YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/154
KARAR NO : 2015/133
KARAR TARİHİ : 28.04.2015
Mala zarar verme suçundan sanık E.. T..’in beraatine ilişkin, Denizli 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 02.04.2008 gün ve 575–183 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 23.11.2011 gün ve 19489–28990 sayı ile;
“11.07.2007 tarihli tutanak içeriği, görgü tespit tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, arıtma tesisine giden kanalizasyon hattındaki rögar kapağını kırmak suretiyle üzerine atılı suçu işlediğinin anlaşılması karşısında, mahkumiyeti yerine yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 01.11.2012 gün ve 57–1142 sayı ile;
“…Dava konusu olay yeniden değerlendirildiğinde dosyamızda yargılanmakta olan sanık Erol’un suç işleme kastı ile hareket etmediği, sulama birliği başkanının verdiği talimat üzerine atık su tesisine su taşıyan boru hattındaki rögar kapağını kaldırıp rögarın bir kısmını kırarak atık su tesisine giden suyun bir kısmının sulama amaçlı kullanılmasını temin ettiği, daha sonra Pamukkale Çevre Koruma ve Turizm Birliğinin talebi üzerine rögarın eski haline getirildiği anlaşılmıştır.
Yargılanmakta olan sanık yapılan işlem konusunda kendi inisiyatifi ile hareket etmemiş, sulama birliği başkanının talimatını uygulamış daha sonra da zarar verdiği yeri eski hale getirmiştir.
Olayın gelişim şekline göre sanığın suç işleme kastıyla hareket etmediği açık olup sanığın üzerine atılı mala zarar verme suçunun manevi unsuru oluşmadığı” gerekçesiyle direnerek, sanığın ilk hükümdeki gibi beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.03.2014 gün ve 317325 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanığın üzerine atılı kamu malına zarar verme suçunun yasal unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanığın Pamukkale Sulama Birliğinde işçi olduğu, katılan Pamukkale Çevre Koruma ve Turizm Birliğine ait Akköy ilçesinde bulunan arıtma tesisine giden kanalizasyon hattındaki rögar kapağına zarar vererek atık suyun tarım amaçlı kullanılmasını sağladığı, sanığın bu eylemini Sulama Birliği ve aynı zamanda A..Belediye Başkanı olan O.. U..’un talimatıyla yaptığını ifade etmesi üzerine O.. U.. yönünden Cumhuriyet savcılığınca soruşturma izni talebinde bulunulduğu, ancak il idare kurulunca soruşturma izni verilmediği, Cumhuriyet savcılığınca yapılan itirazın ise Denizli Bölge İdare Mahkemesince reddedildiği,
Katılan kurum görevlilerince tutulan 30.06.2007 tarihli tutanak ve kolluk tarafından tutulan 11.07.2007 tarihli görgü ve tespit tutanağı ile olay yeri krokisinde, katılan kuruma ait kanalizasyon hattının havalandırma bacasında bulunan rögar kapağının kırılarak yerinden çıkartıldığı ve kanal açılarak suyun yönünün değiştirildiği bilgilerine yer verildiği,
O.. U.. hakkındaki ön inceleme raporunda; rögar kapağının yerine koyularak eski haline getirildiğinin belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık O.. U..; A.. belediye başkanı olup aynı zamanda Pamukkale Sulama Birliği başkanı olduğunu, kuraklık nedeniyle su sıkıntısı çekildiğinden zorunlu olarak arıtma tesisine giden sudan yararlanmak zorunda kaldıklarını, arıtma tesisinden sorumlu vali yardımcısı ile görüştüğünü, görevlilerin gelip sudan numune aldıklarını daha sonra “biz size haber veririz” diyerek gittiklerini, ancak bilgi gelmeyince işçi olan sanığa talimat vererek arıtma tesisine giden hattın rögar kapağına zarar vermeden çıkartıp tesisin çalışmasını engellemeyecek kadar bir miktar suyu alarak tarımsal sulamaya vermesini istediğini, daha sonra şikayet olunca sökülen rögar kapağını yerine koydurtarak eski hale getirilmesini sağladığını ifade etmiş,
Sanık E.. T..; Pamukkale Sulama Birliği’nde iş makinesi operatörü olarak çalıştığını, su birliğine ait su arkını temizlerken arıtma tesisine giden suyun çok olduğunu görünce kuraklık nedeniyle su ihtiyacı olduğundan birlik başkanı O.. U..’a durumu söylediğini, bir süre sonra başkanın fazla zarar vermeden tarımsal sulama kanalına aktarma yapmasını istediğini, kendisinin de arıtma tesisine giden kanaldaki rögar kapağını çıkartarak iş makinesiyle sulama suyuna doğru çevirme yaptığını, bir süre sonra başkanın aramasıyla da rögarı yerine koyarak düzeltip eski haline getirdiğini, bu işi birlik başkanının talimatıyla yaptığını, zarar verme kastının olmadığını, suçsuz olduğunu savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nun “Mala Zarar Verme” başlıklı 151/1. maddesinde;
“Başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkan, tahrip eden, yok eden, bozan, kullanılamaz hâle getiren veya kirleten kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır” şeklinde mala zarar verme suçunun basit şekli düzenlenmiş, 152/1-2. maddesinde ise on bent halinde suçun nitelikli halleri sayılmıştır.
Mala zarar verme suçunun gerçekleşebilmesi için failin, başkasına ait taşınır veya taşınmaz bir mala TCK’nun 151/1. maddesinde sayılan seçimlik hareketlerden herhangi biriyle zarar vermiş olması gerekmektedir. Seçimlik hareketler maddede; “kısmen veya tamamen yıkmak, tahrip etmek, yok etmek, bozmak, kullanılamaz hâle getirmek veya kirletmek” şeklinde belirtilmiştir.
765 sayılı TCK döneminde kabul edildiği gibi, 5237 sayılı TCK döneminde de geçerli olduğu üzere, mala zarar verme suçu genel kastla işlenebilen bir suçtur, suçun oluşması için failin belirli bir amaç ya da saikle (özel kast) hareket etmesine gerek yoktur. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 17.12.1984 gün ve 198-436 sayılı kararında da bu husus vurgulanmıştır.
Mala zarar verme suçunun manevi unsuru ile ilgili olarak öğretide; “Bu suçun oluşması için, failde özel kast daha doğru bir ifadeyle zarar verme amacı aranmaz” (Nevzat Toroslu Ceza Hukuku Özel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, 2012, s.158) “mala zarar verme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Failin suçun maddi unsurundaki hareketleri bilmesi ve neticeyi gerçekleştirmek istemesi yeterlidir” (İsmail Gürocak, Türk Ceza Kanununda ‘Mala Zarar Verme’ ve ‘İbadethane ve Mezarlıklara Zarar Verme’ suçları, TBB Dergisi, s.94, s. 165, 2011) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın sulama suyu ihtiyacını gidermek için katılan kuruma ait arıtma tesisine giden su hattında bulunan rögar kapağını kırmak suretiyle tesise zarar verdiği anlaşılmakta olup, sanığın üzerine atılı mala zarar verme suçunun tüm unsurları itibariyle oluştuğunun kabulü gerekir. Sanık tarafından kırılan rögar kapağının sonradan yerine konulması TCK’nun 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektirebileceği ve mala zarar verme suçunun oluşmasını engellemeyeceği ortadadır. Diğer taraftan sulama birliğinde işçi olarak çalışan sanığın amiri konumundaki sulama birliği başkanının hukuka aykırı talimatı doğrultusunda hareket etmesinin kusurluluğunu ortadan kaldırmayacağı ve onu sorumluluktan kurtarmayacağı da tabidir.
Bu nedenle Özel Dairenin bozma kararı isabetli olup yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1) Denizli 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.11.2012 gün ve 57–1142 sayılı direnme hükmünün, sanığın üzerine atılı kamu malına zarar verme suçunun unsurları itibariyle oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2) Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.04.2015 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.