YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/114
KARAR NO : 2017/522
KARAR TARİHİ : 05.12.2017
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 13.05.2009
Sayısı : 445-146
Sanıklar …, … ve … hakkında nitelikli yağma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanıklar … ve …’un aynı suçtan TCK’nun 149/1-c, d, e ve 168/3. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis; sanık …’ın ise değişen suç vasfına göre suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan TCK’nun 165/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis ve 1.000 Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına, tüm sanıklar hakkında TCK’nun 53/1. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna, adli emanette kayıtlı bulunan 3 adet altın bileziğin aynı Kanunun 54/1. maddesi uyarınca müsaderesine ilişkin Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.05.2009 gün ve 445-146 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 16.01.2012 gün ve 702-15 sayı ile hak yoksunluğuna ilişkin hatalı uygulama maddesinin düzeltilmesi suretiyle onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.11.2013 gün ve 67539 sayı ile;
“…Şüpheliler …. ve ….’in birlikte katılanın ikametine gittikleri, katılanın kapısını çaldıkları ve katılanın evine girerek katılanın ağzını kapatıp ve darbederek yaşamsal tehlike geçirecek ve vücudunda kemik kırığı olacak şekilde yaralayıp etkisiz hale getirdikleri ve akabinde katılanın kolunda bulunan 6 adet 22 ayar burma bileziği gasbettikleri, bileziklerden 3 tanesini Muammer adllı kişiye sattıkları, Muammer’den alınan ve adli emanetin 2008/4265 sırasında kayıtlı bulunan 34.10 gram, 22 ayar 1 adet sağlam, 22 ayar 2 adet kırık bileziğin katılana ait olduğu konusunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
Somut olaydaki sorun;
Adli emanetin 2008/4265 sırasında kayıtlı bulunan 34.10 gram, 22 ayar 1 adet sağlam, 22 ayar 2 adet kırık bileziğin katılana iadesi yerine, bileziklerin müsaderesine karar verilmesi konusuna ilişkindir.
Müsadereye ilişkin 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında yaptırım olarak ceza ve güvenlik tedbirleri öngörülmüştür. Güvenlik tedbirlerinde, 54. maddede ‘Eşya Müsaderesi’ ve 55. maddede ise ‘Kazanç müsaderesi’ olarak düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCY’nın 55. maddesinde, suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddî menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Anılan madde metninde yer alan ‘maddî menfaat’ ibaresinden anlatılmak istenilenin malın kendisi, ‘ekonomik kazanç’ ifadesinden ise suçun işlenmesiyle elde edilen maddî menfaatlerin değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan kazançların tamamı olduğu kabul edilmektedir.
Katılandan yağmalanan ve adli emanetin 2008/4265 sırasında kayıtlı bulunan 34.10 gram, 22 ayar 1 adet sağlam, 22 ayar 2 adet kırık bileziğin, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya olamadığı gibi, suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddî menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazanç da değildir.
Katılanın malı olan ve adli emanete kayıtlı bileziklerin katılana iadesi yerine müsaderesine dair verilen kararın onanması usul ve yasaya aykırı olduğundan, Yargıtay Yüksek 1. Ceza Dairesinin 16.01.2012 gün ve 2010/702 Esas, 2012/15 sayılı ilamının kaldırılarak, Konya 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.05.2009 tarihli ve 2008/445 Esas, 2009/146 sayılı kararın ‘D-3’ bendindeki ‘Emanetin 2008/4265 sırasında kayıtlı olup emanet makbuzunda gösterilen ve yukarı a ve b fıkraları dışında kalan diğer para ve eşyaların suçtan elde edilen paralar ya da paralarla satın alınan eşyalar oldukları anlaşıldığından TCK’nun 54. maddesi gereğince müsaderesine,’ ibaresinin hükümden çıkarılarak yerine ‘Adli emanetin 2008/4265 sırasında kayıtlı bulunan 34.10 gram, 22 ayar 1 adet sağlam, 22 ayar 2 adet kırık toplam 3 adet bileziğin katılana iadesine, diğer para ve eşyaların suçtan elde edilen paralar ya da paralarla satın alınan eşyalar oldukları anlaşıldığından TCK’nun 54. maddesi gereğince müsaderesine,’ ibaresinin eklenmek suretiyle mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 03.02.2014 gün ve 6060-412 sayı ile; itirazın “sanığın lehine itiraz” olarak değerlendirilemeyeceğinden bahisle 30 günlük yasal süreden sonra yapılan itirazın reddine karar verilerek Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, adli emanette bulunan ve katılandan yağma yoluyla alınan üç adet bileziğin müsaderesine karar verilip verilemeyeceğine ilişkin ise de; öncelikle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının süresinde olup olmadığı, itirazın süresinde olduğunun kabulü halinde ise, 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile değişik 308. maddesi uyarınca itirazın gönderildiği Özel Dairece itiraz konusunda bir karar verilmeden Ceza Genel Kurulunca değerlendirme yapılmasının mümkün olup olmadığı değerlendirilmelidir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıklar … ve …’un, 18.10.2008 tarihinde katılanın 6 adet bileziğini yağmaladıkları, aynı tarihte kuyumcu olan ve suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan beraat eden inceleme dışı sanık …’in, sanıklarca kendisine bozdurulan 3 adet bileziği rızasıyla görevlilere teslim ettiği,
Katılan vekilinin 13.05.2009 tarihli celsede; sanıklar tarafından katılandan zorla alınan toplam 6 adet bilezikten ele geçirilemeyen diğer 3 adet bileziğin iade edildiğini, katılanın zararının tazmin edildiğini beyan ettiği ve kendi imzası bulunan 12.05.2009 tarihli “ibranameyi” ibraz ettiği,
Mahkemece, etkin pişmanlık nedeniyle sanıklar …. ve …. hakkında nitelikli yağma suçundan hükmolunan cezalardan TCK’nun 168/3. maddesi uyarınca indirim yapıldığı,
Özel Daire onama kararından sonra katılan vekilinin, adli emanette kayıtlı bileziklerin katılana iadesi talebine ilişkin başvurusu üzerine yerel mahkemece yapılan duruşmada sanıkların, adli emanette kayıtlı olan bileziklerin katılana ait olduğunu beyan ettikleri,
Özel Daire onama kararının 01.02.2012 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 27.11.2013 tarihinde adli emanetteki bileziklerin katılana iadesine karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Anlaşılmaktadır.
Müsadere, 5237 sayılı TCK’nun “Genel Hükümler” başlıklı birinci kitabının, “Yaptırımlar” başlıklı üçüncü kısmının, “Güvenlik Tedbirleri” başlıklı ikinci bölümünün “Eşya müsaderesi” başlıklı 54 ve “Kazanç müsaderesi” başlıklı 55. maddelerinde düzenlenmiş olup, “Eşya müsaderesi” başlıklı 54. maddesi;
“(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlâk açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkânsız kılınması hâlinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur”,
“Kazanç müsaderesi” başlıklı 55. maddesi ise;
(1) Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir.
(2) Müsadere konusu eşya veya maddi menfaatlere elkonulamadığı veya bunların merciine teslim edilmediği hallerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir.
(3) Bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için, eşyayı sonradan iktisap eden kişinin 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerekir.” şeklindedir.
Müsadere, bir şeyin mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğurmakta olup, 5237 sayılı TCK’nda müsadere bir güvenlik tedbiri olarak kabul edilmiştir. Anılan Kanunun 54. maddesinin birinci fıkrasına göre, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya, iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak şartıyla müsadere edilir. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanmış olan eşya ise, suçun icra hareketlerine henüz başlanmamış ise, sadece bu nedenle müsadere edilemeyecek, ancak niteliği itibarıyla kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda eşyanın müsaderesine hükmedilecektir.
Kural olarak müsadereye hükmedilmesi için kasıtlı bir suçun işlenmesi zorunlu olmakla birlikte, bu suçtan dolayı bir kimsenin mutlaka cezaya mahkûm edilmesi gerekmemektedir. Örneğin suçun işlenmesinde kullanılan eşyanın, bunu kullanan fail akıl hastası olması nedeniyle cezalandırılamasa dahi müsaderesine hükmedilebilecektir.
Üçüncü fıkrada, müsaderede orantılılık kuralı kabul edilmiş olup, buna göre, suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağının ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağının anlaşıldığı durumlarda, eşyanın müsaderesine hükmedilmeyebilecektir.
Maddenin dördüncü fıkrasına göre, üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşyanın, eylem suç oluşturmasa dahi her hâlde müsaderesine hükmolunacaktır.
5237 sayılı TCK’nun 55. maddesinde, suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verileceği hüküm altına alınmıştır.
Anılan madde metninde yer alan “maddi menfaat” ibaresinden anlatılmak istenilenin malın kendisi, “ekonomik kazanç” ifadesinden ise suçun işlenmesiyle elde edilen maddi menfaatlerin değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan kazançların tamamı olduğu kabul edilmelidir.
Bu aşamada, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisinin incelenmesinde fayda bulunmaktadır.
Olağanüstü kanun yolları arasında yer alan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının itiraz yetkisi 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308. maddesinde; “Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re’sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz” şeklinde düzenlenmiş olup, 05.07.2012 gün ve 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile,
“(2) İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
(3) Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir” şeklinde iki fıkra eklenmek suretiyle madde son şeklini almıştır.
Bu düzenleme ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde ceza daireleri kararlarına karşı itiraz kanun yoluna başvurabileceği öngörülmüş, ancak sanık lehine itirazlarda süre aranmayacağı kuralı benimsenmiştir. Buna göre, sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde belirlenen aykırılıklarla ilgili olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına tanınan ve olağanüstü bir kanun yolu olan itiraz 30 günlük bir süre ile sınırlandırılmış olup, bu süre Özel Daire kararının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verildiği tarihten itibaren başlayacaktır. Süre geçtikten sonra sanık aleyhine itiraz kanun yoluna gidilemeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Sanıklar tarafından, katılandan yağmalanıp suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan beraat eden inceleme dışı sanık …’e satılan, adı geçen sanık tarafından da sanıklardan satın alındığı belirtilmek suretiyle iade edilen ve yerel mahkemece müsaderesine karar verilen adli emanetteki 3 adet bilezikle ilgili olarak, gerek katılan gerek inceleme dışı sanık … gerekse hak sahibi olduğunu iddia edebilecek üçüncü kişiler tarafından sanıklardan hak talep edilme ihtimalinin varlığı karşısında, müsaderenin eşyanın mülkiyetinin devlete geçmesi sonucunu doğuracak olması da gözetildiğinde, bahse konu bileziklerin müsaderesine karar verilmesinin sanıkların aleyhine olduğu, buna bağlı olarak da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının müsaderenin kaldırılmasına yönelik itirazının sanıkların lehine olduğu kabul edilmelidir.
İtirazın sanıklar lehine olduğu belirlendikten sonra, 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile değişik 308/2. maddesi uyarınca itirazın gönderildiği Özel Daire tarafından itiraz konusunda bir karar verilmeden Ceza Genel Kurulunca değerlendirme yapılmasının mümkün olup olmadığının belirlenmesine gelince;
5271 sayılı CMK’nun 308. maddesine 6352 sayılı Kanunla eklenen fıkralar birlikte değerlendirildiğinde; Özel Daire kararlarına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itiraz kanun yoluna başvurulduğunda dosyanın itiraz konusunda bir karar verilmek üzere öncelikle Özel Daireye gönderilmesi gerekmekte olup, en kısa sürede itirazı inceleyecek olan Özel Dairenin itirazı yerinde gördüğü takdirde kararını düzeltmesi, aksi takdirde itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle itiraz konusunda bir karar verilmek üzere dosyayı Ceza Genel Kuruluna göndermesi gerekmektedir.
Özel Dairenin 16.01.2012 gün ve 702-15 sayılı onama kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itiraz üzerine dosyanın gönderildiği Özel Dairece itiraz nedenlerinin yerinde olup olmadığı yönünde herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın, itirazın aleyhe olduğu ve süresinden sonra yapıldığı gerekçesiyle dosya Ceza Genel Kuruluna gönderilmiş olup, 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunla değişik 308. maddesi uyarınca itiraz nedenlerinin yerinde görülüp görülmediği konusunda öncelikle Özel Dairece bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, sanıklar lehine olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının incelenmesinde süre aranmayacağından 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunla değişik 308. maddesi uyarınca, itiraz nedenlerinin yerinde olup olmadığı konusunda öncelikle karar verilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının sanıklar lehine olduğu anlaşıldığından, 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunla değişik 308. maddesi uyarınca, itiraz nedenlerinin yerinde olup olmadığı konusunda öncelikle karar verilmesi için dosyanın Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.12.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.