Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/150 E. 2015/122 K. 21.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/150
KARAR NO : 2015/122
KARAR TARİHİ : 21.04.2015

Sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli resmi belgede sahtecilik suçundan sanık H.. İ..’nun 765 sayılı TCK’nun 342/2, 80, 59/2, 31 ve 40. maddeleri uyarınca 3 yıl 10 ay 20 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Balıkesir Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.12.2002 gün ve 391-366 sayılı hükmün sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 27.10.2005 gün ve 21633-9616 sayı ile;
“…Sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK’nun 342/2, 80, 59, 31 ve 40. maddelerine göre karar verilmiş ise de; hükümden sonra 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun aynı suça uyan 204/1-3, 43/1, 62/1, 53, 63. maddelerinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın türü, alt ve üst sınırlan bakımından, anılan Kanunun 7/2, 5252 sayılı Kanunun 9/3. maddeleri ışığında sanık yararına olması ve 5237 sayılı Kanun hükümleri uyarınca yeniden değerlendirme ve uygulama yapılmasında zorunluluk bulunması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan yerel mahkemece 20.09.2006 gün ve 90-481 sayı ile; sanığın lehe kabul edilen 5237 sayılı TCK’nun 204/1-3, 43, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 07.12.2011 gün ve 9013-22965 sayı ile;
“Sanığın, kardeşi olan katılan R.. İ.. adına ancak kendi fotoğrafını yapıştırdığı nüfus cüzdanı değiştirme belgesi ile sahte nüfus cüzdanı düzenlettirdiği, 05.03.1998 günü Balıkesir 1. Noterliğinde 4311 yevmiye no.lu vekaletname ile ….. Gıda ve Mobilya İmalat San. Tic. Ltd Şti’ndeki katılanın hissesinin devrine dair A.K.’a vekaletname verdiği, A. K.’ın da bu vekaletnameye dayanarak aynı gün Balıkesir 3. Noterliğinin 7846 yevmiye no.lu şirket hisse devir sözleşmesi ile müştekinin şirketteki hisselerini M. S.’a devrettiğinin iddia olunması, katılanın beyanında sanığın bu eylemlerinden haberi olmadığını iddia etmesi, sanığın savunmasında sahte nüfus cüzdanı düzenlemesinden katılanın haberi olduğunu, şirket hisselerinin devrinden ise katılanın, annesi ve babasının haberi olduğunu iddia etmesi karşısında; dosya arasında bulunan Franfurt Konsolosluğu’ndan verilme 23.08.1999 tarihli umumi vekaletnameye göre katılanın suç tarihinden önce sanığa umumi vekaletname verdiğinin anlaşılmasına, Balıkesir Ticaret Odası’nın 25.05.2001 tarihli yazı ekinde gönderilen; şirket ortakları R.İ., O. İ., H.. İ.., R.. İ.. ve Z. İ.’nun hisselerinin M.S..’a devretmelerine ilişkin kararı içeren ve altında adı geçenlerin isim ile imzalarının bulunduğunu gösteren şirketin hisse devrine ilişkin 05.03.1998 tarihli karar defterinin onaylı suretinin yer almasına göre, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi amacıyla; adı geçen belgede bulunan katılanın adı altındaki imzanın kime ait olduğunun araştırılması, gerekirse imza incelemesi yaptırılması, belgede adı geçen diğer şahısların tanık olarak dinlenmesi gerektiği gözetilmeksizin ve 765 sayılı TCK’nun 347. (5237 sayılı TCK’nun 211) maddesinin uygulama koşullarının bulunup bulunmadığı araştırılmaksızın eksik incelemeyle mahkumiyet kararı verilmesi…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 24.09.2012 gün ve 67-194 sayı ile;
“Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında katılanın beyanında sanığın bu eylemlerinden haberi olmadığını iddia etmesi, sanığın savunmasında sahte nüfus cüzdanı düzenlemesinden katılanın haberi olduğunu, şirket hisselerinin devrinden ise katılanın, annesi ve babasının haberi olduğunu iddia etmesi karşısında; dosya arasında bulunan Franfurt Konsolosluğu’ndan verilme 23.08.1999 tarihli umumi vekaletnameye göre katılanın suç tarihinden önce sanığa umumi vekaletname verdiğinin anlaşılmasına, Balıkesir Ticaret Odası’nın 25.05.2001 tarihli yazı ekinde gönderilen; şirket ortakları R. İ., O. İ., H.. İ.., R.. İ.. ve Z.İ..’nun hisselerinin M. S..a devretmelerine ilişkin kararı içeren ve altında adı geçenlerin isim ile imzalarının bulunduğunu gösteren şirketin hisse devrine ilişkin 05.03.1998 tarihli karar defterinin onaylı suretinin yer almasına göre, gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi amacıyla; adı geçen belgede bulunan katılanın adı altındaki imzanın kime ait olduğunun araştırılması, gerekirse imza incelemesi yaptırılması, belgede adı geçen diğer şahısların tanık olarak dinlenmesi gerektiği belirtilmiş ise de, sanık sahtecilik eylemlerini açıkça ikrar etmiş, sahte nüfus cüzdanını 1997 yılında çıkarttığını, bir cahillik yapıp notere giderek R.. İ.. hakkında A. K.’ı vekil tayin eden vekaletname düzenlettiğini ve ayrıca hisse devir sözleşmesi de yaptırdığını vekaletname verdiği A. K.. ın kendilerinin muhasebecisi, M. S..’ un ise köylüleri olduğunu söylemiştir.
Buna göre bozma ilamında belirtilen şirket hisse devrine ilişkin 05.03.1998 tarihli (noterde vekaletname verilen tarih) hisse devir sözleşmesinin altındaki R.. İ.. ismi altındaki imzanın onu temsilen A.K.. tarafından atıldığı kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıktır. Bu nedenle bu imzanın kime ait olduğunun araştırılması yargılamayı uzatmaktan başka bir anlam ifade etmeyecektir. Öte yandan bu imzanın katılana ait olmadığı çıplak gözle anlaşılabilmekte olup sanığın savunması içeriğinden de bu imzanın katılana ait olmadığı anlaşılmaktadır.
Katılan yargılamanın başından sonuna kadar sahte nüfus cüzdanının haberi olmadan çıkartıldığını, hisse devirlerinin haberi olmadan gerçekleştirildiğini beyan etmiş, bozma ilamında belirtildiği şekilde katılan tarafından 23.08.1989 (bozma ilamında yanlışlıkla 1999 olarak yazılmış) tarihinde sanığa umumi vekaletname verilmiş ise de bu şekilde vekaletname verilmesinin atılı suçun sübutuna etki etmeyeceği anlaşılmış, bu durumda 765 sayılı TCK’nun 347. (5237 sayılı Kanun’un 211.) maddesinin olayda uygulanamayacağı kanaatine varılmıştır”gerekçesiyle direnerek, sanığın önceki hükümdeki gibi mahkumiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının “zamanaşımı nedeniyle bozma ve düşme” istekli 05.03.2014 gün ve 307023 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanık hakkında eksik inceleme ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve dava zamanaşımı yönünden lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK’nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının, maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin üçüncü fıkrasında da beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı ammeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun 104/2. maddesi uyarınca kesen bir nedenin bulunması halinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 gün ve 655-1823 sayılı kararı başta olmak üzere bir çok kararında açıkça vurgulandığı gibi, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli resmi belgede sahtecilik suçuna 765 sayılı Kanunun 342/2. maddesinde dört seneden on seneye kadar ağır hapis cezası öngörülmüş olup, 765 sayılı TCK’nun 102/3. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 10 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 15 yıldır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 03.05.1998 tarihinde gerçekleştirildiği iddia olunan eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK’nun 102/3 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 15 yıllık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 24.09.2012 tarihinden sonra ancak inceleme tarihinden önce 03.05.2013 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla; yerel mahkemece verilen direnme hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Balıkesir 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.09.2012 gün ve 67-194 sayılı direnme hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/3, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.04.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.