Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/810 E. 2014/501 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/810
KARAR NO : 2014/501
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 17.12.2012
Sayısı : 435-447

Yağma suçundan sanıklar … ve …’in beraatine ilişkin, İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.11.2011 gün ve 342-331 sayılı hükmün o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 24.09.2012 gün ve 8918-15725 sayı ile;
“Sanıklar … ve …’in birlikte haraket ederek gece vakti saat 02.10 sıralarında, mağdur …’ın sanık …’in kız kardeşine sarkıntılık yaptığı bahanesi ile iki mağduru bir otomobile bindirip top sahası olarak kullanılan açık alana götürdükleri, burada bıçakla ve balta ile tehdit edip dövdükleri ve her iki mağdurun cep telefonları ile mağdur …’in ayrıca saatini de alıp olay yerine geldikleri otomobilin içerisine koydukları ve sabah saatlerine kadar dolaşım özgürlüklerini kısıtladıkları, olay yerine gelen mağdurların babalarının duruma müdahale ettikleri ve mağdur …’ın babası tanık Zeki Çakar tarafından suça konu eşyanın otomobilin içerisinden alındığı anlaşılıp kabul edildiğine göre; mağdurlara ait eşyanın sanıklar tarafından zor kullanılarak alınması ile yağma suçunun oluştuğu ve tamamlandığı, bu bağlamda her iki sanığın 5237 sayılı TCK’nın 149/1-a-c-h ve 53. maddeleri gereğince iki kez cezalandırılmalarına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden; ‘Sanıkların mağdurlara gözdağı vermek ve olay yerinden kaçmalarını önlemek amacıyla mallarını aldıkları, yağma kastıyla hareket etmedikleri’ şeklinde yasal ve yerinde olmayan gerekçe ile beraatlerine hükmedilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 17.12.2012 gün ve 435-447 sayı ile;
“… Müşteki-mağdur anlatımları ve sanık savunmalarından anlaşılacağı üzere gece 02.00 den sabah erken saatlere kadar aralarında konuşma olmuş, birlikte kalmışlar, bu arada sanık …’in mağdur …’e telefonunu kapat ver saatini de ver, sonra siz kaçarsınız şeklinde söz söylediğini, saatin ve telefonun alınmasının yukarıda da belirtildiği gibi gaspa yönelik olarak sahiplenme veya kullanma amacıyla alınmadığı, sadece sanık …’in kız kardeşiyle olan ilişkinin konuşulmasına yönelik olarak mağdurları arabada tutmaya yönelik tedbir mahiyetinde alındığı, sabaha karşı sanık …’in evine gidip orada uyuduğu, mağdurlardan alınan saat ve telefonu yanında götürmediği, keza diğer sanık …’in …’in kız kardeşini getireceğini düşünerek araba içerisinde mağdurlarla birlikte beklediği, tanık Irmak Yurttaş’ın 11.08.2011 tarihli kolluk beyanında kendisinin taksiye … tarafından bindirilip al şu taksi parasını da dediği yönündeki beyanı da dikkate alındığında, olayımızda sanıkların mağdurlara ait telefonlar ve saati sahiplenme veya faydalanma amacıyla almadıkları, buradaki amaçlarının tümüyle her iki mağdurun kaçmasını önlemeye yönelik bir nevi rehin gibi görerek önce yanlarına, sonra arabanın torpito gözüne koydukları, sabaha karşı arabanın yanına gelen mağdur yakınlarınca da bu şekilde elde edildiği de dikkate alındığında, olayda kesinlikle gaspa yönelik manevi unsur olan kasıt iradesinin bulunmadığı, gasp etme amacı olan kişilerin mağdurların yanında olan ve tanık olarak dinlenen Irmak Yurttaş’a çağırdıkları taksinin parasını dahi vermesinin mümkün olmadığı, gasp amacı olan kişilerin amacına ulaştıktan sonra aynı yerde sabaha kadar kalmalarının mükmün olmayacağı, halbuki olayımızda uzunca bir süre aynı yerde bekledikleri dikkate alındığında, sanıklar yönünden gasp suçunun gerçekleşmediği, önceki kararımızın bu yönüyle oluşa uygun düştüğü” görüşüyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 05.12.2013 gün ve 131455 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar hakkında kişi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkumiyet hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup inceleme, yağma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların üzerine atılı yağma suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıkların olay tarihinde gece saat 02.00 sularında eğlenmek için bir bara gittikleri sırada sanık …’in kız kardeşi ile ilişkisi olduğunu düşündüğü Emrullah’ı Muhammet ve Yağmur ile gezerken görmesi üzerine Emrullah’a seslenerek konuşmak istediğini söylediği, sanığın mağdur …’a kız kardeşi ile arasındaki ilişkiyi sorduğu, Emrullah’ın aralarında herhangi bir ilişkinin olmadığını söylediği, bu sırada sanığın tanık Yağmur’a bu olayla ilgisi olmadığını söyleyerek yoldan geçen bir taksiye bindirip taksi parasını da vererek evine gönderdiği, daha sonra sanık …’in diğer sanık … ile birlikte mağdurları arabaya bindirerek Kadifekale’ye gittikleri, sanıkların mağdurları araçtan indirdikten sonra sorular sormaya başladıkları, sanık …’in ısrarla Emrullah ile kız kardeşinin ilişkisi olup olmadığını sorduğu, sanıkların mağdurlara vurdukları, bıçak ve satır göstererek tehdit ettikleri, mağdur …’ın cep telefonunu, mağdur …’in ise cep telefonunu ve saatini aldıkları, sanık …’in mağdur …’la kız kardeşini yüzleştirmek için kız kardeşini almak amacıyla eve gittiği, sanık …’in arabada, mağdurların ise dışarıda beklemeye başladıkları, sanık …’in gittiği evde aldığı alkolün etkisi ile uyuya kaldığı ve olay yerine dönmediği, sanık …’in ise arabada uyuya kaldığı, bu arada olay yerine gelen mağdurların yakınlarının sanık …’i darp ettikleri, mağdurların söylemesi üzerine cep telefonları ve saatlerinin alındığından haberdar oldukları, Emrullah’ın babasının arabanın kapısını açarak ön koltuğun üzerine bırakılan saati ve kapalı olan telefonları aldığı anlaşılmaktadır.
Mağdur … aşamalarda; arabadan inerken sanıkların söylemleri üzerine telefonlarını kapattıklarını, telefonunu …’e verdiğini, sanıkların kıymetli eşyalarını bir yere gitmemeleri için aldıklarını ifade etmiş,
Mağdur … aşamalarda; sanık …’in “saatini çıkar sen kaçarsın” dediğini, telefonunu da istediğini, öncesinde bir kaç kez vurduğu için telefonunu ve saatini sanığa verdiğini beyan etmiş,
Sanıklar benzer şekilde; olay yerine gittikten sonra mağdurlardan birinin telefonun çalması üzerine mağdurlara telefonlarını kapatmalarını söylediklerini, telefon ve saatlerini alarak arabanın içine koyduklarını savunmuşlardır.
5237 sayılı TCK’nun 148. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde ise kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla yağma suçunu işlemesi ile yağmada değer azlığı düzenlenmiştir.
Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 sayılı TCK’nun 148/1. maddesi uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.
Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır. Nitekim TCK’nun 148. maddesinin gerekçesinde de; “Hırsızlık suçunda olduğu gibi yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir” açıklaması yapılmış, gerekçede yağma suçu ile hırsızlık suçunun ortak yönleri ile aralarındaki farklara değinilmiş, böylece dolaylı olarak yağma suçunda da hırsızlık suçunda olduğu gibi faydalanma amacıya hareket edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
765 sayılı TCK’nda “gasp” olarak adlandırılan yağma, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup, ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.
Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.
Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan, birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu olay değerlendirildiğinde;
Sanıkların, mağdur …’ın sanık …’in kız kardeşiyle bir ilişkisinin olup olmadığını öğrenmek amacıyla mağdurları, tehdit ve cebir kullanarak hürriyetlerinden yoksun bıraktıkları ve bu sırada mağdurların cep telefonlarını ve mağdur …’in saatini aldıkları somut olayda, sanıkların mağdurların arkadaşı olan tanık Yağmur’un taksi parasını vererek evine yollamaları, telefonları kapattırdıktan sonra alıp arabanın içine koymaları, sanık …’in eve giderken telefonları ve saati yanında götürmemesi, sanık …’in saat ve telefonları alıp gitme imkanı varken olay yerinde beklemesi birlikte değerlendirildiğinde, sanıkların olayın başlangıcından itibaren mağdur …’la sanık …’in kız kardeşi arasında bir ilişkinin olup olmadığını öğrenmek anmacıyla hareket ettikleri ve bu bağlamda mağdurların olay yerinden kaçmalarını engellemek için saat ve telefonları aldıkları anlaşılmaktadır. Yağma suçunun oluşabilmesi için başkasının zilyetliğinde bulunan malın faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanılması suretiyle alınması gerektiğinden, sanıkların faydalanmak amacıyla saati ve telefonları aldıkları sabit olmadığından üzerlerine atılı yağma suçunun oluşmadığının kabulü gerekir.
Bu itibarla, sanıkların üzerine atılı yağma suçunun sabit olmadığı gerekçesiyle beraatlerine karar veren yerel mahkeme direnme kararı isabetli olup onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan sekiz Genel Kurul Üyesi; “Yağma suçunun sabit olması nedeniyle yerel mahkeme beraat hükmünün bozulması gerektiği” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Usul ve kanuna uygun bulunan İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 17.12.2012 gün ve 435-447 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.