Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2014/135 E. 2016/4 K. 19.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/135
KARAR NO : 2016/4
KARAR TARİHİ : 19.01.2016

Mahkemesi : … Sulh Ceza
Sanık …’un hakaret suçundan 5237 sayılı TCK’nun 125/1-4, 129/1 ve 52. maddeleri uyarınca 1.040 Lira; sanık …’ın ise hakaret suçundan 125/1-4, 129/1 ve 52. maddeleri uyarınca 1.040 Lira, tehdit suçundan ise aynı kanunun 106/1-2. cümle, 29 ve 52. maddeleri uyarınca 300 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin, … Sulh Ceza Mahkemesince verilen … gün ve … sayılı kesin nitelikteki hükme karşı … Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün … gün ve … sayılı yazısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … gün ve 91088 sayılı ihbarnamesi ile kanun yararına bozma talebinde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile;
“I-Olay:
Hakaret ve tehdit suçlarından sanıklar … ve … hakkında yapılan yargılama sonucunda, … Sulh Ceza Mahkemesinin … tarihli kararı ile, sanık …’un hakaret suçundan 1.040 TL adli para cezası ile, sanık …’ın ise hakaret ve tehdit suçlarından 1.040 TL ve 300 TL adlî para cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın sanık … yönünden temyizi üzerine Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarihli kararı ile, temyiz isteminin reddi kararının onanmasına karar verildiği, kararın kesinleşmesi üzerine infaz aşamasında Kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun koşullarının oluşmasına karşın, kararda tartışılmamasına yönelik hukuka aykırılığa ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Öğretide ‘olağanüstü temyiz’ olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, ‘kanun yararına bozma’ adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen …, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Kanun yararına bozma istemine konu edilen 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılması’ müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle;
– Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
– Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
– Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
– Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz etmemesi,
– Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşullar ile birlikte ‘Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına’ ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılması’ müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; adli sicil kaydı bulunmayan sanıklar … ve … hakkında hakaret ve tehdit suçlarından adli para cezası verildiği, ancak kararda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmadığı anlaşılmaktadır.
Kanun koyucu CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanıp uygulanmaması hususunda mahkemeye takdir hakkı tanımıştır. Objektif koşulların oluşmasına karşın koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmamasına yönelik mahkeme uygulamasının yerinde veya yeterli olup olmadığı temyiz incelemesinde değerlendirilebilecekken, takdire müteallik konuların inceleme dışı bırakıldığı olağanüstü kanun yolu olan, Kanun yararına bozma yoluyla denetlenemeyecektir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma isteminin takdire ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi koşullarını taşımayan kanun yararına bozma isteğinin reddine” karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise … gün ve 91088 sayı ile;
“…Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin duraksamasız uygulamalarına göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceğine ilişkin değerlendirme yapılması için yargılamanın herhangi bir sujesinin istemde bulunması gerekmez. Hükmün açıklanmasının koşullarının oluşup oluşmadığı hakim tarafından kendiliğinden değerlendirilmeli ve bu değerlendirmede denetime olanak sağlayacak şekilde kararda gösterilmelidir…
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.07.2009 gün ve 163-202 ile 29.09.2009 gün ve 130-213 sayılı kararlarında da gösterildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi gereğince düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılması’ müessesesi objektif koşulların varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve resen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmak zorundadır. Gerek koşulları oluştuğu halde bu konuda hiçbir değerlendirme yapılmaması gerekse hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararındaki hukuka aykırılıkların, hakimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle yasa yararına bozma konusu yapılabilmesi mümkündür.
Bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında; sanıklar … ve …’ın, hakaret ve tehdit suçlarından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1-4, 129/1 (iki kez) 106/1-2.cümle, 29 ve 52/2.maddeleri uyarınca 1.040,00 (iki defa) Türk lirası ve 300,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırıldıkları dava da, sanıklar hakkında tayin olunan cezaların türüne, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunmalarına, yüklenen suçlardan dolayı maddi bir zararın oluşmamış bulunmasına ve müsnet suçların yasaklı suçlardan olmamasına göre, hükmün verildiği … tarihinde yürürlükte bulunan 5728 sayılı Kanun ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231.maddesi gereğince, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının mahkemesince değerlendirilmesi zorunlu olup, yerel mahkemece bu husus tartışmasız bırakıldığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma talebi yerindedir.
Bu nedenle, Özel Dairenin, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının mahkemesince değerlendirilmesi gerektiğine ilişkin kanun yararına bozma isteminin, takdire ilişkin olduğundan bahisle reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve 1755-2670 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemenin kesinleşen kararında uygulanması mümkün olduğu halde hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışmasız bırakılmasının kanun yararına bozmaya konu edilip edilmeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık …’un hakaret suçundan 5237 sayılı TCK’nun 125/1-4, 129/1 ve 52. maddeleri uyarınca 1.040 Lira; sanık …’ın ise hakaret suçundan 125/1-4, 129/1 ve 52. maddeleri uyarınca 1.040 Lira, tehdit suçundan ise aynı kanunun 106/1-2. cümle, 29 ve 52. maddeleri uyarınca 300 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkin … günlü kararın sanıklar tarafından temyiz edilmesi üzerine yerel mahkemece 16.09.2009 ve 19.11.2009 tarihli ek kararlar ile ceza miktarı itibariyle kesin nitelikte olduğundan bahisle temyiz taleplerinin reddine karar verildiği, temyiz talebinin reddi kararının sanık … tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile onandığı, yerel mahkeme mahkûmiyet kararında sabıkasız olup işledikleri suçlar herhangi bir somut maddi zarara yol açmayan ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediklerine ilişkin beyanları bulunmayan sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun tartışmasız bırakıldığı,
Cezanın infazı sırasında …nca 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması gerekip gerekmediğinin kararda tartışılmaması nedenine dayalı olarak kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu, Özel Dairece uygulanması takdire bağlı olan bu hususun kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı gerekçesiyle reddedildiği,
Anlaşılmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddeye 6545 sayılı Kanunla “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” hükmü eklenmiştir.
5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hakim tarafından her olayda re’sen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkan verecek biçimde kararda gösterilmelidir.
Kanun yararına bozma ise, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke sathında uygulama birliğine ulaşılmasını sağlama amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olarak Ceza Muhakemesi Kanununun 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. Nitekim, kanun yolunun bu özelliği nedeniyle, hakimin takdirini hatalı kullanmasına ilişkin hususlardaki hukuka aykırılıklar, örneğin; temel ceza miktarının saptanmasında kullanılan ölçütlerin hatalı takdir edilmesi, cezada artırma ve indirme yapılırken kullanılan oranların seçimindeki isabetsizlik gibi hususlar, Yargıtay’ın sadece olağan bir denetim yolu olan temyiz incelemesi sırasında dikkate alabileceği hukuka aykırılıklardandır.
Objektif şartları oluştuğu halde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili hiçbir değerlendirme yapılmaması hâkimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle kanun yararına bozma konusu yapılabileceği yönünde bir tereddüt bulunmamaktadır. Zira bu halde Yargıtay’ca denetlenen ve hukuka aykırılığı vurgulanıp kanun yararına bozma konusu yapılan husus hakimin takdirini yanlış kullanmasıyla ilgili değildir. Denetlenen husus, hakimin bir değerlendirme yaparak sonuca varıp, bunu da hükmünde açıklaması zorunluluğuna uyulmamış olmasıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 18.11.2015 gün ve 128-388, … gün ve 529-106; 29.09.2009 gün ve 130-213; 14.07.2009 gün ve 163-202 ile 13.11.2007 gün ve 171-235 sayılı kararları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanıklar hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir talebe bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmak zorundadır. Objektif şartları oluştuğu halde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili hiçbir değerlendirme yapılmaması hâkimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle kanun yararına bozma konusu yapılabileceği yönünde bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu nedenle Özel Dairece bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin takdire taalluk ettiğinden bahisle reddine karar verilmesi isabetli değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararının kaldırılmasına, kanun yararına bozma talebi konusunda bir karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay … Ceza Dairesinin … gün ve … sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, kanun yararına bozma talebi konusunda bir karar verilmesi için Yargıtay … Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.01.2016 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.