Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/624 E. 2014/487 K. 04.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/624
KARAR NO : 2014/487
KARAR TARİHİ : 04.11.2014

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Günü : 18.09.2012
Sayısı : 432-449

Sanıklar ….ve ….’ın katılan sanık …’a yönelik kasten yaralama suçundan beraatlerine; sanıklar ….. ve……….’nın kasten öldürme suçundan beraatlerine, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para, katılan-sanık …’e yönelik kasten yaralama suçundan ise 5237 sayılı TCK’nun 87/3, 29/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına; katılan sanık …’un 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para, katılan sanık …’e yönelik kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCK’nun 87/3, 29/1, 62, 53. maddeleri uyarınca 5 ay hapis, kasten öldürme suçundan ise 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 29/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 11 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına; katılan-sanık …’in 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 62 ve 53. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para, katılan sanık …’a yönelik kasten yaralama suçundan 5237 sayılı TCK’nun 86/1-e, 86/3-e, 87/1-d, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin, Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.01.2008 gün ve 85-29 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı, sanıklar ….. ve…..ile katılan sanıklar … ve … müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.01.2010 gün ve 2350-417 sayı ile;
“1- Sanık …’ın maktul …’i öldürme, sanık …’ın mağdur …’ı yaralama suçlarından cezalandırılmalarına, sanıklar….. ve Haydar’ın maktulü öldürme, sanıklar Edhem ve Rahmi’nin mağdur …’ı yaralama suçlarından beraatlerine dair hükümler yönünden;
a) Kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgeler ve olay yerindeki fiziki ve maddi bulgulara ilişkin değerlendirmeler ile sanıkların eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekirken, bu ilkelere uyulmadan hüküm kurulmak suretiyle 5271 sayılı CMK’nun 230. maddesine aykırı davranılması,
b) Sanık …’ın cezaevi kanalıyla Pendik Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 09.10.2006 tarihli dilekçede; suçu patronunun işlediğini, üzerinde yakalanan silahın temizlenerek bu şahıs tarafından kendisine verildiğini ve suçu üstlendiğini belirtmesi karşısında; bu dilekçenin duruşmada okunması, diyeceklerinin sanıktan sorulması, dilekçenin kendisine ait olduğunun kabul edilmesi halinde, savunmaları arasındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiği düşünülmeden eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Sanık …’ın 6136 sayılı Yasaya aykırılık, sanıklar…..,….. ve Haydar’ın mağdur …’ı yaralama ve 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçları yönünden;
Sanık …’ın anne adı itibariyle doğru olan sabıka kaydının getirtilip incelenerek, sanıklar hakkında hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinin gerekmesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan ve inceleme konusu olmayan sanıklar ….., …., …..,………., … hakkındaki davayı tefrik eden yerel mahkemece 26.09.2011 gün ve 341-276 sayı ile, sanık …’un kasten öldürme suçundan TCK’nun 81/1, 29/1, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis, katılan sanık …’e yönelik kasten öldürme suçuna teşebbüsten aynı kanunun 81/1, 35/2, 29/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan ise aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 62, 53 ve 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve CMK’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Hükmün sanık … müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 06.06.2012 gün ve 1354-4704 sayı ile;
“Aynı olay nedeniyle sanıklar …, ….. ve…..haklarında maktul …’i kasten öldürme ve mağdur-sanık …’i kasten yaralama, sanık … hakkında mağdur-sanık …’u kasten yaralama, sanıklar ….ve …. haklarında mağdur-sanık …’u kasten yaralamaya yardım suçlarından haklarında aynı iddianame ile kamu davasının açıldığı, sanıklar haklarında verilen 30.01.2008 tarihli hükmün Dairemizin 27.01.2010 tarih ve 2009/2350 Esas, 2010417 sayılı kararı ile bozulmasından sonra, sanıklardan …..’in savunmasının alınamaması nedeniyle, mağdur-sanık … hakkında açılan kamu davasının tefrik edildiği görülmekle; davalar arasında fiili ve hukuki bağlantı bulunduğundan, yargılamaya konu dava ile açılan davaların birleştirme olanağının değerlendirilmesi, bu davalar sonuçlanmış ve kesinleşmiş ise kesinleşen dava dosyalarının Yargıtay denetimine esas olacak şekilde aslı ya da onaylı suretlerinin dosya içerisine alınması, delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde eksik soruşturmayla hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 18.09.2012 gün ve 432-449 sayı ile;
“Yargılamada asıl olan delillerin birlikte değerlendirilmesi ve karar verilmesidir. Ancak istisnai durumlarda özellikle tutuklu sanıkların yargılandığı davalarda tutuklama süreleri, iş yükü dikkate alınarak tefrik kararları verilerek pekâlâ karar verilebilmektedir. Yargıtay’ın birçok dairesinin buna olumlu baktığı ve bu yönde bir bozma yapmadığı da bilinmektedir. Bu dosyamız zaten uzunca bir süre bozma ilamından önce tefrik edilen dava birlikte yürütülmüş ve deliller birlikte değerlendirilmiştir. Diğer dosya şu an itibarı ile de Yargıtay’da olup incelenmektedir. Burada sanık hakkındaki dava dosyasının diğer sanıklar hakkındaki dava dosyası ile beraber yürütülmesi bu dosya için bir zaruret değildir” gerekçesiyle direnerek önceki hükümde olduğu gibi sanığın kasten öldürme suçundan ve kasten öldürme suçuna teşebbüsten cezalandırılmasına, ayrıca sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bozmaya konu olmadığı ve itiraz edilmeksizin kesinleştiği halde yeniden bu suçtan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının 16.08.2013 gün ve 302299 sayılı “incelenmeksizin iade ve bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan ikinci kez verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı hukuki değerden yoksun olup, direnme hükmünün kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında kasten öldürme suçu ve kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme hükmünün Özel Dairece “aynı olay nedeniyle sanıklar …..,………., …, ….., …. hakkında başlangıçta birlikte açılan ancak daha sonra tefrik edilen dava ile inceleme konusu dava arasında fiili ve hukuki bağlantı bulunduğundan mümkünse davaların birleştirmesi, değil ise adı geçen sanıklar hakkındaki dosyanın aslı ya da onaylı örneklerinin dosya içerisine alınması ve sonucuna göre delillerin birlikte değerlendirilmesi” gerektiğinden bahisle bozulmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Olay günü katılan sanık …’in yanında maktul … ve sanıklar ….ve …. olduğu halde, yönetimindeki araçla aralarında husumet bulunan sanık …..’nın işyerinin önüne geldiği ve elindeki ruhsatsız tabancayla oto içerisinden işyerine doğru ateş etmeye başladığı, sanık ….. ve oğlu olan diğer sanık…..ile işyerinde çalışan sanık …’un da ruhsatsız tabancaları ile ateş ederek karşılık verdikleri, çıkan silahlı çatışma sonucunda maktül …’in öldüğü, katılan sanıklar … ve …’un ağır biçimde yaralandıkları, olay nedeniyle aynı iddianame ile katılan sanık … ve sanıklar ….. ve…..haklarında maktul …’i kasten öldürme, katılan sanık …’i kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet, katılan sanık … hakkında katılan sanık …’u kasten yaralama, 6136 sayılı Kanuna muhalefet, sanıklar ….ve …. haklarında ise katılan sanık …’u kasten yaralamaya yardım suçlarından kamu davası açıldığı, yargılamanın birlikte yürütüldüğü ve 30.01.2008 tarihli ilk hükmün de birlikte kurulduğu, bu hükmün Yargıtay 1. Ceza Dairesince usuli nedenlerden ve “Sanık …’ın cezaevi kanalıyla Pendik Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği 09.10.2006 tarihli dilekçede; suçu patronunun işlediğini, üzerinde yakalanan silahın temizlenerek bu şahıs tarafından kendisine verildiğini ve suçu üstlendiğini belirtmesi karşısında; bu dilekçenin duruşmada okunması, diyeceklerinin sanıktan sorulması, dilekçenin kendisine ait olduğunun kabul edilmesi halinde, savunmaları arasındaki çelişkilerin giderilmesi gerektiği düşünülmeden eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulduğu, tutuksuz olarak yargılanan sanıklardan …..’in uzun süredir aranmasına rağmen bulunamadığı gerekçesiyle, tutuklu olarak yargılaması devam eden sanık … hakkındaki davanın tefrik edildiği, UYAP üzerinden yapılan incelemede diğer sanıklarla ilgili ayrılan davanın da temyiz incelemesinde Özel Dairece aynı gerekçeyle bozulup mahkemesine iade edildiği,
Anlaşılmaktadır.
5271 sayılı CMK’nun “Bağlantı kavramı” başlıklı 8. maddesinde; “(1) Bir kişi, birden fazla suçtan sanık olur veya bir suçta her ne sıfatla olursa olsun birden fazla sanık bulunursa bağlantı var sayılır.
(2) Suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiilleri de bağlantılı suç sayılır”,
“Davaların birleştirilerek açılması” başlıklı 9. maddesinde; “Bağlantılı suçlardan her biri değişik mahkemelerin görevine giriyorsa, bunlar hakkında birleştirilmek suretiyle yüksek görevli mahkemede dava açılabilir”,
“Görülmekte olan davaların birleştirilmesi ve ayrılması” başlıklı 10. maddesinde; “(1) Kovuşturma evresinin her aşamasında, bağlantılı ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına yüksek görevli mahkemece karar verilebilir.
(2) Birleştirilen davalarda, bu davaları gören mahkemenin tâbi olduğu yargılama usulü uygulanır.
(3) İşin esasına girdikten sonra ayrılan davalara aynı mahkemede devam olunur”,
“Geniş bağlantı sebebiyle birleştirme” başlıklı 11. maddesinde ise; “Mahkeme, bakmakta olduğu birden çok dava arasında bağlantı görürse, bu bağlantı 8 inci maddede gösterilen türden olmasa bile, birlikte bakmak ve hükme bağlamak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir”,
Şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir.
Buna göre, CMK’nun 8. maddesinin birinci fıkrasında; bir kişinin birden fazla suçtan sanık olması veya bir suçta birden fazla sanık bulunması şeklinde dar bağlantı tanımlanmış, maddenin ikinci fıkrasında da, suçun işlenmesinden sonra suçluyu kayırma, suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme fiillerinin de bağlantılı suç sayılacağı belirtilerek, bu halde de fiiller arasında bağlantının varlığı kabul edilmiştir. Kanunun 11. maddesinde ise geniş bağlantı tanımlanmıştır. Bu hüküm uyarınca, yapılan yargılamada mahkemece bakılmakta olan birden fazla dava arasında bağlantının saptanması halinde, bu bağlantı 8. maddede gösterilen türden olmasa dahi, yargılamanın birlikte yapılarak hükme bağlanması için davaların birleştirilmesine karar verilebilecektir. Maddede, ne tür bağlantıların bu kapsamda değerlendirileceği yönünde bir sınırlandırmaya yer verilmemiş, yalnızca mahkemenin bakmakta olduğu birden çok davada bağlantı görmesi yeterli kabul edilmiştir. Bu hükmün amacı, görülmekte olan uyuşmazlıkların birlikte yargılanmasında ve karara bağlanmasında yarar bulunmasıdır. Bu şekilde tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle, daha adil bir kararın verilmesi ve verilecek hükümlerde muhtemel değerlendirme hatalarının engellenmesi hedeflenmiştir.
Görüldüğü gibi, ceza muhakemesinde genel kural, açılan her dava üzerine ayrı bir yargılamanın yapılmasıdır. Ancak, uyuşmazlıklar arasında bağlantı olduğu zaman, bağlantının özelliği gereği bu kuraldan ayrılınabilmektedir. Bağlantılı davalar ayrı ayrı görülebileceği gibi, birleştirilerek de görülebilecek olup, istisnai hallerden biri olan yargılamaların birleştirilmesine kararı verilebilmesi için;
1- Davalar arasında bağlantı olmalı,
2- Davaların birleştirilmesinde yarar görülmeli,
3- Birleştirme yasağı söz konusu olmamalıdır.
Kanun koyucu, açılan her dava üzerine ayrı yargılama yapılmasını kural olarak benimseyip istisnai durumlarda davaların birleştirilebileceğini hüküm altına alırken, birleştirmede fayda bulunup bulunmadığının her olayda araştırılmasını yargılamayı yürüten hâkime bırakmış, istisnaen de, yargılamaların birleştirilip birleştirilmeyeceğini kendisi tayin etmiştir. Örneğin 4483 sayılı Kanunun 10. maddesinde yer alan; “Bu kanun kapsamındaki suçların iştirak halinde işlenmesi durumunda memur olmayan, memur olanla; ast memur üst memur ile aynı mahkemede yargılanır” şeklindeki hükümle birleştirme zorunluluğu vurgulanırken, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 30/2. maddesi uyarınca sanıkların yargılama sırasında başka suçları olduğu anlaşılsa dahi davaların birleştirilerek görülemeyeceği, benzer şekilde 2004 sayılı İcra İflas Kanunun 346/1. maddesi uyarınca İcra Tetkik Merciinin yetkisine giren ceza davalarının diğer davalarla birleştirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Birleştirme zorunluluğu ya da birleştirme yasağının söz konusu olmadığı diğer durumlarda, mahkemelerce görülmekte olan davalar arasında bağlantı olduğu tespit edildiğinde bu davalar birleştirilebilecektir. Fakat birleştirme zorunlu olmayıp tamamen mahkemenin takdirine bırakılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık … hakkında devam eden davayla, iştirak halinde aynı fiili işlediği iddia olunan sanıklar ….. ve…..ile kendisine karşı suç işleyen katılan sanık … ve sanıklar ….ve …. hakkında devam eden dava arasında, fiili ve hukuki bağlantı mevcut olup gerçeğin ortaya çıkarılarak gerek sübut, gerek iştirak ilişkisi ve suç nitelendirilmesi ve gerekse de haksız tahrik ile ilgili isabetli bir değerlendirme yapılabilmesi için yargılamalarının birlikte görülerek delillerin bir bütünlük içinde değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
Bu itibarla, Özel Daire bozma kararı isabetli bulunduğundan, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.09.2012 gün ve 432-449 sayılı direnme hükmünün, sanık … hakkında devam eden dava ile tefrik edilen diğer sanıklar hakkında devam eden dava arasında, fiili ve hukuki bağlantı mevcut olup gerçeğin ortaya çıkarılarak gerek sübut, gerek iştirak ilişkisi ve suç nitelendirilmesi ve gerekse de haksız tahrik ile ilgili isabetli bir değerlendirme yapılabilmesi için yargılamalarının birlikte görülerek delillerin bir bütünlük içinde değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.