Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/176 E. 2015/95 K. 07.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/176
KARAR NO : 2015/95
KARAR TARİHİ : 07.04.2015

6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık A.. S..’ın aynı kanunun 13/1 ve 5237 sayılı TCK’nun 50/1-a, 52 ve 54. maddeleri uyarınca hapisten çevrilen ve doğrudan hükmolunan adli para cezaları içtima ettirilerek neticeten 7.750 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve müsadereye ilişkin, Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.07.2006 gün ve 411-456 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 09.10.2008 gün ve 3658-10710 sayı ile;
“Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesindeki koşulların varlığı halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması zorunluluğu” nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 09.06.2009 gün ve 877-397 sayı ile; sanığın 6136 sayılı Kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 50/1-a, 52 ve 54. maddeleri uyarınca hapisten çevrilen 7.300 ve doğrudan hükmolunan 450 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, müsadereye, sanık hakkında seçenek tedbirin uygulanması ve bu durumun da usulü hak olarak kabul edilmesinin gerekmesi karşısında CMK’nun 231. maddesi uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince; 13.06.2012 gün ve 17235-20266 sayı ile;
“…Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak:
Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkumiyeti bulunmayan sanığın, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurulup, yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususu yasal gerekçe ile tartışılıp uygulanmaması yönünde bir kanaate ulaşıldığı takdirde ise, cezanın diğer kişiselleştirilmesi konularında hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, mahkum olunan para cezasının ertelenemeyeceği, kısa süreli olan cezanın seçenek yaptırımlara çevrilemeyeceğinden söz edilerek ve hapis cezasının paraya çevrildiğinden bahisle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesi ise 26.03.2013 gün ve 824-167 sayı ile;
“…Sorun mahkemenin sanık hakkında verilen hapis cezası yerine seçenek tedbiri uygulayarak, kasıtlı bir suçtan sabıkası olmayan sanık hakkında hükmün açıklanmasına karar verilmemesinden kaynaklanmaktadır.
5271 sayılı CMK’nun temyiz konusunu inceleyen 301. ve devamı maddelerinde yüksek mahkemenin verilen kararda hukuka aykırılık olup olmadığı yönünde inceleme yapacağı düzenlenmiştir.
Olayımızda ise Yargıtay 8. Ceza Dairesi hukuka aykırılık yerine yerindelik denetiminde bulunmuş ve yerel mahkemenin dolayısı ile hakimin takdirini açıkça müdahalede bulunmuştur.
Çünkü 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 5. fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir gibi tamamen mahkemenin takdirine bırakılan bir düzenleme mevcuttur.
Eğer yasa koyucunun düşüncesi farklı olsaydı, ‘verilebilir’ yerine ‘verir’ ifadesini kullanırdı. Dolayısı ile şartların takdiri değerlendirilmesi yerel mahkemeye ait olup ayrıca sanığın duruşmadaki hal ve tavrını gözlemleyen hakim tarafından ileride yeniden suç işlemekten çekineceğine dair kanaatinde oluşması gerekir.
Zaman zaman işlerin yoğunluğu nedeni ile yargılama sürecinde sanıktan kaynaklanan olumsuzlukların tamamının zapta geçirilmesi mümkün olmayabilir. Kararın verildiği anda sanığın durumunu değerlendiren hakim sanığın ileride yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda kanaatini değerlendirir ve buna göre karar verir. Bu hususta taktik hakkının doğal sonucudur.
Yargıtay 8.Ceza Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda düşünüldüğü taktirde ilk defa suç işleyen ve geçmişte kasıtlı bir suçtan dolayı sabıkası bulunmayan her kişinin 5271 sayılı CMK’nun 231/5. maddesi hükmünden yararlandırılması gerekir ki bu hususunda hakkaniyete uygun olmayacağı açıktır.
Cezaların şahsiliği ilkesi ile de bağdaşır bir durum olmaz. Bu nedenlerle mahkememizce yapılan değerlendirmenin doğru olduğu, tamamen hakimin takdirine ilişkin konu olduğu ve bunun Yargıtay 8.Ceza Dairesince temyiz konusu yapılamayacağı kanaatine varıldığı” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “onama” istekli 19.03.2014 gün ve 214984 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün sanık hakkında kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrildiğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesinin kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay tarihinde sanığın üzerinde yapılan aramada 1 adet ruhsatsız tabancanın ele geçirildiği,
Sanığın aşamalarda suçlamayı kabul ederek tabancanın taşıma ruhsatı olduğunu ancak süresinin dolmasına rağmen yeniletemediğini, olay günü de evde boyacı olduğu için tabancayı üzerine aldığını savunduğu,
Sabıkası bulunmayan sanığın duruşma tutanaklarına yansıyan olumsuz bir davranışının olmadığı,
Mahkemece, hükmolunan kısa süreli hapis cezası TCK’nun 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırıma çevrildikten sonra CMK’nun 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun değerlendirildiği ve “sanığa verilen kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmiş olması nedeniyle hakkında CMK’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine yasal imkân bulunmadığına” şeklindeki gerekçeyle talebin reddedildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda doğru bir hukuki çözüme ulaşılması bakımından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının niteliği ve uygulanma şartları üzerinde durulması gerekir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun’un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hüküm altına alınan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik sonucu, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddeye 6545 sayılı Kanunla “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” hükmü eklenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmü, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü açısından kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar konusu üzerinde de durulması gerekmektedir:
5237 sayılı TCK’nun “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50. maddesi;
“1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre,
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir.
2) Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.
3) Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.
4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.
5) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.
6) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.
7) Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, hükmü veren mahkemece tedbir değiştirilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun 50/1. maddesindeki düzenleme ile kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre, seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi mümkün kılınmıştır. Bu nedenle maddede yazılı şartlarının oluşması halinde özgürlüğü bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlardan birisine dönüştürülebilecektir.
Buna karşılık CMK’nun 231/7. maddesi; “Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez” şeklinde düzenlenmiş olup, açıklanması geri bırakılan hükümde yer alan hapis cezasının ertelenemeyeceği ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırıma çevrilemeyeceği belirtilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 gün ve 346-25, 03.02.2009 gün ve 250-13 ile 29.09.2009 gün ve 130-213 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıkça belirtildiği gibi, şartlı bir düşme nedeni oluşturan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, objektif şartların (mahkumiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmama, zararın giderilmesi) varlığı halinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce re’sen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması halinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan kanun koyucu, kişi hakkında kurulan hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” ile belirli şartların gerçekleşmesi halinde kişilerin işledikleri bir takım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat tanımak istemiştir. Kanun koyucu, 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesine 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını düzenlediği 5-14. fıkraları eklediği aşamada 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesindeki yasal düzenlemeyi bilmektedir. Buna rağmen CMK’nun 231. maddesinin 7. fıkrasındaki düzenlemeyi yapmakla, açıklanması geri bırakılan hükümlerde 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesindeki seçenek yaptırıma çevirme zorunluluğunun uygulanmamasını istediği yönündeki iradesini açıkça ortaya koymuştur. Aksi görüşün kabulü, sanıların hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmaması suretiyle adli yönden lekelenmeme haklarının ellerinden alınması sonucunu doğurur ki, bu sonuç hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının düzenleniş amacına açıkça aykırıdır.
Bununla birlikte, şartların gerçekleşmemesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi veya açıklanması geri bırakılan hükmün 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 11. fıkrası uyarınca açıklanması sırasında 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinde yer alan seçenek yaptırımlara çevrilip çevrilmeyeceği mahkemece gözönüne alınacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Geçmişte sabıkası bulunmayan ve kısa süreli hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında yerel mahkemece, hüküm tarihi itibarıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığa verilen kısa süreli hapis cezasının TCK’nun 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırıma çevrildiği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Bakırköy 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 26.03.2013 gün ve 824-167 sayılı direnme hükmünün, hüküm tarihi itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükmünün diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce re’sen değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığa verilen kısa süreli hapis cezasının TCK’nun 50. maddesi uyarınca seçenek yaptırıma çevrildiği gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.04.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.