Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/820 E. 2014/255 K. 13.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/820
KARAR NO : 2014/255
KARAR TARİHİ : 13.05.2014

6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık F.. S..’un aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 62, 50 ve 52. maddeleri uyarınca hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen 9.000 Lira ve doğrudan hükmedilen 750 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezanın aylık 24 eşit taksitte ödenmesine, ilişkin, Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.05.2009 gün ve 869-653 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 07.09.2012 gün ve 9442-26094 sayı ile;
“Savunması sırasında kaynakçı olduğunu ve aylık gelirinin 800 Lira olduğunu belirtip, kolluk tarafından yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında da ‘bekar olup, babasının evinde ikamet ettiği, mesleğinin kaynakçı olup çalışmadığı ve sabit geliri, menkul ve gayrimenkulü bulunmayan’ sanık hakkında tayin olunan sonuç hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi ve gün sayısının bir gün karşılığı takdir olunan miktar ile çarpılması sırasında sosyal ve ekonomik durumu nedeni ile asgari hadden uzaklaşılarak günlüğü 30 Liradan hesaplanması suretiyle TCK’nun 3 ve 52/2. maddelerine muhalefet edilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 05.03.2013 gün ve 2271-249 sayı ile;
“…Zabıta tahkikatı tarihi 4.11.2008 olup, sanığın savunmasının alındığı tarih 13.02.2009’dur. Mahkemece sanığın zabıta tahkikatından sonraki tarihli, bizzat savunmasında beyan ettiği ekonomik durumu esas alınarak, paraya çevirme tedbiri uygulanmıştır.
Kaldı ki TCK’nun 52/2 maddesi hakime günlüğü 20 Liradan 100 Liraya varan miktarda, paraya çevirme imkanı vermiştir. Bu uygulamanın açık ve fahiş takdir hatası, yapılması durumunda denetlenmesi gerekir” şeklindeki gerekçeyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.12.2013 gün ve 157553 “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; adli para cezasının hesaplanması sırasında bir günün karşılığının 30 Lira olarak takdir edilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yakalama tutanağına göre, bir şahsın tehdit edildiği ihbarı üzerine olay yerinde bulunanların yapılan üst aramasında sanığın üzerinde bir adet ruhsatsız tabancanın ele geçirildiği,
Ekspertiz raporuna göre, suça konu silahın sağlam ve çalışır vaziyette olup, 6136 sayılı Kanuna göre yasak niteliği haiz ateşli silahlardan olduğunun bildirildiği,Polis memurlarınca düzenlenen 04.11.2008 tarihli tutanakta, sanığın babasının evinde bekar olarak yaşadığı, mesleğinin kaynakçı olduğu ancak çalışmadığı, sabit bir geliri ile menkul ve gayrımenkul malının bulunmadığı bilgisine yer verildiği,Sanığın kollukta, üzerinde yakalanan silahın dedesinden kaldığını, hasım sahibi olduğu için üzerinde taşıdığını, ancak herhangi bir olayda kullanmadığını, kovuşturma aşamasında talimatla alınan 13.02.2009 tarihli ifadesinde ise soruşturma aşamasındaki beyanlarını tekrar ederek mesleğinin kaynakçı olduğunu ve 800 Lira aylık gelire sahip olduğunu söylediği,
Yerel mahkemece; hüküm fıkrasında 5237 sayılı TCK’nun 52/2. maddesine göre bir günün 30 Lira olarak belirlenme gerekçesi olarak “sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu ve suç işlenmesindeki özelliklerin” gösterildiği, gerekçe bölümünde ise zabıta araştırmasında sabit geliri olmadığı tespit edilmiş ise de sanığın mahkemede 800 Lira aylık geliri olduğuna ilişkin beyanının değerlendirmeye esas alındığının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nun 52/2. maddesi; “En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adli para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri gözönünde bulundurularak takdir edilir” şeklinde düzenlenmiş, bu düzenlemenin gerekçesi de; “…Diğer yandan, suç işleyen kişinin ekonomik durumu dikkate alınmadan hükmolunan para cezası, eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğurmaktadır. Ödeme gücü olan kişi üzerinde etkisi olmayan, ödeme gücü olmayanı ise sonuçta yine infaz kurumuna gönderilmesini sonuçlayan bu sistemden vazgeçilerek; gün para cezası olarak adlandırılan ve günümüzde Almanya, Avusturya, Polonya, İsveç, Finlandiya, Danimarka ve hatta Fransa gibi bir çok ülkede uygulanan sisteme geçilmiştir.
Gün para cezası sisteminin temel amacı, para cezasının kişinin ödeme gücüne göre belirlenmesi yoluyla, suç işleyen zengin ile fakir arasındaki eşitsizliği gidermektir. Bunun yanında sistem, uygulaması basit, etkili, saydam ve para cezasından güdülen amaçları yerine getirebilecek özelliktedir….” şeklinde açıklanmıştır.
Bu düzenlemeye göre, kanun koyucu “verilen cezadan beklenen etkinin oluşturulabilmesi için adli para cezasının belirlenmesinde kişinin ekonomik gücünün önemli olduğunu” vurgulamış bununla birlikte belirtilen “soyut çerçeve” içerisinde “bir gün karşılığı miktarı takdir etme” yetkisini yargılamayı yapan hakime vermiştir.
Hakim bu tespiti yaparken, kolluk güçlerince belirlenen somut verileri göz önünde bulundurmalı, ancak rapordaki subjektif değerlendirmeler ile de bağlı olmamalıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yargılamayı yapan, sanığı birebir gözlemleyen ve somut verileri dosyadaki diğer delillerle birlikte değerlendiren hakim tarafından, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın adli para cezasına çevrilmesi sırasında alt sınır olan “20 Liradan” uzaklaşılarak 30 Lira olarak takdir edilmiş, sonuç adli para cezası da birer ay ara ile 24 eşit taksitte ödenmek üzere taksitlendirilmiştir. Sorgusunun yapılması sırasında sanığın kişisel ve ekonomik durumu hakkında bilgi alan ve bu konuda dosyada bulunan bilgileri değerlendirerek bir sonuca ulaşan hakimin bu konudaki takdir yetkisine dosya içeriğiyle açıkça çelişmediği sürece müdahale edilmesi yerinde olmayacağı gibi yargılamayı yürüten hakimin takdir alanının bu denli daraltılması müessesenin amaçlarıylada örtüşmeyecektir. Kaldı ki, hükmolunan sonuç adli para cezasının birer ay ara ile 24 eşit taksitte ödenmesine karar verilmiş böylece sanığın ekonomik durumu taksitlendirmede de gözönüne alınarak değerlendirilmiştir.
Dolayısıyla, sonuç adli para cezası hesaplanırken, bir günün karşılığı uygulanacak para cezasının “30 Lira” olarak takdir edilmesine ilişkin yerel mahkeme direnme kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkanı ve altı Genel Kurul Üyesi ise; “800 Lira aylık geliri olan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 52/2. maddesi uyarınca adli para cezasının bir günlüğünün 30 Liradan hesaplanmasının kanunun amacına aykırı olduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1- Usul ve kanuna uygun olan Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.03.2013 gün ve 2271-249 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 06.05.2014 günü yapılan ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 13.05.2014 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.