Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/611 E. 2014/500 K. 18.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/611
KARAR NO : 2014/500
KARAR TARİHİ : 18.11.2014

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Günü : 21.02.2012
Sayısı : 763-75

Taksirle yaralama suçundan sanık … Nebi Tokgözler’in 765 sayılı TCK’nun 459/2, 459/son ve 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri uyarınca 352 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 06.11.2008 gün ve 378-754 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 27.09.2011 gün ve 2735-1867 sayı ile;
“1- Işıklı kavşakta kendisine yeşil yanarken geçmekteyken, kırmızı ışıkta beklemekte olan yayaların arasından aniden yola girerek karşıya geçmekte olan mağdura çarpması şeklinde gerçekleşen olayda, dosya kapsamından sanığın hızlı seyrettiğine dair delil de olmadığı gözetilerek sanığa atfedilebilecek kusur olmadığı bu sebeple de atılı suçtan beraati yerine eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de, kendilerini vekille temsil ettiren katılanlar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenecek maktu vekalet ücreti tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 21.02.2012 gün ve 763-75 sayı ile;
“Mahkememizce tesis edilen 06.11.2008 tarih ve 2005/378-754 sayılı kararda katılanın kendisini vekille temsil ettirmesine rağmen vekalet ücretine hükmedilmemiş olması nedeni ile karar sadece katılan vekili tarafından temyiz edilmiş olmasına rağmen,Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 27.09.2011 tarihli kararıyla, bu kararın sanık tarafından temyiz edilmiş gibi değerlendirilerek bozulmasına ve sanığın beraatine karar verilmiş ise de, önceki kararda katılan lehine vekalet ücreti hükmedilmediği için eksiklik bulunduğundan bozma kararına direnilmemiştir. Ancak, bozma öncesi verilen kararda olduğu gibi dosyanın oluşuna uygun bilirkişi raporuna göre, meydana gelen kazada sanığın 2/8 oranında kusurlu olduğu mütalaa edilmiş ve bu mütalaa mahkememizce kabul görmüş olduğundan Yargıtay bozma ilamı içeriğine mahkememizce itibar edilmemiştir. Zira, bir an için sanığın savunmasında belirttiği gibi kendisine yeşil ışık yandığında geçtiği kabul edilecek olsa bile mağdura çarpması nedeniyle gerekli özen ve dikkati göstermediği anlaşılmaktadır ki, bu sebeple bilirkişi tarafından sanığa 2/8 oranında kusur izafe edilmiştir. Bu halde, sanığın hızla seyrettiğine dair dosyada delil bulunmadığı gerekçesiyle dosya içinde bulunan ve olayın oluşuna uygun olduğu kabul edilen bilirkişi raporunu yok sayarak sanığın kusursuz olduğunu kabul etmek olanaklı değildir. Bu itibarla, sanığın meydana gelen kazada 2/8 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek yeniden cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir. Bu gerekçelere binaen; mahkememizce tesis edilen önceki mahkumiyet kararı, sadece katılan vekili tarafından temyiz edildiği için Yargıtay bozma ilamına direnilmemekle beraber önceki kararda olduğu gibi ve sadece vekalet ücreti hususundaki eksiklik giderilerek aynı yönde hüküm tesisi cihetine gidilmiştir” gerekçesiyle kabule göre bozmaya uyup esasa ilişkin bozmaya ise direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “zamanaşımı nedeniyle bozma ve düşme” istekli 26.01.2013 gün ve 140231 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay 12. Ceza Dairesine, Özel Dairece de yerel mahkeme hükmünün eylemli uyma niteliğinde bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi için Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, taksirle yaralama suçundan sanığın kusurunun bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve dava zamanaşımı yönünden lehe hükümler içeren 765 sayılı TCK’nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı kanunun 104/2. maddesi uyarınca kesen bir nedenin bulunması halinde kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak olan zamanaşımı, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 31.10.2012 gün ve 655-1823 sayılı kararı başta olmak üzere bir çok kararında açıkça vurgulandığı gibi, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı taksirle yaralama suçuna 765 sayılı Kanunun 459/2. maddesinde üç aydan yirmi aya kadar hapis cezası öngörülmüştür. 765 sayılı TCK’nun 102/4. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı 5 yıl, 104/2. maddesi de göz önünde bulundurulduğunda kesintili dava zamanaşımı 7 yıl 6 aydır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 20.10.2004 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımı, yerel mahkemece direnme hükmünün verildiği 21.02.2012 tarihinden sonra 20.04.2012 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla; yerel mahkeme direnme hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 21.02.2012 gün ve 763-75 sayılı direnme hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK’nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.11.2014 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.