Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/138 E. 2017/524 K. 05.12.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/138
KARAR NO : 2017/524
KARAR TARİHİ : 05.12.2017

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 31.05.2011
Sayısı : 223-638

İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık …’ın TCK’nun 184/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hapis cezasının ertelenmesine ilişkin Bursa 6. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 31.05.2011 gün ve 223-638 sayılı hükmün, katılan vekili ve sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 10.12.2012 gün ve 19045-29446 sayı ile ;
“…Yapı tutanağında ikinci katın kaba inşaat halinde olduğunun tespit edilmesine karşın, sanığın savunmasında binayı dört kat olarak tamamladığını ifade etmesi karşısında; binanın mevcut durumu tespit edilerek suçla ihlal edilen hukuki yarar, meydana gelen zarar ve sanığın kastının ağırlığı dikkate alınarak TCK’nın 61 ve 3. maddeleri gereğince eylemle orantılı şekilde alt sınırdan uzaklaşılarak ceza verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 16.04.2013 gün ve 324934 sayı ile;
“…Sanık hakkında tayin edilen cezanın TCK’nun 61 ve 3. maddelerindeki kıstaslara uygun olarak belirlendiği ve yerinde olduğu düşünülmektedir. Zira sanığın savumasında belirttiği bir durum gerekçe gösterilip, teşdit uygulanması gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur. Kat sayısına göre teşdit uygulaması çok sayıda kata veya geniş bir alana sahip binalar bakımından geçerliliğini yitirecektir.
İmar Kanununun 32. maddesi ‘Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce (…) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.
Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshası da muhtara bırakılır.
Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.
Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.
Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir’ düzenlemesine yer vererek İdarenin ruhsatsız yapılara ilişkin sahip olduğu görev ve yetkilere vurgu yapmaktadır. Somut olayda, İdare kanunun kendisine vermiş olduğu bu açık görev ve yetkiyi kullanmamıştır. Anılan yetki zamanında kullanılmış ve verilen görevin gereği yerine getirilmiş olsaydı, binanın inşası daha temelden engellenmiş olacaktı. Sanığın belki tüm malvarlığını kullanarak inşa ettiği binanın yıkılması hakkaniyete uygun olmadığı gibi milli ekonomiye de zarar verecektir. Sanığın savunmasında da belirttiği üzere anılan binaya elektrik ve su bağlantısı da yapılmıştır. İdare inşaatın ruhsatsız olması nedeniyle sanık hakkında hem idari para cezasına hükmetmiş hem de suç duyurusunda bulunmuştur. Bu şekildeki uygulamalar kendi içinde çelişkiye neden olmaktadır. İdareler bir takım mülahazalar ile ruhsatsız yapıları yıkmamakta, yargı organlarını da yerine getirmedikleri bu görevleri için araç olarak kullanmaktadırlar. Bu nedenlerle sanık hakkında belirlenen cezanın yerinde olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince, 16.01.2014 gün ve 15239-997 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nun 184/1. maddesinde bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülen imar kirliliğine neden olma suçundan, temel hürriyeti bağlayıcı cezanın alt sınırdan tayin edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
14.03.2008 tarihli yapı tespit ve tatil zaptına göre; ruhsatsız olarak 110 metrekare alanda mevcut zemin ve birinci normal kat üzerine ikinci normal katın kolon-tahliye betonlarının döküldüğü ve tuğla duvarlarının görüldüğü, 3194 sayılı İmar Kanununun 32. maddesi uyarınca yapının tatil edilerek mühürlendiği,
Yapı sahibi olduğu tespit edilen Kadir Çelebi hakkında suç duyurusunda bulunulması üzerine soruşturmanın başladığı,
10.04.2008 tarih ve 1421 sayılı Encümen kararı ile suça konu inşaat nedeniyle yapı sahibi Kadir Çelebi’den para cezası olarak takdiren 6.897 Lira alınmasına, ruhsat alınmadığı için 2981, 3290 ve 3366 sayılı Kanunlardan faydalanamayacağı anlaşılan kaçak inşaatın Belediyece yıktırılmasına ve yıkım masrafının yapı sahibinden tahsiline karar verildiği,
… İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 14.03.2011 tarihli yazısı ile ekli imar planı örneğine göre; 6400 ada 125 parsel üzerindeki suça konu taşınmazın Osmangazi ilçesi Yunuseli Mahallesi Çelebi Sokak No.16 adresinde bulunduğu, belediye sınırları dâhilinde kalmakta olup özel imar rejimine tabi yerlerden olmadığı, inşaatın yapı ruhsatının bulunmadığı, ruhsatsız yapılan inşaatın imar planına uygun hale getirilmediği, bahse konu parselin 1/1000 ölçekli Bağlarbaşı kuzeyi uygulama imar planında kısmen yol, kısmen park alanı ve kısmen de “bitişik nizam 2 kat Hmax: 6.5 mt. konut” alanında kaldığı, hisseli parsel olduğu için inşaat izni verilmesinin mümkün olmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Sanık … soruşturma evresinde; suça konu binanın kendisi tarafından yaptırıldığını, Kadir Çelebi isimli şahsın bina ile ilgisi olmadığını, anılan ismin belediye memurlarınca yanlışlıkla yazıldığını düşündüğünü, binanın dört katlı olduğunu, tamamını 2008 yılında yaptırdığını, inşaat sırasında mühürleme yapılmadığını, ancak binanın kaçak olması nedeniyle Osmangazi Belediyesince kendisine yaklaşık 13.500 Lira para cezası kesildiğini, bu cezayı ödeyemediğini, binanın elektrik ve su aboneliğinin bulunduğunu, suçlamayı kabul etmediğini, kovuşturma evresinde ise farklı olarak; suça konu binayı ihtiyacı olduğu için inşa etmek zorunda kaldığını, ruhsatının olmadığını ve suç işleme kastının bulunmadığını savunmuştur.
TCK’nun 184/1. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçu, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmıştır.
Temel cezanın belirlenmesine ilişkin ilkeler ise 5237 sayılı TCK’nun 61/1. maddesinde;
“(1) Hâkim, somut olayda;
a) Suçun işleniş biçimini,
b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,
c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,
d) Suçun konusunun önem ve değerini,
e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,
f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,
g) Failin güttüğü amaç ve saiki,
Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki, “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” biçimindeki hüküm ile de, işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması gerektiği vurgulanmıştır.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hâkime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir. Hâkimin temel cezayı belirlerken dayandığı gerekçenin, TCK’nun 61/1. maddesine uygun olarak, suçun işleniş biçimi, işlenmesinde kullanılan araçlar, işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı, failin güttüğü amaç ve saiki ile ilgili, dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Osmangazi Belediyesi sınırları içerisinde ruhsatsız olarak bina yaptığı tutanakla tespit edilen sanığın, yapılan ihtara rağmen 3194 sayılı İmar Kanunu hükümleri gereğince ruhsat almadığı gibi suça konu yerdeki müdahaleyi sonlandırarak imara uygun hale de getirmediği olayda; tespit sırasında ikinci katın tahliye betonlarının döküldüğü belirtilen binayı, dört kat olarak tamamladığını ifade eden sanığın kastının yoğunluğu, binanın mevcut durumu, bulunduğu alanın niteliği, yüzölçümü, kullanım amacı ile can ve mal güvenliği bakımından yaratabileceği tehlike dikkate alındığında, TCK’nun 61/1. maddesindeki ölçütler ile aynı Kanunun 3. maddesinde yer alan “orantılılık” ilkesine uygun biçimde temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli olup, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.