Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/767 E. 2015/79 K. 31.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/767
KARAR NO : 2015/79
KARAR TARİHİ : 31.03.2015

Sanık C.. Ç..’in bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan 5237 sayılı TCK’nun 85/1, 22/3 ve 62. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis, silah ticareti suçundan 6136 sayılı Kanunun 12/1, 5237 sayılı TCK’nun 62, 52 ve 53. maddeleri gereğince 4 yıl 2 ay hapis ve 8.320 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 25.10.2011 gün ve 308-406 sayılı hükmün sanık müdafileri, katılan C.. A.. ve şikayetçi İ. A. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.09.2012 gün ve 3642-6898 sayı ile
“…a) Sanık hakkında bilinçli taksirle öldürme suçundan kurulan hüküm yönünden;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; sanığın emekli polis memuru olduğu, olaydan önce kendisi gibi emekli polis memurları olan M.. T.. ve Ö. B.’e ait ruhsatlı tabancaları satmak amacı ile vekaletnameler ile birlikte teslim aldığı, olay günü de polis memuru olan tanık İ.. G..’le buluşarak aynı amaçla ruhsatlı tabancasını satmak için yanına aldığı, sanığın daha sonra bu tabancaları kendisinden almak isteyen maktulle olay mahallinde buluştuğu, olay anında emniyete almayıp içerisinde mermi bulunup bulunmadığını kontrol etmeksizin çantasından çıkarttığı tabancaları maktule göstermeye başladığı, fiyatları ve özellikleri hakkında bilgi verdiği sırada tabancayı maktule doğrultup ‘bak ne kadar seri silah’ dediği esnada hali hazırda atışa hazır olan tabancanın tetiğine bu durumu gözardı ederek bastığı, tabancanın ateş alması sonucu maktulün göğüs bölgesinden aldığı bir isabetle hayatını kaybettiği olayda;
2 yıl ila 6 yıl aralığında hapis cezası öngören ve taksirle öldürme suçunu düzenleyen, TCK’nun 85/1. maddesinin uygulanması sırasında, sanığın taksire dayalı kusurunun yoğunluğu dikkate alınarak, alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza tayini yerine, yazılı şekilde 3 yıl hapis cezası belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini,
b) Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan hüküm yönünden;
Sanığın başkaları adına ruhsatlı bulunan 3 adet tabancayı, ruhsat sahiplerinin tamamının rızası, bir kısmının da satış yapmak üzere vekaletnamesini alarak, satış yapma eyleminde, silah ticaretine ve yaymaya yönelik kastı olduğuna dair kanıt bulunmadığının, satışın kişisel ihtiyaç ve ilişkiden kaynaklandığının anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin 6136 sayılı Kanunun 13/1. maddesine aykırılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde bireysel silah ticareti suçundan 6136 sayılı Kanunun l2/1. maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilerek fazla ceza tayini” isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise 29.11.2012 gün ve 393-426 sayı ile;
“…Sanık hakkında bilinçli taksirle TCK’nun 85/1 ve 22/3. maddelerine göre hüküm kurulup ceza belirlenirken TCK’nun 61.maddesinde belirlenen kirterler nazara alınır. Olayda sanığın emekli polis memuru olması, taksire dayalı kusurunun ağırlık derecesi, zarar ve tehlikenin boyutu, failin olaydan önceki ve sonraki tüm kişilik özellikleri birlikte değerlendirilerek cezanın belirlenmesi cihetine gidilmiş, bu meyanda bilinçli taksirle bir kişinin ölümüne neden olmak eyleminden alt sınırdan 1/2 oranında uzaklaşılarak ceza tayini yapılmış, yasada cezanın alt sınırı 2 yıl olup üst sınırının 6 yıl olması nedeniyle orta düzeyde temel ceza belirlenmiştir. Cezanın belirlenmesinde TCK’nun 61. maddesindeki hususlar objektif kriterlere dayanılarak takdir edilmiştir. Cezanın belirlenmesinde ve bireyselleştirilmesinde delillerle birebir yüzleşen hakimler heyetinin takdirinin oluşa en uygun sonuç olacağı delillerle birebir yüzleşmeyen yüce Yargıtay’ın hakimler heyetinin bu yöndeki takdirine müdahale etmesinin ceza hukukunun genel kuralları ve uygulamaları karşısında Hakimin takdirine müdahale niteliğini taşıyacağı belirlenen ceza miktarının oluşa uygun olduğu kanaati ile mahkemece eski kararda direnilmiştir.
Sanık hakkında izinsiz silah ticareti yapma suçundan dolayı verilen mahkeme kararı yüce Yargıtayca sanığın eyleminin ruhsatsız silah taşıma suçunu oluşturacağından bahisle bozulmuşsa da;
Sanık C.. Ç..’in emekli polis memuru olması ve silah taşıma yetkisinin bulunması nedeniyle mevzuata göre menşei belli olan silahı veya başkasına ait ruhsatlı silahı taşıması eyleminin Yargıtayın yerleşik uygulamalarında da kabul edildiği gibi, ruhsatsız silah taşıma ya da bulundurma suçunu oluşturamayacağı, ancak sanık C.. Ç..’in ruhsatlı da olsa başkalarına ait silahları ticari maksatla 3. kişilere satması şeklinde gerçekleşen eyleminin 6136 S.K. 12/1. maddesindeki suçu oluşturacağı, madde de belirtilen suçun unsurlarının somut olayla uyuştuğu, sanığın dosya kapsamı ve oluşan vicdani kanaate göre emekli olan ya da olmayan polis memurlarının kamu desteği ile ucuza elde ettikleri ruhsatlı silahları bulundurma ve taşıma ruhsatı almaya ehil kişilere satmasının silah ticareti suçunu oluşturacağı, somut olayda da sanığın 3 adet silahı ticari maksatla satmak için yanında bulundurup ölen ve yanındaki diğer kişilere göstermesi şeklinde oluşan eyleminin silah ticareti suçunu oluşturacağı” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafileri, katılan C.. A.. vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının 09.11.2013 gün ve 41011 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Katılan C.. A.. vekilinin temyiz isteminin bilinçli taksirle ölüme neden olma, Cumhuriyet Savcısı ve sanık müdafilerinin temyiz istemlerinin ise 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan kurulan hükümlere yönelik olduğu anlaşılmakla inceleme belirlenen duruma göre yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1- Sanık hakkında 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle ölüme neden olma suçundan hüküm kurulurken temel cezanın 3 yıl olarak belirlenmesinin isabetli olup olmadığı,
2- Sanığın 6136 sayılı Kanuna muhalefet eyleminin 12/1. maddesi kapsamında mı yoksa 13/1. maddesi kapsamında mı kaldığı
Noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya kapsamından;
Emekli polis memuru olan sanığın, olaydan önce kendisi gibi emekli polis memurları olan M.. T.. ve Ö. B.geçici bir süre için yanından ayrılan İ.. G..’i beklemeden ölenin amcasına ait E. K. isimli işyerine ölen Z.. A..’a tabanca satmak amacıyla gittiği, ofis kısmında Z.. A..’ı beklemeye başladığı, bir süre sonra gelen Z.. A..’a sanığın çantasında bulunan tabancaları çıkararak haklarında bilgi verdiği esnada M.. T..’e ait tabancayı alıp ölenin göğsüne doğrulttuğu ve “bak ne kadar seri silah” diyerek tetiğe bastığı, tabancanın ateş alması sonucu çıkan merminin Z.. A..’ın sağ göğüs kısmına isabet etiği, “Eyvah ben ne yaptım” diyerek bağırmaya ve başına vurmaya başlayan sanığın, “ambulans çağırın” diyerek işyerinden ayrıldığı, hastaneye kaldırılan Z.. A..’ın ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı iç organ harabiyetinden gelişen iç kanama sonucu öldüğü,
Olay yeri inceleme raporuna göre; olayın E.K. adlı işyerinin üst katında meydana geldiği, bir adet boş kovan ile ahşap duvara saplanmış olarak bir adet deforme mermi çekirdeği ele geçirildiği,
Otopsi raporuna göre; sağ göğüs kısmında mermi giriş deliği, sağ scapulada çıkış deliği olduğu, sağ akciğeri ve sağ diyafrağmayı yaraladığı, kişinin ölümünün ateşli silah yaralanmasına bağlı iç organ harabiyetine bağlı iç kanama sonucu meydana geldiği,
Ekspertiz raporlarına göre; tetkik için gönderilen silahların ateş etmesine mani mekanik herhangi bir arızasının bulunmadığı, ele geçen kovanın M.. T..’e ait tabancadan atıldığı, atışın uzak atış mesafesinden yapıldığı,
Yakalama ve muhafaza altına alma tutanağına göre; sanığın evinde teslim olduğu, olayda kullanılan CZ marka silahı boş şarjörü ile birlikte teslim ettiği, olay esnasında yanında iki silah daha olduğunu söylemesi üzerine yeniden evine gidildiğinde sanığın oğlunun Browning ve Smith&Wesson marka tabancaları boş şarjörleri ile birlikte teslim ettiği,
Emanette bulunan tabancalardan CZ marka tabancanın M.. T.. adına taşıma ruhsatının olduğu ve 27.05.2011 günü satması veya hibe etmesi için sanığa vekalet verdiği, Browning marka tabancanın ise Ö. B. adına taşıma ruhsatının olduğu ve 02.05.2011 günü satması veya hibe etmesi için sanığa vekalet verdiği, Smith&Wesson marka tabancanın ise İ.. G.. adına taşıma ruhsatının olduğu ve olaydan 1-2 saat önce sanığa hibe yoluyla devretmesi için verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık E.. A..; Edip Kuyumculuk isimli işyerinin sahibi olduğunu, olay günü saat 14.00 sıralarında N.. M..’la birlikte kahve içerken sanığın geldiğini, 5-10 dakika sonra yeğeni olan ölen Z.. A..’ın gelerek koltuğa oturduğunu, sanığın silah çantasını koltuğun üzerine bırakarak üç adet tabancayı kılıfından çıkarıp maktule gösterirken kağıt oynamayı bırakarak sanık ile öleni izlediğini, sanığın ölene tabancaların fiyatları hakkında bilgi verdiğini, sanığın tabancaların hiçbirinin mekanizmasını kontrol etmediğini, daha sonra sanığın tabancalardan birisini eline alarak ölenin göğsüne doğrultup “bak ne kadar seri silah” diyerek tetiğe arka arkaya iki defa bastığını, silahın ilk tetiğe bastığında patladığını, ikinci kez tetiğe bastığında ateş almadığını, ölen yaralanınca sanığın “ah ne yaptım” diyerek tabancaları toplayıp hızlı bir şekilde aşağıya indiğini beyan etmiş,
Tanık N.. M..; olay sırasında E.. A..’a ait kuyumcu dükkanının ikinci katında kağıt oynadıklarını, sanığın saat 15.30-16.00 arasında geldiğini, 10-15 dakika sonra da ölenin geldiğini, ölen geldiğinde sanığın silahları çıkartarak gösterdiğini, üç silahı da çantaya koyduktan sonra suçta kullanılan silahı tekrar çıkarıp ölene doğrultarak gösterdiğini, ancak ölenin silaha bakmak için herhangi bir harekette bulunmadığını, sanığın silahı çıkartıp göstermesi ile birlikte patladığını ve ölenin yaralandığını söylemiş,
Tanık E.. A..; ölenin amcasının oğlu olduğunu, sanığın ise dükkana sürekli gelip gittiğini, olay tarihinde sanığın yine dükkana geldiğini, sanığa amcasının oğlunun silah satın almayı düşündüğünü söyleyince sanığın silahları bir saat içinde getirebileceğini söylediğini, yaklaşık 1-1,5 saat sonra silahları getirdiğini, yukarıya çıktığını, 15-20 dakika sonra da ölenin geldiğini ve yukarı çıktığını, 10-15 dakika sonra bir el silah sesi duyduğunu, sanığın aşağıya inerken “ben öleydim, ben öleydim” diye bağırarak gittiğini ifade etmiş,
Tanık M.. T..: olayı görmediğini, emekli polis memuru olduğunu, olayda kullanılan silahın sanığa vekaleten verdiği ruhsatlı silah olduğunu, satması için kendisine verdiğini, silahın namlusunda mermi bulunmadığını, ancak şarjöründe mermi olduğunu dile getirmiş,
Tanık İ.. G..; olayı görmediğini, Smith&Wesson marka tabancanın kendisine ait olduğunu, bu tabancayı sanığa emaneten verdiğini, satması için vermediğini beyan etmiş,
Tanık Ö..B..; 2007 yılında polis teşkilatından emekli olduğunu, sanığın arkadaşı olduğunu, sanığa tabancayı hibe yoluyla satması için 02.05.2011 tarihinde vekalet verdiğini, o günden bu yana tabancanın sanıkta olduğunu, olayı görmediğini söylemiş,
Sanık aşamalarda; emekli polis memuru olduğunu, uzun süredir Adana’da yaşadığı için tanıyanlarının çok olduğunu, emekli polis memurlarının ya da görevde olan polis memurlarının ruhsatlı tabancalarını vekaletname vermek suretiyle satmak istediklerini, tabanca satıldığında bir miktar komisyon aldığını, bazen de tabancayı kendisinin satın alıp üzerine az miktarda kâr koyarak sattığını, E.K. isimli işyeri sahibi E.. A..’ı uzun süreden beri tanıdığını, Ö.B.’in telefonla arayarak ruhsatlı tabancası olduğunu ve satmak istediğini söyleyince yaklaşık bir ay önce buluşarak Browning marka 9 mm’lik tabancanın satışını yapması için vekaletname ile birlikte teslim aldığını, yine M.. T..’ün de 27.05.2011 günü telefonla arayarak ruhsatlı tabancasını devretmek istediğini söylediğini, tabancasını vekaletnamesi ile birlikte teslim aldığını, Koruma Şube Müdürlüğünde polis memuru olan İ.. G..’in de telefonla arayarak kendisine ait Smith&Wesson marka tabancasının olduğunu, hibe yoluyla devretmek istediğini söyleyince de olay günü Kuruköprü Çetinkaya Mağazası önünde saat 14.00 sıralarında buluştuklarını, tabancayı ruhsatı ile birlikte verdiğini, telefonda babasının rahatsız olduğunu öğrenince yanından ayrıldığını, tanık E.. A..’ın amcasının oğlu olan ölenin silah almak istediğini söylediği için saat 15.30 sıralarında işyerine gittiğini, ikinci kata çıktığında yazıhanede E.. A.. ve N.. M..’ın olduğunu, birkaç dakika sonra ölen Z.. A..’ın geldiğini, üç adet tabancayı bez torbadan çıkardığını, iki tabancanın şarjörünü çıkarıp namlusunda mermi olup olmadığını mekanizmayı çekip bırakmak suretiyle kontrol ettiğini, daha sonra CZ 75 marka tabancayı çıkartıp şarjörünü de çıkarttıktan sonra mekanizmasını henüz kontrol etmeden ölenin eli ile tabancanın namlusundan tuttuğunu, mekanizmayı kontrol etmek amacıyla tabancayı çektiği esnada tabancanın ateş aldığını ve Z.. A..’ın yaralandığını, kendisi ile herhangi bir husumetinin olmadığını, pişman olduğunu, silahı ölene doğrultmadığını ve tetiğe basmadığını savunmuştur.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
1- Sanık hakkında 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasını gerektiren taksirle ölüme neden olma suçundan hüküm kurulurken temel cezanın 3 yıl olarak belirlenmesinin isabetli olup olmadığı;
Yerel mahkemece sanık hakkında; TCK’nun 85/1. maddesi uyarınca temel ceza teşdiden 3 yıl hapis olarak belirlenmiş, eylemin bilinçli taksirle gerçekleştirilmesinden dolayı aynı kanunun 22/3. maddesi gereğince 1/3 oranında artırım uygulanarak 4 yıl hapis cezasına ulaşılmış ve 62. madde uyarınca takdiri indirim yapılarak sonuç ceza 3 yıl 4 ay hapis olarak tayin edilmiştir. Sanığın eylemini bilinçli taksirle gerçekleştirdiği hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmamakta olup bu kabul, oluş ve dosya kapsamı ile de uyumludur.
5237 sayılı TCK’nun taksirle öldürme suçu 85. maddesinin 1. fıkrasında; “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”, 2. fıkrasında; “Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş, aynı kanunun “taksiri” düzenleyen 22. maddesinin 3. fıkrasında; “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi hâlinde bilinçli taksir vardır; bu hâlde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır”, 4. fıkrasında da; “Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir” hükümlerine yer verilmiştir.
5237 sayılı TCK’nun “cezanın belirlenmesini” düzenleyen 61. maddesinin 1. fıkrası; “Hakim; somut olayda; a) Suçun işleniş biçimini, b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları, c) Suçun işlendiği zaman ve yeri, d) Suçun konusunun önem ve değerini, e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, g) Failin güttüğü amaç ve saiki, göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler”, aynı maddenin 10. fıkrası ise, “Kanunda açıkça yazılı olmadıkça cezalar ne artırılabilir, ne eksiltilebilir, ne de değiştirilebilir” şeklindedir.
Buna göre; 01.06.2005 tarihinden sonra işlenmiş olan herhangi bir suç nedeniyle alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirlenmesi gerektiğinde, kural olarak göz önünde bulundurulması gereken ölçüt, 5237 sayılı TCK’nun 61. maddenin 1. fıkrasındaki düzenlemedir. Ancak taksirle işlenen suçlar açısından kanun koyucu, aynı kanunun 22. maddenin 4. fıkrası ile bir ölçüt daha eklemiştir. Bu durumda, taksirle işlenen suçlarda alt ve üst sınır arasında ceza belirlenirken, TCK’nun 61/1 ile 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerin birlikte gözönüne alınması gerekmektedir.
Öte yandan, TCK’nun 61/1. maddesindeki ölçütler genel nitelikli olup bunların her biri, her suça uymayabileceğinden, her suç için tüm ölçütlerin değil, sadece ilgili suça uyan kısımların nazara alınması gerekir. Sözgelimi, taksirli suçlar açısından 61/1. maddenin (g) bendinde yer alan “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütü uygulanamayacaktır.
Ayrıca, 5237 sayılı TCK’nun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3/1. maddesindeki; “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur” şeklindeki düzenleme ile de cezanın, işlenen fiilin ağırlığına uygun olarak belirlenmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır.
Tüm bu kanuni düzenlemelere göre, taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçu açısından temel cezanın belirlenmesinde; failin kusurunun değerlendirilmesinin zorunlu olduğu sonucuna varılmaktadır. Bununla birlikte, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği zaman ve yerin, kusurun belirlenmesi sırasında suç konusunun önem ve değeri ile meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığının da dikkate alınacağında şüphe bulunmamaktadır.
Her ne kadar kanun koyucu, taksirli suçlar açısından 765 sayılı TCK’nda yer alan ve matematiksel kusur hesabına dayalı cezalandırma sisteminden vazgeçmiş ise de, 5237 sayılı TCK uygulamasında da alt ve üst sınır arasındaki cezanın, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı ile suç konusunun değeri de gözetilerek, fakat ağırlıklı olarak kusura göre belirlenmesi hakkaniyete ve kanuna uygun olacaktır. Bunun dışında, cezanın kanunda yer alan objektif ölçütler terk edilerek, tamamen subjektif olan hak ve nasafet gereğince tayin edilebileceğinin kabul edilmesi halinde ise, kişilere göre değişkenlik gösterecek olan adaletsiz uygulamalar ortaya çıkabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Emekli polis memuru olan sanığın, olaydan önce kendisi gibi emekli polis memurları olan M.. T.. ve Ö.B.’e ait ruhsatlı tabancaları satmak amacı ile vekaletnamelerle birlikte teslim aldığı, olay günü de polis memuru olan tanık İ.. G..’le buluşarak aynı amaçla ruhsatlı tabancasını satmak için yanına aldığı, tabanca satın almak isteyen ölen ile olay mahallinde buluştuğu, emniyete almayıp içerisinde mermi bulunup bulunmadığını kontrol etmeksizin çantasından çıkarttığı tabancaları ölene göstermeye başladığı, fiyatları ve özellikleri hakkında bilgi verdiği sırada “bak ne kadar seri silah” diyerek tabancayı ölene doğrultup atışa hazır olan tabancanın tetiğine bastığı, tabancanın ateş alması sonucu ölenin göğüs bölgesinden aldığı tek isabetle hayatını kaybettiği olayda; suçu işleyiş biçimi ve silahlar kanusunda eğitim ve tecrübesi bulunan sanığın, taksire dayalı kusurun ağırlığına göre 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası öngörülen 5237 sayılı TCK’nun 85/1. maddesi ile yapılan uygulamada eylem ile orantılı olacak şekilde cezanın alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak belirlenmesi gerekirken 3 yıl belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini isabetsizdir.
Bu itibarla sanık hakkında bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan kurulan yerel mahkeme direnme hükmünün bu yönüyle bozulmasına karar verilmelidir.
2- Sanığın 6136 sayılı Kanuna muhalefet eyleminin 12/1. maddesi kapsamında mı yoksa 13/1. maddesi kapsamında mı kaldığı;
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Kanunun 12. maddesi;
“Her kim bu Kanunun kapsamına giren ateşli silahlarla bunlara ait mermileri ülkeye sokar veya sokmaya kalkışır veya bunların ülkeye sokulmasına aracılık eder veya bunları 29.06.2004 tarihli ve 5201 sayılı Harp Araç ve Gereçleri ile Silâh, Mühimmat ve Patlayıcı Madde Üreten Sanayi Kuruluşlarının Denetimi Hakkında Kanun hükümleri dışında ülkede yapar veya bu suretle ülkeye sokulmuş ve ülkede yapılmış olan ateşli silahları veya mermileri bir yerden diğer bir yere taşır veya yollar veya taşımaya bilerek aracılık eder, satar veya satmaya aracılık ederse veya bu amaçla bulundurursa beş yıldan oniki yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezasıyla cezalandırılır.
Birinci fıkrada yazılı suçları üçüncü fıkradaki hal dışında iki veya daha çok kişinin birlikte işlemeleri halinde, failler hakkında sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis ve bin günden onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Birinci fıkradaki fiillerin, suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilecek cezalar bir kat artırılır.
Ateşli silahın tüfek veya seri ateşli kısa sürede çok sayıda ve etkili biçimde mermi atabilen tam otomatik veya dürbünlü tabanca veya bu fıkrada sayılanların benzerleri olması ya da bu niteliği taşımayan ateşli silahlar veya her türlü mermilerin miktar bakımından vahim olması halinde yukarıdaki fıkralarda yazılı cezalar yarı oranında artırılarak hükmolunur.
Dördüncü fıkrada niteliği belirtilen ateşli silahlar ile benzerlerinin miktar bakımından vahim olması halinde birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarda yazılı cezalar bir kat artırılarak hükmolunur” şeklindedir.
Aynı Kanunun 13. maddesi ise; “Bu Kanun hükümlerine aykırı olarak ateşli silahlarla bunlara ait mermileri satın alan veya taşıyanlar veya bulunduranlar hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve otuz günden yüz güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Ateşli silahın, bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlardan olması ya da silâh veya mermilerin sayı veya nitelik bakımından vahim olması halinde beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
Bu Kanunun 12 nci maddesinin dördüncü fıkrasında sayılanlar dışındaki ateşli silahın bir adet olması ve mutat sayıdaki mermilerinin ev veya işyerinde bulundurulması halinde verilecek ceza bir yıldan iki yıla kadar hapis ve yirmibeş günden yüz güne kadar adlî para cezasıdır.
Ateşli silahlara ait mermilerin pek az sayıda bulundurulmasının veya taşınmasının mahkemece vahim olarak takdir edilmemesi durumunda hükmolunacak ceza altı aya kadar hapis ve yüz güne kadar adlî para cezasıdır.
Kuru sıkı tabir edilen ses veya gaz fişeği ya da benzerlerini atabilen tabancayı, teknik özelliklerinde değişiklik yaparak öldürmeye elverişli silah haline dönüştüren kişi, bu maddenin birinci fıkrası hükümlerine göre cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir.
Buna göre, 6136 sayılı Kanunun 12. maddesi gereğince, ateşli silahlarla, bunlara ait mermilerin ülkeye sokulması veya sokmaya teşebbüs ya da aracılık edilmesi, ateşli silahlarla, bunlara ait mermilerin ilgili kanun hükümleri dışında ülkede yapılması veya bu suretle ülkeye sokulmuş ve ülkede yapılmış olan ateşli silahlar veya mermilerin bir yerden diğer bir yere taşınması ya da yollanması veya taşımaya bilerek aracılık edilmesi, satılması, satmaya aracılık edilmesi veya bu amaçla bulundurulması yasaklanmış, buna karşılık anılan Kanunun 13. maddesinde ise; ateşli silahlarla, bunlara ait mermileri satın alan, taşıyan veya bulunduranların cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.
Ceza Genel Kurulunun 06.05.2008 gün ve 4-99 sayılı kararında da; “Kanun koyucunun amacının özellikle silah kaçakçılarının getirdikleri silah ve mermileri onlar adına gizleyip bulunduranlarla, silahları yayma amacıyla eylemde bulunanların veya ticari amaçla silah ve mermi satanların, bu amaçla evinde bulunduranların eylemini daha ağır bir yaptırıma bağlamak olduğu, bir adet tabancanın kişisel ilişkiye dayalı bireysel el değiştirmesi veya satışında silahları yayma, tehlikeyi genişleterek çoğaltma amacından söz edilemeyeceği” vurgulanmıştır.
Öte yandan, 6136 sayılı Kanunun 12. maddesi kapsamında silah ticaretinden söz edilebilmesi için suça konu silahın da aynı Kanun kapsamında yasak niteliği haiz ateşli silahlardan olması, diğer bir anlatımla silahın ruhsatının bulunmaması gerekmektedir. Nitekim maddi metninde “bu kanunun kapsamına giren ateşli silahlarla bunlara ait mermileri” denilmektedir. Bu nedenle ruhsatlı olan silahlar bakımından bunların alınıp satılmasında kayıt altında olmaları, yayma ve tehlikeyi genişleterek çoğaltma durumu söz konusu olmadığından silah ticaretinden söz edilemeyecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Emekli polis memuru olan sanığın, kendisi gibi emekli veya görevde bulunan polis memurlarının taşıma ruhsatlı silahlarını üçüncü kişilere satmasından ibaret eyleminde, suça konu silahların ruhsatlı olduğu anlaşıldığından 6136 sayılı Kanunun 12. maddesinde öngörülen yayma ve tehlikeyi çoğaltma biçiminde ifade edilen silah ticareti suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı, ancak sanığın yetkisi olmadığı halde başkaları adına ruhsatlı silahları taşıması nedeniyle eyleminin aynı kanunun 13/1. maddesine aykırılık suçunu oluşturduğu, düzenlenen vekaletnamelerin veya gösterilen rızanın da bu suçun oluşmasını engellemeyeceğinin kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu nedenle bu uyuşmazlık yönünden de isabetsiz olan yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Sonuç olarak; bilinçli taksirle ölüme neden olma suçu yönünden sanık hakkında temel cezanın alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayini, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçu yönünden ise sanığın eyleminin anılan kanunun 13/1.maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeyerek suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsizli- ğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle,
1-Adana 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 29.11.2012 gün ve 393-426 sayılı direnme hükmünün; bilinçli taksirle ölüme neden olma suçu yönünden sanık hakkında temel cezanın alt sınırdan daha fazla uzaklaşılarak belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayini, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçu yönünden ise sanığın eyleminin anılan kanunun 13/1. maddesi kapsamında kaldığı gözetilmeyerek suç niteliğinin hatalı belirlenmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 31.03.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.