Yargıtay Kararı Ceza Genel Kurulu 2013/550 E. 2015/158 K. 12.05.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Ceza Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/550
KARAR NO : 2015/158
KARAR TARİHİ : 12.05.2015

Nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından sanığın beraatine ilişkin, Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.02.2008 gün ve 316-35 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 17.12.2012 gün ve 6257-13123 sayı ile;
“…Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan o yer Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle onanmasına,
Nitelikli cinsel saldırı suçundan kurulan hükmün incelenmesine gelince;
Mağdurenin cinsel ilişkinin zorla olduğuna yönelik samimi beyanları, sanığın ilk beyanlarında cinsel ilişkinin olmadığını, duruşmada ise ilişkinin rızaen olduğunu savunması, mağdureye kendisini E.., tanık M.. K..’a ise ME.. olarak tanıtması, sanığın mağdureye evli ve çocuklu olup kendisiyle evlenmesinin mümkün olmadığını dışarıda söyleme imkânı var iken tanık MU..’ın evine götürerek burada söylediğine ilişkin hayatın olağan akışına uymayan beyanları, tanık MU..’ın 31.10.2007 tarihli kolluk ifadesinde olay sonrasında sanığın dükkâna geldiğinde durgun bir vaziyette olduğunu beyan etmesi, mağdure ile ilgili düzenlenen 26.10.2007 tarihli adli raporda hymende taze yırtığın olduğunun belirtilmesi, Uludağ Üniversitesi Adli Tıp ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 12.12.2007 tarihli raporda; mağdurede maruz kaldığı eylem nedeni ile majör depresif bozukluk olduğu ve ruh sağlığının bozulduğuna dair raporu ve tüm dosya içeriğine göre sanığın atılı suçtan mahkûmiyeti yerine, yazılı gerekçelerle beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 27.02.2013 gün ve 139479 sayı ile;
“Mağdure hazırlık soruşturması sırasında 20.10.2007 tarihli polis beyanında ‘1,5 yıldır arkadaşlık yaptığım E.. isimli şahısla buluştum. E.. benimle niyetinin ciddi olduğunu ve ailesiyle tanıştıracağını söyleyerek açık adresini gündüz gittiğimde bulabileceğim İhsaniye mahallesinde bir eve götürdü. İkamete girdiğimizde evde ikimizden başka kimse olmadığını fark edince ben E..’a gitmek istediğimi söyledim. E.. kapıyı tuttu ve benim olmadan hiç bir yere gidemezsin dedi. Sonra beni kanepeye oturtarak aniden ellerimi arkadan iple bağladı ve pantolonumu direnmeme rağmen zorla çıkartarak benimle cinsel ilişkiye girdi. Bana tecavüz ettikten sonra ağzımı ve ellerimi açarak olanları anlatmam halinde beni öldüreceğini söyledi…’ şeklinde ifade verdiği, bilahare duruşma sırasında da ‘…Ben sanığı bir buçuk senedir tanıyorum, kendisiyle çarşıda, kafede çeşitli yerlerde buluşup görüşüyorduk, aramızda olay gününe kadar cinsel ilişki olmadı, ben bunun adını E.. diye biliyordum, bu şekilde bana ehliyetini de gösterdi, olayın olduğu pazartesi günü bana telefon açıp ailemle tanıştıracağım gelir misin dedi, bende nerede görüşeceğiz dedim, evde dedi, eve gelmeyeceğimi söyleyince de ısrar etti, kendisini çok sevdiğim için kıramadım, ben bunun evli ve çocuklu olduğunu da bilmiyordum, işe gidiyorum diye evden çıktım, saat 10.00 gibi buluştuk, birlikte bir eve gittik, evin daire kapısına geldiğimizde MU.. isimli bir şahıs kapıyı açtı, bana bu şahsı kardeşim diye tanıştırdı, biz içeriye girerken MU.. isimli şahısta dışarıya çıktı, ben içeriye girdiğimde kimseyi göremeyince kapıya doğru saldırdım, ancak kapıyı kilitlemişti, ağzımı siyah bir örtü ile bağladı, bu sebeple bağıramadım, elimi ve kolumu bağlamadı ancak beni zorla yatağa yatırıp soydu ve zorla ırzıma geçti, evde 1.5 saat kadar kaldık, bir kez ilişki oldu, evde beni tehdit ettiği için dışarıya çıkarken kimseye bir şey söyleyemedim, beni götürüp otobüs durağına bıraktı, kendisi ayrıldı, ben önce işyerime dönmeyi düşündüm, sonra ailemin yüzüne bakamam diye terminale gidip otobüsle Samsun’daki bir arkadaşımın yanına gittim, beni tehdit ettiği için şikayet etmeyi düşünmedim, iki gün sonra ben ailemi arayıp Samsun’da olduğumu söyledim, başıma gelenleri söylemedim, Bursa’ya geldikten sonra bunları anlattım…’ şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
Yüksek 14. Ceza Dairesi nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen beraat hükmünün bozma gerekçesinde, mağdurenin cinsel ilişkinin zorla olduğuna yönelik beyanlarının samimi olduğunu kabul ederken, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen beraat hükmünü ise onayarak zımni olarak itibar etmediğini göstermiştir. Ancak mağdurenin beyanlarının bölünmek suretiyle bir kısmının samimi görülüp, diğer kısmının ise çelişkili olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Kaldı ki mağdure gerek hazırlık soruşturmasında gerekse duruşmada özünde değişmeyen ve şüphe edilmesini gerektiren bir neden de bulunmayan iddialarında, sanığın götürdüğü eve girdikten sonra, gitmesine engel olduğunu söylemiştir. Bu itibarla müştekinin samimi kabul edilen iddiaları, tebliğnamede belirtilen nedenler, dosya içeriği ile nitelikli cinsel saldırı suçuna ilişkin Yüksek Dairenin gerekçesinde belirtilen hususlar nazara alındığında, sanığın üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu da işlediğinin kabulü gerekmektedir” görüşüyle yerel mahkeme hükmünün kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu açısından bozulması gerektiği belirtilerek itiraz kanun yoluna başvurmuştur
5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 27.05.2013 gün ve 3024-6614 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığın belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılanın annesi A.. E..’ün 24.10.2007 tarihinde kolluk görevlilerine müracaatta bulunarak kızı M..23.10.2007 günü saat 07.00’da işe gitmek için evden çıktıktan sonra geri dönmediğini ihbar ettiği, katılan M..’nin de 26.10.2007 tarihinde karakola gelerek E.. olarak tanıdığı sanığın kendisini ailesi ile tanıştıracağını söyleyip kandırarak bir eve götürdüğünü ve evden çıkmasını engelleyerek zorla ırzına geçtiğini beyanla sanıktan şikayetçi olduğu,
26.10.2007 tarihinde kadın doğum uzmanı tarafından düzenlenen raporda; katılanda hymen 6 hizasında kaideye varan son bir hafta içerisinde oluşmuş taze yırtık olduğu, bakire olmadığının,
Genel Cerrahi uzmanınca düzenlenen raporda, fiili livata bulgusuna rastlanılmadığının,
Pratisyen hekim tarafından düzenlenen raporda; darp ve cebir izinin olmadığının belirtildiği,
12.12.2007 tarihli Uludağ Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim başkanlığınca düzenlenen heyet raporunda ise; mağdurenin ruhsal rahatsızlığının tanısının “Majör depresif bozukluk” olduğu ve maruz kaldığının beyan ettiği cinsel saldırıdan dolayı ruh sağlığının bozulduğunun açıklandığı,
Anlaşılmaktadır.
Katılan M.. 26.10.2007 tarihinde emniyette verdiği ifadesinde; 23.10.2007 günü saat 07.00 sıralarında çalıştığı konfeksiyon atölyesine gideceğini söyleyerek evden ayrıldığını ancak işe gitmediğini, yaklaşık 1,5 yıldır arkadaşlık yaptığı E.. isimli şahısla buluştuğunu, E..’ın “niyetinin ciddi olduğunu ve ailesiyle tanıştıracağını” söyleyerek kendisini İhsaniye Mahallesindeki bir eve götürdüğünü, ikamete girdiklerinde kendisinden başka kimse olmadığını fark etmesi üzerine E..’a gitmek istediğini söylediğini, E..’ın ise kapıyı tutup “benim olmadan hiçbir yere gidemezsin” dediğini, sonra kendisini kanepeye oturtarak aniden ellerini arkadan iple bağladığını, eşarpla da ağzını bağladığını, direnmesine rağmen pantolonunu zorla çıkartarak cinsel ilişkiye girdiğini, tecavüz ettikten sonra ağzını ve ellerini çözerek “olanları anlatması halinde kendisini öldüreceğini” söylediğini, kimseye anlatmayacağına söz verince birlikte evden çıktıklarını, terminale geldiğini ve saat 14.00 sıralarında otobüse binerek Samsun ili ……bulunan arkadaşının evine gittiğini beyan etmiş,Kovuşturma aşamasında da; sanığı bir buçuk senedir tanıdığını, kendisiyle çarşıda, kafede çeşitli yerlerde buluşup görüştüklerini, aralarında olay gününe kadar cinsel ilişki olmadığını, adını E.. diye bildiğini, hatta bu şekilde ehliyetini de gösterdiğini, olayın olduğu pazartesi günü telefonla arayarak ailesiyle tanıştırmak için evlerine götüreceğini söylediğini, eve gitmek istemediğini, fakat sanığın ısrar ettiğini, kendisini çok sevdiğini, bu nedenle kıramadığını, sanığın evli ve çocuklu olduğunu bilmediğini, işe gidiyorum diyerek evden çıktığını, saat 10.00 gibi buluştuklarını, birlikte bir eve gittiklerini, evin daire kapısına geldiklerinde MU.. isimli bir şahsın kapıyı açtığını, sanığın bu şahsı kardeşi olarak tanıştırdığını, içeri girdikten sonra MU..’ın çıktığını, evde kimseyi göremeyince kapıya doğru yöneldiğini, ancak sanığın kapıyı kilitlediğini, ağzını siyah bir örtü ile bağladığını, bu sebeple bağıramadığını, elini ve kolunu bağlamadığını, zorla yatağa yatırıp soyduğunu ve ırzına geçtiğini, evde 1.5 saat kadar kaldıklarını, bir kez ilişki olduğunu, önce işyerine dönmeyi düşündüğünü ancak ailesinin yüzüne bakamayacağını düşünerek terminale gidip otobüsle Samsun’daki bir arkadaşının yanına gittiğini, sanık tehdit ettiği için şikayet etmeyi düşünemediğini söylemiş,Tanık M.. K.. aşamalarda benzer şekilde; sanıkla aynı işyerinde çalıştıklarını, daha önce mağdureyi hiç görmediğini, olay günü sanığın telefonla arayarak bir arkadaşıyla buluşacağını, evinin boş olup olmadığını sorması üzerine evin müsait olup olmadığına bakmak için eve gittiğini, annesinin evde olmadığını görünce sanığı arayarak gelebileceğini söylediğini, balkondan geldiklerini görmesi üzerine daire kapısını açıp kapıda beklediğini, asansörle yukarı çıktıklarını, önce Birol’un arkasından da mağdurenin geldiğini, Birol’un “evde kimse yok mu” diye sorduğunu, “yok” diye cevap verdiğini, bunu gizli bir şekilde söylemediğini, “yok” diye cevap verdiği sırada mağdurenin asansörden çıktığını, ancak mağdurenin bunu duyup duymadığını bilmediğini, mağdure ile hiç muhatap olmadığını, mağdurenin Birol’un bir kaç metre arkasından yürüdüğünü, sanığın kendisini kardeşi olarak tanıtmadığını, onlar içeriye girerken kendisinin dışarıya çıktığını, işyerine gittikten yaklaşık bir iki saat sonra Birol’un geldiğini, durgun bir vaziyette olduğu, anahtarı verdiğini, aralarında ne geçtiğini bilmediğini, eve döndüğünde herhangi bir dağınıklık ve olumsuzluk görmediğini, alt katlarında oturan insanların olduğunu, yüksek sesle bağırılması durumunda etraftan çok rahatlıkla duyulabileceğini, sanığı ME.. usta olarak tanıdığını, adının Birol olduğunu daha sonra öğrendiğini ifade etmiş,Sanık soruşturma sırasında; katılan ile yaklaşık 7 aydır görüştüklerini, katılanın kendisini cep telefonundan araması üzerine tanıştıklarını, iki kez yüz yüze görüştüğünü, olay günü saat 10.00’da yine cep telefonundan arayarak görüşmek istediğini söylemesi üzerine dışarıda görüşmelerinin uygun olmayacağını düşünüp MU.. isimli arkadaşından evlerinin müsait olup olmadığını sorduğunu, müsait olduğunu öğrenince evine gittiklerini, katılanın kendisi ile evlenmek istediğini söylediğini, zaten evli olduğunu ve çocuklarının olduğunu söyleyerek bunu kabul etmediğini, yaklaşık 15-20 dakika görüştükten sonra evden çıktıklarını, bu olaydan bir gün sonra arayarak İstanbul’da olduğunu söylediğini, 31.10.2007 günü de katılan ve akrabalarının çalıştığı işyerine geldiğini, katılanın dayısı tarafından bıçaklandığını beyan etmiş, 05.11.2007 tarihinde cezaevinden gönderdiği dilekçede, dışarıda konuşmalarının uygun olmayacağını düşünerek arkadaşının evine gittiklerini, burada oturduklarını, seviştiklerini ama ileriye gitmediklerini dile getirmiş,Kovuşturma sırasında ise, mağdureyi bir yıldır tanıdığını, defalarca görüştüklerini, olay günü telefon ettiğini, buluşmak ve konuşmak istediğini söylediğini, otobüsle durağa geldiğini, kendisini duraktan aldığını, çevrede görünmemek için arkadaşı olan M.. K..’u arayarak onun evine götürdüğünü, mağdurenin evli ve çocuklarının olduğunu bildiğini, evlenmek için kandırmadığını, ancak mağdurenin ısrarla kendisiyle evlenmek istediğini söylediğini, MU..’ın binanın merdiven boşluğunda beklediğini, M…onu görünce tedirgin olup “evde biri var mı” diye sorduğunu, olmadığını söylediğini, MU..’ın çıkıp gittiğini, eve girdiklerini, o günden önce aralarında cinsel ilişki olmadığını, olay günü kendi rızasıyla bir kez cinsel ilişkiye girdiklerini, bir saat kadar evde kaldıklarını, daha sonra mağdureyi otobüs durağına bıraktığını ve işe gittiğini, şimdiki ifadesinin doğru olduğunu söylemiştir.
5237 sayılı TCK’nun “kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” başlıklı 109. maddesi;
“(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Bu suçun;
a) Silâhla,
b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Üstsoy, altsoy veya eşe karşı,
f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
İşlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.
(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.
Altı fıkra halinde düzenlenen maddenin birinci fıkrasında; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun temel şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrasında; suçun cebir, tehdit veya hile ile işlenmesi ve üçüncü fıkrasında ise; altı bend halinde, suçun silahla, birden fazla kişi ile birlikte, kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle, kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanmak suretiyle, üstsoy, altsoy veya eşe karşı, çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi nitelikli haller olarak yaptırıma bağlanmış, dördüncü fıkrasında; suçun netice sebebiyle ağırlaşmış haline, beşinci fıkrasında; cinsel amaçla işlenen özgürlüğü kısıtlama suçuna yer verilmiş, altıncı fıkrasında ise; suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun sonucu itibariyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi halinde, ayrıca bu suça ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.
Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması ve kısıtlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; “bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir” şeklinde belirtilmiştir. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir. Serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğün kaldırılması sonucunu doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilir.
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesini ve bilmesini içeren genel kasttır. Kanunun metninden ve ruhundan da anlaşılacağı üzere, suçun oluşumu için saik (özel kast) aranmaz. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İst-1994, sy. 130, Prof. Dr. Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İst-1994, sy.31; Prof. Dr. Durmuş Tezcan – Doç. Dr. Mustafa Ruhan Erdem – Yrd. Doç. Dr. MU.. Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Ankara-2008, sy. 363 vd.; Prof. Dr. ME.. Emin Artuk, Prof. Dr. Ahmet Gökcen, Doç.Dr. A.Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ankara-2009, cilt:3, s.2830 vd.; Dr. Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, Ankara-2002, sy. 87) ve yargısal kararlarda da (CGK’nun 29.06.2010 gün ve 110-161, 23.01.2007 gün ve 275-9, 03.12.2002 gün ve288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.
Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Katılan ile uzun süredir arkadaşlık yapan, gerçek ismi ve medeni durumuyla ilgili katılana yalan beyanlarda bulunan sanığın olay tarihinde katılanı ailesiyle tanıştıracağını söyleyerek arkadaşının evine götürdüğü, katılan evde kimsenin olmadığını fark edince dışarı çıkmaya çalıştığı, sanığın kapıyı kilitleyerek katılanın çıkmasına engel olup ağzını bağlayarak zorla cinsel saldırıda bulunduğu olayda, sanığın aşamalarda birbiriyle çelişen beyanlarda bulunması, katılanın istikrarlı olarak sanığın evin kapısını kilitleyerek ve zor kullanarak evden çıkmasına engel olduğunu beyan etmesi karşısında, sanığın katılanın hareket özgürlüğünü kısıtlayarak üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediğinin kabulü gerekmektedir.
Öte yandan Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun gerçekleştirildiği zaman aralığının bir bölümünde sanığın katılana karşı ayrıca cinsel saldırı suçunu da işlemiş olması, bu suçun oluşumuna engel olmayacaktır.
Nitekim öğretide de, “Failin cinsel saldırı fiilini işlediği süre dışında da mağdurun özgürlüğünü kısıtlaması halinde faile ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ceza verilecektir.” (Prof. Dr. Veli Özer Özbek- Yrd. Doç. Dr. ME.. Nihat Kanbur- Yrd. Doç. Dr. Koray Doğan- Yrd. Doç. Dr. Pınar Bacaksız- Arş.Gör. İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, sy. 329), “Bu suçla birlikte kişi özgürlüğünden yoksun bırakma da söz konusu ise failin ayrıca bu suçtan dolayı da cezalandırılması ve suçun cinsel amaçla işlenmesi nedeniyle de cezanın artırılması gerekir.”(Prof. Dr. Durmuş Tezcan- Prof. Dr. Mustafa Ruhan Erdem-Yrd. Doç. Dr. MU.. Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, 7. Baskı, sy. 309) şeklindeki görüşlere yer verilmek suretiyle, cinsel saldırı suçunu işleyen sanığın unsurlarının bulunması halinde ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da cezalandırılması gerektiği kabul edilmiştir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; “sanığa atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsuları itibariyle oluşmadığı bu nedenle itirazın reddine karar verilmesi gerektiği” düşüncesiyle karşıoy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 17.12.2012 gün ve 6257 – 13123 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.02.2008 gün ve 316 – 35 sayılı hükmünün, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.05.2015 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.