku veya telaş dolayısıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin ortadan kalkması söz konusu olacağından, meşru savunmada sınırın aşılmasından dolayı kusurlu sayılmayacağı kabul edilir. Dolayısıyla, belirleyici olan maruz kalınan saldırının kişiyi içine düşürdüğü psikolojik durumdur. Zira kişi sırf maruz kaldığı saldırının etkisiyle, “heyecan, korku veya telaşa” kapılarak meşru müdafaada sınırlarını aştığında bu maddeden yararlanabilecek, buna karşılık saldırının etkisinin yanında, saldırıdan kaynaklanmış olsa bile, öfke gibi nedenlerle sınır aşıldığında ise aynı korumadan faydalanılması söz konusu olmayacaktır. Başka bir deyişle, failin amacı, saldırının defedilmesinden çok, kin duygusunu tatmine yönelik ise meşru savunmada sınırın aşılması değil, ancak haksız tahrik söz konusu olabilecektir.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 05.10.2010 gün ve 175