Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/738 E. 2014/103 K. 04.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/738
KARAR NO : 2014/103
KARAR TARİHİ : 04.03.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 13.09.2011
Sayısı : 189-309

Kasten öldürme suçundan sanıklar … ve …’in beraatına ilişkin, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.09.2002 gün ve 296-249 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı, katılanlar vekili ve sanık … müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.01.2004 gün ve 561-1 sayı ile;
“Müdahiller vekilince 14.11.2000 tarihli dilekçe ile sadece sanık … …. aleyhine müdahale talebinde bulunulup, kabulüne karar verildiği, bilahare müdahiller vekilinin 17.06.2002, 16.09.2002 tarihli dilekçeleriyle sanıklar … ve …’in de cezalandırılmalarını talep eylediği gözetilmeden, müdahale isteği niteliğindeki bu talepler hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmeyerek CMUK’nun 365 ve 366. maddelerine muhalefet edilmesi” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince 21.04.2005 gün ve 68-1023 sayı ile; sanıkların 765 sayılı TCK’nun 64/2. maddesi yollamasıyla aynı kanunun 450/4. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Re’sen temyize tabi olan hükmün sanıklar müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.09.2005 gün ve 140678 sayı ile, lehe kanun değerlendirmesi yapılması için dosyanın geri gönderilmesi sonucunda yargılama yapan yerel mahkemece 11.04.2006 gün ve 423-203 sayı ile; sanıkların 5237 sayılı TCK’nun 38. maddesi yollamasıyla aynı kanunun 82/1-a maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Re’sen temyize tâbi olan hükmün sanıklar müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.03.2008 gün ve 7044-2247 sayı ile;
“Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulaması Hakkındaki 5320 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca 1412 sayılı CMUK’nun yürürlükte olduğu dönemde verilen gıyabi tutuklama kararlarının yakalama emrine dönüşeceği ve adam öldürme suçunun CMK’nun 247 ve 248. maddelerinde öngörülen kaçaklarla ilgili katalog suçlar içersinde yer almadığı hususları dikkate alındığında; sanıkların bizzat duruşmada hazır edilerek savunmalarının alınması ve değişen suç niteliğine göre ek savunma haklarının verilmesi gerektiği gözetilmeyerek CMK’nun 193 ve 226. maddelerine aykırı davranılması” isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 13.09.2011 gün ve 189-309 sayı ile;
“Mahkememizce, 1412 sayılı CMUK yürürlükte iken sanıkların usulüne uygun savunmalarının alınması, müdafiilerine ek savunma hakkı verilerek esas hakkında karar verilmesi, gıyabi tutuklama kararının sanıkların savunmalarının alınması amacıyla değil, verilen cezanın miktarına göre verilmesi, bu şekilde usule aykırılık bulunmaması dikkate alınarak Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24.03.2008 tarihli bozma ilamına uyulmamasına karar verilmiştir” gerekçeleri ile önceki kararda direnmiştir.
Re’sen temyize tâbi olan bu hükmün, sanıklar müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine, Ceza Genel Kurulunca 05.06.2012 gün ve 656-222 sayı ile ;
“Sanıklar müdafiince hükmün duruşmalı olarak incelenmesi istemiyle temyiz yasa yoluna başvurulmuş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunda temyiz incelemesinin duruşmalı yapılacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından, sanıklar müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin reddiyle dosya üzerinde yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların savunma ve ek savunmalarının usul ve yasaya uygun olarak alınıp alınmadığının belirlenmesine ilişkindir.
…Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen 5271 sayılı CMK’nun ‘sanığın duruşmada hazır bulunmaması’ başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası, ‘Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir’ hükmünü amir olup, bu kuralın ayrıksı halleri ise aynı maddenin 2. fıkrasında ‘Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir’,
194. maddenin ikinci fıkrasında; ‘Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir’,
195. maddede ‘(1) Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır’,
200. maddenin birinci fıkrasında, ‘(1) Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir’,
204. maddesinde ‘(1) Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır’ şeklinde gösterilmiştir.
Anılan Kanunun uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutan ve 1412 sayılı CMUK’nun 258. maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olan ‘Suç niteliğinin değişmesi’ başlıklı 226. maddesinde ise;
‘1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.
2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.
3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.
4) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır’ düzenlemelerine yer verilmiş olup, Ceza Genel Kurulunun 29.12.1998 gün ve 321–393 sayılı kararında belirtildiği üzere; iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını gerektiren hallerin, ilk defa duruşma sırasında ileri sürülmesi halinde, sanık veya müdafiine ek savunma hakkı verilmeden, sanığın iddianamede gösterilen suçun temas ettiği kanun hükmünden başkasıyla cezalandırılamayacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Yargılamadan kaçmaları nedeniyle haklarında yakalama emri çıkartılan sanıkların yerel mahkeme tarafından, usul ve yasaya uygun olarak daha önceden savunmalarının alınmış olması ve 5271 sayılı CMK’nun 226/4. maddesinde ek savunma hakkının sanık müdafiine de verilebileceği şeklinde düzenlemenin bulunması karşısında, yerel mahkemece, sanıklar müdafiine 765 sayılı TCK’nun 450/4 ve 5237 sayılı TCK’nun 82/1-a maddeleri uyarınca ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanıklar hakkında hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve hükmün esastan incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine” karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.05.2013 gün ve 1251-3793 sayı ile dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 26.07.2013 gün ve 399805 sayı ile;
“Sanık müdafii, sanıklar hakkında verilen hükmü süresi içerisinde duruşmalı olarak 13.09.2011 tarihinde temyiz etmiş, gerekçeli temyiz layihası da 20.10.2011 tarihinde dosyaya konmuştur. Her ne kadar duruşma talebi Ceza Genel Kurulu Başkanlığına yazılmış ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu 05.06.2012 gün ve 2012/656 Esas, 2012/222 Karar sayılı ilamla; ‘Sanıklar müdafiince hükmün duruşmalı olarak incelenmesi istemiyle temyiz kanun yoluna başvurulmuş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunda temyiz incelemesinin duruşmalı yapılacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından, sanıklar müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin reddine’ karar vermiş ise de, sanık müdafii Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesince 13.09.2011 gün ve 189-309 sayılı usule ilişkin direnme hükmünün onamasını talep ederken duruşmalı inceleme talebinin Yargıtay 1. Ceza Dairesine yönelik olduğunu belirtmiştir.
Tasarlayarak öldürme suçundan 5237 sayılı TCK.nun 82/1-a maddesi gereğince hükmolunan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının, ceza miktarına göre 10 seneden fazla olması nedeniyle, duruşmalı inceleme isteminin kabulüyle, müdafie davetiye çıkarılmalı ve savunmasını yapması sağlanmalıdır.
Sanıklar müdafiinin duruşma talebi değerlendirilmeden dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilmesi savunma hakkının kısıtlanması olup, Yüksek 1. Ceza Dairesince sanıklar hakkında verilen hükmün onanmasına ilişkin 14.05.2013 tarihli kararın kaldırılıp, usulüne uygun şekilde sanıklar vekilleri duruşmadan haberdar edilerek temyiz yargılaması yapılması gerektiği” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 10.10.2013 gün ve 3871-5663 sayı ile, itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıkların nitelikli kasten öldürme suçuna azmettirmeden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına dair direnme hükmünün sanık müdafii tarafından duruşma talepli olarak temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca direnme nedenleri isabetli görüldüğünden dosyanın hükmün esasının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesinden sonra, Özel Dairece duruşma isteği değerlendirilmeden dosya üzerinden inceleme yapılmasının, savunma hakkının sınırlandırılması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanıkların kasten nitelikli öldürme suçuna azmettirmeden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 13.0.2011 günlü direnme hükmü sanıklar müdafii tarafından aynı tarihte temyiz edilirken; “Ceza Genel Kurulu Başkanlığına gönderilmek üzere” ibaresi ile başlayan bir dilekçe yazıldığı, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması yönündeki talebi de içeren sözkonusu dilekçenin açıklamalar bölümünde; “usul yönünden yapılan bozmaya karşı direnme kararının onanmasına, fakat azmettirmenin koşulları oluşmadığı için esas hükmün bozulmasına karar verilmesi” isteminde bulunulduğu,
Dosyayı inceleyen Ceza Genel Kurulunca; “Yargıtay Ceza Genel Kurulunda temyiz incelemesinin duruşmalı yapılacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığı” açıklanmak suretiyle sanıklar müdafiinin duruşmalı inceleme talabinin reddine karar verilerek dosya üzerinden inceleme yapıldığı, yapılan değerlendirme sonucunda direnme nedenlerinin isabetli olduğuna ve dosyanın hükmün esastan incelenmesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verildiği,
Özel Dairece de esasla ilgili temyiz incelemesinin dosya üzerinden yapılarak sanık müdafiinin temyiz itirazları reddedilmek suretiyle hükmün onanmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan “Ağır ceza hükümlerinin tetkikinde duruşma” başlıklı 318. maddesinde; “Ağır cezaya mütaallik hükümlerde Temyiz Mahkemesi tetkikatını maznunun temyiz istidasındaki talebi üzerine veya dilerse resen duruşma icrası suretiyle yapar. Duruşma gününden maznuna veya talebi üzerine müdafiine haber verilir. Maznun duruşmada hazır olabileceği gibi kendisini vekaletnameyi haiz bir müdafi ile de temsil ettirebilir.
Maznun mevkuf ise bizzat ispatı vücut etmek talebinde bulunamaz” şeklindeki hüküm yer almaktadır.
Temyiz mercii olan Yargıtay’da inceleme kural olarak dosya üzerinden yapılacak olup, CMUK’nun 318. maddesi ile temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasına ilişkin bir istisna öngörülmüştür. Buna göre, ağır cezaya yönelik işlerde temyiz incelemesi, süresinde verilen temyiz dilekçesindeki talep üzerine duruşmalı yapılmalıdır. Ağır cezalık işler ise, 1412 sayılı CMUK’nun 421. maddesinde ölüm, ağır hapis ve on seneden fazla hapis cezalarını gerektiren cürümlere ilişkin davalar olarak tanımlanmışken, 01.06.2005 tarihinden itibaren yürürlükte bulunan 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 12. maddesinde, bir kısım suçlarla birlikte, ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbed hapis ve 10 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işler olarak tanımlanmıştır.
Benzer biçimde 5271 sayılı CMK’nun 299. maddesinde de, on yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlerde, temyiz başvurusundaki talep üzerine Yargıtay’daki incelemenin duruşma yoluyla yapılmasının zorunlu bulunduğu hükme bağlanmıştır.
Sanığa veya müdafiine son kez sözlü savunma yapma imkanı sağlanması nedeniyle Yargıtay Özel Dairelerince yapılan ve “mürafaa” da denilen duruşmanın, dosya üzerinden yapılacak incelemeye göre sanık lehine olduğu açıktır. Bu kapsamda, on yıl veya daha fazla hapis cezasına ilişkin hükümlere yönelik temyiz dilekçelerinde sanık ya da müdafiinin talebi bulunduğu halde, duruşmalı inceleme yapılması zorunluluğuna uyulmaması, savunma hakkının sınırlanması niteliğinde olacaktır. Benzer şekilde, ilk derece mahkemeleri tarafından verilen direnme hükümlerinin duruşma talepli olarak temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca direnme nedenleri isabetli görülerek dosyanın hükmün esasının incelenmesi için ilgili Daireye gönderildiği durumlarda da Dairesince duruşma isteği değerlendirilmeli, şartlarının bulunması halinde inceleme duruşmalı yapılmalıdır. Duruşma talebi değerlendirmeden dosya üzerinden inceleme yapılması halinde de savunma hakkının sınırlandığı kabul edilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanıkların tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirmeden, 5237 sayılı TCK’nun 82/1-a maddesi gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına ilişkin 13.09.2011 günlü hükme yönelik sanıklar müdafiinin, aynı tarihli süre tutum dilekçesinde duruşmalı inceleme talebinde bulunması karşısında, dosyanın gönderildiği Ceza Genel Kurulunca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda sadece direnme nedenlerin isabetli olup olmadığı yönüyle değerlendirme yapılmış ve direnme nedenleri isabetli görülerek dosyanın hükmün esasının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiş olduğundan, hükmün esası ile ilgili temyiz incelemesine yönelik duruşma isteğinin kabul edilerek temyiz incelemesinin duruşmalı olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, Özel Dairece sanıkların savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracak şekilde dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 14.05.2013 gün ve 1251-3793 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, duruşmalı inceleme yapılmak üzere Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.03.2014 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.